bazı
meslekler vardır
örneğin
sevkiyatçılık gibi
kolay
görünür göze
kafanı
düzmez en azından
bedenini
daha çok
akşam
eve geldiğinde
tek
bir tuşa basamayacağın kadar
yenilmişsindir
ve
yine de
kolay
edilinilir bir sıfattır bu
sevkiyatçısındır
veya
şoför
veya
memur
müdür
patron
torbacı
ya da
başbakan!
kolay
edilinilir, çünkü
bir
başkasının gözünde
öyle
görünmenizi sağlayan tek şey
kağıt
üzerinde geçerli bir belgedir en fazla
ya
da giriş kartınıza yazılmıştır
hemen
adınızın altına: “işçi”
bu
sıfatı siz koymazsınız kendinize
işiniz
budur
hepsi
bu
yazar
olmayı ele alalım
bazı
kaplumbağaların bu konuda çok konuştuğunu biliyorum
ve
o kaplumbağalardan biri de benim maalesef
çok
konuşuyorum evet
yazmak
ve
yazamamak
üzerine
(ve
ben yazamayanlardanım, yazar olamayanlardan)
çok
fazla laf attığım da doğru yazı içinde
cevap
yetiştirdiğim ya da sataştığım
ve
yazmayı düşündüğüm
ya
da istediğim şeylere
ayıracağım
zamanı
bu
mahlukatlara çaldırdığıma üzülüyorum zaman zaman
yine
de buradan
söylemem
gereken birkaç söz var
savunma
yapmıyorum şu an bayım
saldırmıyorum
da
sadece
artık
bir
meseleye açıklık kazandıralım istiyorum
yazar
olmak
üç
kitap yayınlamakla başarılamıyor çoğu zaman
ve
ben şimdiye kadar
on
bin küsur sayfa zırvalamış olsam da
hâlâ
kendime yazarım diyemiyorum
demeyeceğim
diyemeyeceğim
siz
de demeyin bana kalırsa
kendine
yazar deme
bırakalım
bunu
okuyan,
yazan, çevre belirlesin
bir
konuda daha anlaşalım istiyorum
on
senedir buradayım bayım
bu
arada “bayım” kelimesini
on
senedir bana kılıç çeken tahmini otuz sekiz şair
44
eleştirmen ve 95 yazar
üzerine
alınabilir
tek
tek isim vermek zaman kaybı
bu
şiir de zaman kaybı
ki
hatta bu
bir
şiir bile değil
biliyorum
ve
itiraz da etmiyorum
bu
bir şiir değil
bu
daha hiçbir şey!
yine
de
ne
olduğumuz yada
ne
olamadığımız üzerine
ya
da yazdıklarımızın
neye
denk düştüğü üzerine
karar
vermektense ,
her
şeyi zamana bırakalım derim
ateşkeş
önermiyorum
ama
artık
boşa
kurşun israf etmemeniz
üzerinizde
daha az delik açılmasına neden olacaktır bayım
sürekli
ıskalıyorsunuz bayım
sürekli
ıskalıyorsunuz
canımızı
acıtan daha çok
çekip
gidenler olur
peşimizden
koşup önce küfür edenler
sonra
da övenler değil
yine
de kendinize pay çıkartabilirsiniz buradan
her
şeye rağmen silahınızı ateşleyebilirsiniz
ama
konuyu değiştirip
en
azından bundan sonra
ney
olduğumuzu belirlemeye kalkışmayalım
bunlar
şiir değil
ben
de yazar değilim
boktan
biriyim ve
bunu
defalarca söyledim
anlaşıyoruz
bu noktalarda
eyvallah
ve
küfür de etmiyorum hiç
görüyorsunuz
dahası
“yerin
yedi kat dibindesiniz” diyorsunuz
“evet
öyleyiz” diyoruz
öyleyse
bu neyin savaşı?
ispat
edilmek istenen
yadsınan
ya da
ortaya
konanı
ben
hâlâ anlayamıyorum
sadece
sıkılıyorum
hepsi
bu
sıkılıyorum
öyleyse
konuyu değiştirelim artık
aklımda
olana geri dönelim
tek
başına 138 yolcunun bagajını indirmek
yolcular
yukarda beklerken
zor
olmamalı aslında bu
“çelik
çomak oynamıyoruz, çalışıyoruz” denilebilir size
azcık
bekletirseniz gelen yolcuları
turisttirler
rusyadan
geliyorlardır
onbir
saattir çalışıyorsundur ve
mesain
bitmişken, bir uçak iner
tek
yakalanmışsındır
yedi
konteynıra karşı;
yolcular
yukarda
senin
aşağıdan kayan banda atacağın
ve
x-ray cihazından geçecek olan
bavullarını
beklerken
çok
bekletirsen de
cevap
veremeyeceğin birinden laf yersin
evet
evet
haklısınız
onların
intikamını
sizden
alıyorum
cevap
veremeyeceğin birinden laf yersin
cevap
veremeyeceğin birinden laf yersin
ve
hiçbir şekilde kaçış şansın yoktur
ve
daha önemlisi
bunu
yazmak isterken
yazmak
üzerine yazmak
epey
kötü
kelimeler
akıyor
bir
satır aşağı
bir
satır daha
ne
zaman son bulucak?
pekala
pekala
bitiriyorum
şimdi
sadece
yazmak
bir meslek değildir
o
yüzden yazar olmaya çalışmaktansa
sadece
yazı yazıp
saçma
sapan işlerde çalışmak
daha
gerçektir
ve
aslında
yazmak
ve yaşamak
hayatın
iki ayrı boyutudur
yazmak
için yaşanmaz
yaşamak
için de yazılmaz
yazarak
yaşanılmaz
yaşanılmadan
yazılmaz
anlatabiliyor
muyum joe ve andre?
baştan
almamı ister misiniz?
çekinmeyin
26
haziran 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder