“bir
başkasını bu kadar iyi tanısaydım, kendimle ilgili bu kadar çok konuşmazdım”
h. david thoreau
bazen, yazdığım bazı şeyleri okuyan bazı
insanlar, başıma geçmişte gelen bir şeyleri anlatmaya giriştiğimde, -ve daha
önce anlatmadığımdan emin olduğum halde- “biliyorum anlatmıştın” diyorlar, “yoo,
sana hiç bahsetmedim” diyorum, “yazmıştın ya, okudum” diyorlar sonra da.
işin, şaşırtıcı olan kısmı bu değil. benim
için yazmaya dair, daha doğrusu kendi başına gelen saçmalıkları kaleme almaya
dair, işin şaşırtıcı olan kısmı, her şeyi unutarak yaşamama rağmen, yani dün
konuştuğumuz şeyleri bile bugün unutabiliyorken –ki bu verilmiş sözleri
sallamadığım anlamına gelmiyor- yazdıklarımın anısını unutmuyor oluşum. geçen
ay içinde başıma gelen çoğu şeyi unuttum bile, ama on sene önce yazdığım bir
şeyi, hatırlamak için tekrar okumama gerek yok. yaşadıklarını unuturken,
yazdıklarını unutmuyor olmak…
ama yazmaya, yaşamdan daha çok önem
verdiğim yönünde bir algıya da kapı açabilir bu. oysa durum tam tersi dostlar.
ve yapabilseydim, yani elimden gelseydi, yazmayı istemezdim. bunun yerine,
yaşamak, daha doğru olurdu, kendimce. ve, yazmayı kendine bir amaç edinen
insanların bu konudaki sohbetinden uzak duruşumun nedeni de, biraz da bu
aslında. büyük edebiyatın acemi askerleri.
oysa yazmak da, resim yapmak da, hatta film
çekmek bile, başka ve bazı durumlarda daha önemli bir şey için, araç olmaktan
öteye geçmiyor kanımca. o başka bir şey
de, kimi için para kazanmak oluyor, kimi için de fikrini kitlelere ulaştırmak.
benim için, eğer yazarlıktan söz ediceksek, paranın ya da kitlelerin önemi
olmadı hiçbir zaman. zaten bir işim var, para için yaptığım. ve tüm vaktimi
boşa çıkartacak kadar zengin olsaydım, şimdikinden daha fazla zamanımı, daha
çok para kazanmak, ya da daha çok kişiye ulaşmak ya da daha çok şey anlatmak
için ayırmazdım. yazmayı seviyorum sadece, ve olan biten her şey de bundan
ibaret.
asla büyük bir yazar olamayacağım, asla
daha iyi yazmak için çabalamayacağım, ve bugüne kadar zırvaladığım şeyleri
derleyip yayınlasaydım belki şu an yedinci kitabım için çalışıyor olurdum ama
asla fanzinden de, yerin altından da şaşmayacağım. çünkü burada patron benim,
ve ikinci bir patrona ya da yuvarlak içine alınmış bir c’ye ihtiyacım yok.
ve daha önce belirtiğim gibi, yazdıklarımın
çoğu, gerçekte olanın bir izdüşümü halinde açığa çıkan sanrısal reaksiyonlardan
ibaret olsa da, burada, kitabın bu bölümünde, gerçekte olan bitenlerle ilgili
alınmış notları yayınlıyorum. ve hayatta olduğum sürece, arada bir, buralarda,
siyah beyaz nüshaların bir yerlerine, veya kendi imkanlarım dahilinde
basabildiğim kitapların içine, sıkışmış olurum. ve beni buradan çıkartma
teşebbüslerine iznim olmadığını, ve bunu da vasiyet olarak belirttiğimi
bilmenizi isterim. nolur-nolmaz. eyvallah. 2013kasım
“yaşanan her şey yaşandığı anda gerçektir
-bu bir film, bir düş, cinsel ilişki, cinayet, öldürülmek ya da dondurma yemek
olabilir” buk.