31 ağustos'ta, yani bu cumartesi basıyorum.
kiriş kazısı..
kiriş kazısı..
geldik
10. sayıya. ilk sayısını 2003 yılında yayınladığım ve 16
yılda, ancak ve ancak sadece 10 sayı yapabildiğim, bu tamamen
kişisel olan -kişisel olan politiktir(the personal is political)-1
soru işareti ünlem isimli bu fanzin olamayan fanzinimin,2
genellikle çoğu ve özellikle son bir kaç sayısı, o an içinde
bulunduğum ruh halim ve bu ruh halimin bağıl refleksi olarak açığa
çıkan politik güzergahımın3
(!) bir tür mevyesi şeklinde zuhur etti hep. kendimce basılması
gerektiğini düşündüğüm, kendi açımdan basılmasını gerekli
gördüğüm vakitlerlerde, vakitlerimde; oturup başına, ya yeni
bir şey karaladım ya da eskilerimin bazı konseptsel derlemelerini
yaptım.
bu
sayı da aslında tamamen el yapımı olacaktı ve yaklaşık on ay
önce, basacağımı duyurmuştum. ancak ruhsal gelgitlerimin, son
altı sekiz ay hariç, geçtiğimiz yıl (2018) ve ondan bir önceki
yılın yarısında (2017) gelgit olarak cereyen etmeyip, sadece
“git” telkininde bulunması neticesinde, bir şeyler
yayınlayabilmek, sadece kendi ürettiğim işlerden söz etmiyorum,
başkalarının ürettiği bir şeyleri de basabilme isteği, arzusu
ve niyeti bir türlü açığa çıkmıyordu. ki param da yoktu. ve
ki aslında bakarsanız bu durum, 2014 ağustos’ta 13 gün kapalı
kaldığım araf’tan beri süre gelmekte.
bilenler
bilir, söz konusu günün öncesine kadar, 2002 yılından beri,
hemen hemen her ay yeni bir fanzin, hatta bazen aynı anda üç
fanzin yayınlayıp, sürekli olarak, bir tür hayatın içinde kağıt
olarak dolaşımda kalma, başka yayınları da daima dolaşımda
tutma, (91’ mondo trasho ve lanetten bu yana çıkanlar dahil-çünkü
iyi bir fanzin4
asla eskimez) ve bu sayede başka bazı dönen üç kağıtların
kamera arkasını da dolaşımda tutma çabam vardı. ancak ne yazık
ki, son beş yıldır, ağır aksak ilerleyen bir süreç içerisinde,
yol aldık. yol aldık da denemez aslında, yoldan çıkma ve çıkarma
çabası içinde olduk demek daha doğru olur. bir yol üzerinde
yürümek ve “ilerleme” algısı, bana pek doğru gelmemekte.
daha çok yol kenarında bekleme hali benimkisi, ki daha önce de pek
çok kez bahsettim bundan. işportada 20 yıldır kaldırımda
beklediğim gibi, başka bir metaforik durumda da, hayatım
içerisinde yol kenarında bekleyen biri konumunda olmayı seviyorum,
büyük bir hızla ve büyük amaçlarla ve kazanma arzusu
(kazanılacak ne varsa?) ve hırsı ile yoldan zamanın içinden
dünyadan yaşamdan geçip gidenlere karşı; arada bir geriye
yürüyüp, arada bir ileriye gidip, kendi etrafında turlayıp,
kendi zihninin etrafında turlayıp, bazen zihninin içinde kapana
kısılıp bazen de başkalarını kendi algısız bilgisiz mesnetsiz
temelsiz duruşsuz hayatlarında ve fikirlerinde kendi içlerinde
kendi kapanlarına kıstırıp; zaman zaman başa zaman zaman zamanın
sonuna sarıp, farklı boyut galaksi ve evrenlere masalsı
yolculuklar yapıp, ve çoğunlukla yolu da siktiredip ormanın içine
ve hayvanlar alemine sinme çabası. (kaçma ya da sığınma gibi
bir kelime burada kesinlikle doğru olmazdı!)
her
neyse, sonuç olarak, beş yıldır, giderek artan bir biçimde,
zihnime tırnaklarını geçirip, sürekli kazıyan bir takım
canavarları bilinçaltı-üstü-dışı-ötesi-berisi’nden
defedebildiğim için bu senenin ortalarında, tekrar beş sene
öncesine geri dönebildiğimizi hissediyorum. ki artık csns
yayımlarında da, izmiryer6 distro’da da hemen hemen tek başıma
kalmış olsam da, çoğul konuşuyorum, çünkü hayaletlerim var..
“hayaletler görüyorum desem güler misin bana? - kayra of gina”
işlerin
ipini kestiğim (ben mi kesmişim?) beş yıl öncesinden bu yana,
çok şey değişti, fanzin dünyasında da, underground camiada da,
ülkede de, dünyada da, evrende de. bazı arkadaşlarımın “fanzin
öldü artık, neden uğraşıyorsun ki” ya da başka bazı
arkadaşlarımın “kimse okumuyor artık, boşa bu çaba” ya da
başka bazı arkadaşlarımın “aga işportayı boşver git bir işe
gir amıa goim” ya da başka bazı arkadaşlarımın, “internetten
ver abi boşa masraf bu fotokopi” ya da başka bazı arkadaşlarımın
“ya ben de yazıcam da bilgisayarı kurmam lazım, format atıp”5
vs vs vs, enerji düşürücü tavsiyeleri ya da bir şeyler üretme
babında ki trişkadan bahaneleri ile bazense gaza gelip verdikleri
vaad söz ve ürettikleri projeler sonrası ortadan kaybolup
ulaşılmaz olmaları ile bir beş yıl geçirdim. o beş yılda da,
eskisinden farklı bir performans sergilemedim; dünya fanzin
olimpiyatlarının, “100 metre engelli fotokopicilik” dalına
kaymıştım sadece, yıllık baskı hacmi ile hesaplanan “seri
aperiyodik maraton” branşı yerine. o da ne demek derseniz. beş
yıl önce ayda bir bazen iki üç fanzin yaparken. son dört yıldır,
yılda bir kez, aynı anda ve aynı gün, 8-10-12 (iki sene önce 15)
fanzin basmaya başlamıştım. çünkü, zihnime bir alev topu
gönderen ejderhalar*, anca yılın belli mevsiminlerinde buna ara
veriyorlardı.
* “march of the wooden soldiers, c-cypher-punks couldn't hold us
* “march of the wooden soldiers, c-cypher-punks couldn't hold us
a
thousand men rushing in, not one nigga was sober
perpendicular
to the square we stay in gold like flair
escape
from your dragon’s lair
in
particular my beats travel like a vortex” rza – (wu tang clan –
triumph)
elbette
ki ejderhaları da severik ki ben de ağzından ateş yerine duman
çıkartan bir ejdarha olduğumu 15 yıldır dile getirdiğimden
(metaforu kafadan uydurup üretmiyok) mütevellit, savaşmakta
zorlandım bu arenada.. sonra bişi oldu abi, 8 ay önce, ocak
ayında, kimseye çaktırmadım ama, yine bir halüsinasyontik
evrenimde iç bükey yoğunlaşmalar yaşandı. (yazı arasına
telefon aldım, şu an, ve neden bahsettiğim bile çıktı akıldan.
çünkü efenim, borça harça meseleleri idi, sikiim, satılabilecek
her şeyi satıyok evde ki kitap mitap giysi çanta kaset dvd vs gene
yetmiyor..)
sonra
abi6,
şubat sonu kışın yumuşaması ile başlanan işportal
faaliyetlerim ve hayatım, bir anda nisan ortası sarpa sardı, -her
türlü anlamda-, ekonomanya(ti)k algı kapanması sayesinde de,
mayıs sonuna kadar, sadece bir kez bakkala bir kez de hastaneye
gittim zannediyorum. iyi mi geldi? evet. beş yıldır epey kanlı ve
acılı bir şekilde gerçekleşen kendi içimdeki kendimi aşağı
iten diğer kendimi uçurumdan aşağı atıp, (su nombre es
z.a.c.k), tekil çoğunluğumun arızalı bireyin den kurtuldum ve
son iki aydır da, arkidişlerimin saçma sapan alakasızlık
ilgisizlik gibi görünüp buna rağmen bol vaadli sözlü ve sevgi
dolu ihtiraslarına kapıyı çarpıp, dışarı attım kendimi..
evet,
tekrar, 2014 ağustos öncesine geri döndük. hani geçen genç bir
fanzinci arkidiş bana demişti ki, kendisi doğmadan önce bu işlere
bulaştığım halde, aynen şöyle “sen sürekli bu işleri
bırakıp dönen birisin, samimiyetine inanmıyorum” ama bunu da
ona “abileri” anlatıyor. kızmadım. abilerinin iftiralarını
da cevaplamamak için banladım zaten. yıl da bir fanzin çıkarıp
son dört yıldır, ama elime geçen her fanzini dağıtmak, okumak,
paylaşmak, sevdiğim yayınlara içerik göndermek ve o başıma
türlü çoraplar örülmesine neden olan tezgahımı açtım, he
evet şarap parası için say sen onu.. sanane bilader, ister şarap
içerim ister su alrım ister yol parası yaparım ister anneme
veririm istersem fotokopiciye.. iş benim işim değil mi? son üç
haftada 45-50 kişi (bir kısmı yeni açılmış fake hesap)
banladım. hayatımda ilk kez. güzel hissettim. herkes baksın
dalgasına!
“kafamın
içi para
kafamın
içi
kafamın
içi kara
kafamın
içi
bura
kafamın içi ve kapalı n'için?
kafayı
çekip de ki kafanı sikiim” - çağrı sinci / korkacak bir şey
yok
çünkü
işim sizle değil sikkkortmania appartmandia... siz de bana cevap
yetiştiremezsiniz çünkü neden bahsettiğimi bile
anlayamıyorsunuz.. üstelik muhatap değilmişsiniz, eleştirilerim
afiyet olsun o zaman. konu kapandı.. eleştirimi yapar, eleştirimi
cevaplamadan giriştiniz konu dağıtma çabalı yazdığımla
alakasız cevaplarınızı, hakaret iftira ve manipülasyonlarınızı
görmezden gelirim. çünkü depolitik (apolitik demedim) olmasına
rağmen politikacı gibi söylemi olan kaypak ve duruşsuz insanlar
hayatın içinde de sanatsal işlerin hepsinde de zararlıdır. ki
ben sanata manata da inanmam.
sonuç
olarak, bu aralar, bilinenin yanında bilinmeyen bir çok vakıanın
da, her daim olduğu gibi giderek arttığı, “erk” elinden çıkma
katliam, işkence ve söylemlere (bu bir şarkıda da olabilir,
mitingde de, sokakta da) artık, toplumdaki kadınların büyük bir
kısmının ve, bir kısım erkeklerin tahammülünün kalmadığı,
buna rağmen yas-a denilen şeyin de çözüm sunmadığı hatta
bazı avukatların bile her şeyi göze alıp isyan ettiği
açıklamalar yaptığı, bir çok haberin akın akın ekranıma
düştüğü (twitter dışında diğer zonksal medyalarda çıkmıyor
o videolar metinler, niyeyse) bir süreçte, ben de eski-yeni metin,
alıntı ve bir takım hokkabazlık gösterimlerimin yer aldığı
bir formata evrelttim bu sayıyı. oysa ki, dediğim gibi, aslında,
tamamen el yapımı, kolajlarla bezeli bir sayı olacaktı, onu da
seneye ya da altı ay sonra bir ay sonra beş yıl sonra, vakti
gelince, tamamlar, basarız..
eyvallah..
gzu
1.
söz konusu söylemin ilk kez geçtiği metin şurada:
http://www.carolhanisch.org/chwritings/pıp.html
2.
aynı kişisel meselelerim neticesinde, bu fanzinin ilk sayısına
2003 yılında övgüler yağdıran, yere göğe sığdıramayan, o
günlerde adı cafer karaçıban olan ve paslı teneke fanzinini
çıkaran, şu an ise mehmet ali bakunin adı ile “kanlı teneke”
adlı metal fanzinini çıkaran vatandaş, ikinci sayısı için,
“bu ne böyle, kişisel sıkıntıların dertlerin var sadece,
küfür de bol, alt kenar kültür dediğin şey bu mu senin?” ile
başlayan bir içi boş el-leştirme girişiminde bulunmuştu. sonra
10 yıl bu işlere veda edip, ardından benim hala devam ettiğimle
denkleşince, gaza gelip, geri dönmüştü fanzin alemine 2014
sonuna doğru. kendi ifadesi bu, uydurmadım. yalancı olduğum
konusunda iftiranın biri bin para ama birileri gibi (mehmet ali
bakunini kast etmiyorum) ne mesaj arşivi depoluyorum ne
printscreenler biriktiriyorum ne de bunları yeri gelince sadece
işime geldiği kadarını “al sana lan şimdi konuş”
manipülasyonu ile satıyorum... ama sözümün arkasındayım,
hatta ansiklopediden anarşi maddesini bulup, aa benim düşündüğüm
gibi düşünen insanlar var dediğim 6 yaşımdan beri
sözümün, yazmaya başladığım 14 yaşımdan beri de yazdığım
her şeyin arkasındayım. herkesin karın ağrısı politiktir aga,
çünkü midemizi bulandıran şey devletler ve kapitalist sistemden
ve ataerk ve ırkçı/vatanperver militarist inandığı dinin
kitabını bile okumadan dindarlaşan (her din için ki ben
taoistim, inancım var denilebilir) bencil çıkarçı açgözlü
iktidar bağımlısı asla doymayan ve doymayacak olan, otorite
yanlısı insanlardan ve o insanların sağcısı ile solcusu ile
onların şakşakçısı ve fanboy/girl’i olan, otorite lider
bayrak millet “erk” bağımlısı gözü kör kulağı sağır
dilsiz korkak ve ürkek kitlesinden kaynaklanır. işte tam da bu
yüzden, başım ağrısa sistemden bilirim ben. kanser olsam
kapitalizmdir nedeni, nokta!
3.
burada cümleyi tersten kurdumum farkındayım, seçil öyle tavsiye
etti, bazen nedenlerle sonuçları karıştırdığımı söylüyordu,
tam karıştırmadan doğrusunu yazıyordum ki, “dur la, böyle
gelmiş böyle gider, bozma tarzını dedi. seçil mi kim? eğer
benim ilk kez bir şeyimi okumayan biri sorduysa, e yuh yani..
4.
“fanzinler ihtiyaçtır” başlıklı 90’larda, yanılmıyorsam
tolga özbey’in elinden çıkma bir fanzinde yer olan metni 20
yıldır çeşitli yayınlarda, duvarlarda, elden dağıtmalı işler
vs olarak, tek a3 a4 a5 a6 basarak dolaşımda tuttum. hala denk
gelmedi iseniz, bir danışın yollarım. orada, her şeyin yüzde
doksanın saçmalık olduğuna dair bir alıntı vardır, ancak
theodore sturgeon bunu söylerken, aslında yüzde 10’dan bahseder
ve söz konusu durum fanzinler için de geçerlidir. evet çoğu
fanzin boktandır, çoğu şeyin boktan olduğu gibi. ama o yüzde
onu dolaşımda tutmak için hayatımı harcıyorsam, sakalım
(unvan diploma kariyer mülk popülerlik takipçi hayran) olmasa da,
vardır bi bildiğim güzelim..
5şu
yayınları basabilmek için, yedi kere format atıp farklı farklı
linux’ler kurdum son üç haftada laptop’uma, windows zaten
işlemiyor artık, taş devrinden kalma iki bilgisayarım
olduğundan. ama çözdüm mü? çözdüm. O nedenle trişkadan
bahaneler üretmeyin hacı, kağıt kalem var, yazmasan da olur, iki
çift muhabbet edebilmek var, onu da geçtim telefon var insanları
arayabilmeyi bile unutturan bir sistemde kendi “yoğunluk” adı
verilen beyhude boş sırf kendi ihtiyaçlarımızı çözme gayeli
bir yaşantıya gömülmemek var, her şeyden öte sevdiğin
metinlerden kitaplardan alıntılardan vs vs vs bir senkron yapıp
fanzin yapılabiliyor da, her şeyi geçtim, kazandığın paranın
bir kısmı ile sana gelen sevdiğin bir fotokopiksel metni basıp
dağıtmak var.
6bir
toplantımızda, tiryaki kedi’de, bizim pinero tükkan açık iken
henüz, ben dışarda sigara içerken hararetli bir tartışma
çıktı, ben şunu söylerken, o tartışmanın taraftarı olarak
demeyeceğim tabii ki hatta taraf olmam gerekirse sürekli “baylar”
diye konuşan vatandaşın tarafını değil, buna itiraz eden
toplantıda ki kadın arkadaşın tarafında olurdum ama dediğim
gibi 20 dakika da bir sigara içmem gerektiği için, (ejderhayım
demiştim, duman çıkarmam lazım ki ateşim olduğu bilinsin)
dışardaydım. ama zaman zaman olan ‘sevgili’ durumlarında
bile, o kadınlarla zaman zaman “abi bırak bu işleri” gibi bir
hitap şekli ile seslenebilirim, herkese abi diyom ben, anneme bile
dediğim oluyo, dilime çocuk yaşta yaşadığım bölgeden
pelesenk olmuş bir şeyi neşterle kazımaya çalışmaktansa onun
anlamını yerle bir ettiğim metinler yazdım ama.. okudunuz mu?
hayır.. ne yazık ki, onlar uçtu başka bir uçan hesabımla..
asla giremiyorum 10 yıldır.. o yüzden bu kadar sayfam var
face’de, farklı televizyon kanallarım onlar, profil kapatılır,
sayfa biraz zor kapanıyor ve her şeyi yedekleyemiyorum, sürekli
internette ve bilgisayar başında değilim, öyle algılansa da çok
paylaşım yaptığım için, sadece bir şey paylaşacaksam
girdiğim bir zonksal medya kullanma biçimim var. bir de kendi
takip listemi (özel ayrı, ayrılındırılmış) gözetiyorum
işte. ve evet, kelimeleri kullanmayı bırakmaktansa içini
boşaltın.. ya da yeni kelimeler üretin olmaz mı? kelime
takıntılı arkidişler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder