30 Ağustos 2019

işportal sezon finali yaklaştı. son baskılar bunlar.. baskılar sizi yıldırabilir..

haberler: işportal sezon finali yaklaştı. son baskılar bunlar.. baskılar sizi yıldırabilir..
cumartesi günü tezgah tazeleniyor, ancak bu son tazeleme olucak gibi görünüyor çünkü tezgahımızın 20. sezonunu yakın zamanda güzel bir final haftası ile kapaticiik..
zannediyorum Underground Poetix FEST.'ten dönüşümüzde, tezgah açmayacak ancak, çeşitli etkinliklerimizle (fanzin katlama etkinlikleri, kolaj atölyeleri ya da fanzin sergileri, akla gelebiletesi olan kafada dönüp duran başka tilkilerle) Cafe Quartet'te takılırkene kışın, arada da, Apeiron Collective'in konserlerinde fanzin kendi baskımız bandrolsüz kitaplar, tsort sweet, çanta poster takı rozet vs vs içeren do it yourself ürünü işlerimizle standımızla yer alacağız..
bu esnada da, yayınlanan fanzinlerimizi ve şehir dışından elimize geçen işleri, alsancak'ta Kabuk Kitabevi karşıyaka da Cafe Quartet'ten edinebileceksiniz..(şuraya da bıraksan demeyin, o kadar çok baskı alcak param yok benim, sen bas sen bırak, dört bin yer gezicek enerjim de yok dağıtımda, iki mekan yeterli, bi ihtimal bornava'da bir arkadaşımızın mekanı var, gidip bırakıcaz gibi, adını unuttum.. tabii ki belirli bir ücret karşılığında alınabilmesi makbül fanzinlerin.. he şehir dışından bize gönderilenleri derseki arkadaşlar beleş dağıtın, öyle yaparız ücretli ise ya takas ya da maddi kesintisiz komisyonsuz geri dönüş yaparız.. ki quartet'te kumbara var, para atmak isteyen atar, ki atsa iyi olur, şaraba harcadığım sanılan para ile bu hafta son kez tezgahı güzide işler ile tazeliyorum mesela.. insaf yahu.. insan şarap parası için de fanzin yapabilir bu arada bunda yadırgayacak bir durum göremiyorum ama, yirmi yıl yapmaz bunu abi, gider işe girer, part time bişi bulur vs.. neyse geçelim fanzin gökdeleni plazası iftiralarını da konumuza dönelim.. basılacak işler:
12 (pardon o bugün 13 oldu) CSNS Yayımları'ndan çıkan yeni zine, 9 adet remaster serimizden yenilenmiş gıcır gıcır olmuş, kapakları renklenmiş ve içindeki eksik yanlış iletişim adresleri düzeltilmiş, master copyanın mürekkepinin yaşlanması nedeni ile gözükmeyen kısımlarına ayar çekilmiş hali ile, 9 re-zine (ben de uydurcam bundan sonra yeni kavramlar terimler, var mı? mesela zine-up, he bir de kafamda yeni bir tabir var: zemzine diye, sonra açarım)
ayrıca elimize yeni geçen:
Gerçek Fanzin tüm sayıları
firar fanzin tüm sayıları
abyssraction - b&w
Kayra(of Gına)'ya ait iki mini zine
sıfır adam (black edisyon)
Le Mat
bu yıl ilk kez basılacaklar (geçmişte çok bastık)
Dog Juice #1 (ikinci sayı yolda)
kolum
disguast 1 ve 2. sayı
dahke son sayı
crime minister 5
hayta
P. K. Dick - Dİnsel Deneyimi R. Crumb (çeviri: Efe Tuşder)
ve tazelenecekler
Taxidermia Fanzine 4 sayısı birden
#mondotrasho, 11. sayı hariç ilk 12 sayı (Kozmikova)
Kaburga Megazine sayı 10
Zebelliyat eski iki üç sayı
SOLUCANFANZ.in 17. sayı)
ve aklıma gelen bazı biten işler..
----
ayrıca 100% Müzik: Reptilians From Andromeda İzmir konseri için afişleşmesi yapılacak. yani ben yapacam, mekan + duvar..
ayrıca 16-18 arası Fanzin katlama partisi - KYK part 32 var, katlanmaya katlanırsanız bekleriz..
son olarak, yardımcı aranıyor, çırak değil, destek değil, arkandayım abi değil, iş paylaşımı değil, yardım edecek biri.. ama iki yıldır hayaletlerimleyim.. !zm!r'imde...
son not: fanzin saldırı henüz başlamadı, bu sadece bir tatkibat. saldırıyı Taxidermia Fanzine yapabilir ama : )
fanzinlerimize içerik göndermek ya da bir işin ucundan tutarım aga demek için: izmiryer6distro@gmail.com veya bu sayfanın mesaj kutusu açık...
CSNS Yayımları'ndan çıkan yayınların listesi:
http://unthatow.blogspot.com/p/fanzinlerim.html



29 Ağustos 2019

?! #10 - kapak ve giriş yazısı...


31 ağustos'ta, yani bu cumartesi basıyorum.

kiriş kazısı..

geldik 10. sayıya. ilk sayısını 2003 yılında yayınladığım ve 16 yılda, ancak ve ancak sadece 10 sayı yapabildiğim, bu tamamen kişisel olan -kişisel olan politiktir(the personal is political)-1 soru işareti ünlem isimli bu fanzin olamayan fanzinimin,2 genellikle çoğu ve özellikle son bir kaç sayısı, o an içinde bulunduğum ruh halim ve bu ruh halimin bağıl refleksi olarak açığa çıkan politik güzergahımın3 (!) bir tür mevyesi şeklinde zuhur etti hep. kendimce basılması gerektiğini düşündüğüm, kendi açımdan basılmasını gerekli gördüğüm vakitlerlerde, vakitlerimde; oturup başına, ya yeni bir şey karaladım ya da eskilerimin bazı konseptsel derlemelerini yaptım.

bu sayı da aslında tamamen el yapımı olacaktı ve yaklaşık on ay önce, basacağımı duyurmuştum. ancak ruhsal gelgitlerimin, son altı sekiz ay hariç, geçtiğimiz yıl (2018) ve ondan bir önceki yılın yarısında (2017) gelgit olarak cereyen etmeyip, sadece “git” telkininde bulunması neticesinde, bir şeyler yayınlayabilmek, sadece kendi ürettiğim işlerden söz etmiyorum, başkalarının ürettiği bir şeyleri de basabilme isteği, arzusu ve niyeti bir türlü açığa çıkmıyordu. ki param da yoktu. ve ki aslında bakarsanız bu durum, 2014 ağustos’ta 13 gün kapalı kaldığım araf’tan beri süre gelmekte.

bilenler bilir, söz konusu günün öncesine kadar, 2002 yılından beri, hemen hemen her ay yeni bir fanzin, hatta bazen aynı anda üç fanzin yayınlayıp, sürekli olarak, bir tür hayatın içinde kağıt olarak dolaşımda kalma, başka yayınları da daima dolaşımda tutma, (91’ mondo trasho ve lanetten bu yana çıkanlar dahil-çünkü iyi bir fanzin4 asla eskimez) ve bu sayede başka bazı dönen üç kağıtların kamera arkasını da dolaşımda tutma çabam vardı. ancak ne yazık ki, son beş yıldır, ağır aksak ilerleyen bir süreç içerisinde, yol aldık. yol aldık da denemez aslında, yoldan çıkma ve çıkarma çabası içinde olduk demek daha doğru olur. bir yol üzerinde yürümek ve “ilerleme” algısı, bana pek doğru gelmemekte. daha çok yol kenarında bekleme hali benimkisi, ki daha önce de pek çok kez bahsettim bundan. işportada 20 yıldır kaldırımda beklediğim gibi, başka bir metaforik durumda da, hayatım içerisinde yol kenarında bekleyen biri konumunda olmayı seviyorum, büyük bir hızla ve büyük amaçlarla ve kazanma arzusu (kazanılacak ne varsa?) ve hırsı ile yoldan zamanın içinden dünyadan yaşamdan geçip gidenlere karşı; arada bir geriye yürüyüp, arada bir ileriye gidip, kendi etrafında turlayıp, kendi zihninin etrafında turlayıp, bazen zihninin içinde kapana kısılıp bazen de başkalarını kendi algısız bilgisiz mesnetsiz temelsiz duruşsuz hayatlarında ve fikirlerinde kendi içlerinde kendi kapanlarına kıstırıp; zaman zaman başa zaman zaman zamanın sonuna sarıp, farklı boyut galaksi ve evrenlere masalsı yolculuklar yapıp, ve çoğunlukla yolu da siktiredip ormanın içine ve hayvanlar alemine sinme çabası. (kaçma ya da sığınma gibi bir kelime burada kesinlikle doğru olmazdı!)

her neyse, sonuç olarak, beş yıldır, giderek artan bir biçimde, zihnime tırnaklarını geçirip, sürekli kazıyan bir takım canavarları bilinçaltı-üstü-dışı-ötesi-berisi’nden defedebildiğim için bu senenin ortalarında, tekrar beş sene öncesine geri dönebildiğimizi hissediyorum. ki artık csns yayımlarında da, izmiryer6 distro’da da hemen hemen tek başıma kalmış olsam da, çoğul konuşuyorum, çünkü hayaletlerim var.. “hayaletler görüyorum desem güler misin bana? - kayra of gina”

işlerin ipini kestiğim (ben mi kesmişim?) beş yıl öncesinden bu yana, çok şey değişti, fanzin dünyasında da, underground camiada da, ülkede de, dünyada da, evrende de. bazı arkadaşlarımın “fanzin öldü artık, neden uğraşıyorsun ki” ya da başka bazı arkadaşlarımın “kimse okumuyor artık, boşa bu çaba” ya da başka bazı arkadaşlarımın “aga işportayı boşver git bir işe gir amıa goim” ya da başka bazı arkadaşlarımın, “internetten ver abi boşa masraf bu fotokopi” ya da başka bazı arkadaşlarımın “ya ben de yazıcam da bilgisayarı kurmam lazım, format atıp”5 vs vs vs, enerji düşürücü tavsiyeleri ya da bir şeyler üretme babında ki trişkadan bahaneleri ile bazense gaza gelip verdikleri vaad söz ve ürettikleri projeler sonrası ortadan kaybolup ulaşılmaz olmaları ile bir beş yıl geçirdim. o beş yılda da, eskisinden farklı bir performans sergilemedim; dünya fanzin olimpiyatlarının, “100 metre engelli fotokopicilik” dalına kaymıştım sadece, yıllık baskı hacmi ile hesaplanan “seri aperiyodik maraton” branşı yerine. o da ne demek derseniz. beş yıl önce ayda bir bazen iki üç fanzin yaparken. son dört yıldır, yılda bir kez, aynı anda ve aynı gün, 8-10-12 (iki sene önce 15) fanzin basmaya başlamıştım. çünkü, zihnime bir alev topu gönderen ejderhalar*, anca yılın belli mevsiminlerinde buna ara veriyorlardı.

* “march of the wooden soldiers, c-cypher-punks couldn't hold us
a thousand men rushing in, not one nigga was sober
perpendicular to the square we stay in gold like flair
escape from your dragon’s lair
in particular my beats travel like a vortex” rza – (wu tang clan – triumph)
elbette ki ejderhaları da severik ki ben de ağzından ateş yerine duman çıkartan bir ejdarha olduğumu 15 yıldır dile getirdiğimden (metaforu kafadan uydurup üretmiyok) mütevellit, savaşmakta zorlandım bu arenada.. sonra bişi oldu abi, 8 ay önce, ocak ayında, kimseye çaktırmadım ama, yine bir halüsinasyontik evrenimde iç bükey yoğunlaşmalar yaşandı. (yazı arasına telefon aldım, şu an, ve neden bahsettiğim bile çıktı akıldan. çünkü efenim, borça harça meseleleri idi, sikiim, satılabilecek her şeyi satıyok evde ki kitap mitap giysi çanta kaset dvd vs gene yetmiyor..)

sonra abi6, şubat sonu kışın yumuşaması ile başlanan işportal faaliyetlerim ve hayatım, bir anda nisan ortası sarpa sardı, -her türlü anlamda-, ekonomanya(ti)k algı kapanması sayesinde de, mayıs sonuna kadar, sadece bir kez bakkala bir kez de hastaneye gittim zannediyorum. iyi mi geldi? evet. beş yıldır epey kanlı ve acılı bir şekilde gerçekleşen kendi içimdeki kendimi aşağı iten diğer kendimi uçurumdan aşağı atıp, (su nombre es z.a.c.k), tekil çoğunluğumun arızalı bireyin den kurtuldum ve son iki aydır da, arkidişlerimin saçma sapan alakasızlık ilgisizlik gibi görünüp buna rağmen bol vaadli sözlü ve sevgi dolu ihtiraslarına kapıyı çarpıp, dışarı attım kendimi..

evet, tekrar, 2014 ağustos öncesine geri döndük. hani geçen genç bir fanzinci arkidiş bana demişti ki, kendisi doğmadan önce bu işlere bulaştığım halde, aynen şöyle “sen sürekli bu işleri bırakıp dönen birisin, samimiyetine inanmıyorum” ama bunu da ona “abileri” anlatıyor. kızmadım. abilerinin iftiralarını da cevaplamamak için banladım zaten. yıl da bir fanzin çıkarıp son dört yıldır, ama elime geçen her fanzini dağıtmak, okumak, paylaşmak, sevdiğim yayınlara içerik göndermek ve o başıma türlü çoraplar örülmesine neden olan tezgahımı açtım, he evet şarap parası için say sen onu.. sanane bilader, ister şarap içerim ister su alrım ister yol parası yaparım ister anneme veririm istersem fotokopiciye.. iş benim işim değil mi? son üç haftada 45-50 kişi (bir kısmı yeni açılmış fake hesap) banladım. hayatımda ilk kez. güzel hissettim. herkes baksın dalgasına!

kafamın içi para
kafamın içi
kafamın içi kara
kafamın içi
bura kafamın içi ve kapalı n'için?
kafayı çekip de ki kafanı sikiim” - çağrı sinci / korkacak bir şey yok

çünkü işim sizle değil sikkkortmania appartmandia... siz de bana cevap yetiştiremezsiniz çünkü neden bahsettiğimi bile anlayamıyorsunuz.. üstelik muhatap değilmişsiniz, eleştirilerim afiyet olsun o zaman. konu kapandı.. eleştirimi yapar, eleştirimi cevaplamadan giriştiniz konu dağıtma çabalı yazdığımla alakasız cevaplarınızı, hakaret iftira ve manipülasyonlarınızı görmezden gelirim. çünkü depolitik (apolitik demedim) olmasına rağmen politikacı gibi söylemi olan kaypak ve duruşsuz insanlar hayatın içinde de sanatsal işlerin hepsinde de zararlıdır. ki ben sanata manata da inanmam.

sonuç olarak, bu aralar, bilinenin yanında bilinmeyen bir çok vakıanın da, her daim olduğu gibi giderek arttığı, “erk” elinden çıkma katliam, işkence ve söylemlere (bu bir şarkıda da olabilir, mitingde de, sokakta da) artık, toplumdaki kadınların büyük bir kısmının ve, bir kısım erkeklerin tahammülünün kalmadığı, buna rağmen yas-a denilen şeyin de çözüm sunmadığı hatta bazı avukatların bile her şeyi göze alıp isyan ettiği açıklamalar yaptığı, bir çok haberin akın akın ekranıma düştüğü (twitter dışında diğer zonksal medyalarda çıkmıyor o videolar metinler, niyeyse) bir süreçte, ben de eski-yeni metin, alıntı ve bir takım hokkabazlık gösterimlerimin yer aldığı bir formata evrelttim bu sayıyı. oysa ki, dediğim gibi, aslında, tamamen el yapımı, kolajlarla bezeli bir sayı olacaktı, onu da seneye ya da altı ay sonra bir ay sonra beş yıl sonra, vakti gelince, tamamlar, basarız..

eyvallah..

gzu
1. söz konusu söylemin ilk kez geçtiği metin şurada: http://www.carolhanisch.org/chwritings/pıp.html
2. aynı kişisel meselelerim neticesinde, bu fanzinin ilk sayısına 2003 yılında övgüler yağdıran, yere göğe sığdıramayan, o günlerde adı cafer karaçıban olan ve paslı teneke fanzinini çıkaran, şu an ise mehmet ali bakunin adı ile “kanlı teneke” adlı metal fanzinini çıkaran vatandaş, ikinci sayısı için, “bu ne böyle, kişisel sıkıntıların dertlerin var sadece, küfür de bol, alt kenar kültür dediğin şey bu mu senin?” ile başlayan bir içi boş el-leştirme girişiminde bulunmuştu. sonra 10 yıl bu işlere veda edip, ardından benim hala devam ettiğimle denkleşince, gaza gelip, geri dönmüştü fanzin alemine 2014 sonuna doğru. kendi ifadesi bu, uydurmadım. yalancı olduğum konusunda iftiranın biri bin para ama birileri gibi (mehmet ali bakunini kast etmiyorum) ne mesaj arşivi depoluyorum ne printscreenler biriktiriyorum ne de bunları yeri gelince sadece işime geldiği kadarını “al sana lan şimdi konuş” manipülasyonu ile satıyorum... ama sözümün arkasındayım, hatta ansiklopediden anarşi maddesini bulup, aa benim düşündüğüm gibi düşünen insanlar var dediğim 6 yaşımdan beri sözümün, yazmaya başladığım 14 yaşımdan beri de yazdığım her şeyin arkasındayım. herkesin karın ağrısı politiktir aga, çünkü midemizi bulandıran şey devletler ve kapitalist sistemden ve ataerk ve ırkçı/vatanperver militarist inandığı dinin kitabını bile okumadan dindarlaşan (her din için ki ben taoistim, inancım var denilebilir) bencil çıkarçı açgözlü iktidar bağımlısı asla doymayan ve doymayacak olan, otorite yanlısı insanlardan ve o insanların sağcısı ile solcusu ile onların şakşakçısı ve fanboy/girl’i olan, otorite lider bayrak millet “erk” bağımlısı gözü kör kulağı sağır dilsiz korkak ve ürkek kitlesinden kaynaklanır. işte tam da bu yüzden, başım ağrısa sistemden bilirim ben. kanser olsam kapitalizmdir nedeni, nokta!
3. burada cümleyi tersten kurdumum farkındayım, seçil öyle tavsiye etti, bazen nedenlerle sonuçları karıştırdığımı söylüyordu, tam karıştırmadan doğrusunu yazıyordum ki, “dur la, böyle gelmiş böyle gider, bozma tarzını dedi. seçil mi kim? eğer benim ilk kez bir şeyimi okumayan biri sorduysa, e yuh yani..
4. “fanzinler ihtiyaçtır” başlıklı 90’larda, yanılmıyorsam tolga özbey’in elinden çıkma bir fanzinde yer olan metni 20 yıldır çeşitli yayınlarda, duvarlarda, elden dağıtmalı işler vs olarak, tek a3 a4 a5 a6 basarak dolaşımda tuttum. hala denk gelmedi iseniz, bir danışın yollarım. orada, her şeyin yüzde doksanın saçmalık olduğuna dair bir alıntı vardır, ancak theodore sturgeon bunu söylerken, aslında yüzde 10’dan bahseder ve söz konusu durum fanzinler için de geçerlidir. evet çoğu fanzin boktandır, çoğu şeyin boktan olduğu gibi. ama o yüzde onu dolaşımda tutmak için hayatımı harcıyorsam, sakalım (unvan diploma kariyer mülk popülerlik takipçi hayran) olmasa da, vardır bi bildiğim güzelim..
5şu yayınları basabilmek için, yedi kere format atıp farklı farklı linux’ler kurdum son üç haftada laptop’uma, windows zaten işlemiyor artık, taş devrinden kalma iki bilgisayarım olduğundan. ama çözdüm mü? çözdüm. O nedenle trişkadan bahaneler üretmeyin hacı, kağıt kalem var, yazmasan da olur, iki çift muhabbet edebilmek var, onu da geçtim telefon var insanları arayabilmeyi bile unutturan bir sistemde kendi “yoğunluk” adı verilen beyhude boş sırf kendi ihtiyaçlarımızı çözme gayeli bir yaşantıya gömülmemek var, her şeyden öte sevdiğin metinlerden kitaplardan alıntılardan vs vs vs bir senkron yapıp fanzin yapılabiliyor da, her şeyi geçtim, kazandığın paranın bir kısmı ile sana gelen sevdiğin bir fotokopiksel metni basıp dağıtmak var.
6bir toplantımızda, tiryaki kedi’de, bizim pinero tükkan açık iken henüz, ben dışarda sigara içerken hararetli bir tartışma çıktı, ben şunu söylerken, o tartışmanın taraftarı olarak demeyeceğim tabii ki hatta taraf olmam gerekirse sürekli “baylar” diye konuşan vatandaşın tarafını değil, buna itiraz eden toplantıda ki kadın arkadaşın tarafında olurdum ama dediğim gibi 20 dakika da bir sigara içmem gerektiği için, (ejderhayım demiştim, duman çıkarmam lazım ki ateşim olduğu bilinsin) dışardaydım. ama zaman zaman olan ‘sevgili’ durumlarında bile, o kadınlarla zaman zaman “abi bırak bu işleri” gibi bir hitap şekli ile seslenebilirim, herkese abi diyom ben, anneme bile dediğim oluyo, dilime çocuk yaşta yaşadığım bölgeden pelesenk olmuş bir şeyi neşterle kazımaya çalışmaktansa onun anlamını yerle bir ettiğim metinler yazdım ama.. okudunuz mu? hayır.. ne yazık ki, onlar uçtu başka bir uçan hesabımla.. asla giremiyorum 10 yıldır.. o yüzden bu kadar sayfam var face’de, farklı televizyon kanallarım onlar, profil kapatılır, sayfa biraz zor kapanıyor ve her şeyi yedekleyemiyorum, sürekli internette ve bilgisayar başında değilim, öyle algılansa da çok paylaşım yaptığım için, sadece bir şey paylaşacaksam girdiğim bir zonksal medya kullanma biçimim var. bir de kendi takip listemi (özel ayrı, ayrılındırılmış) gözetiyorum işte. ve evet, kelimeleri kullanmayı bırakmaktansa içini boşaltın.. ya da yeni kelimeler üretin olmaz mı? kelime takıntılı arkidişler.. 


 

12 yeni 7 remaster serisinden 19 fanzini katlamak ister misin?

detaylar aşağıda


27 Ağustos 2019

le système n'a ni identité ni visage

çook eski face hesabıma kimlik istediği için giremeyip en sonunda, girebilip şu son postu yazdım iki yıldır giremiyenko da: 
bu hesaba, girizgah yapamıyordum iki yıldır. neden? çünkü "kim?lik adı" baby.
"gerçek isim" vs problemi.. adını değiştir, kimliğini gönder, fotografya çek. diğer hesabımda da, (1,5 yıl önce açılan) aynı sorundan müzdarip oldum. sonra tee mil-addan önce hatta dinozorlar definden önce açtığım hesaba giriş yaptım. baktım duruyor hala, hani "İkiMimlilik" adı ile olan hesap.. ona geçiş yaptım, çünkü yaklaşık 20 adet sayfa var, onlarda da bir dolu iletişimde olunabilitesi olan şahıs ve üretilen işler.
bir kısmı label'im bir kısmı ürettiğim işlerin farklı tahrik durakları üzerindeki güzergah seyirlerininin tariflerini tahrif etmek içün, açmışım, psikozotik zamanlarımda.
sonra benim harici HDD öldü. 52'sini bile okuttuk. 3 tb hacimli bir mahlukattı kendisi. digital platform ve online üzerinden tırtıklanan her şeye karşı mesafeli olduğumdan ki dahası demo işler peşinde koştuğumdan, ve ki dinlediğim şeylerin bir çoğusunun bağ-sızı youtubelenko gibi yerlerde dahi bulunmadığından, doldurmuşuz ne varsa hdd'ye.. sorun değil, toplarız gene, soulseek'ten indirelengo.
ancak feci şekilde bir takım iş ve foto uçtu o sıra. bu mal facebook'un haciz koyduğu hesabımda da bir kısmı mevcut idi, göndersene dedi seçil, devlet onaylı "kim?liğimizi", ki bir yıldır başvuru yapıyor, durumu izah ediyorum, anlamıyorlar. efenim bir saat içinde açıldı hesap. ama ağır konuştum. ondan mı bilemem. altında bir türk programcı adı olan bir mail aldım ama iş işten geçti. gene birileri şikayet eder, gerçek adını kullanmıyor bu çocuk, zaten uyuzum kendisine, hesabını kapatın diye, sanırım öyle yürüyor bu süreç, bilemiyorum, biz de biliyoruz kod yazmayı da bu kadar embesil bir algoritma görmedim daha önce. kendimiz çözüyoruz, görmek istediğimiz şeyleri görebilecek kıvama getirmeyi, zonksal medyada, temiz ekran stratejimiz sayesinde..
bir kaç peynir gemili zihinli kişilik, "gerçeklik algısından" muaf yaşayamadığı için, simetrik desimetrik ve asimetrik evrenlerin galaksilerin algıların ve zihinlerin varlığından da haberdar olamayıp, her şeyi kendi algı dünyası ile paralel sanıyor.. paralellik kolpa bir teori zaten. uzay-zaman araştırmalarında da, insani ilişkilerde de, devletik paranoyak aktivitelerde de...
her neyse, artık, zonksal medya'da aşağıda link verdiğim hesap'ta ikamet etmekteyim, sigaa içmeye de beklerim.. eklemedim diye burdaki arkidişleri, darılmasınlar, bir günde belirli sayıda istek ilettiriyor bu fakebook. bilgilerimi indir seçeneği var o da işlemiyor zaten. o yüzden açık dursun bu hesap da. bir daha ki, dünya da ki her şeyin kendi düşüncesine yaşam görüşüne göre yol almasını isteyen "eksi bir desibel algılı" zentonovalamaya kafalı kişiler şikayet edene kadar... anıt niyetine. yalnız ben mezarda yokum, mum yakıp dua okumayın.
aşağıda linki verilen, kim?lik adlı hesapta ölmeye devam ediyorum.. gerçek adım da girdap. aynı zamanda esçûmênto ayn zamanda da rodrigo ve aynı zamanda da yahya ve aynı zamanda espiridion ve aynı zamanda GZU ve girdo da var, ve dahası bazı fanzinlerde farklı farklı isimlerde de bulundum gizliden ve bulunmaya devam ediyorum, pardon, bulunmamaya.
ama gerçek kim?liğim sokakta ki işporta tezgahımda, burada var olmaya değil, buradan klanıma adam toplamaya çalışıyorum.. Wu-Tang Clan 4eva!!
" gerçek adın ne" diye sormazsınız artık.. ki daima bunu soranın gerçeklik algısından da endişe ettim..
gerçek diye bir şeyin varlığını kanıtlayana 12 tüh tüh gücünde uçan fil fırlatıcam, xenlangrenda galaksisinden...
al sana gerçek ismim, ZEMT Galaxy'Zzz'de böyle kayıtlı adım: Yahya girdap zack unthatow vuraL esçûmênto donete sanchez virtual cosmos be rodrigo espiridion del pueblo 🤔
ya da kısaca girdo da denilebilir.. hiçbir şey demeseniz de olur. beni görmezden gelmenizi de anlayışla karşılardım. (ki karşılıyorum da) bana bir kukuleta yapsanıza? kağıttan ama.. ne dersiniz? ☯️🏴🏴‍☠️
hesap da şu: facebook.com/yahyavural

dilimden çakozlamayan, gerçek konuşma dilimden hiç anlamaz. (çok suskunsun, aslında değilem donçunertom sana öyleyem)

rüya / bölüm 1

Rüya - part 1

17aralık2005
..sonrasında bu işe girdim işte.. mecburdum, anlıyor musun? başka şansım kalmamıştı, varsa da göremeyecek durumdaydım, sağlıklı düşünemiyordum, nerden nasıl ne şekilde gelirse gelsin, kazanmak için ne yapıyor olursam olayım, acilen para bulmam gerekiyordu, bir an önce, en kısa zamanda.

sitenin reklamını, neyi ararken gördüğümü anımsamıyorum, linke tıklarken aklımdan neyin geçtiğini de, “sanal genel ev” yazıyordu, kadınların canlı web cam show yaptıkları sitelerden biri işte. ani gelişti her şey, hızlıca karar verip, model olarak başvurdum. bir form doldurdum, iş başvurusu yaparken doldurulan formlar gibi, sadece burada eğitim düzeyimiz yerine vücut hatlarımız değerlendirilmeye alınıyordu, ve üç ya da dört fotoğraf isteniyordu. ve bir telefon numarası. adres yok, referans yok, önceki iş deneyimleri yok, alınan kurs ve seminerler yok.  iki üniversite bitirip, master da yapmış biri olarak, anadil seviyesinde ingilizce bildiğim halde, hiçbirinin önemsenmediği bir işe başvuruyorum. geçmişte hiçbir deneyimimin olmadığı bir işe. gecenin üçünde başvuruyorum. on dakika sonra telefonum çalıyor. bir hatun. türkçeyi bile güçlükle konuşabilen bir hatun, alo diyor. başvurumdan on dakika sonra aranıyor, ve on dakikalık bir konuşmadan sonra, işe hemen başlayabileceğimi öğreniyorum. e-posta adresime gönderildiği söyleniyor, siteye model olarak giriş yapabilmemi sağlayan bilgilerin. bakıyorum postaya. hiçbir taaddüt, şartname, resmi bir ifade yok. özel odama gelen heriflerden, dakikada 25 kuruş kazanacağım. bu da saatte 15 lira ediyor, pat pat yapıyorum hesabı kafadan, günde beş saatlik müşteri yapsam, yapabilsem yani, ayda 2250 ediyor. bankaya olan aylık ödemem de tam olarak bu. tesadüfen ilk etapta ele aldığım getiri, doğrudan her ay bankaya ödemem gereken tutara denk düşüyor. ne yiyip ne içeceğimi düşünmüyorum bile. bu işten ne kadar kazanabileceğimi, yani günde en az beş saati doldurup dolduramayacağımı da. sisteme, yani kurulan tezgâha göre, herifleri özel odama alamadığım sürece, genel odalarda duracağım zamanın tek kuruş getirisi yok, istersem 24 saat ekran karşısında kalıp çene çalayım, sıfıra sıfır. ve ne var biliyor musun, herifler benimle özel odada kaldıkları dakika başına siteye bir lira ödüyorlar. yani paranın dört birini alarak, işin dörtte dördünü yapıyorum. dört dörtlük bir tezgâh… bir kafesin iplerini kesebilmek için, boynuma bir halatı doluyorum. çünkü bu işe bir kez girdiğimde, bir daha asla çıkamayacağımı hissediyorum, profil bilgilerimi doldururken mesela, her ne kadar bana ait olmayan özelliklerle donatıyor olsam da şıkları, oral seksten hoşlanmadığım halde sakso canavarına dönüştürürken kendimi, izmirde yaşadığım halde istanbul yazarken ya da, ya da o yüzümün görünmediği fotoğraflarda görünen iç çamaşırlarımı bir daha asla hiçbir zaman giymeyeceğimi biliyor olsam da.. bir iş bulana kadar dedim içimden, sürekli olarak bunu tekrar ettim, bir iş bulana kadar kızım, bankaya olan ödemen bitene kadar, hiç kimse bilmeyecek, hiç kimse senin sen olduğundan haberdar değil. profil ismim bile, bu yüzden belki de, rüya oldu. kendimi bunun bir düş olduğuna, ve uyanınca unutacağıma o kadar inandırmıştım ki… en başında, ismimi bile hiç düşünmeden rüya olarak koydum. yaşım 24 oldu, 29 iken. bilmiyorum, herkes genç gösterdiğimi söylemiştir hayatım boyunca ama, orada 24 iken 30 gösteren bir hatun oluvermiştim. gerçekte de otuza bir adım kalmıştı. her şeyin sonuna adım adım yaklaşıyordum oysa.

sonrasında işte. odayı açtım. ve aktif hale getirmeden önce, kameramın ayarlarını kontrol ettim, yüzümün hangi açılarda ne kadar uzaklıkta ya da ne kadar eğilince göründüğünü. kadrajı. ve sonra gidip, bir kahve yaptım kendime, bir sigara yaktım. sakinleşmek için. balkondaydım. yıldızlar ve umutlar eşliğinde, geçmişte baktırılan hiçbir falda görülmeyen bir kehaneti düşleyerek; o pezevenkle bir gün böyle bir ortamda karşılaşırsam, napardı, ben napardım, özel odama davetiye gönderip kamerasını açtığında, ve yüzümü göstermemi istediği için yüzünü göstermesini şart koştuğumda, aylardır herhangi bir yerde tesadüfen de olsa karşıma çıkmasını beklediğim ve aranıp tarandığım halde, başvurmadığım adres ve mercii kalmadığı halde, bir türlü bulamadığım o pezevenkle, böylesi bir sitede karşılaşabilir miydim? tanrı bana böyle bir kıyak geçer miydi? o pezevengi kaydederdim, aletini sıvazlarken kaydederdim onu, ağzının suyu akarken kaydederdim, bebeğim göğüslerini biraz daha aç derken, her anı kayda geçer, ardından internete koyardım. sonucu her ne olursa olsun yapardım bunu. içine ettiği hayatımın yansıması, hayatını karartmaya yetecek bir karadelik oluşturmuş olurdu. karma, biz ölmeden önce gerçekleşirdi. olması gerektiği gibi.

kışın ortasında, buz gibi evimde, üşümeden duruyordum. sordukları ilk şey buydu bana, ben odayı aktif ettikten sonra. “üşüyor musun canım. ben seni ısıtırım.” başarabilirsin kızım deyip duruyordum kendime, saat sabahın beşiydi. ezan başladı. allah'ı düşündüm. gerçekten düşündüm ama. o an naptığını. beni görüp görmediğini. görüyorsa ne hissettiğini. başıma ördüğü çoraptan mı tutuşturacaktı beni cehenneminde? yoksa mağdur olarak görüp cennetine mi alıcaktı? ağlıyordum. yani gerçekten ağlıyordum anlıyor musun? üzerimde düğmeleri yarıya kadar açık beyaz bir gömlek, beyaz bir sutyenle, boynumdan göbeğime kadar olan kısmımın göründüğü bir ekranda, “üşüyor musun canım. ben seni ısıtırım” diyen bir herife, söylemem gereken sihirli sözcüğümü düşünürken, ağlıyordum. dakikada 25 kuruş kızım. 36 ay vadeyle 81bin lira sevgilim. bin lirası benim. ameliyat için gerekli olan seksen bin lira ise bu çantada. nasıl sevinmişti bir görsen. son görüşümdü onu. parayı aldı ve bir tür sihirbazlık gösterisi sundu bana. bir daha ne ona, ne de onu tanıyan birine denk geldim. işe döndüğümdeyse, tazminatsız çıkışımı belgeleyen kağıdı imzalamam isteniyordu. hepsi bu işte. 29 yaşında, bekar, ailesiz ve işsiz. iki üniversite, master, anadil seviyesinde ingilizce ve bir daha asla doğru düzgün bir iş bulamayacağımın garantisi olan belgeyi imzalamak zorunda kalmış olmakla beraber oturup, bir bira içtim o gün. kordonda. çimlere oturup bir bira içtim. ardından bir bira daha. sonra bir tane daha. sonra bir tane daha.. bir tane daha. sabah oldu. güneş. deniz. işe giden insanlar. bankaya olan borcumu ödeyebilmemi sağlayacak bir iş bulup bulamayacağımın düşüncesi ile ben. sonrasında aylar süren koşuşturma. mahkemeler, avukatlar, ifadeler, iş başvuruları, banka telefonları, kağıtlar, evraklar, insanlar.. intihar edip etmeme noktasında yaşanan gelgitler. ‘konuşsana kızımlar’la muhatap olan rüya. rüya ben. sanal orospu. size çok özel anlar yaşatacağım. sonrasında, excelde hazırladığım tabloya, birkaç dakika daha ilave edip, o ay kalan paramın ne kadarını daha diğer aya saklamam gerektiğini hesaplayacağım. rüya ben. istanbul'dayım. yok aslen izmir'de. ama bunu bilmeseniz de olur. 24 yaşımda otuz gösteriyorum. ama gerçekte 29 yaşımda olduğumu bilenler hep genç gösterdiğimi söylerdi. 6 ay içinde yaşlanmış olamam ya. 6 ay önce bir şirketin üst düzey yöneticisiydim efendim, ama bunu bilmeseniz de olur. bilmeyin de zaten. göğüslerim iridir. bacaklarım pürüzsüz evet. yüzümü görmeniz için bir saatinizi bana peşin harcamanız yeterli. sonrasında size 81bin liraya sattığım ruhumu bile gösterebilirim. ilginizi çekerse eğer. sonra mı? sonrasında sizinle bir gece geçiremem. sanalım ben. her şeyiyle sanal. sanal genelevin sanal orospusu.. özgeçmişime bunu da eklemeli miyim sizce? o zaman işe alınır mıyım? yani şu bankaya ödemem gereken miktarı kazanabileceğim türde bir işe, yoksa herkes bir iş bulabilir elbette, ama asgari ücretin üçte birine el koyacak olurlarsa, 22buçuk sene sonra bitiyor borcum. ve kalan üçte ikinin ne kadarını kiraya ayırabilirim hiç düşünmedim efendim. haklısınız, kolay bir yolu seçmiş olmakla nasıl bir karaktere sahip olduğumu açık ediyorum size. anneme çekmişim, kolay yolu seçip intihar etmeseydi, toplumun ahlak sigortası olmayı hak edemezdim. siz bir de beni on sene önce görmeliydiniz. arkadaşlarım diğer odada, sevgilileri ile oynaşırken, onların iniltileri eşliğinde soru çözüyordum. cinsel devrimin tasnifi üzerine ikinci masterımı da yaparım artık.

bunları söylüyordum sesli sesli. web kamerasındaki görüntüme bakıp, “gömleğinden bir düğme daha açar mısın” diyen bir hödüğün karşısında, kendi kendime konuşuyordum, onun aletini okşama hızından, boşalmasına ne kadar kaldığını anlamaya çalışarak, ve istemeyerek hemen boşalmasını, biraz daha kalmasını ekranın karşısında, her dakika 25 kuruş kazandığımın bilincinde olarak, ayda 9000 dakika yapamazsam, bankanın benden istediği miktarı karşılamak için, sanallıktan sokaklara düşebileceğimin tehlikesi ile yüzleşmeden henüz.

beni gördüğünde, ve tanıdığında, adamım, işte o ay, işler kesattı anlıyor musun? dakikalar yani. ve çıktım. sanalını yapan gerçeğini de yapar dedim kendi kendime. ve sokağa çıktım. talatpaşa bulvarına. görmüştüm birkaç kez. alsancaktan gece eve dönüşlerimde, yani bu pezevenk ortadan kaybolmadan önceki yaşantımda, milat gibi değil mi? pezevenkten önce, pezevenkten sonra. her neyse, görmüştüm, orada bazen birilerinin, travestilerin ya da diğerlerinin, yolda beklediklerini. bekledim ben de. gecelik dört yüz lira istedim. çok dediler. sanal orospudan eğitimli orospuya terfi etmiştim. her şey çok çabuk gelişti işte, dediğim gibi. sigaran kaldı mı? Sana on kutu daha sigara gönderiyorum. Eğer gardiyanlar vermezse haberin olsun.

not: 4 yıldır üzerinde çalıştığım, yüzde otuzunun bittiği, romanlarımdan birinden bir pasajdır. romanın adı henüz yoktur. roman'da zack, jack, rüya ve aydın da dört ana karakter, hikayelerini kendi ağzından anlatır, pornografik bir polisiye roman olması nasip edilmektedir. biterse, önceki sekiz kitabım gibi bunu da ülkede'deki hiçbir yayınevi basmayacaktır.. onlardan umudu keseli de ülkede ki yayıncılık sektörüne güvenmeyi bırakalı 10 yıl oldu, biterse yine, fanzin halinde 4-5 fasikül olarak ya da karton kapaklı ciltli miltli kitap olarak basaram, paraya bağlı. pdf'si her daim isteyen herkese açık tabii ki..

fuck copyright and copyleft-viva copycentre

önlem:"gerçek mi?" he gerçek,bu saçma soruyu sormayın yazdığım zırvalar hakında, sıkıldım. başıma gelmeyen şeyin, yaşanmamış olma olasılığının olmadığı gibi, rüya da 2arkadaşımın hayat öyküsünden mixlendi. ama sıkıldım peynir gemililerin gerçeklik algısının çarpışık hologramından

26 Ağustos 2019

Wu Wei - kasımda

bilen bilir, hatırlayan hatırlar. 2004 yılında 13 sayı süren bir yeraltı gazetesi maceram olmuştu, bir kaç anarkonun desteği sayesinde iki üç haftada bir olmak üzere, yaklaşık bir yıl boyunca çıkan gazeyi, çoğu anarkonun da kösteği sayesinde sayesinde öldürmüştüm. adı anarşizmir idi.

şimdi Wu Wei adı ile 14. sayıdan, biraz farklı bir format ile, devam ediyorum. aslında 3 yıldır devam ediyorum çalışıyorum da, olmuyor işte. neyse..

aşağıdaki, yeni format hakkında, algısı olana bir fikir sunar.

suni gündemlerle işi olmayan, geçmişi, günümüzü ve geleceği tek bir "an" içinde değerlendirenlerin yeraltı gazetesi, aperiyodik olarak, ve malesef tek başıma yapacak olduğum için, ağır aksak şekilde, tekrardan yayın hayatına dönüyor.. içerik beklemiyorum. göndermeyin. çünkü sıkıldım.



22 Ağustos 2019

yeni zine projesi: Ö.s.K: "ÖfkeliSeslerKorosu"

yeni zine projesi: Ö.s.K: "ÖfkeliSeslerKorosu"
çok sayılı olacak. ilk sayı, kasım anca. bir kısmı hazırdı zaten, zebelliyat adlı baş belası ucubeyi başımdan savdığım için, gerilmiyorum, ilgilenebiliyorum diğer projelerimle. oley.
şarkılardaki bir takım lirikler üzerine bir takım hassas incelemeler cımbızlamalar eşleştirmeler çıkarsamalar kaynaklamacalar ve macalar ile ilgili bir fanzin olmakta..
geçen hafta bana "laf yapma iş üret" diyen amca, napıyon? : )

fanzineko lamelenka

#gzu_playlist_turkcerap // müziği hiçbir zaman iyi bildiğimi iddia etmedim, ki eğer underground piyasa ilgili iseniz müzik konusunda zaten böyle bir iddianız olmaması gerekir, çünkü ben bu postu ben bitirene ya da siz okuyana kadar bile dünya üzerinde, dinlemeye vaktinizin yetemeyeceği kadar çok şarkı kaydedilecek. özellikle müzik türü fanatizmi yapmıyor ve takım tutar gibi müzik türü tutmuyor iseniz, işiniz zor, yeraltı piyasasını takip etme konusunda.
gerçi artık biraz daha kolay her şey, sevdiğin grubu/sanatçının hesaplarını sosyal medyadan ya da müzik dinlenebilen kanallardan takip ediyorsun, bildirim ya da e-posta alıyorsun yeni işlerinde.
ancak; öncesinde youtube, sonrasında digital platformlar, asla ısınamadığım ama kullanmaya mecbur kaldığım araçlar oldu hep. 2002 yılından beri, müziği keşfetme konusunda, slsk kullanıyorum ve yıllar içinde de dünyanın her yerinden bir çevre edindim o platformda. üstelik youtube spotify'a düşmemiş ve büyük olasılıkla da düşemeyecek veya düşse bile benim indirdiğim ses kalitesinden kat kat düşük olacak kayıtlar buluyorum soulseek'te. dahası 10-50-100 adet limitli basılan işler, bootleg, yayınlanmayan işler, demolar, (wu tang ilk albüm öncesi yaptığı demo gibi) ev yapımı işler, hayranların çektiği video kayıtları vs vs..
gel gelelim üç ay önce, üç terabayt harici hdd öldü. bir kaza sonucu. tamiri deli para ve asla vermem. soulseek'te biraz zaman ve emek harcayarak, tekrar geri çekerim onları.. sorun şu ki, aşağıdaki listeye ekleyemediğim mc/grup ya da listede olanların ekleyemediğim parçaları mevcut. çünkü internetin hiçbir yerinde (soulseek hariç) yoklar.
türkçerap dinleyen bulgar arkadaşım sayesinde çoğunu kotardım gerçi türkçe rap arşivimin çünkü birbirimizle eşitlemiştik. şimdi sırada ejnebi rap ile, yerli yabamncı punk, riot grrrl ve trash, triphop, post rock, jazz ve hatun vokalli soft işleri toparlamaya geldi sıra. bir yılımı alır. ama değer. ama o zimbabwe'li güzide punk grubunun adını hatırlayamıyorum.
işte bu süre zarfında da, üç ay öncesinde kendime playlist yapmaya başlamıştım. onu paylaşmak istedim.
eminim bilmediğiniz hiç duymadığınız mc/grup ya da onların trackleri mevcuttur, benim de bilmediğim duymadığım için listede olmayan ya da henüz eklemediğim ya da sevmediğim için eklemediğim mc/gruplar olabilir. "aga şöyle bir grup/mc" var derseniz, dinlemek isterim.. (illa rap olması gerekmez, 200 bpm cıstak cıstak şeyler dışında her bir şeye bir kulak veririm. (ağırklı rap/punk/trash dinlesem de)
müzik fanzinimin yeni sayısında, vakit zorlamazsa digital platformlar ve müziğin geleceği hakkında bir dosya konusu hazırlamak istiyorum ama, gün 24 saat, ay 30 gün. ve ben aylağım.. kafamda duruyor sözcükler, bu sayı olmazsa diğer sayı olur dosya konusu..
not: listedeki isimlerin tüm işlerini dinlediğimden yüksek derecede eminim ama bir açık kapı da mevcut; çok eski ilk dönem ya da az bilinen ve digital plat. ya da youtube'da olmayan bir kaydı ise önerebileceğiniz..
not2: sagopa ve norm ender diye bir iki elemanın varlığından haberdarım, listemde yok diye telaş etmeyin paniğe kapılmayın... 🙉
tabii ki sıralama karışık olsa da, o sıralama da zamanla yapılır hatta eski radyomuzu papa bulup tekar açar isem eski haftalık iki ayrı konseptli yayınıma başlar, yayın yapmak isteyen herkese de açarım. önce bi şu bizim beş sene önce parasızlıktan kapanan siteyi açak.. 👊🏿💾💿☯️☠️🏴‍☠️🏴👂🏿
bu arada dün işportadan eve dönerken, bir muhabbete kulak misafiri oldum. yaklaşık 22-26 yaşları arası olan 3 erkek bir hatun dört genç, norm kavanoz, ben fero ve ezhel, killa hakkında laflıyordu. fark edince, kulaklığı çıkarıp, dinledim. bir tanesi zorm'u savunurken, diğeri ceza dışında hepsi kötü o şarkıda dedi, bir diğeri ezhel'in lirikleri boş değil, autune'a kaymasaydı keşke, geçmişi de çok sağlam dedi, (tuttum o çocuğu, ezhel'e laf söyleyen ve türkçe rap dinlediğini sananları kaale alamıyorum, kusuruma bakmayın) biri ben fero hakkında savunmasa da savunur gibi konuştu, hatun da "durağa gelsek de insem" der gibi duruyordu... sonra durağa gelince, izbandan inip, kulak misafirliği dolayısı ile çıkardığım kulaklığımı takıp, yarım kalan "slayer-hell awaits" albümünü dinlemeye devam ederek otobüs durağına geldim. bindim, oturdum. az kalsın ineceğim durağı kaçırıyordum, ne biçiN album o ya? : ))

20 Ağustos 2019

yeni zine serileri yolda..

şu başımın belası enerjimi kemirip beni geren Zebelliyat adlı fanzinin ay sonu, son en son final sayısını basıp, kurtulacağıma, yani başımdan def edeceğime; dahası sikkortman apartmanını ve onla ilişkili herkesi banlayıp, iftira hakaret manipülasyon çarpıtma ve isim vermeden laf sokma girişimlerini görmeyeceğime, sağda solda görsem de ilgilenmeme kararı aldığıma göre, kafamda epeydir var olan eski projelerimi hayata geçirebilirim..

belki böylece eskiden (2014'e kadar) uyguladığım "9 haftada 1" periyodumla her 9/1 haftada yeni bir başka zine ile kapılarınızı çalarım. son 5 yıldır, yılda bir toplu aynı anda minimum 7 maksimum 12-13 fanzini aynı anda basıyorum, bu süreç maddi ve dağıtım süreci olarak daha fazla yoruyor zaten, gel gelelim hayat şartları son dönemde oyun kartlarımı karmayıp zihnimi tırnaklayan meseleler de iyice şumarınca 9/1 periyoduma engel oldu, kurtuldum o tırnaklardan da son iki aydır, zihnimdeki kaplumbağaları tilkileri ve kargaları kağıda ve ekrana nakletmeye başladım...
içerik göndermek için e-posta yolu ile veya buradan iletişim kurabilirsiniz, her tür içerik olur, hoşuma giderse basarım, her tür içerik olur çünkü her türde fanzinim var. müzik edebiyat felsefe sosyoloji psikoloji sinema politik mizah porno kolaj foto kişisel bilimkurgusal kilimkurgusal fantastik yazı çizi resim günlük iç dökme göz yaşı kahkaha ses kaydı video podcast c4 patlayıcı M4A1 tüfek, hap, cuvara, boş a4, uhu, makas neşter, tütün, arap kağıdı filtre zekat gibi tüm içeriklerinizi izmiryer6distro@gmail.com adresinden paslayabilzenzah...

19 Ağustos 2019

işportaL soundtrack - track no1 - çağrı sinci - sokak boştu

"Yaşadığını iddia ettiğin, bütün bu şeyleri
Yaşasaydın, hiç bahsetmek istemezdin abicim
Ket vururdu beynin, salak, salak gezerdin 6 ay
Şimdi sus! Elimde var fena bişi"
lyrics:

[Verse 1]
Bazen öyle çok da fazla kurcalamıycaksın
Bozulduysa bırak işinin ustasına, bi' baksın

Güzel günler yakın, fakat uslanmıycaz ki
Renkli düşler sokakların zulasında saklı

Ellerimde kan yok, ellerimde kir ve ter var
Saat 5, bence yat, bu kadar yeter ya!
Benim olayım farklı, benim vazifem var
İzlemezsem eğer, bi'gün doğmaz güneş, hakkaten bak

Beni mahveden de bu, bu aydınlık korkusu
Suyumda kahvenin tadı, kaçak çayın tortusu
Hiçbi' kahpenin adı, ezberimde değil hâlâ
Bu sahtelik yarın da sürcek, anlamıyo' musun?

Bi'gün yavaşlamam gerekti, yoksa belki ölürdüm
Ve süratliysen sükuneti tek rüyanda görürsün
Şafak vakti Yolçatı'nda kumar sofrasında
Silah çıkartırsa tanımadığın bi' adam, o an büyürsün

Çocukluğum sokaklarda, geçti benim
Yok uğruna, çok ahbabı düşman ettim, öyle kendime
Yoksulluğun yok ahlakı
Bilir misin, kenar mahallelerde herkes ağlar, kendi derdine

Yaşadığını iddia ettiğin, bütün bu şeyleri
Yaşasaydın, hiç bahsetmek istemezdin abicim
Ket vururdu beynin, salak, salak gezerdin 6 ay
Şimdi sus! Elimde var fena bişi

[Hook](x2)
Sonra döndüm, yanımda kimse yoktu
Hemen bizimkileri sordum o an, dizlerimde korku
Anlamadı ne söylediğimi, belli ki sarhoştu
Mekan loştu, sokak boştu

[Verse 2]
Geçmişe saplanıp kalmak, muhteşem bir hata
Tadı vardır her hatanın insanoğlu, tadar
Kimi gece yaşar ve öğle vakti yatar
Sen öylesinden korkucaksın, hayat ona batar


Bazen, imajdan da fazlasıdır, sakal
Zaten, inansaydım gülümserdim, sana
Madem, uzaktaydın neden döndün lan, dedi
Ben, naber diyecektim, yalnız diyebildim tamam

Var peşimde, 50 tane ufak yaşlı, çakal
Darp edince suçlusun, affedersen skandal
Ah be çocuk demedim mi, vururlar seni
Bu yaşta, bu cesaret, elinde bi' taş, bi' de sapan


Ben kaçmadım ordan, beni gönderdiler
Peşimde kısmen doğru, söylentiler
Onlar özgür olmayı da benden, öğrendiler
Ben bi' guguk kuşuydum, beynini körleştiren

Baktım kollarımda ip, boynumda ip
Yukardan bi' el yönetmiş beni hep ipleri çekip

Kopartıp attım, hesabı istedim peşin
"Tamam borcun yok, siktir git!" dedi, ibnenin teki

Şimdi döndüm ve inan tek isteğim huzur
Kaçırırsan bi' defa, hukukumuz bozulur
Unuttuysan kim olduğumu, hatırlatmam uzun
Sürmücektir bak paçamda kaldırımın tozu

https://www.youtube.com/watch?v=VJowYDDYw8A