12 Ağustos 2012

yaşanan her şey yaşandığı anda gerçektir - giriş yazısı...

“bir başkasını bu kadar iyi tanısaydım, kendimle ilgili bu kadar çok konuşmazdım”
h. david thoreau

bazen, yazdığım bazı şeyleri okuyan bazı insanlar, başıma geçmişte gelen bir şeyleri anlatmaya giriştiğimde, -ve daha önce anlatmadığımdan emin olduğum halde- “biliyorum anlatmıştın” diyorlar, “yoo, sana hiç bahsetmedim” diyorum, “yazmıştın ya, okudum” diyorlar sonra da.

işin, şaşırtıcı olan kısmı bu değil. benim için yazmaya dair, daha doğrusu kendi başına gelen saçmalıkları kaleme almaya dair, işin şaşırtıcı olan kısmı, her şeyi unutarak yaşamama rağmen, yani dün konuştuğumuz şeyleri bile bugün unutabiliyorken –ki bu verilmiş sözleri sallamadığım anlamına gelmiyor- yazdıklarımın anısını unutmuyor oluşum. geçen ay içinde başıma gelen çoğu şeyi unuttum bile, ama on sene önce yazdığım bir şeyi, hatırlamak için tekrar okumama gerek yok. yaşadıklarını unuturken, yazdıklarını unutmuyor olmak…

ama yazmaya, yaşamdan daha çok önem verdiğim yönünde bir algıya da kapı açabilir bu. oysa durum tam tersi dostlar. ve yapabilseydim, yani elimden gelseydi, yazmayı istemezdim. bunun yerine, yaşamak, daha doğru olurdu, kendimce. ve, yazmayı kendine bir amaç edinen insanların bu konudaki sohbetinden uzak duruşumun nedeni de, biraz da bu aslında. büyük edebiyatın acemi askerleri.

oysa yazmak da, resim yapmak da, hatta film çekmek bile, başka ve bazı durumlarda daha önemli bir şey için, araç olmaktan öteye geçmiyor kanımca.  o başka bir şey de, kimi için para kazanmak oluyor, kimi için de fikrini kitlelere ulaştırmak. benim için, eğer yazarlıktan söz ediceksek, paranın ya da kitlelerin önemi olmadı hiçbir zaman. zaten bir işim var, para için yaptığım. ve tüm vaktimi boşa çıkartacak kadar zengin olsaydım, şimdikinden daha fazla zamanımı, daha çok para kazanmak, ya da daha çok kişiye ulaşmak ya da daha çok şey anlatmak için ayırmazdım. yazmayı seviyorum sadece, ve olan biten her şey de bundan ibaret.

asla büyük bir yazar olamayacağım, asla daha iyi yazmak için çabalamayacağım, ve bugüne kadar zırvaladığım şeyleri derleyip yayınlasaydım belki şu an yedinci kitabım için çalışıyor olurdum ama asla fanzinden de, yerin altından da şaşmayacağım. çünkü burada patron benim, ve ikinci bir patrona ya da yuvarlak içine alınmış bir c’ye ihtiyacım yok.

ve daha önce belirtiğim gibi, yazdıklarımın çoğu, gerçekte olanın bir izdüşümü halinde açığa çıkan sanrısal reaksiyonlardan ibaret olsa da, burada, kitabın bu bölümünde, gerçekte olan bitenlerle ilgili alınmış notları yayınlıyorum. ve hayatta olduğum sürece, arada bir, buralarda, siyah beyaz nüshaların bir yerlerine, veya kendi imkanlarım dahilinde basabildiğim kitapların içine, sıkışmış olurum. ve beni buradan çıkartma teşebbüslerine iznim olmadığını, ve bunu da vasiyet olarak belirttiğimi bilmenizi isterim. nolur-nolmaz. eyvallah. 2013kasım


“yaşanan her şey yaşandığı anda gerçektir -bu bir film, bir düş, cinsel ilişki, cinayet, öldürülmek ya da dondurma yemek olabilir” buk.