7 Ağustos 2008

tanıdık olan birkaç şair

bir kitapları olan, eski arkadaşlarımı düşünüyorum şimdi
pardon
arkadaşım diyemem onlara
ve onlar da beni arkadaş olarak görmüyorlardır sanırım
tanıdık diyelim
birkaç kez görüşmüş olmak
birkaç ayak üstü sohbet belki
bir iki ortak arkadaş
ve sürekli olarak onların gözünde
bu yarışta saf dışı kalması gereken ben

itiraz etmiyordum elbette
yarış onların yarışıydı
seyirci bile olmak istemiyordum bu yarışta üstelik
ama yine de
zaman zaman
gözüm kayabiliyor ya da
gözümün içine sokulabiliyorlardı

birkaç yıl önce tanıdığım
birkaç şair adam söz konusu
hâlâ zaman zaman tanışıyorum böyleleri ile
eskiden de olduğu gibi yani
fanzinleri ya da siteyi görüp veya
bir ortak arkadaşın benden ona veya ondan bana
bahsetmesi sonucu gerçekleşen tanışma fasılları
ve ardından gelen övgüye gelmeyen karşılık

“iyi yazıyorsun” diyor
“eyvallah” diyorum, hepsi bu
yalan söylemenin gereği yok
ya da “sen de kötü yazıyorsun ben de” deyip
ortama gerçek bir kurşun sıkmanın
ki her seferinde
üstelik çok kısa bir süre içinde
gözlerindeki değerim sıfıra iner
ki normaldir bu
şu yazarı biliyor musun bu kitabı okudun mu şu dergiyi gördün mü
uzar gider sorular ve ben hepsine seri halde “hayır” derim
“hayır bilmiyorum”
“hayır okumadım”
“hayır görmedim”
sonra karşındaki insanın
aslında bir edebiyat muhafızı olduğunu fark edersin
ve yıllar sonra ya da birkaç ay içinde
bu adamın bir kitabı yayınlanır
ve sen bu kitabı
kitap çıktıktan yıllar sonra fark edersin
yıllar sonra bir gün karşılaşınca yolda
“napıyorsun”
“iyilik sen”
ve birkaç saniye içinden konu
onun unutulmaz şaheserine döner
“bir kitabım çıktı”
“haberim yok”
“birkaç yıl oldu, ufak bir yayınevi”

“güzel bir duygu olmalı” dersin
onun adına düşünerek
çünkü ona göre
benim asla ulaşamayacağım
bir zirve noktasıdır bu ve
tek kitabı olan
yitip giden
ve yine de konuşmaya devam eden
seni hiçe sayan
ve üstelik artık bir kitabı olan bu adam
“sen neler yapıyorsun” der “fanzinlere devam mı?”
ufak bir alay vardır bu soruda ve
hâlâ devrimden söz ediyordur sana
hâlâ mücadele
savaş
iktidar karşıtı
savaş karşıtı
ayrım ve sömürü karşıtı
bana da karşı
kendi dışında her şeye karşı hatta
ve hâlâ çalışmıyor
bir gün bile çalışmamış bir insan
işçilerin adına
onların haklarını haykıran
şiirler yazıyor sağda solda
yeraltı edebiyatı nasıl olmalı diye sana konferans çekip
üzerine sanattan dem vuruyorlar
sanki çok sikimdeymiş gibi yeraltı edebiyatı
ya da sanat
sıkıcı bir konuşma
ama kaçış şansın yok
işim var dersen
gideceğin yere kadar seninle gelirler
benimle konuşmak değil niyetleri
ben bok kafalıyım
o da devrimin tanrısı
bunu ispat etmek ister sana
sonunda sabrın taşar ve
bak dersin
anlıyorum seni
son kutsal kitabı yazan bir peygambersin sen
ama benim eve gidip uyumam gerekiyor
çalışıyorum ben
bir işim var
senin savunduğun işçilerden biriyim ben
izin ver bana
kafamı dinlemeye ihtiyacım var anlıyor musun?
ve üç kuruş için günümün yarısını heba ederken
kendi haklarımı savunmaya zamanım kalmıyor
sen bunu benim için yapıyorsun
benim için yazıyorsun sen
bense kıçımı göstermek için yazıyorum
ama şimdi gitmeliyim
“siz hep böylesiniz” der ardından
“kendinizi bi bok sanıyorsunuz”

bir daha onunla görüşmeyeceğiz muhtemelen
kaç tane kaldı bilmiyorum geriye
beş mi altı mı
izmirli tanıdık şairler
şimdilerde bir kitapları var her birinin
ve arada sırada onları yolda görür
üç beş nasihat dinlerim
kimisi otuz beş kırkında
kimisi benle yaşıt
ve maddi sıkıntıları yok
ruhsal sıkıntılarının kaynağı ise
hak ettikleri yerde olmadıklarına dair olan
saf inançlarından geliyor
çoktan keşfedilip yaldızlanmaları gerekiyordu
etraflarında hayranlar topluluğu
on beş yirmi kitap
ve görsel şölen

bazısı yanlış ülkedeyim der
bazısı suçu çarpık yayıncılık sisteminde arar
bazısı kendisine yeterli şansın tanınmadığını öne sürmekte
ama her birinin tek sıkıntısı
hak ettiklerine inandıkları yerde olamamak
ki haklı olabilirler de bu konuda
bilemiyorum
ben hak ettiğim yerde miyim bunu da bilmiyorum
edebi anlamda hak ettiğimi almaktansa
çalıştığım sikik işlerde görmek isterim hak edileni
fazla mesai ödemesi ya da zamanında maaş gibi

edebiyat muhafızları beni öldürebilir
ve evet evet evet
bu bir şiir değil
kafamı sikip durmayın lütfen
ve yayınlanmayı da hak etmiyorum
bu doğru
ama lütfen artık
her seferinde karşıma çıkıp
bana edebiyattan ve
o harikulade yazarlığınızdan
dem vurmayın

öfkesi yatışıyor veda ederken
“içelim bir gün” diyor
“içeriz” deyip dönüp uzaklaşıyorum
içer miyiz harbiden?
ama bu kez de
bara girmeden önceki konumuz
ne kadar sıkı bir içici olduğunuz yönünde gelişecek
birkaç bira sonra
sarhoş bir adamı çekmek zorunda kalacağım
“içeriz” diye yalan söylüyor
ve evime geliyorum
bir daha karşılaşmayız umarım
ne onunla
ne diğerleri ile


7ağustos2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder