bu
öyküleri tam anlamıyla anlayabilmek için tabii ki öncelikle ilk
kitabımı ya da bu seri içinde
iki fasikül olarak yayınlanan kitabın zineup şeklindeki basılı
halini okumanız gerekmekte..
refik tuncay seçil ve özlem benim öz be öz aynanın öte
tarafındaki hayaletlerim olmakta.. “kendi gelemeyenler hayaletler
yollasın” denir “farazi v kayra” adlı mucizevi grubun bir
şarkısında, ben de kendim ölemeyip onları öldürüyorum zaman
zaman, bazense hücüm ediyorlar algı dünyama. bu aralarda öyle
bir dönemden geçiyor, onlarsız yapamıyorum. kendi başına
yaşamak, kapitalist sistemde oldukça zor olduğu ve günümüz post
moder.direnist sistemi insanı yalnızlığa ve tekinsizliğe ittiği
için, zihnim de bir savunma sistemi geliştirip hayaletler üretti
kendine. onlarla ilk olarak 2000 yılında işporta tezgahımda
karşılaştım. gerçekten gördüm yani onları. geldiler ve beni
yaşadığım tek başınalık sendromundan çekip çıkardılar.
hiçbir şeyi uydurmadım. bizzat yaşadım. kurgu ya da hayal gücü
zannettiğiniz her bir dilim cümle, bizzat gözlerimi kapayınca
gittiğim zemt galaksisinden gelen vizyonlarla ilgili.. bazen ben
onlara konuk oldum bazen onlar bana. ve hocaya anlatsam cinlere
bulaşmış olurum, psikiyatriste anlatsam delirmiş.. o yüzden
yazıyorum ben de tüm nakletme ihtiyacı hissettim anılarımın öte
tarafını. umarım bu iki sikko grubun (muskacı ve ilaççı)
öngörülerine bulaşmadan dinlersiniz hikayemi. eleştiriye açık
değildir ve hayaletlerime dokunursanız küllahlarınızı yediririm
size. bi tek onlar kaldı elimde koskocaman 36 yıllık yaşantımda
ve onlar da elimden alınırsa sıkıntıdan öleceğim zihnimin
içinde. “karanlıkta bağıran bir delinin kafasının içine
gidelim” der pac bir şarkıda.. ben de diyorum ki, karanlıkta
görebilen zihinlerin okyanuslarında boğulalım.. bunu bir müzik
albümü ile de, bir film ile de, basit bir görsel ile de, ya da söz
gelimi tavşan dehlizlerinde gezinirken de pekala yapabiliriz. önemli
olan geri dönüş ya da çıkış yolunu unutmamak. hansel ve gratel
gibi cadıların tuzaklarına düşmemek. özümüzü gargamellere
çaldırmamak. darko gibi sessizliğe gömülmemek. ya da en
basitinden pamuk prensteki cadı gibi aynanın söylediğine
bağlanmamak. ayna aldatır çünkü. o yüzden bu serinin basılmış
kitabının kapağında ve arka kapağında bütünleşik olarak bir
ayna figürü konmuştur. aynanın peşinden gitmek, tuncay’ın
deyimi ile tuzaklara düşmektir. ve aynanın öte tarafına yelken
açmaktansa, birinci dünyada kalalım, ve yin yang’ın her iki
yüzünde de özgürce gezebilen insanların dediklerine kulak
kabartalım. ve delirmedik. çünkü bugüne kadar hiçbir zaman
aklımızla hareket etmedik, akıl da aldatır çünkü. mantık da…
hissedilen
gerçeklik, kafeslerinden arınıyor.. ve hayaletlerim, lanetlerinden
kurtulup, evrenlerinin simetrik algısıyla, çığlıklarını
sunuyor size.
bir
şeylerin değişmesi için, uzaylı beklemeyin, uzaylı olun..
afiyet olsun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder