yeni metin belgesi
buradayım. bu odanın içinde.
günlerdir sokağa çıkmadım sayılır, gerçek anlamda çıkmadım. bekliyorum.
başım ağrıyor şu an.
dayanılabilecek bir ağrı değil, ama seviyorum başımın ağrımasını, düşünmemi
engelliyor. ya da ruhuma batan şeyleri hissetmemi. mide ağrım da aynı şekilde.
ve bitmek bilmeyen akciğer ağrılarım. tat aldığım söylenemez, ama seviyorum.
mazoşist değilim yani, böyle bi zevk alma içgüdüsüyle sevmiyorum kendime
yaşattığım fiziksel acıları. ama bu da bir tür uyuşturucu işte, tıpkı bir
zamanlar sizlere bahsettiğim jilet gibi.
hiç bi yerimi kesmedim bugüne
kadar. ama sol kolu baştan aşağı jilet izi olan bi hatun gördüm, nerdeyse.
“nerdeyse” derken, nerede olduğunu sormuyorum, nerdeyse gördüm sayılır demeye
çalışıyorum. ama türkçem zayıf, ifade etme yeteneğim zayıf, ve ben de zayıfım.
öksürüyorum durmadan. insanlar çok fazla sigara içmememi, alkol kullanmamamı,
ve yaşama biraz daha asılmamı falan söyleyip duruyorlar. istemiyorum yaşama
asılmak falan, her öksürdüğümde sızlayan sol akciğerimi seviyorum ben, onunla
birlikte yaşamaya alıştım, ve o benden nefret ediyor olmalı. günde 3 paket
sigara içen her insandan, sahip olduğu akciğeri nefret ediyor olmalı yani.
aslına bakarsanız, sigara yerine
alkolü deneyerek midemin de ağzına sıçabilirim, ve karaciğerimin, ya da hem
cigara hem hap alarak, eskiden olduğu gibi toplu katliam gerçekleştirebilirim
bedenim de, eskiden olduğu gibi bu sigara alkol cigara hap dörtlüsüne toz
amfetamini de katarak, daha çabuk ölmeye çalışabilirim. ama ölmeye çalışmıyorum
ben, hayatta kalmaya çalışıyorum, anlayabiliyor musunuz? karışık geliyor
olabilir, ‘bu saydığın şeyler insanı hayatta tutmaz, öldürür’ gibi bi düşünceye
sahip olmalısınız siz, o yüzden gidip kendinize aynı fikirde olduğunuz bi yazar
seçin lütfen. ben kimseyle aynı fikirde değilim, kendimle bile aynı fikirde
değilim ben, karışığım, her bir zerrem başka bi yöne çekiştirip duruyor beni
durmadan. biri, “hadi kalk oğlum iş ara” diyor, bir diğeri, “otur oturduğun
yerde bu odadan dışarı çıkmak yasak sana” diyor. biri, “şu hatunun teklifini
kabul edip eskişehir’e gitmelisin” diyor, bir diğeri “lan oğlum ısparta’ya
gitsene, hazır iş veriyor işte sana tip” diyor. biri intihar etmemi söylüyor
durmadan, bir diğeri bir diğeri bir diğeri…
çelişkiliyim, öykülerim
çelişkili, yazdıklarım çelişkili, ama bu konuda yapıcak bir şeyimiz yok.
ayrıca, beni kurtarmaya falan da çalışmayın artık, kesin bu saçmalığı. sizin,
benim için yapabileceğiniz bişi yok, hatta benim bile kendim için yapabileceğim
bişi yok, hatta ve hatta tanrının bile benim için yapabileceği bişi olduğunu
sanmıyorum. evet, ondan da umudu kestim artık. zaten, yukardan bizi izleyip
arada bi peygamber gönderip kitap yazmaktan başka bişi yaptığı yok onun da, ki
onu da yapmayacakmış artık, bırakmış bu zırvalığı, “bu size gönderdiğim son
peygamber, bu da yazdığım son kitap, ne haliniz varsa görün, ister bana
uyarsınız isterseniz uymazsınız, benden günah gitti” deyip çekip gitmiş. nereye
gittiği bilinmiyor ama bi gün gelip kıyameti koparacak galiba. öyle demiş
yazdığı son kitapta, ben onun sıkı bi okuyucusuydum oysa, yazdığı tüm kitapları
okudum, çok seviyorum onu, ama henüz pek bişi anlamadım. bi gün anlarım umarım.
ha bu arada, sizi bi konuda daha
uyarmak istiyorum, ben gelişigüzel yazıyorum, anlattığım herhangi bişi yok
yani, takılıyorum öylesine, içten geldiği gibi, ne şekilde gelirse. canım fena
sıkkın bu aralar, bir de baş ağrısı eklendi her şeyin üzerine, arada bi
ağrıyor. o da benden sıkılmış olmalı, bedenim bile ruhumdan sıkıldı artık,
sürekli bi sorun çıkarıyor, ağrılar ağrılar ağrılar.
bu arada, manik depresif olan
hatunlar konusunda bi kitap yazmayı düşünüyorum, epey tecrübeliyim bu konuda.
bi milyar tane manik depresif hatun gördüm, hayır rüyamda değil, gerçekten
gördüm, sırayla. size hiç, bi hatun telefon açıp “sana deli gibi aşığım adamım”
dedi mi, ve bu hatunu hiç tanımadığınızı varsayalım, sizi bi yerden keşfediyor,
yazılarınızı falan okuyor, sonra sizin telefon numaranızı bi şekilde bulup,
size bunu söylüyor, sonra tanışmak istiyor falan, siz bunun hiç de iyi bi fikir
olmadığını söylemeye çalışırken; o, sizi duymuyormuş gibi, nerde olduğunuzu
sorup, sonra ağlamaya başlıyor. bugüne kadar tam bi milyar tane ağlayan hatun
gördüm, içim paramparça onlar ağlarken. yine de onlara güvenmiyorum, sizi çok
çabuk tuzağa düşürüp, ertesi gün çekip gidebilirler, ve yaparlar bunu, emin
olun yaparlar, erkekler de bunu yapar. arada bir fark yok ve seksist değilim ve
ben hiç manik depresif erkek görmemiş olsam da, en azından şimdiye kadar,
onlara da güvenmiyorum.
hayır, manik depresiflikle güven
arasında bi koordinasyon oluşturmuyoruz burada tatlım. sadece, size tavsiyem,
lütfen benden uzak durun, ben sizi zaten tanımıyorum, sizin de beni tanımak
isteme fikriniz çok itici geliyor bana, defolup gidin, anlatabiliyor muyum? tam
olarak bu! sıkıldım artık.
e-posta adresim yok, msn’im yok,
telefon mu, o da ne demek? ha evet, bende var bi tane, numaramı söyler miyim
sana? söylerim tabii, ama kapalı o alet, neden mi kapalı? bilmiyorum, manik depresif
bi telefona sahibim, yani ilk aldığımda böyle değildi elbet, ama uzun bi
süredir böyle, kendi kendine kapanıyor, ve ben de fark edemiyorum kapandığını,
onun başında nöbet tutamam ya. bu terörist devlet için on sekiz bin sekiz yüz
seksen altı saat nöbet tuttum zaten boktan bi cezaevinde. ayrıca beni
aradığında muhtemelen telefonum yüzüne kapanacaktır, hayır ben neden böyle bişi
yapayım güzelim, o kendi kendine kapanıyor ben biriyle konuşurken daima. biraz
kıskanç bi telefonum var, ben biriyle konuşurken pat kapanıyor, kimseyle
görüşmemi istemiyor benim. ne? tamir mi ettirmeliyim? hayır, seviyorum
telefonumu, tüm eşyalarımı seviyorum, örneğin şu an üzerimde olan ve üzerindeki
sigara yanıkları ile beni epey sevimli gösterdiğini düşündüğüm kazağımı da seviyorum.
annem, sürekli olarak bana “yeni
bi kazak alalım sana” diyor, ben de “bu var ya diyorum, bu var, diğeri var,
yetiyor bana, ne kazağı?” kızıyor ve sonra diğer odaya gidip ağlıyor, iki
dakika sonra hemen gülmeye başlıyor ama, hemen onu güldürmeyi başarıyorum. çok
kırılgan bir annem var ve çok hassas davranıyorum bu yüzden ona karşı, -evet
annem de manik depresif, doğru bildiniz, ama ona ölümüne güveniyorum işte.
sonra sonra, bi gün amanda
palmer’in benimle bi gece geçireceğini, sonra bana aşık olup o baterist
heriften ayrılacağını, dresden dolls’u da imha edip, benimle bi grup yapacağını
hayal ediyorum. grup seks falan değil yahu, ne alakası var, grup kuracağını
demek istedim. ben alkışla tempo tutarım, o da piyano çalıp şarkı söyler. zaten
alkış dışında çalabildiğim başka bir müzik aleti yok, ha bi de kendi aletim
var, haklısın julia, aşk yokken hiçbir halta yaramıyor ama o, defolup gider
misin lütfen? alkış, bir müzik aleti değil mi? iyi de sana ne bundan, ben
seninle konuşmuyorum bile. bir saniye, telefonum çalıyor, uyanmalıyım, daha
sonra gene rüyama girer misin julia, pekala teşekkür ederim. telefon çalıyor,
uyanıp telefonuma bakmam gerekiyor, çünkü çok ısrarla çalıyor telefon. hemen
gelicem, telefonla konuşup uyumaya devam edicem hemen, seni bekliyorum, lütfen
rüyama gene gir.
beni aradığında ve
telefon zangır zangır
titrediğinde uyuyordum güzelim
hayır yalan söylemiyorum
sana neden yalan söyleyecekmişim
ki?
hem sana ne zaman yalan
söylemişim ki şimdi söyleyeyim?
hem ben nerden bilebilirim ki
senin aradığını?
hem neden sen arıyorsun diye
açmamazlık yapayım söyler misin?
evet numara gözüküyordu da ev
numaran ben de yok ki
bristol’un telefon kodunu ben
nerden bileyim?
sen olduğunu nasıl tahmin etmiş
olabilirim?
yine kafan kıyak
evet kıyak ve
etrafında sataşabileceğin
senin mırın gırınlarını
dinleyecek
kimsen yok öyle değil mi?
hayır çaldığında uyuyordum dedim
sana
hem neden sürekli sabahları
arıyorsun beni söyler misin?
uyandırana kadar çaldırmak
zorunda mısın?
sabahları sinirli olduğumu
biliyorsun
bu benim sorunum haklısın
ama şu var ki
sen de benim bi sorunumsun
ama sadece sen benim bi
sorunumsun
senin sorunların benim sorunum
değil
dinlemek istemiyorum artık
yoruldum evet
beraber yaşamak mı?
benim ne işim var orada söyler
misin?
nasıl yaşayabilirim orada
senin paranı istemiyorum
bir daha olmaz
bak bunu daha da
dramatikleştirmeyelim olur mu?
ve bu da diğer her şey gibi can
sıkıcı gerçeklerimizden biri
bi sigara yakmalıyım bekle bi
saniye
ağlamayı kes artık canım acıyor
lütfen bak ben acıya
dayanamıyorum tamam mı?
ve bunu çok iyi biliyor olmalısın
hayır sen beni dinle
numara yapmadığını ben de
biliyorum
sen ağlarken neler yapıyordum
hatırlasana
evet o jilet numarası mesela
seni güldürmüştüm ama ciddiydim
ben
kesicektim evet, ne kadar deli
olduğumu biliyor olmalısın
evet sadece kötüyken beni
arıyorsun derken ciddiydim
bu konuda da ciddiyim
kulpçu dükkanıyım ya ben.
ve telefon yüzüme kapanır.
benimse, rüyamdaki julia tamamen çıkar aklımdan. ama bakın, size daha önce de
söyledim ben, bir müptelanın gücünü hafife almamanız gerekiyor, az kaldı. çok
az. neden mi bahsediyorum? yine aynı konu işte, gidip neden bahsettiğini
anladığınız biriyle takılın. benden uzak durun, uzak uzak uzak. olabildiğince
uzak… çünkü hiçbirinize güvenmiyorum! tam olarak mesele bu, ve sizin o
harikulade emiş gücünüzle falan da ilgili değilim. eğer canım birini becermek isterse, bunun için üstüne para
bile alabilirim, merak etmeyin, ki becermek değil sevişmek derim bunun adına
üstelik. hayır, sevgili olmak falan da istemiyorum. tamam size fanzin
verebilirim, ama hepsi bu, anlıyor musunuz, size verebileceğim her şey bu
kadar, sınırlı. küstahım evet, ama seviyorum bunu. sizi de seviyorum. evet.
öyle olmalı. telefon? “telefon teminki konuşmanda neden kapanmadı” demek
istiyorsunuz değil mi? yalancının tekiyim, telefonum hakkında da size yalan
söylüyor olmalıyım. yo hayır, bu kez yalan söylemek istemiyor canım, o alet
gerçekten kapanması gereken konuşmalarda kapanmaz.
başım ağrıyor evet, gitmeliyim,
bu boka sonra devam ederiz. bi sigara
falan için siz de, kullanmıyorsanız da hemen başlayın bence. çok ciddiyim,
alkole de başlayın, hemen, derhal, benim gibi okuldan atılın, ekonomiyi
işsizlik sayısını arttırarak baltalayabileceğinizi düşünün benim gibi, ve büyük
hayaller kurmayın, hatta hayal bile kurmayın, siktir edin hayal kurmayı, hayatı
yaşayın yeter. para biriktirmeyin gelecek için, gelecek için plan da yapmayın,
aynen benim yaptığımı yapın, her konu da. belki bu sizi kurtarır, bu şekilde
aradığınız huzur ve mutluluğa erersiniz belki. bu arada söylemeyi unuttum,
lütfen bir daha bana “seni kurtarabilirim” gibi bir cümle kurmayın,
“yayınlanmana yardımcı olabilirim” gibi bir cümle de kurmayın, bu gerçek,
gerçekten yayınlanmak için taviz vermeyeceğim. şimdi defolup gidin hadi. yapmam
gereken işler var. bi saniye, size ev ödevi veriyorum, sigaraya başlayın, bir sonraki vaazımda hepinizi sigara içerken
görmek istiyorum, ben bırakamıyorum çünkü… dağılabilirsiniz.
13nisan2007