1 Aralık 2008

içimdeki ölü makine / ve tüm ölmüşlerime

içimdeki ölü makine / ve tüm ölmüşlerime

şimdi sana
her şeyin yolunda gittiğini
ve mutlu olduğumu söylesem
inanmazsın biliyorum

ben de inanmıyorum zaten
nasıl olduğumu da bilmiyorum
ya da nasıl hissettiğimi

galiba hiçbir şey hissetmiyorum son zamanlarda
ve bundan bile emin olamıyorum
peşinden koştuğum bir şeyler olduğu doğru
ve yaptığım şeyler de var arada sırada
işe gitmek ya da
fanzin hazırlamak mesela
beyhude uğraşlar kısaca
fanzin neyi kurtarır?
çalışmak neyi askıya alır?

koca bir hiçliğe karşı
var olma savaşı vermek istemiyorum moruk
kendimi var etmeye de çalışmıyorum
bekliyorum sadece
ve beklerken de boş durmuyorum işte
oyalanma süreci hepsi
iş, yazı, kolâj, alkol, sigara, fanzin
bekleme süresini uzatmak için
süre gelen sıkıntıyı bertaraf etme yolları

ama arayış yok
senin de dediğin gibi
çoktan kapattık biz o sayfayı
8 yıl önce bu şehirde
bir fincanın içine bakıp
bana söylediğin gibi geçiyor her şey

ve senden sonra ölenlerin sayısı çoğaldı
ama senden önce ölmedi hiç kimse
benim için ölmemişti
ve ikimizin en iyi dostu
yanıma gelip
“o öldü” dediğinde
arkasından çıkıp
“bu amcık ağızlıya inanma girdo”
demeni bekledim
ve inanmadım da
hâlâ inanmıyorum

bana daima
“hayatını yaşa” derken sen
üstelik rotterdam’daki bir squat’ta
önce kafayı bulup
sonra damarlarını kanatmışsın…

öyle dediler
hep bir ağızdan
tüm dünya bağırdı suratıma sanki
istenmeyen bir ruhtan kurtulmuş gibi:
“o öldü”

aradan üç yıl geçti moruk
toprağın altında üç yıl
seni görmeyeli sekiz yıl oldu
ve “yirmi iki” deyip
delice bağırdığı günden
dokuz yıl sonra
özlem’in intiharı geldi

haberini almışsındır
ve belki de berabersinizdir o tarafta
sonra mı?
sonra nejat
sonra ebru
sonra ilker

ben buradayım hâlâ
bekliyorum
birileri ölürken
birileri ses etmeden yaşarken uzaklarda
arayıp sormazken
birileri telefonlarımı açmazken ve
birilerine de ben telefon açmazken
yaşanan her şeyin
bir ispatı olamayacak kadar donuk
teslim olmuş bir yüz ile
ve asla hiçbir şeyi
tam olarak karşılayamayan kelimelerimle
hayatta kalmayı sürdürüyorum

“neden?” diye sormazsın biliyorum
“yaşamalısın” dediğinde
aklından kendini öldürtmenin geçtiğini de biliyorum
ve doğru olanı yaptığını da

doğduğum andan itibaren
her defasında başa saran
ve artık
baştan başlamak istemediğim
bir evredeyim
sen buna “tırlatmak” derdin
teslim olmak değil
kabullenmek değil
yenilmek değil
olsa olsa
istesen kazanacağın bir maçta
kazanmak istemediğin bir kupa için
koşup boşa yorulmamak

burada böylece bekliyorum işte
zaman geçiyor hepsi bu
gerçekten hepsi bu

ve şimdi eğer
bana soracaksan tekrar
aradan geçen 3 yıldan sonra
“neler yapıyorsun ve ne değişti?” diye
dediğim gibi adlî tıp uzmanı
mutlu ya da mutsuz değilim
umursamıyorum
aynen senin gibi
ve senden çalarak biraz ritmini
hayatta kalıyorum
tüm yaptığım bu aslında
hayatta kalmak
yemek, uyku, nefes, su
gerisi hortlaklar kasabasındaki bir gerçek kadar
sıra dışı ve düzensiz akmakta

ve dahası
seninle
sıradaki plâka için
tek mi çift mi yaptığımız
o can sıkıcı günleri
her türlü düşe yeğlerim.

ama düş yok artık
düşüş de yok
dedim ya
hissetmiyorum
mutsuz bile olamıyorum
mutlu olamıyorum
ölemiyorum
sevemiyorum
bir şeyin öldürdüğü bir şeyi taşıyorum içimde
hareket etmiyor
nefes almıyor
heyecan duymuyor
aynen kurulu bir saat gibi
yapması gerekenleri yapmak dışında
geri kalan tüm zamanlarda
bu aptal ekranın karşısında
saçmalıklar dolu dizeler karalayıp
müzik dinliyor
hep aynı şeyleri dinliyor
hep aynı şeyleri izliyor
hep aynı şeyleri yapıyor
ve hep aynı şeyleri yaşıyor
kapasitesi bu kadar

daha fazlasını beklerseniz
ya da buna zorlar
iteler
ve istemediği bir şeyi
yapmak zorunda bırakırsanız
stop eder.
hıza ayak uyduramayıp
kendini imha eden
tüm eski dostlarım gibi


1.aralık.2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder