geçen
gün annem
14
yaşındayken karaladığım
bir
defteri buldu eski püsküler arasında
ve
şimdi ona bakıyorum da
bu
işin buralara nasıl geldiğini düşünüyorum
ve
allah bilir
daha
nerelere gidecek
hiçbir
şey yapmadan üstelik
yazmak
ve yayınlamak dışında
hatta
çoğu zaman
yayınlamayı
bile es geçerek
odanın
bir köşesine atılıp unutulan
kağıt
parçaları gibi
ya
da bilgisayarımda
unutulup
giden
ve
bir süre sonra da silinen
metin
dosyaları gibi
ben
de bir gün
ama,
her neyse
ve
düşünüyorum da şimdi
birilerinin
nefret edilenler listesine
dahil
oldum bile
ve
birileri de beni
okuduğu
yazarlar arasında sayabiliyor
görüyorum
ve şaşırıyorum bu işe
nefret
mektupları
aşk
mektupları
tavsiye
veya
teşekkür
için kimi zaman
ve
kimi zaman tehdit için yazılan
ve
tanışalım diyenler
ya
da eleştiri bekleyenler
yazıları
için
öneri
övgü tavsiye
bilmiyorum
diyorum onlara
okudum
evet
ama
gerçekten dostum
ben
bir yazar değilim
iyi
bir okuyucu bile sayılmam hatta
okuyup
bitirdiğim kitap sayısı
sıkılıp
yarıda bıraktıklarımın
yüzde
birini geçmez
ve
bu iş buralara gelirken
ben
hâlâ aynı boktan hayatın içinde
yazmaktan
daha önemli sorunlarla cebelleşiyorum
"hey,
son şiirin çok iyiydi moruk"
faturamı
ödeyemiyor ama son şiirim
ve
çoğu son şiir
mesai
saatlerim arasında sıkışıp kalıyor
yitiyor
zihinde
oluşup
daha
doğmadan ölüyor
ve
milyarlar kaybetmekten
daha
üzgün hissettiriyor bana kendimi bu durum
güneşin
altında eriyen dizeler
ve
güneşim o anki üstlerim oluyor
patronum
şefim veya amirim
ben
ayı ve geceyi severim oysa
parasının
veya mevkisinin
tüm
foyalarını gizlediği
ve
kendini güneşim sayan adamları değil
16.ağustos.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder