29 Ağustos 2019

?! #10 - kapak ve giriş yazısı...


31 ağustos'ta, yani bu cumartesi basıyorum.

kiriş kazısı..

geldik 10. sayıya. ilk sayısını 2003 yılında yayınladığım ve 16 yılda, ancak ve ancak sadece 10 sayı yapabildiğim, bu tamamen kişisel olan -kişisel olan politiktir(the personal is political)-1 soru işareti ünlem isimli bu fanzin olamayan fanzinimin,2 genellikle çoğu ve özellikle son bir kaç sayısı, o an içinde bulunduğum ruh halim ve bu ruh halimin bağıl refleksi olarak açığa çıkan politik güzergahımın3 (!) bir tür mevyesi şeklinde zuhur etti hep. kendimce basılması gerektiğini düşündüğüm, kendi açımdan basılmasını gerekli gördüğüm vakitlerlerde, vakitlerimde; oturup başına, ya yeni bir şey karaladım ya da eskilerimin bazı konseptsel derlemelerini yaptım.

bu sayı da aslında tamamen el yapımı olacaktı ve yaklaşık on ay önce, basacağımı duyurmuştum. ancak ruhsal gelgitlerimin, son altı sekiz ay hariç, geçtiğimiz yıl (2018) ve ondan bir önceki yılın yarısında (2017) gelgit olarak cereyen etmeyip, sadece “git” telkininde bulunması neticesinde, bir şeyler yayınlayabilmek, sadece kendi ürettiğim işlerden söz etmiyorum, başkalarının ürettiği bir şeyleri de basabilme isteği, arzusu ve niyeti bir türlü açığa çıkmıyordu. ki param da yoktu. ve ki aslında bakarsanız bu durum, 2014 ağustos’ta 13 gün kapalı kaldığım araf’tan beri süre gelmekte.

bilenler bilir, söz konusu günün öncesine kadar, 2002 yılından beri, hemen hemen her ay yeni bir fanzin, hatta bazen aynı anda üç fanzin yayınlayıp, sürekli olarak, bir tür hayatın içinde kağıt olarak dolaşımda kalma, başka yayınları da daima dolaşımda tutma, (91’ mondo trasho ve lanetten bu yana çıkanlar dahil-çünkü iyi bir fanzin4 asla eskimez) ve bu sayede başka bazı dönen üç kağıtların kamera arkasını da dolaşımda tutma çabam vardı. ancak ne yazık ki, son beş yıldır, ağır aksak ilerleyen bir süreç içerisinde, yol aldık. yol aldık da denemez aslında, yoldan çıkma ve çıkarma çabası içinde olduk demek daha doğru olur. bir yol üzerinde yürümek ve “ilerleme” algısı, bana pek doğru gelmemekte. daha çok yol kenarında bekleme hali benimkisi, ki daha önce de pek çok kez bahsettim bundan. işportada 20 yıldır kaldırımda beklediğim gibi, başka bir metaforik durumda da, hayatım içerisinde yol kenarında bekleyen biri konumunda olmayı seviyorum, büyük bir hızla ve büyük amaçlarla ve kazanma arzusu (kazanılacak ne varsa?) ve hırsı ile yoldan zamanın içinden dünyadan yaşamdan geçip gidenlere karşı; arada bir geriye yürüyüp, arada bir ileriye gidip, kendi etrafında turlayıp, kendi zihninin etrafında turlayıp, bazen zihninin içinde kapana kısılıp bazen de başkalarını kendi algısız bilgisiz mesnetsiz temelsiz duruşsuz hayatlarında ve fikirlerinde kendi içlerinde kendi kapanlarına kıstırıp; zaman zaman başa zaman zaman zamanın sonuna sarıp, farklı boyut galaksi ve evrenlere masalsı yolculuklar yapıp, ve çoğunlukla yolu da siktiredip ormanın içine ve hayvanlar alemine sinme çabası. (kaçma ya da sığınma gibi bir kelime burada kesinlikle doğru olmazdı!)

her neyse, sonuç olarak, beş yıldır, giderek artan bir biçimde, zihnime tırnaklarını geçirip, sürekli kazıyan bir takım canavarları bilinçaltı-üstü-dışı-ötesi-berisi’nden defedebildiğim için bu senenin ortalarında, tekrar beş sene öncesine geri dönebildiğimizi hissediyorum. ki artık csns yayımlarında da, izmiryer6 distro’da da hemen hemen tek başıma kalmış olsam da, çoğul konuşuyorum, çünkü hayaletlerim var.. “hayaletler görüyorum desem güler misin bana? - kayra of gina”

işlerin ipini kestiğim (ben mi kesmişim?) beş yıl öncesinden bu yana, çok şey değişti, fanzin dünyasında da, underground camiada da, ülkede de, dünyada da, evrende de. bazı arkadaşlarımın “fanzin öldü artık, neden uğraşıyorsun ki” ya da başka bazı arkadaşlarımın “kimse okumuyor artık, boşa bu çaba” ya da başka bazı arkadaşlarımın “aga işportayı boşver git bir işe gir amıa goim” ya da başka bazı arkadaşlarımın, “internetten ver abi boşa masraf bu fotokopi” ya da başka bazı arkadaşlarımın “ya ben de yazıcam da bilgisayarı kurmam lazım, format atıp”5 vs vs vs, enerji düşürücü tavsiyeleri ya da bir şeyler üretme babında ki trişkadan bahaneleri ile bazense gaza gelip verdikleri vaad söz ve ürettikleri projeler sonrası ortadan kaybolup ulaşılmaz olmaları ile bir beş yıl geçirdim. o beş yılda da, eskisinden farklı bir performans sergilemedim; dünya fanzin olimpiyatlarının, “100 metre engelli fotokopicilik” dalına kaymıştım sadece, yıllık baskı hacmi ile hesaplanan “seri aperiyodik maraton” branşı yerine. o da ne demek derseniz. beş yıl önce ayda bir bazen iki üç fanzin yaparken. son dört yıldır, yılda bir kez, aynı anda ve aynı gün, 8-10-12 (iki sene önce 15) fanzin basmaya başlamıştım. çünkü, zihnime bir alev topu gönderen ejderhalar*, anca yılın belli mevsiminlerinde buna ara veriyorlardı.

* “march of the wooden soldiers, c-cypher-punks couldn't hold us
a thousand men rushing in, not one nigga was sober
perpendicular to the square we stay in gold like flair
escape from your dragon’s lair
in particular my beats travel like a vortex” rza – (wu tang clan – triumph)
elbette ki ejderhaları da severik ki ben de ağzından ateş yerine duman çıkartan bir ejdarha olduğumu 15 yıldır dile getirdiğimden (metaforu kafadan uydurup üretmiyok) mütevellit, savaşmakta zorlandım bu arenada.. sonra bişi oldu abi, 8 ay önce, ocak ayında, kimseye çaktırmadım ama, yine bir halüsinasyontik evrenimde iç bükey yoğunlaşmalar yaşandı. (yazı arasına telefon aldım, şu an, ve neden bahsettiğim bile çıktı akıldan. çünkü efenim, borça harça meseleleri idi, sikiim, satılabilecek her şeyi satıyok evde ki kitap mitap giysi çanta kaset dvd vs gene yetmiyor..)

sonra abi6, şubat sonu kışın yumuşaması ile başlanan işportal faaliyetlerim ve hayatım, bir anda nisan ortası sarpa sardı, -her türlü anlamda-, ekonomanya(ti)k algı kapanması sayesinde de, mayıs sonuna kadar, sadece bir kez bakkala bir kez de hastaneye gittim zannediyorum. iyi mi geldi? evet. beş yıldır epey kanlı ve acılı bir şekilde gerçekleşen kendi içimdeki kendimi aşağı iten diğer kendimi uçurumdan aşağı atıp, (su nombre es z.a.c.k), tekil çoğunluğumun arızalı bireyin den kurtuldum ve son iki aydır da, arkidişlerimin saçma sapan alakasızlık ilgisizlik gibi görünüp buna rağmen bol vaadli sözlü ve sevgi dolu ihtiraslarına kapıyı çarpıp, dışarı attım kendimi..

evet, tekrar, 2014 ağustos öncesine geri döndük. hani geçen genç bir fanzinci arkidiş bana demişti ki, kendisi doğmadan önce bu işlere bulaştığım halde, aynen şöyle “sen sürekli bu işleri bırakıp dönen birisin, samimiyetine inanmıyorum” ama bunu da ona “abileri” anlatıyor. kızmadım. abilerinin iftiralarını da cevaplamamak için banladım zaten. yıl da bir fanzin çıkarıp son dört yıldır, ama elime geçen her fanzini dağıtmak, okumak, paylaşmak, sevdiğim yayınlara içerik göndermek ve o başıma türlü çoraplar örülmesine neden olan tezgahımı açtım, he evet şarap parası için say sen onu.. sanane bilader, ister şarap içerim ister su alrım ister yol parası yaparım ister anneme veririm istersem fotokopiciye.. iş benim işim değil mi? son üç haftada 45-50 kişi (bir kısmı yeni açılmış fake hesap) banladım. hayatımda ilk kez. güzel hissettim. herkes baksın dalgasına!

kafamın içi para
kafamın içi
kafamın içi kara
kafamın içi
bura kafamın içi ve kapalı n'için?
kafayı çekip de ki kafanı sikiim” - çağrı sinci / korkacak bir şey yok

çünkü işim sizle değil sikkkortmania appartmandia... siz de bana cevap yetiştiremezsiniz çünkü neden bahsettiğimi bile anlayamıyorsunuz.. üstelik muhatap değilmişsiniz, eleştirilerim afiyet olsun o zaman. konu kapandı.. eleştirimi yapar, eleştirimi cevaplamadan giriştiniz konu dağıtma çabalı yazdığımla alakasız cevaplarınızı, hakaret iftira ve manipülasyonlarınızı görmezden gelirim. çünkü depolitik (apolitik demedim) olmasına rağmen politikacı gibi söylemi olan kaypak ve duruşsuz insanlar hayatın içinde de sanatsal işlerin hepsinde de zararlıdır. ki ben sanata manata da inanmam.

sonuç olarak, bu aralar, bilinenin yanında bilinmeyen bir çok vakıanın da, her daim olduğu gibi giderek arttığı, “erk” elinden çıkma katliam, işkence ve söylemlere (bu bir şarkıda da olabilir, mitingde de, sokakta da) artık, toplumdaki kadınların büyük bir kısmının ve, bir kısım erkeklerin tahammülünün kalmadığı, buna rağmen yas-a denilen şeyin de çözüm sunmadığı hatta bazı avukatların bile her şeyi göze alıp isyan ettiği açıklamalar yaptığı, bir çok haberin akın akın ekranıma düştüğü (twitter dışında diğer zonksal medyalarda çıkmıyor o videolar metinler, niyeyse) bir süreçte, ben de eski-yeni metin, alıntı ve bir takım hokkabazlık gösterimlerimin yer aldığı bir formata evrelttim bu sayıyı. oysa ki, dediğim gibi, aslında, tamamen el yapımı, kolajlarla bezeli bir sayı olacaktı, onu da seneye ya da altı ay sonra bir ay sonra beş yıl sonra, vakti gelince, tamamlar, basarız..

eyvallah..

gzu
1. söz konusu söylemin ilk kez geçtiği metin şurada: http://www.carolhanisch.org/chwritings/pıp.html
2. aynı kişisel meselelerim neticesinde, bu fanzinin ilk sayısına 2003 yılında övgüler yağdıran, yere göğe sığdıramayan, o günlerde adı cafer karaçıban olan ve paslı teneke fanzinini çıkaran, şu an ise mehmet ali bakunin adı ile “kanlı teneke” adlı metal fanzinini çıkaran vatandaş, ikinci sayısı için, “bu ne böyle, kişisel sıkıntıların dertlerin var sadece, küfür de bol, alt kenar kültür dediğin şey bu mu senin?” ile başlayan bir içi boş el-leştirme girişiminde bulunmuştu. sonra 10 yıl bu işlere veda edip, ardından benim hala devam ettiğimle denkleşince, gaza gelip, geri dönmüştü fanzin alemine 2014 sonuna doğru. kendi ifadesi bu, uydurmadım. yalancı olduğum konusunda iftiranın biri bin para ama birileri gibi (mehmet ali bakunini kast etmiyorum) ne mesaj arşivi depoluyorum ne printscreenler biriktiriyorum ne de bunları yeri gelince sadece işime geldiği kadarını “al sana lan şimdi konuş” manipülasyonu ile satıyorum... ama sözümün arkasındayım, hatta ansiklopediden anarşi maddesini bulup, aa benim düşündüğüm gibi düşünen insanlar var dediğim 6 yaşımdan beri sözümün, yazmaya başladığım 14 yaşımdan beri de yazdığım her şeyin arkasındayım. herkesin karın ağrısı politiktir aga, çünkü midemizi bulandıran şey devletler ve kapitalist sistemden ve ataerk ve ırkçı/vatanperver militarist inandığı dinin kitabını bile okumadan dindarlaşan (her din için ki ben taoistim, inancım var denilebilir) bencil çıkarçı açgözlü iktidar bağımlısı asla doymayan ve doymayacak olan, otorite yanlısı insanlardan ve o insanların sağcısı ile solcusu ile onların şakşakçısı ve fanboy/girl’i olan, otorite lider bayrak millet “erk” bağımlısı gözü kör kulağı sağır dilsiz korkak ve ürkek kitlesinden kaynaklanır. işte tam da bu yüzden, başım ağrısa sistemden bilirim ben. kanser olsam kapitalizmdir nedeni, nokta!
3. burada cümleyi tersten kurdumum farkındayım, seçil öyle tavsiye etti, bazen nedenlerle sonuçları karıştırdığımı söylüyordu, tam karıştırmadan doğrusunu yazıyordum ki, “dur la, böyle gelmiş böyle gider, bozma tarzını dedi. seçil mi kim? eğer benim ilk kez bir şeyimi okumayan biri sorduysa, e yuh yani..
4. “fanzinler ihtiyaçtır” başlıklı 90’larda, yanılmıyorsam tolga özbey’in elinden çıkma bir fanzinde yer olan metni 20 yıldır çeşitli yayınlarda, duvarlarda, elden dağıtmalı işler vs olarak, tek a3 a4 a5 a6 basarak dolaşımda tuttum. hala denk gelmedi iseniz, bir danışın yollarım. orada, her şeyin yüzde doksanın saçmalık olduğuna dair bir alıntı vardır, ancak theodore sturgeon bunu söylerken, aslında yüzde 10’dan bahseder ve söz konusu durum fanzinler için de geçerlidir. evet çoğu fanzin boktandır, çoğu şeyin boktan olduğu gibi. ama o yüzde onu dolaşımda tutmak için hayatımı harcıyorsam, sakalım (unvan diploma kariyer mülk popülerlik takipçi hayran) olmasa da, vardır bi bildiğim güzelim..
5şu yayınları basabilmek için, yedi kere format atıp farklı farklı linux’ler kurdum son üç haftada laptop’uma, windows zaten işlemiyor artık, taş devrinden kalma iki bilgisayarım olduğundan. ama çözdüm mü? çözdüm. O nedenle trişkadan bahaneler üretmeyin hacı, kağıt kalem var, yazmasan da olur, iki çift muhabbet edebilmek var, onu da geçtim telefon var insanları arayabilmeyi bile unutturan bir sistemde kendi “yoğunluk” adı verilen beyhude boş sırf kendi ihtiyaçlarımızı çözme gayeli bir yaşantıya gömülmemek var, her şeyden öte sevdiğin metinlerden kitaplardan alıntılardan vs vs vs bir senkron yapıp fanzin yapılabiliyor da, her şeyi geçtim, kazandığın paranın bir kısmı ile sana gelen sevdiğin bir fotokopiksel metni basıp dağıtmak var.
6bir toplantımızda, tiryaki kedi’de, bizim pinero tükkan açık iken henüz, ben dışarda sigara içerken hararetli bir tartışma çıktı, ben şunu söylerken, o tartışmanın taraftarı olarak demeyeceğim tabii ki hatta taraf olmam gerekirse sürekli “baylar” diye konuşan vatandaşın tarafını değil, buna itiraz eden toplantıda ki kadın arkadaşın tarafında olurdum ama dediğim gibi 20 dakika da bir sigara içmem gerektiği için, (ejderhayım demiştim, duman çıkarmam lazım ki ateşim olduğu bilinsin) dışardaydım. ama zaman zaman olan ‘sevgili’ durumlarında bile, o kadınlarla zaman zaman “abi bırak bu işleri” gibi bir hitap şekli ile seslenebilirim, herkese abi diyom ben, anneme bile dediğim oluyo, dilime çocuk yaşta yaşadığım bölgeden pelesenk olmuş bir şeyi neşterle kazımaya çalışmaktansa onun anlamını yerle bir ettiğim metinler yazdım ama.. okudunuz mu? hayır.. ne yazık ki, onlar uçtu başka bir uçan hesabımla.. asla giremiyorum 10 yıldır.. o yüzden bu kadar sayfam var face’de, farklı televizyon kanallarım onlar, profil kapatılır, sayfa biraz zor kapanıyor ve her şeyi yedekleyemiyorum, sürekli internette ve bilgisayar başında değilim, öyle algılansa da çok paylaşım yaptığım için, sadece bir şey paylaşacaksam girdiğim bir zonksal medya kullanma biçimim var. bir de kendi takip listemi (özel ayrı, ayrılındırılmış) gözetiyorum işte. ve evet, kelimeleri kullanmayı bırakmaktansa içini boşaltın.. ya da yeni kelimeler üretin olmaz mı? kelime takıntılı arkidişler.. 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder