13 Nisan 2007

yeni metin belgesi

yeni metin belgesi

buradayım. bu odanın içinde. günlerdir sokağa çıkmadım sayılır, gerçek anlamda çıkmadım. bekliyorum.

başım ağrıyor şu an. dayanılabilecek bir ağrı değil, ama seviyorum başımın ağrımasını, düşünmemi engelliyor. ya da ruhuma batan şeyleri hissetmemi. mide ağrım da aynı şekilde. ve bitmek bilmeyen akciğer ağrılarım. tat aldığım söylenemez, ama seviyorum. mazoşist değilim yani, böyle bi zevk alma içgüdüsüyle sevmiyorum kendime yaşattığım fiziksel acıları. ama bu da bir tür uyuşturucu işte, tıpkı bir zamanlar sizlere bahsettiğim jilet gibi.

hiç bi yerimi kesmedim bugüne kadar. ama sol kolu baştan aşağı jilet izi olan bi hatun gördüm, nerdeyse. “nerdeyse” derken, nerede olduğunu sormuyorum, nerdeyse gördüm sayılır demeye çalışıyorum. ama türkçem zayıf, ifade etme yeteneğim zayıf, ve ben de zayıfım. öksürüyorum durmadan. insanlar çok fazla sigara içmememi, alkol kullanmamamı, ve yaşama biraz daha asılmamı falan söyleyip duruyorlar. istemiyorum yaşama asılmak falan, her öksürdüğümde sızlayan sol akciğerimi seviyorum ben, onunla birlikte yaşamaya alıştım, ve o benden nefret ediyor olmalı. günde 3 paket sigara içen her insandan, sahip olduğu akciğeri nefret ediyor olmalı yani.

aslına bakarsanız, sigara yerine alkolü deneyerek midemin de ağzına sıçabilirim, ve karaciğerimin, ya da hem cigara hem hap alarak, eskiden olduğu gibi toplu katliam gerçekleştirebilirim bedenim de, eskiden olduğu gibi bu sigara alkol cigara hap dörtlüsüne toz amfetamini de katarak, daha çabuk ölmeye çalışabilirim. ama ölmeye çalışmıyorum ben, hayatta kalmaya çalışıyorum, anlayabiliyor musunuz? karışık geliyor olabilir, ‘bu saydığın şeyler insanı hayatta tutmaz, öldürür’ gibi bi düşünceye sahip olmalısınız siz, o yüzden gidip kendinize aynı fikirde olduğunuz bi yazar seçin lütfen. ben kimseyle aynı fikirde değilim, kendimle bile aynı fikirde değilim ben, karışığım, her bir zerrem başka bi yöne çekiştirip duruyor beni durmadan. biri, “hadi kalk oğlum iş ara” diyor, bir diğeri, “otur oturduğun yerde bu odadan dışarı çıkmak yasak sana” diyor. biri, “şu hatunun teklifini kabul edip eskişehir’e gitmelisin” diyor, bir diğeri “lan oğlum ısparta’ya gitsene, hazır iş veriyor işte sana tip” diyor. biri intihar etmemi söylüyor durmadan, bir diğeri bir diğeri bir diğeri…

çelişkiliyim, öykülerim çelişkili, yazdıklarım çelişkili, ama bu konuda yapıcak bir şeyimiz yok. ayrıca, beni kurtarmaya falan da çalışmayın artık, kesin bu saçmalığı. sizin, benim için yapabileceğiniz bişi yok, hatta benim bile kendim için yapabileceğim bişi yok, hatta ve hatta tanrının bile benim için yapabileceği bişi olduğunu sanmıyorum. evet, ondan da umudu kestim artık. zaten, yukardan bizi izleyip arada bi peygamber gönderip kitap yazmaktan başka bişi yaptığı yok onun da, ki onu da yapmayacakmış artık, bırakmış bu zırvalığı, “bu size gönderdiğim son peygamber, bu da yazdığım son kitap, ne haliniz varsa görün, ister bana uyarsınız isterseniz uymazsınız, benden günah gitti” deyip çekip gitmiş. nereye gittiği bilinmiyor ama bi gün gelip kıyameti koparacak galiba. öyle demiş yazdığı son kitapta, ben onun sıkı bi okuyucusuydum oysa, yazdığı tüm kitapları okudum, çok seviyorum onu, ama henüz pek bişi anlamadım. bi gün anlarım umarım.

ha bu arada, sizi bi konuda daha uyarmak istiyorum, ben gelişigüzel yazıyorum, anlattığım herhangi bişi yok yani, takılıyorum öylesine, içten geldiği gibi, ne şekilde gelirse. canım fena sıkkın bu aralar, bir de baş ağrısı eklendi her şeyin üzerine, arada bi ağrıyor. o da benden sıkılmış olmalı, bedenim bile ruhumdan sıkıldı artık, sürekli bi sorun çıkarıyor, ağrılar ağrılar ağrılar.

bu arada, manik depresif olan hatunlar konusunda bi kitap yazmayı düşünüyorum, epey tecrübeliyim bu konuda. bi milyar tane manik depresif hatun gördüm, hayır rüyamda değil, gerçekten gördüm, sırayla. size hiç, bi hatun telefon açıp “sana deli gibi aşığım adamım” dedi mi, ve bu hatunu hiç tanımadığınızı varsayalım, sizi bi yerden keşfediyor, yazılarınızı falan okuyor, sonra sizin telefon numaranızı bi şekilde bulup, size bunu söylüyor, sonra tanışmak istiyor falan, siz bunun hiç de iyi bi fikir olmadığını söylemeye çalışırken; o, sizi duymuyormuş gibi, nerde olduğunuzu sorup, sonra ağlamaya başlıyor. bugüne kadar tam bi milyar tane ağlayan hatun gördüm, içim paramparça onlar ağlarken. yine de onlara güvenmiyorum, sizi çok çabuk tuzağa düşürüp, ertesi gün çekip gidebilirler, ve yaparlar bunu, emin olun yaparlar, erkekler de bunu yapar. arada bir fark yok ve seksist değilim ve ben hiç manik depresif erkek görmemiş olsam da, en azından şimdiye kadar, onlara da güvenmiyorum.

hayır, manik depresiflikle güven arasında bi koordinasyon oluşturmuyoruz burada tatlım. sadece, size tavsiyem, lütfen benden uzak durun, ben sizi zaten tanımıyorum, sizin de beni tanımak isteme fikriniz çok itici geliyor bana, defolup gidin, anlatabiliyor muyum? tam olarak bu! sıkıldım artık.

e-posta adresim yok, msn’im yok, telefon mu, o da ne demek? ha evet, bende var bi tane, numaramı söyler miyim sana? söylerim tabii, ama kapalı o alet, neden mi kapalı? bilmiyorum, manik depresif bi telefona sahibim, yani ilk aldığımda böyle değildi elbet, ama uzun bi süredir böyle, kendi kendine kapanıyor, ve ben de fark edemiyorum kapandığını, onun başında nöbet tutamam ya. bu terörist devlet için on sekiz bin sekiz yüz seksen altı saat nöbet tuttum zaten boktan bi cezaevinde. ayrıca beni aradığında muhtemelen telefonum yüzüne kapanacaktır, hayır ben neden böyle bişi yapayım güzelim, o kendi kendine kapanıyor ben biriyle konuşurken daima. biraz kıskanç bi telefonum var, ben biriyle konuşurken pat kapanıyor, kimseyle görüşmemi istemiyor benim. ne? tamir mi ettirmeliyim? hayır, seviyorum telefonumu, tüm eşyalarımı seviyorum, örneğin şu an üzerimde olan ve üzerindeki sigara yanıkları ile beni epey sevimli gösterdiğini düşündüğüm kazağımı da seviyorum.

annem, sürekli olarak bana “yeni bi kazak alalım sana” diyor, ben de “bu var ya diyorum, bu var, diğeri var, yetiyor bana, ne kazağı?” kızıyor ve sonra diğer odaya gidip ağlıyor, iki dakika sonra hemen gülmeye başlıyor ama, hemen onu güldürmeyi başarıyorum. çok kırılgan bir annem var ve çok hassas davranıyorum bu yüzden ona karşı, -evet annem de manik depresif, doğru bildiniz, ama ona ölümüne güveniyorum işte.
sonra sonra, bi gün amanda palmer’in benimle bi gece geçireceğini, sonra bana aşık olup o baterist heriften ayrılacağını, dresden dolls’u da imha edip, benimle bi grup yapacağını hayal ediyorum. grup seks falan değil yahu, ne alakası var, grup kuracağını demek istedim. ben alkışla tempo tutarım, o da piyano çalıp şarkı söyler. zaten alkış dışında çalabildiğim başka bir müzik aleti yok, ha bi de kendi aletim var, haklısın julia, aşk yokken hiçbir halta yaramıyor ama o, defolup gider misin lütfen? alkış, bir müzik aleti değil mi? iyi de sana ne bundan, ben seninle konuşmuyorum bile. bir saniye, telefonum çalıyor, uyanmalıyım, daha sonra gene rüyama girer misin julia, pekala teşekkür ederim. telefon çalıyor, uyanıp telefonuma bakmam gerekiyor, çünkü çok ısrarla çalıyor telefon. hemen gelicem, telefonla konuşup uyumaya devam edicem hemen, seni bekliyorum, lütfen rüyama gene gir.


beni aradığında ve
telefon zangır zangır titrediğinde uyuyordum güzelim

hayır yalan söylemiyorum

sana neden yalan söyleyecekmişim ki?
hem sana ne zaman yalan söylemişim ki şimdi söyleyeyim?
hem ben nerden bilebilirim ki senin aradığını?
hem neden sen arıyorsun diye açmamazlık yapayım söyler misin?

evet numara gözüküyordu da ev numaran ben de yok ki

bristol’un telefon kodunu ben nerden bileyim?

sen olduğunu nasıl tahmin etmiş olabilirim?

yine kafan kıyak

evet kıyak ve
etrafında sataşabileceğin
senin mırın gırınlarını dinleyecek
kimsen yok öyle değil mi?

hayır çaldığında uyuyordum dedim sana
hem neden sürekli sabahları arıyorsun beni söyler misin?

uyandırana kadar çaldırmak zorunda mısın?

sabahları sinirli olduğumu biliyorsun

bu benim sorunum haklısın
ama şu var ki
sen de benim bi sorunumsun
ama sadece sen benim bi sorunumsun
senin sorunların benim sorunum değil

dinlemek istemiyorum artık

yoruldum evet

beraber yaşamak mı?

benim ne işim var orada söyler misin?
nasıl yaşayabilirim orada

senin paranı istemiyorum

bir daha olmaz

bak bunu daha da dramatikleştirmeyelim olur mu?

ve bu da diğer her şey gibi can sıkıcı gerçeklerimizden biri

bi sigara yakmalıyım bekle bi saniye

ağlamayı kes artık canım acıyor

lütfen bak ben acıya dayanamıyorum tamam mı?
ve bunu çok iyi biliyor olmalısın

hayır sen beni dinle

numara yapmadığını ben de biliyorum
sen ağlarken neler yapıyordum hatırlasana

evet o jilet numarası mesela
seni güldürmüştüm ama ciddiydim ben

kesicektim evet, ne kadar deli olduğumu biliyor olmalısın

evet sadece kötüyken beni arıyorsun derken ciddiydim

bu konuda da ciddiyim

kulpçu dükkanıyım ya ben.

ve telefon yüzüme kapanır. benimse, rüyamdaki julia tamamen çıkar aklımdan. ama bakın, size daha önce de söyledim ben, bir müptelanın gücünü hafife almamanız gerekiyor, az kaldı. çok az. neden mi bahsediyorum? yine aynı konu işte, gidip neden bahsettiğini anladığınız biriyle takılın. benden uzak durun, uzak uzak uzak. olabildiğince uzak… çünkü hiçbirinize güvenmiyorum! tam olarak mesele bu, ve sizin o harikulade emiş gücünüzle falan da ilgili değilim. eğer canım birini becermek isterse, bunun için üstüne para bile alabilirim, merak etmeyin, ki becermek değil sevişmek derim bunun adına üstelik. hayır, sevgili olmak falan da istemiyorum. tamam size fanzin verebilirim, ama hepsi bu, anlıyor musunuz, size verebileceğim her şey bu kadar, sınırlı. küstahım evet, ama seviyorum bunu. sizi de seviyorum. evet. öyle olmalı. telefon? “telefon teminki konuşmanda neden kapanmadı” demek istiyorsunuz değil mi? yalancının tekiyim, telefonum hakkında da size yalan söylüyor olmalıyım. yo hayır, bu kez yalan söylemek istemiyor canım, o alet gerçekten kapanması gereken konuşmalarda kapanmaz.

başım ağrıyor evet, gitmeliyim, bu boka sonra devam ederiz.  bi sigara falan için siz de, kullanmıyorsanız da hemen başlayın bence. çok ciddiyim, alkole de başlayın, hemen, derhal, benim gibi okuldan atılın, ekonomiyi işsizlik sayısını arttırarak baltalayabileceğinizi düşünün benim gibi, ve büyük hayaller kurmayın, hatta hayal bile kurmayın, siktir edin hayal kurmayı, hayatı yaşayın yeter. para biriktirmeyin gelecek için, gelecek için plan da yapmayın, aynen benim yaptığımı yapın, her konu da. belki bu sizi kurtarır, bu şekilde aradığınız huzur ve mutluluğa erersiniz belki. bu arada söylemeyi unuttum, lütfen bir daha bana “seni kurtarabilirim” gibi bir cümle kurmayın, “yayınlanmana yardımcı olabilirim” gibi bir cümle de kurmayın, bu gerçek, gerçekten yayınlanmak için taviz vermeyeceğim. şimdi defolup gidin hadi. yapmam gereken işler var. bi saniye, size ev ödevi veriyorum, sigaraya başlayın,  bir sonraki vaazımda hepinizi sigara içerken görmek istiyorum, ben bırakamıyorum çünkü… dağılabilirsiniz.
13nisan2007