19 Eylül 2020

constantine mesut - mini reviews

#mini_reviews çalakalem şimdilik. "bir kavgaysa yaşamak
yaşa lan paylaşarak / dünyayla anlaşarak / derdinle savaşarak
öfkenle uzlaşarak / hırsın yıllanan şarap / cesaret asıl kanat,
gelir doğuştan insana" costo

türkiye'nin lirikal olarak en güçlü alt metnine sahip mc'lerinden biri. duruş-tutarlılık- olarak da, gayet uyumlu. vokal, vurgular ve ses tonu olarak liriklerle bütünlük taşıyor ve hissiyatı karşı tarafa (rap kulağı olan diyelim*) direkt iletebiliyor. ryhme-flow benim için, gayet leziz. ceza fanları için bok gibi. reggae yaptığı görüldü. hem de bir kaç kez. mix konusunda bazı parçalarda sıkıntı olsa da, benim için bu tip şeyler hiç sorun olmadı ama temiz ve kaliteli yüksek prodüksiyon lüks stüdyo işi isteyen çevremdeki bazı arkidişler için, tatmin edici değil. beatler'in bir kısmı freebeat ancak genel costo soundu için iyi seçilmiş altyapılar.. hiç klibi yok. ama yakın arkadaşları için, sokakta parkta live klip edasında takılıyor diyebiliriz, acapella yapıp, parklarda. çok uzun süredir underground piyasada! youtube dışında herhangi bir digital platformda işleri yok üstelik.. ne güzel.. ayrıca herhangi bir sosyal medya hesabı da yok. şimdilik. olanlar fake idir. kesin bilgi. eskiden varmış. uzun süredir çok uzun süredir, kullanımda değil. bir takım başka dedikodular da gerçekler de var, onlar bizde kalsın efenim. ve izmir buca'da, mahalle civarından kardeşim..

daha fazlası, üzerinde uğraşılmış araştırılmış kendisine sorulmuş bir şekilde, musikili fanzinimizde bir reviews olarak yer alıcak.. abartmadan, eleştirimizi de yaparak kendimizce.. röportaj da olabilir. neden olmasın? en aşağıda, youtube üzerindeki tüm işlerinin bir playlisti mevcut. kendime youtube playlist yaptım, o link. sürekli güncel.

ayrıca, türkiye'de psycho realm'ın adını anan tek mc.. bilen yok zaten nerdeyse, psycho realm'i ülkede, o yüzden bir artı bir puan aldı benden.. : ) " "kulaklıkta sick side, psycho realm mixtape" costo

depresif ya da melankolik bulanlar, umutsuz ve karamsar bulanlar, alıcılarının ayarları ile oynayabilirler çünkü "allakası yok efenim" bangır bangır olan biten gerçekliği, varoşlardaki bir kaldırımdan isyanla harmanlayıp nakletmek var : )

*pac'ın en slow ve en depresif şarkısını attığım bir arkidiş, "bu çok oynak bir şarkı" dediği için, kullandım, rap kulağı deyimini yukarıda. o şarkı, "uçmuş olmasaydım belki de beymimi dağıtmayı denerdim" diye başlıyordu 2pac. oynak geldi o arkidişe mesela olur öyle..





----------

playlist - tüm şarkılar.. (burda olmayanlar bana geldi biraz ama.. acapelladan.. kayıtlı..)

 

---------

18 Eylül 2020

olley

 telefonu formatlarken, bütün numaralar uçtu. ne güzel. (bilerek de yapmış olabilirim gerçi.. hımmm. )

böylece kendime de engel olup, beni aramayanı aramama kararımı baki kılmış olurum. yeter gaari..

"nasılsa nasılsın diyen de yok" costo

https://youtu.be/aMBISCWsRLA

he bu arada, eski e-zine bu kış geri döneyur..



20 Temmuz 2020

soonra.

eski e-zine'i tekrar aktif olunca buradan duyururum.. şimdilik bir süre yokum..

16 Temmuz 2020

"kocaman şehirde insan bul"

Mass Appeal: What started as a humble graffiti ‘zine in 1996 would soon grow to be one of the most trusted outlets for youth-spawned urban culture. Today, Mass Appeal is a media collective led by authentic voices and inspired minds. We are a platform for radical creatives who are transforming culture.
---
dünya çapında sayısız (saymaya başlarsak sıkılırsınız da) örneği bulunan bu tip girişim ve kolektifleri bizim (24 yıldır) gerçekleştirememiş olmamızın nedeni: "kocaman şehirde insan bul" constantine mesut / https://youtu.be/yqKFqlA-5G4

bundan sonraki süreçte başkalarının ürettiği işleri de (Taxidermia Fanzine ve SOLUCANFANZ.in ve bizim için ömrümüz boyunca dağıtılacak başka bir takım eski zine'ler hariç) basıp dağıtmıyoruz. pdf veya posta iletmeyiniz. biz talep etmediğimiz sürece yazı da göndermezseniz seviniriz.. herkes kendi kendine kendi küreğini parlatsın. "new do it yourself method.." en güzeli..

sokakta boş boş beklemeye devam ediyoruz. CSNS Yayımları'ndan yeni iki üç şey var. para bulursak cuma birer kopya basçaz. üçer kopya idi basım adetlerimiz, bugün itibari ile bire düştük. seneye hiç basmayız.. elimizde kalanları -tamamını yani- soba kullanan varsa kışın göndeririz ama. : )

peace love révolte (bu da yalan- ama: "yaşadığımız yalanlar üzerine verilmiş akıllı kararlar" - pac)

Girdo
photo from #zine house of CSNS Yayımları / izmir-buca


9 Temmuz 2020

4. kitabı da pdf'den salacam - soore basarız.. bu da duyuru metni

4. kitabı da üç vakte kapakları ile pdf olarak salacam. kapak ve arka kapağı Hakan Kamışoğlu abim'den alıcam.. üçüncüyü geçen hafta salmıştım.. zamanında kapaksız olarak hazırdaki 9 kitabımın 7'sini pdf olarak verip ilk ikisini ciltli karton kapaklı, kendi kendimize bastık gerçi ama, para bulursam hepsini basaram aynı yol ile. gerçi sipariş gelip, o siparişler 20'ye tamamlanıp ücreti de peşin verilse gene basarım. onar-onbeşer kopya olarak yüzü aşkın bastık yaptık zamanında ama şu ara zor.. : ) he bir de o yayınevi bu yayınevi önermeyin, ricadır.. ☺️

4. kitabın adı "şiir değil bu" bu da içeriğin "savunma" isimli bölümünden bir pasaj:

-tanıdık olan birkaç şair-

bir kitapları olan, eski arkadaşlarımı düşünüyorum şimdi
pardon
arkadaşım diyemem onlara
ve onlar da beni arkadaş olarak görmüyorlardır sanırım
tanıdık diyelim
birkaç kez görüşmüş olmak
birkaç ayak üstü sohbet belki
bir iki ortak arkadaş
ve sürekli olarak onların gözünde
bu yarışta saf dışı kalması gereken ben

itiraz etmiyordum elbette
yarış onların yarışıydı
seyirci bile olmak istemiyordum bu yarışta üstelik
ama yine de
zaman zaman
gözüm kayabiliyor ya da
gözümün içine sokulabiliyorlardı

birkaç yıl önce tanıdığım
birkaç şair adam söz konusu
hâlâ zaman zaman tanışıyorum böyleleri ile
eskiden de olduğu gibi yani
fanzinleri ya da siteyi görüp veya
bir ortak arkadaşın benden ona veya ondan bana
bahsetmesi sonucu gerçekleşen tanışma fasılları
ve ardından gelen övgüye gelmeyen karşılık

“iyi yazıyorsun” diyor
“eyvallah” diyorum, hepsi bu
yalan söylemenin gereği yok
ya da “sen de kötü yazıyorsun ben de” deyip
ortama gerçek bir kurşun sıkmanın
ki her seferinde
üstelik çok kısa bir süre içinde
gözlerindeki değerim sıfıra iner
ki normaldir bu
şu yazarı biliyor musun bu kitabı okudun mu şu dergiyi gördün mü
uzar gider sorular ve ben hepsine seri halde “hayır” derim
“hayır bilmiyorum”
“hayır okumadım”
“hayır görmedim”
sonra karşındaki insanın
aslında bir edebiyat muhafızı olduğunu fark edersin
ve yıllar sonra ya da birkaç ay içinde
bu adamın bir kitabı yayınlanır
ve sen bu kitabı
kitap çıktıktan yıllar sonra fark edersin
yıllar sonra bir gün karşılaşınca yolda
“napıyorsun”
“iyilik sen”
ve birkaç saniye içinden konu
onun unutulmaz şaheserine döner
“bir kitabım çıktı”
“haberim yok”
“birkaç yıl oldu, ufak bir yayınevi”

“güzel bir duygu olmalı” dersin
onun adına düşünerek
çünkü ona göre
benim asla ulaşamayacağım
bir zirve noktasıdır bu ve
tek kitabı olan
yitip giden
ve yine de konuşmaya devam eden
seni hiçe sayan
ve üstelik artık bir kitabı olan bu adam
“sen neler yapıyorsun” der “fanzinlere devam mı?”
ufak bir alay vardır bu soruda ve
hâlâ devrimden söz ediyordur sana
hâlâ mücadele
iktidar karşıtı
savaş karşıtı
ayrım ve sömürü karşıtı
bana da karşı
kendi dışında her şeye karşı hatta
ve hâlâ çalışmıyor
bir gün bile çalışmamış bir insan
işçilerin adına
onların haklarını haykıran
şiirler yazıyor sağda solda
yeraltı edebiyatı nasıl olmalı diye sana konferans çekip
üzerine sanattan dem vuruyorlar
sanki çok sikimdeymiş gibi yeraltı edebiyatı
ya da sanat
sıkıcı bir konuşma
ama kaçış şansın yok
işim var dersen
gideceğin yere kadar seninle gelirler
benimle konuşmak değil niyetleri
ben bok kafalıyım
o da devrimin tanrısı
bunu ispat etmek ister sana
sonunda sabrın taşar ve
bak dersin
anlıyorum seni
son kutsal kitabı yazan bir peygambersin sen
ama benim eve gidip uyumam gerekiyor
çalışıyorum ben
bir işim var
senin savunduğun işçilerden biriyim ben
izin ver bana
kafamı dinlemeye ihtiyacım var anlıyor musun?
ve üç kuruş için günümün yarısını heba ederken
kendi haklarımı savunmaya zamanım kalmıyor
sen bunu benim için yapıyorsun
benim için yazıyorsun sen
bense kıçımı göstermek için yazıyorum
ama şimdi gitmeliyim
“siz hep böylesiniz” der ardından
“kendinizi bi bok sanıyorsunuz”

bir daha onunla görüşmeyeceğiz muhtemelen
kaç tane kaldı bilmiyorum geriye
beş mi altı mı
izmirli tanıdık şairler
şimdilerde bir kitapları var her birinin
ve arada sırada onları yolda görür
üç beş nasihat dinlerim
kimisi otuz beş kırkında
kimisi benle yaşıt
ve maddi sıkıntıları yok
ruhsal sıkıntılarının kaynağı ise
hak ettikleri yerde olmadıklarına dair olan
saf inançlarından geliyor
çoktan keşfedilip yaldızlanmaları gerekiyordu
etraflarında hayranlar topluluğu
on beş yirmi kitap
ve görsel şölen

bazısı yanlış ülkedeyim der
bazısı suçu çarpık yayıncılık sisteminde arar
bazısı kendisine yeterli şansın tanınmadığını öne sürmekte
ama her birinin tek sıkıntısı
hak ettiklerine inandıkları yerde olamamak
ki haklı olabilirler de bu konuda
bilemiyorum
ben hak ettiğim yerde miyim bunu da bilmiyorum
edebi anlamda hak ettiğimi almaktansa
çalıştığım sikik işlerde görmek isterim hak edileni
fazla mesai ödemesi ya da zamanında maaş gibi

edebiyat muhafızları beni öldürebilir
ve evet evet evet
bu bir şiir değil
kafamı sikip durmayın lütfen
ve yayınlanmayı da hak etmiyorum
bu doğru
ama lütfen artık
her seferinde karşıma çıkıp
bana edebiyattan ve
o harikulade yazarlığınızdan
dem vurmayın

öfkesi yatışıyor veda ederken
“içelim bir gün” diyor
“içeriz” deyip dönüp uzaklaşıyorum
içer miyiz harbiden?
ama bu kez de
bara girmeden önceki konumuz
ne kadar sıkı bir içici olduğunuz yönünde gelişecek
birkaç bira sonra
sarhoş bir adamı çekmek zorunda kalacağım
“içeriz” diye yalan söylüyor
ve evime geliyorum
bir daha karşılaşmayız umarım
ne onunla
ne diğerleri ile

7ağustos2008

dipsizlin no 2 - pdf

dipsizlin no 2 (#new #zine) Taxidermia Fanzine feat #izmiryer6distro ortak yapım yapı tesisat inşaat ltd şti. korkulu kan emmeli et yemeli zombili vampirli cinli şeytanlı korkusuz zine.. yarın işportamızdan edinebilenko online pdf: https://www.calameo.com/books/0062925661673834c4f75

ilk iki sayı pdf download link. https://yadi.sk/d/PPhGuj_VkIk1dw


şu adreste de bir takım diğer işlerin de -epey azının taramıom çünkü- lk sayının da pdf var. https://en.calameo.com/accounts/6292566






8 Temmuz 2020

şimdi.

işini kaybetmemek için, patronların her isteğini yerine getiren işçiler gördüm hayatım boyunca. ama en kötüsü de markisist olduğunu iddia edip, bunun yanı sıra ölümüne hasta iken rapor bile almayıp işe giden ve bana iş ahlaki diye bir şey hakkında geveleyenler oldu.. sovyet rusyada yaşıyorlar olsalar belki o da belki, anlayabilirdim. ama senin emeğini sonuna kadar sömürmekten başka ahlak tanımayan bir sistemde bu algıya sahip iş verenlerle neyin işi neyin ahlakı? ben işi ekince de laf yapılır sonra.. 


açıkçası, sadece kendi götünü kurtarma peşinde olan herkes de yavaş yavaş hayatımdan çıkıyor.. en eski dostlarımdan en yenilerine kadar.. çalışarak özgürlüğünüzü satın aldığınızı düşünün.. bir yanılgı ile, yaşayabileceğiniz bir hayatınız olmadığında tekrar konuşuruz belki. zararın neresinden dönsen kardır derler.. ama bence ortada kar zarar ilişkisi de yok çünkü vakit nakit değildir.. sadece geçer.. sizi de umursamadan üstelik.. o yüzden güzel bir gelecek güzel bir haftasonu güzel bir yarın yoktur. mantıkla düşünürseniz olacağı algısına kapılırsınız.. ama asla gelmeyecektir, götünüzü kurtarmaktan vazgeçip dünyada bir şeyleri değiştirmek için minimum bir çaba bile sarf etmediğiniz sürece.. ah evet bir kısmı da buna "çocuğum için" takısı ekler.. çocuğun da çocuğun için bunu yapar.. ve zaman geçer.. ışık hızını bile sollayarak üstelik.. 


4 Temmuz 2020

her şeyin başı virüs

 otorite hastanesi her boku bilirim bölümünden dr. ekmeğimin peşindeyim'in az önceki açıklaması: "covid571 üç gün sonra vizyona girecek. göz yolu ile bulaştığı için evlerden çıkmayıp, pencereden dahi bakmamanızı ve dışarı çıkmak zorunda iseniz üç kat maske ve at gözlüğü takmanızı tavsiye ediyorum"

u.a.e.w 3 - kendimden feragat

#kitap #pdf #new u.a.e.w3: kendimden feragat
online: https://en.calameo.com/books/0062925666fabfcd86e5e
download: https://disk.yandex.com.tr/i/C-18Qy3ilr9rZQ
kapak resim: izmarit adam (Öncel Inanlı )
kapak tasarım: esçûmênto

dizgi bozuk,baskıda Aşkın Yücel Seçkin ayar çeker
izmiryer6distro feat solucanfanzin şeklinde, bandrolsüz olerekten basçem sore. ilk 2'sini bastık, 9'unu da böyle basçem kitaplarımın. basana kadar bi 9 tane daha yazarım gerçi
içerik:içe kapandığım dönemlerin yansımaları.düz yazı

dokuzu da hazır da. kapak yapıyom filan. kapaksız olarak pdf'lerini salmıştık.. dokuzu salmıyorum. sekiz de kağıt üzerinden pc'ye aktarılması lazım. ilk yedisini halledem. kapakları. sekizinciyi de pc'ye geççem kağıttan. ondan sonra dokuzu yayarım. sırayla gidelim. : )

son foto ilk iki kitabın ciltli karton kapaklı baskı versiyonlarının görüngüleri. ikinci kitabın kapak tasarım: Duygu Veritas
baskı: SOLUCANFANZ.in feat İzmiryer6 distro
baskısı tükendi çönkü çooğ talep geldi. 😜gene talep gelir de basçak para da bulursam basarım azar azar




ekte bir yazı gönderiyorum, ne düşündüğünü merak ettim

ekte bir yazı gönderiyorum, ne düşündüğünü merak ettim 

pekala pekala… mikrofon kontrol… sesim geliyor mu? mikrofon kontrol. ses. se. se. lanet olsun, başka bir şekilde ulaşmam gerekiyor.  

pekala! bu giriş, bir deneme faslıydı sadece. ama bu denemeyi bile, örneğin bir düğünde, yapamayacak biriyken, şimdiki beni düşünüyorum, ve değişen düzeni, içsel düzenin dışa yansıması ve dışsal düzenlerin artık içerde yıkamadığı yansısı. aynı şeyi söyledim aslında şu an, ama pek azınız bunun farkında, pek azınız yapmaya çalıştığım şeyin farkında. girdap napıyor? girdap napmaya çalışıyor? girdap ne yapmaya çalışıyorsun sen? tekrarlar tekrarlar tekrarlar. kendini tekrar eden bir hayatı rayından çıkarttım dostlar. artık kontrol bende. gölgelerin gücü aşkına, herkesin nesi var böyle? neden herkes her şey yolundaymış gibi davranıyor? yolunda değildi. yolumda değildi. yolunuzdaydı. ve şimdi kontrolden çıkmış bir boğadan farkım yok. kırmızı? hayır sana toslamayacağım küçük dostum. çünkü küçüksün, o yüzden kes sesini de kırmızı bayrağını sallamayı sürdür insanlara karşı. ben seni görmüyorum. ben seni hissetmiyorum bile. ve burada komünizme çattığımı düşünen budalalara bir mesaj vereceğim, ben sadece raydan çıkmış bir trenin öküzleşmesinden bahsediyordum. kırmızı bayrağınız kırmızı olarak kalmaya devam edebilir arkadaşlar, sizlerle bir sorunum yok. hiç kimseyle bir sorunum yok. benle bir sorunu olduğunu düşünenlerle bile bir sorunum yok. evet bir sorunum yokmuş hiçbirinizle gibi hissediyorum. ama var. var olması gerekenler gerektiği kadar var olur. aptal kelime oyunları mı? hiç sanmıyorum… 

deneme deneme. şu an istanbul üzerinizdeyiz ve şehrin üzerinde bir tur atıyoruz. deneme deneme, kaptanınız konuşuyor. deneme deneme, tıkanma’yı okudum ama bu kısım palahniuk’tan arak değil çocuklar, deneme deneme.  

bazen uzun yazabilirim. gerektiği kadar uzun yazabilirim. gerektiği kadar uzatabilirim. aynı şeyleri defalarca tekrar ederek anlamsızlaştırabilirim. bunu denemek ister misin? şimdi sesli olarak perde demeye başla. hiç durmadan yap bunu. perde, perde, perde. devam et. perde, perde. anlamsızlaşıyor olması gerekiyor. kelimeye karşı yabancılaşıyor olmalısın. bir de şunu dene, girdap girdap girdap.. bir de şunu düşün, “hey girdap, bir yazım var, okumak ister misin?”. hayır, istemem ama küstahlık etmek de istemiyorum. ne yapmam gerekiyor söyler misin? yazmayı bırakıp size kulak verebilirim. ama odamda okunmayı bekleyen otuz kitap var ve altı aydır bekliyorlar. o büyük yazarların canları sıkıldı artık beklemekten. ırvine welsh beni bekliyor. henüz hiç okumadım. pavese beni bekliyor. hala okuyamadım. burroughs beklemekte. okumak istiyorum bu allahın belası yazarları anlıyor musunuz? ne demişler merak ediyorum. şimdi günümü, siz değerli yazarlara ayırırsam, o ölmüş yazarların kalbi kırılır, diye hissediyorum. ve aranızdan herhangi biri gerçekten yayınlanmayı hak ediyorsa, onu fark edemeyebilirmişim gibi hissediyorum. o yüzden birkaç ayarlama düşünüyorum. o yüzden bazı tasarılar geliştirdim. o yüzden tasarılarımı yoluna koymak istiyorum. düşünüyordum, geliştirdim, koyacağım. nasıl gidiyor sizce yazı? böyle bir yazı yazmayı düşünmüyordum. bilinçaltı işte. naparsın. rüya görür gibiyim. ben kontrol edemiyorum. parmaklarımı ben kontrol edemiyorum. zihnimi kontrol altında tutamıyorum. buradan kalkmak istesem de kalkamıyorum. yazı beni esir aldı. ilham perisi beni asır aldı. ve uyanırsam hatırlayamayabilirim zihnimde olan biteni. o yüzden devam et diyor içimden bir ses. dünya yok olsa bile kal burada diyor. yaz. lanet olası raydan çıkmış tren zihninde yol alsın. öküzleşmek istemiyorum. ama bazen öküzleşiyorum. yazım neden onaylanmadı? çünkü henüz okumadık küçük dostum. fanzin gönderecek misin? göndermeyi ümit ediyorum dostum. ama param yok. biraz para gönderirsen fotokopi kağıtları olarak sana geri dönüştürüp gönderebilirim o değerli atanızın kafasının resmi olan kağıt parçalarını. tamam belki hak ettiğim kadar kazanmıyorum. tamam belki fotokopici de hak ettiği kadar kazanmıyor. hatta siz de kendi işinizde hak ettiğiniz kadar kazanmıyor olabilirsiniz. küresel bir adalet yok ortada kısaca. her şey birbirine zincirleme bağlanmış durumda kısaca. hak etmiyorsun, hak etmiyorum, hak etmiyorlar. bir şekilde döngüye bağladık işte sistemi. sürekli kendini yeniliyor. yenilemek? bir de yenilmek var arada kalan. arada kalmak istemiyorum. hiç kimsenin arasında kalmak istemem. ama aramızda kalan her şeyi yazacakmışım gibi hissediyorum bazen. başka başka şekillerde.. başka başka yüzlerde canlanan tekrarlar silsilesi. hayır, ben bunu durdurdum. evet, raydan çıktım. devrilmeden gidiyorum. döngü yok. ruhsal kısır döngü yani. yoksa yaşanan her gün, bir süre en azından, bir öncekinin tekrarından ibaret olur. işe git, eve gel. aşık ol, beri gel. falan filan falan filan. şu an başım dönüyor. ve şu an gerçekten zihnim, olan biteni aktarmakta zorluk çekiyor parmaklarıma. dönüyor zaman. dönen bir zaman icat ettik biz. saatlere bakın. dönen zaman. takvimlere bir bakın. dönen zaman. gün içindeki hayatlarınızı gözden geçirin önce. dönen zaman. dönüyor dönüyor dönüyor. durup düşmüyor ama. bir para gibi mesela. kendi etrafında dönen bir para. iki parmağının arasına sıkıştırıyor ve diğer kolundaki diğer parmağınla onu itiyorsun. güçlü bir itiş bu. öyle güçlü ki, ne zaman durabilir bilinmiyor. para dönüyor. döndükçe çoğaldığını düşündürtüyor. dönen para, bir anda, birden çokmuş izlenimi yaratıyor. ve sonra sirkülasyon. taşınan mallar. oradan oraya oradan oraya. dönen zaman. dönen günler. dönen insan. sıkışıp kalmış bir ruh hali. bazen kendimi basit bir iskambil kağıdı gibi hissediyorum. böyle uzun uzun süreçler sonrası devrilme sırası kendisine gelen, sonra birinin onu tekrar ayağa kaldırıp hizaya soktuğu bir iskambil kağıdı. her gün yaşanan şey bu aslında. uyu ve uyan ve uyu ve uyan. yatağa gir. yataktan çık. yat kalk yat kalk. dön dur. döndür bile diyemezsin bu durumda. zaten döndürüyorlar. zaten döndürüyoruz. dön baba dönelim gibi yani. işte aynen bu şekilde. bu noktada farklılaşmak mı istiyorsun sen? kendine yeni bir alan yaratmak? pekala, yarat o halde. ama lütfen lütfen lütfen, bana önce ılımlı yaklaşıp, sonra küfür etme. ya da et işte. kafana göre. evet aynen bu şekilde. seni döndürüp durdukları zamanın dışındaki alanında kafana göre. olabildiğin kadar, göre.. kadar ve göre arasında virgül var. ben koydum onu oraya. bilinçli bir seçim bu. bilinçsiz bir el silemez onu kısaca. yani silmemeli. yani sen de ben seni okumadım diye kendini değersiz hissetme. çünkü gerçekten çok fazla insan yazıyor artık dünya üzerinde. çok fazla insan resim yapıyor bu şekilde. fotoğraf makinesi almana gerek yok bile, fotoğraf çekebilen bir telefon yarayabilir işine. biri kafiyeli cümleler mi dedi? tahmini üç saat düşündüm bunun üzerinde, doğrudur. sonra baktım olmayacak, kafiyeyi bozmaya karar verdim. ilginç fikirler. ilginç fikirlerin iğrençleştiği zaman dilimleri. biri ile konuşmaya başlıyorsun. aklından, onu düzebilirim, diye geçiriyorsun. ama bunu ona söyleyemiyorsun… o halde bunu yazma da tamam mı? ben yazabiliyorum çünkü söyleyebiliyorum. bu noktada istediğin bir öneriyi sunuyorum sana, yapamayacağın hiçbir şeyi yazma. kurgusal düzeyde dahi olsa, hissettirebilmek buna bağlıdır. hissettiğin kadar hissedebilir herkes her şeyini. daha az da hissedebilir tabii. en maksimum hissetme hali, budur işte, eşdeğere yakın senin ile.. senin üzerine çıkamaz hiç kimse. sana gelip “bak şurası şöyle olsaydı ya” diyemez. diyorsa kafasına tencere fırlat. o yüzden benden yazın hakkında bir eleştiri bekleme. ve gerçekten okunmak istiyorsan, yazabildiğin kadar yaz bence. gerçekten haklıysan davanda. ve gerçekten tutarlıysan kendi içinde. tutarlı olana kadar bekle bence. daha sonra ortaya çıkıp “hey ben bir yazarım” de. ben olsam öyle yapardım. ben olsam kendi içinde tutarlı olduğum sürece düzinelerce tutarsız metin yazardım. sonra birinin gelip “eeeh aaam”larına karşı sıkı bir ok fırlatırdım. fırlatırdım ki, bir daha konuşamasın. çünkü herkes her şey hakkında bir fikir sahibi artık. çünkü herkes her şey hakkında bir şey biliyor artık. hey elimizde bir internet var anlıyor musunuz? bunun değerini bilmek gerekiyor bence. bu yüzden kanallarını seç artık. seç ve yola çık. benim bunu on yıl önce yapmış olmam lazım. elimdeki birkaç kanalı deneyip, çıkmaz olanlarını elemiş olmam gerekiyor. şimdi elimde, içinde ilerlediğim son dehlizim kaldı artık. ve bu şey hala tıkanmadı. ve şimdi ben raydan çıktım artık. sen de raydan çıksan iyi edersin artık. ya da zamanı gelince yap bunu bence. zamanı gelince kendi yolunu belirle. “felsefik bir alt metnin yok” diyor insanlar, ben de onlara “fesleğen kokulu bir çiçeğim yok, haklısınız” diyorum. anlayabiliyor musun? deneme deneme. kaptanınız konuşuyor. bu bir bant kaydı. telefonunuz borcunuzdan dolayı kapalıdır.  

deneme deneme. kaptanınız konuşuyor. ne kadar salakça, öyle değil mi? yazmak üzerine tavsiyelerde bulunmak ne kadar da salakça. kaptanmış.. deneme deneme, kaptanınız konuşuyor. ya bu bir bant kaydıysa? hiç bunu düşündünüz mü? ben düşündüm. ilk uçağa bindiğimde, kaptanın şakacı bir tip olup böyle bir panik havası estirebileceğini düşündüm. sonra yerimden kalkmadım ve koşuşup bağrışan insanları izledim. izledim gerçekten. zihnimin içinde en iyi filmler dönüyor oğlum. her saniye yeni bir şey var vizyonumda. ve bunun için kullanmam gereken hiçbir yabancı madde barınmıyor damarlarımda. kanım temizlenmiş mi diye test etmek istiyorum bazen. ha evet, ne diyordum ben. sapıttım iyice. deneme deneme. istediğin gibi yazabilme özgürlüğünü hissedemiyor musun hala?  o halde istediğin gibi yaşama özgürlüğüne asla erişemeyeceksin. yazmak kolaydır çünkü. zor olan yaşamak kısmı bu paragrafta. sonrası kendiliğinden gelir çünkü. günün akmıyorsa, yazı akmıyordur. ve yazı akmıyorsa, bu hiç iyi olmadığının bir tür sinyalini çakar ruhuna. ruhunu kurutup asamazsın. çünkü bu çok klişe bir şeydir. ve klişe olan her şey de zaten denenmiştir. o yüzden ben denenmemiş bir ipi test etmek istiyorum işte. bir cambazım ben. test ediyorum. bir ipin kalite kontrolcüsüyüm ben. ip benim ipim. ben yaratmadım bu tarzı belki. ama bu ip benim ipim. ve düşersem düşerim. yazar olmak idealleri, paradoksal bir makinenin keskin dişli çarkları arasında can çekişmeyi gerektirir çünkü. riske gireceksin moruk. büyük, çok büyük bir riske. ortaya koyduğun şey hayatın olucak yani. okulu bitirsem deme. gerçekten inanıyorsan kendine, es geç okulu. gerçekten kendine inanıyorsan işi es geç. para siktir et gerekirse. gerçekten inanıyorsan kendine, acabaları def et hemen. alternatif bir kurtuluş şansı bırakma kendine. tüm olasılıkları sıfırla. tüm seçenekleri heba et zamanla. ben ettim. ben her şeyin içine eden bir kukuleta olmak istedim. bir yılbaşı günü, üzerine düşen havai fişek parçalarından alev alıp yanmaya başlayan bir kukuleta. kukuleta denizin üzerinde. denizin üzerine düşüp yüzen bir kukuleta üzerine düşen bir havai fişek. sahi, havai fişek yakar mı bir kukuletayı? bunu yap işte kendi içinde. tüm olasılıkları sıfırla önce zihninde. gerçekten inanıyorsan kendine. tek bir şüpheye bile izin verme. ben vermedim. ve şimdi, eğer bu son yazım olursa, geberir giderim herhalde. son yazı? intihar mektubu gibi mi yani? saçmalama salak, diyesim geliyor kendime. ama saçmalamana bile izin veren bir kitlen var olduğu sürece, gerçekten daha iyi yazabildiğin bir sürece eriyorsun kendince. ergime? evet evet ergime. oyun oynuyorum kendim ile.. sizinle oyun oynuyorum her kelimede. bir ileri bir geri. bir ileri bir geri. zihinde silinip giden olasılıklar. bu yazı, tek bir farklı seçimle on farklı şekle bölünebilir. sonra o on farklı şekil, bir farklı kelime daha seçerek, bir on farklı şekil oluşturabilir. doğru kelimeleri seçmeye çalışmak, her şeyin sonunu getirir. üzerinde çok fazla düşünme. tıkır tıkır seslerini düşünme. bir sigara yak. kanalize ol. kanalizasyonist bir akış sonrası ilüzyonist ilan edilmek de var işin içinde. lütfen ve eğer istiyorsan gerçekte; sana önemli bir kelime işte; kanalize… yani yazmaya kanalize. kurtarılmaya değil. geleceğe değil. sonrasına değil. öncesine değil. o ana kanalize. ve inan kendine. herkes, boktan bu, diyebilir. girdap yazdığını önemseyemeyebilir. girdap kendini çok beğenmiş olabilir. girdap burnu tepede, kıçı klozetin üzerindeyken, sıçtığı bokları bile altın sanabilir ama, lütfen lütfen lütfen, onu bile önemseme. öneri için yazı gönderme. eleştiri için yazı gönderme. o yorumlamaya değil hissetmeye kanalize. ve iyi bir özeleştiri için bile, yeterli donanım ve yetiye sahip değilken, haybeye, seni harcamak istememekte. anlıyor olmalısın.. tüm bu kafiye düzeni, yalan dolan düzeni üzerine kurulmuş zorlama bir itkinin, çıkmasını gerektiren süreden, milyonda bir daha az zaman harcanarak üretildi. eğer bana inanıyorsan, son söyleyeceğimin bu olduğunu bil. ve şimdi, evet tamam, tam zamanı, evet şimdi, kaptanınız konuşuyor, deneme deneme, uçağım zihnimin iliklerinden, çıkıp gitmediği sürece, yazmaya devam edebilirim kendi halimde. ama sen lütfen. kaptanınız konuşuyor, deneme deneme. sesim geliyor mu?  

kendini büyük görmek, budalalara mahsustur. 

kendinden emin halde yürümek, dahilerin işi. 

kendinden emin halde yürüyen, deliler gördüm ben, 

ve onlara kim niçin  

deli dedi bilemiyorum ama 

toplumun değersiz yargılarından 

uzaklaştığınız sürece 

özgürleştirilmiş bir zihinle 

evet ancak bu şekilde 

mümkün olabilir bence 

iyi bir yazı 

iyi bir zihin kazısı, 

resim veya müzik veya sinema. veya 

veya veya veya. 

genel olarak yaşam 

özel olarak sanat 

ve içsel algıların 

dış yansılarla bütünleşerek 

sanatı yaşatmasından 

daha önemli hale gelir, 

yaşama sanatı! 

iyi bir çay demlemeyi 

iyi bir yazıya tercih edemem 

ama bir yazıyı yazarken 

iyi bir çay içmek isteyebilirim ben 

ve param yoksa 

ve evim yoksa 

ve kalemim 

ve kağıt 

ve zaman 

yazamayabilirim 

o yüzden lütfen sen 

kendinden emin olmadığın sürece 

tek alternatifin bu gibiymişçesine 

yazmaya kenetlenme 

ve bir gün 

on iki veya 

yirmi yaşına geldiğinde 

tamam diyebildiğin yerde 

geriye kalan tüm olasılıkları linç edip 

bir daha geriye dönme, 

durma yani asla, 

gerçekten asla durma. 

 

deneme deneme. 

şu an kabin basıncımız düşüyor ve 

sizi terk etmiş olan bir 

kaptanınız konuşuyor 

bu bir bant kaydıdır 

telefonunuz bağlanacaktır 

ancak en yakın zamanda 

yeni kontör yüklemeniz gerekmektedir. 

deneme deneme