zack is dead.
annen gelir ve
yine üst üste sigara içmişsin der
yapma böyle
kendini öldürmeye mi çalışıyorsun sen
farkında değilsindir olan bitenin
hiçbir şeyin farkında değilsindir
kül tablosuna bakar
kendimi öldürmeye çalışmıyorum dersin seçil’e
sadece biraz daha hayatta kalmaya çalışıyorum
o sana öfkeli gözlerle bakarken
ve sigara bu konuda
iyi bir reçete gibi geliyor bana
ve evet yine kendimden bahsediyorum. yersen. geçenlerde, pek
tanımadığım, sadece iki kez görüştüğüm bir yazar/şair’in, sigara üstüne
kapıldığı öfke nöbetlerine denk geldim sosyal medyada. veryansın ediyordu
sigaraya ve içenlerine. tek değil, aynı gün içinde birkaç post atmıştı bu
konuda. ses çıkarmadım, takip etmeyi bıraktım sadece kendisini. sevdiğim birkaç
paylaşımını da görmeyivereyim dedim, bazı gündeme dair politik olaylara
eleştirel bakışı seviyor olsam da, severdim yani, ama sigaraya ve sigara içene
düşmansa bir insan, burada saf bir düşmanlıktan bahsediyorum, değeri kalmıyor o
kişinin gözümde ve daima sigara içen insanlarla, ama benim gibi içeninden bahsediyorum,
bu durumdan memnun olanınından, sigarayla arasında bir savaş verenlerinden,
bırakmaya çalışanlarından değil, olucaksa sigaradan öleyim diye düşünüp de bu
yüzden de ölmeyeceğine inanlarla, daha iyi anlaştığım su götürmez bir gerçek,
hiç sigara içmeyenlerle ya da bıraktıktan sonra sigarayı düşman belleyenlere
kıyasla. düşmanım değil çünkü kendisi, sigaraya düşman olanlar düşmanım evet.
çünkü özelinde bana düşmanlarmış gibi hissediyorum. ve senin söylediğin gibi
bayım, mazoşist falan da değil sigara içenler, zihne bir havalandırma deliği
açmak gibi bir şey bu, çünkü kafam bu stresi gerçekten kaldırmıyor, ve eminim
senin ve senin gibilerin başında ben de olduğu kadar çok can sıkıntısı yok.
yaşam mücadelesinde benimkisi gibi ciddi bir konçerto verdiğinizi de
düşünmüyorum, “başka bir sürü eğlence unsuru da var” denmişti bir keresinde
bana bu yüzden, o kesim tarafından ki, “ne eğlencesinden bahsediyorsun?” diye
sormadım çünkü üzerinde konuşmaya değmezdi, üzerinde konuşmaya değmez sadece,
karşılıklı konuşmaya yani, üzerinde yazmaya değer ama, her şey üzerinde yazmaya
değer gibi geliyor bana, o yüzden bu kadar çok zırvalıyorum her konu hakkında,
ama bu yetmiyor can sıkıntımı doyurmaya. açıklayalım, yeri gelmişken, soranlar
oluyor, csns yayınları, csns, can sıkıntısı neşriyat sokağı.. canım fena
sıkılıyor çünkü, bu yıllardır böyle, o yüzden var hayaletlerim, akıl sağlığım
bu yüzden yerinde değil çünkü zamanında fazlasıyla zorladım zihnimi, bir çıkar
yol ararken, sonra pes ettim bu konuda, küçüktüm o zamanlar, epey küçük demek
istiyorum, siz trilyonlarca şey okuyup, ardından hazır bilgilerle konuşmaya
başladınız, çok az okuyup, sonra okumayı bıraktım. şimdiler de, sadece, kişisel
veryansınlar ilgimi çekiyor bir şeyler okuma konusunda, kişisel hezeyanlar
diyelim, onlar daha sahici geliyor, sahici olmayanlarını da ayırt edebiliyorum
zaten, dikkat çekme isteği ile yapılanlarını yani, içi boş horultuları, ama
sizin “çok kişisel kaçmış” diyebileceğiniz samimi ve içten haykırışların
hastasıyım. kimseyi ilgilendirmeyen şeylerle ilgileniyorum çünkü, o yüzden
herkesin bildiği çoğu şeyde ıskaladım hayatım boyunca. “aa nasıl bilmezsin” en
çok duyduğum ebegümeci oldu bu yaşıma kadar. bana da sizin this empty flow’u
bilmiyor olmanız tuhaf geliyor ama, ama aslında bilmiyor değilsiniz, sevmiyor
olduğunuz kategoriler kısmına giriyor o bu şu.. sonra da tabii taşak geçtiğinizi
sanıyorsunuz bir videoda, “abi fanzin işte ya, underground anlıyor musun yeah”
diyerek. laf sokma çabanıza hayatım boyunca güldüm.. gülmekle kalmayıp
yayınladım onları ürettiğim işlerde. ama sigaraya geri dönecek olursak, bak
bunu hiç kaldıramadım, kişisel aldım meseleyi, this empty flow’u kapattırdığınız
zaman da kişisel aldım, bana kızabilecek tek kişi seçil çünkü, hayaletlerimden
biri yani, yani yine benim. bu yüzden uyarılarınızı dikkate almıyorsam, “bak
baban da koah’tan öldü” gibi serzenişlerinizi mesela, aslında bu, çok canımı
sıktığınız noktada patlamak yerine sessiz kalma hakkımı kullandığım içindir ki
sevdiklerime karşı daima sessiz kalma hakkımı kullandım. batırdıkları oklar
karşısında ya da karşımda sevmediğim adamları ya da başkalarını haklı
bulduğunuz durumlarda, yüzde yüz eminken kendimden ve dahası bir haklılığa
inanmadığım halde. hiç haklı bulunmadım, haklandım daha çok demiştim eski bir
şeyde, nedeni buydu. ve. ve sanırım hiçbirinizi dinlemeyip, hepinizden çok
yaşayacağım. bana “çok içiyorsun, hem de kırmızı tuborg abi” deyip, erken
sarhoş olacağımı düşünüp benden önce sızanlara da ses çıkarmıyorum, neyin
mücadelesini veriyorsanız artık…
başta da dediğim gibi, çok canım sıkılıyor ve bu giderek
artmakta. bir çözüm yolu yok. daha çok sigara, daha çok alkol dışında. varsa da
ben bilmiyorum. aramayı bırakalı çok oldu. pes etmedim, bıraktım sadece.
bıraktım karanlıkta gülümseyen ahtapotum daha sıkı yapışsın boğazıma sekiz kolu
ile birlikte. annemin de gidişine ne kaldı şurda. daha ne kadar yapışabilir ki?
hayır intihardan bahsetmiyorum, daha da salıvermişlikten bahsediyorum. çünkü
tek başıma, yapabileceğim en büyük devinim bu olucak.
“bizi kurtaracak bir
kahraman aranıyor” en sevdiğim fanzin ismi. buldum da onu, iki kez, ikisinde de
çuvalladım. kötü zamanlarımdayken çıktılar karşıma ve onlar da fazla
üstelemedi. sadece biraz daha zamana ihtiyacım vardı işte, biraz daha zaman,
toparlıyorum, toparlıyordum, topalladığım bir dönemde, hepsi bu, biraz daha
zaman. bi şans daha istemek gibi değildi bu, ki nefret ederim istenen
şanslardan. ben sadece zaman istiyordum. hayatımda en çok ihtiyacım olan şey
zaman. şimdilerde daha çok ihtiyacım var buna. şöyle bi iki hafta fabrikadan
uzak dursam fena olmucak mesela. ama izin vermezler buna. iki hafta her şeyden
uzak kalsam. fabrika beni sokağa çıkmaya zorluyor haftasonları. çalışmıyor olsam
evden çıkmayacağım bir dönemdeyim. ve çoğu zaman es geçiyorum yazmayı hatta
yazmayı bıraktığımı bile söylemiştim sanırım, son kısa zırvamda. nedeni
aynılıktan ziyade, fazla içerde olduğumdu. çünkü yazınca, bu çıkıyor işte. yok
başka bir şey. ölü bir yazardan fazlası değilim. üç beş sayfa ya da üç beş
kişiden fazlasınca okunmayan. fazla depresif ve karanlık yazıyormuşum bu havayı
dağıtsam nasıl olurmuş. böyle bir eleştiri de aldım. ama içerde olan can
sıkıntısı, buna gebe. napıcaz be kamil? kamil kim amına koyayım. napıcaz ve
tuncay demeliydim, o da peşpeşe bir güzel küfürler düzmeliydi yüzüme. sana
küfürler hazırladım. yüzüne yüzüne. ama etmiyorum. çünkü hiç kimseye kızgın
olamıyorum.
sigaraya geri dönücek olursak, tüm bu ebegümecinden sonra,
bir tane daha yakacağım izninizle. tütün güzel. yağ gibi akıyor boğazından
duman. her zaman böylesi denk gelmez. ki ben, chesterfield mavi’yi tercih
ederdim. ya da eski kırmızı pall mall’ı, eskisini ama. yoğun dumanlısını. onun da
ebesine atladılar. güzel olan her şeyimi elimden alıyorlar, hatun kısmısı da
dahil buna, o yüzden tutucuyum fanzin konusunda sanırım ki o da elimizden
çıkıyor zamanla, değişiyor, biçim değiştiriyor, algı değiştiriyor, algılanışı
değiştiriliyor, süslenip püslendiriliyor, alsancak’ın uçalı çok oldu zaten,
logos’tan sonra geriye pek bir şey kalmamıştı desek yerinde, bir ara ionia oldu
tek başıma gidip içebileceğim yer, hüseyin abi ebesini sikene kadar, şimdi de
tiryaki kedi var, tek başıma takılabileceğim tek yer. kilise sokağı dışında
tabii ki onun da eski tadı yok. her şeyin içine edilirken, değişmeden kalıp
eskiyoruz. eskidik. hiçbir şeye direnmedik de çünkü anlamı yoktu bunun, su akar
yolunu bulur dedik, tepkisizlik değildi bu, değişmemeye direndik sadece, ayak
uydurmakta zorlanacağımız her şeye ket vurduk. hepsi bu. birileri geldi
birileri gitti. kimse pek gelmiyor artık, ama gidenler çoğalmakta. azalıyoruz.
eski ve az. seviyorum bu tabirimi. o yüzden kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor,
kafa dengi bir müzik keşfedince, ki çoğu ölü oluyor. biz keşfedene kadar ölmüş
oluyor yani. bizi de keşfedene kadar birileri biz de ölmüş olucaz. ben öldüm
zaten. spontane bir şey değildi çünkü zack is dead. hepsi bu. nokta.
bir sigara daha yakalım. ablam bize kahve yapsın. kendine de
yapıyor çünkü. kimseden hiçbir şey isteyemiyorum çünkü. herkes kendine ne
yapıyorsa, bana da ondan yapsa iyi olacak aslında. ama genelde insan kendine
reva görmediğini yapar başkasına. iyi ya da kötü anlamda. bazen kendi için asla
yapmayacağı bir güzellikte de bulunabilir mesela. ben bulundum. ama çok
umarsamazım bir süredir, ve bu iyi bir şey değil, kötü dönemimde olmam bahane olmuyor bu noktada, ya da aldığım
tonlarca ilaç bir özür dilekçesi yerine geçip, zaman kazandırmıyor insana..
geçelim.
şimdi izninizle, jori ile başbaşa kalıcam. bir daha yazarsam
da yayınlamam, ki sanmıyorum. uzun süre böyle. ölmüyorum. ölü taklidi yapıyorum
sadece. çünkü buna mecburum. çünkü kafam bu stresi kaldırmıyor gerçekten.
yastığıma sarılıp uyurum en kötü. sabah olur. sonra alarm çalar. sonra iş.
sonra ev. sonra tekrar gece. sonra tekrar sabah. alkole gömüldüğün
haftasonları. uçup giden zaman. uçup giden para. bazı ender olasılıklar. acı
nakli ameliyatı. acı kardeşliği. aynen kan kardeşliği gibi. can sıkıntısı
kardeşliği. bazı ender olasılıklar. deneme yanılmalar. denemeden yanılmalar.
denemeden yanılmamalar. şans. zaman. her şeyin berisinde, gözlerine bana diken
seçil. bir elinde ilmeği atılmış bir ip, diğer elinde yarım ekmek kokoreç.
gelmeyen özlem. bitmeyen özlem. ve jori, tam şu anda, see nothing diyor, i see
nothing. hoşçakalın. sonra görüşürüz.. umarım.
13 temmuz 2017