bir
kitapları olan, eski arkadaşlarımı düşünüyorum şimdi
pardon
arkadaşım
diyemem onlara
ve
onlar da beni arkadaş olarak görmüyorlardır sanırım
tanıdık
diyelim
birkaç
kez görüşmüş olmak
birkaç
ayak üstü sohbet belki
bir
iki ortak arkadaş
ve
sürekli olarak onların gözünde
bu
yarışta saf dışı kalması gereken ben
itiraz
etmiyordum elbette
yarış
onların yarışıydı
seyirci
bile olmak istemiyordum bu yarışta üstelik
ama
yine de
zaman
zaman
gözüm
kayabiliyor ya da
gözümün
içine sokulabiliyorlardı
birkaç
yıl önce tanıdığım
birkaç
şair adam söz konusu
hâlâ
zaman zaman tanışıyorum böyleleri ile
eskiden
de olduğu gibi yani
fanzinleri
ya da siteyi görüp veya
bir
ortak arkadaşın benden ona veya ondan bana
bahsetmesi
sonucu gerçekleşen tanışma fasılları
ve
ardından gelen övgüye gelmeyen karşılık
“iyi
yazıyorsun” diyor
“eyvallah”
diyorum, hepsi bu
yalan
söylemenin gereği yok
ya
da “sen de kötü yazıyorsun ben de” deyip
ortama
gerçek bir kurşun sıkmanın
ki
her seferinde
üstelik
çok kısa bir süre içinde
gözlerindeki
değerim sıfıra iner
ki
normaldir bu
şu
yazarı biliyor musun bu kitabı okudun mu şu dergiyi gördün mü
uzar
gider sorular ve ben hepsine seri halde “hayır” derim
“hayır
bilmiyorum”
“hayır
okumadım”
“hayır
görmedim”
sonra
karşındaki insanın
aslında
bir edebiyat muhafızı olduğunu fark edersin
ve
yıllar sonra ya da birkaç ay içinde
bu
adamın bir kitabı yayınlanır
ve
sen bu kitabı
kitap
çıktıktan yıllar sonra fark edersin
yıllar
sonra bir gün karşılaşınca yolda
“napıyorsun”
“iyilik
sen”
ve
birkaç saniye içinden konu
onun
unutulmaz şaheserine döner
“bir
kitabım çıktı”
“haberim
yok”
“birkaç
yıl oldu, ufak bir yayınevi”
“güzel
bir duygu olmalı” dersin
onun
adına düşünerek
çünkü
ona göre
benim
asla ulaşamayacağım
bir
zirve noktasıdır bu ve
tek
kitabı olan
yitip
giden
ve
yine de konuşmaya devam eden
seni
hiçe sayan
ve
üstelik artık bir kitabı olan bu adam
“sen
neler yapıyorsun” der “fanzinlere devam mı?”
ufak
bir alay vardır bu soruda ve
hâlâ
devrimden söz ediyordur sana
hâlâ
mücadele
savaş
iktidar
karşıtı
savaş
karşıtı
ayrım
ve sömürü karşıtı
bana
da karşı
kendi
dışında her şeye karşı hatta
ve
hâlâ çalışmıyor
bir
gün bile çalışmamış bir insan
işçilerin
adına
onların
haklarını haykıran
şiirler
yazıyor sağda solda
yeraltı
edebiyatı nasıl olmalı diye sana konferans çekip
üzerine
sanattan dem vuruyorlar
sanki
çok sikimdeymiş gibi yeraltı edebiyatı
ya
da sanat
sıkıcı
bir konuşma
ama
kaçış şansın yok
işim
var dersen
gideceğin
yere kadar seninle gelirler
benimle
konuşmak değil niyetleri
ben
bok kafalıyım
o
da devrimin tanrısı
bunu
ispat etmek ister sana
sonunda
sabrın taşar ve
bak
dersin
anlıyorum
seni
son
kutsal kitabı yazan bir peygambersin sen
ama
benim eve gidip uyumam gerekiyor
çalışıyorum
ben
bir
işim var
senin
savunduğun işçilerden biriyim ben
izin
ver bana
kafamı
dinlemeye ihtiyacım var anlıyor musun?
ve
üç kuruş için günümün yarısını heba ederken
kendi
haklarımı savunmaya zamanım kalmıyor
sen
bunu benim için yapıyorsun
benim
için yazıyorsun sen
bense
kıçımı göstermek için yazıyorum
ama
şimdi gitmeliyim
“siz
hep böylesiniz” der ardından
“kendinizi
bi bok sanıyorsunuz”
bir
daha onunla görüşmeyeceğiz muhtemelen
kaç
tane kaldı bilmiyorum geriye
beş
mi altı mı
izmirli
tanıdık şairler
şimdilerde
bir kitapları var her birinin
ve
arada sırada onları yolda görür
üç
beş nasihat dinlerim
kimisi
otuz beş kırkında
kimisi
benle yaşıt
ve
maddi sıkıntıları yok
ruhsal
sıkıntılarının kaynağı ise
hak
ettikleri yerde olmadıklarına dair olan
saf
inançlarından geliyor
çoktan
keşfedilip yaldızlanmaları gerekiyordu
etraflarında
hayranlar topluluğu
on
beş yirmi kitap
ve
görsel şölen
bazısı
yanlış ülkedeyim der
bazısı
suçu çarpık yayıncılık sisteminde arar
bazısı
kendisine yeterli şansın tanınmadığını öne sürmekte
ama
her birinin tek sıkıntısı
hak
ettiklerine inandıkları yerde olamamak
ki
haklı olabilirler de bu konuda
bilemiyorum
ben
hak ettiğim yerde miyim bunu da bilmiyorum
edebi
anlamda hak ettiğimi almaktansa
çalıştığım
sikik işlerde görmek isterim hak edileni
fazla
mesai ödemesi ya da zamanında maaş gibi
edebiyat
muhafızları beni öldürebilir
ve
evet evet evet
bu
bir şiir değil
kafamı
sikip durmayın lütfen
ve
yayınlanmayı da hak etmiyorum
bu
doğru
ama
lütfen artık
her
seferinde karşıma çıkıp
bana
edebiyattan ve
o
harikulade yazarlığınızdan
dem
vurmayın
öfkesi
yatışıyor veda ederken
“içelim
bir gün” diyor
“içeriz”
deyip dönüp uzaklaşıyorum
içer
miyiz harbiden?
ama
bu kez de
bara
girmeden önceki konumuz
ne
kadar sıkı bir içici olduğunuz yönünde gelişecek
birkaç
bira sonra
sarhoş
bir adamı çekmek zorunda kalacağım
“içeriz”
diye yalan söylüyor
ve
evime geliyorum
bir
daha karşılaşmayız umarım
ne
onunla
ne
diğerleri ile
7ağustos2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder