26 Haziran 2008

yazmak üzerine yazmak

bazı meslekler vardır
örneğin sevkiyatçılık gibi
kolay görünür göze
kafanı düzmez en azından
bedenini daha çok

akşam eve geldiğinde
tek bir tuşa basamayacağın kadar
yenilmişsindir
ve yine de
kolay edilinilir bir sıfattır bu
sevkiyatçısındır
veya şoför
veya memur
müdür
patron
torbacı ya da
başbakan!

kolay edilinilir, çünkü
bir başkasının gözünde
öyle görünmenizi sağlayan tek şey
kağıt üzerinde geçerli bir belgedir en fazla
ya da giriş kartınıza yazılmıştır
hemen adınızın altına: “işçi”

bu sıfatı siz koymazsınız kendinize
işiniz budur
hepsi bu

yazar olmayı ele alalım
bazı kaplumbağaların bu konuda çok konuştuğunu biliyorum
ve o kaplumbağalardan biri de benim maalesef
çok konuşuyorum evet
yazmak ve
yazamamak üzerine
(ve ben yazamayanlardanım, yazar olamayanlardan)
çok fazla laf attığım da doğru yazı içinde
cevap yetiştirdiğim ya da sataştığım
ve yazmayı düşündüğüm
ya da istediğim şeylere
ayıracağım zamanı
bu mahlukatlara çaldırdığıma üzülüyorum zaman zaman
yine de buradan
söylemem gereken birkaç söz var
savunma yapmıyorum şu an bayım
saldırmıyorum da
sadece artık
bir meseleye açıklık kazandıralım istiyorum
yazar olmak
üç kitap yayınlamakla başarılamıyor çoğu zaman
ve ben şimdiye kadar
on bin küsur sayfa zırvalamış olsam da
hâlâ kendime yazarım diyemiyorum
demeyeceğim
diyemeyeceğim
siz de demeyin bana kalırsa
kendine yazar deme
bırakalım bunu
okuyan, yazan, çevre belirlesin

bir konuda daha anlaşalım istiyorum
on senedir buradayım bayım
bu arada “bayım” kelimesini
on senedir bana kılıç çeken tahmini otuz sekiz şair
44 eleştirmen ve  95 yazar
üzerine alınabilir
tek tek isim vermek zaman kaybı
bu şiir de zaman kaybı
ki hatta bu
bir şiir bile değil
biliyorum
ve itiraz da etmiyorum
bu bir şiir değil
bu daha hiçbir şey!
yine de
ne olduğumuz yada
ne olamadığımız üzerine
ya da yazdıklarımızın
neye denk düştüğü üzerine
karar vermektense ,
her şeyi zamana bırakalım derim
ateşkeş önermiyorum
ama artık
boşa kurşun israf etmemeniz
üzerinizde daha az delik açılmasına neden olacaktır bayım
sürekli ıskalıyorsunuz bayım
sürekli ıskalıyorsunuz

canımızı acıtan daha çok
çekip gidenler olur
peşimizden koşup önce küfür edenler
sonra da övenler değil
yine de kendinize pay çıkartabilirsiniz buradan
her şeye rağmen silahınızı ateşleyebilirsiniz
ama konuyu değiştirip
en azından bundan sonra
ney olduğumuzu belirlemeye kalkışmayalım
bunlar şiir değil
ben de yazar değilim
boktan biriyim ve
bunu defalarca söyledim
anlaşıyoruz bu noktalarda
eyvallah
ve küfür de etmiyorum hiç
görüyorsunuz
dahası
“yerin yedi kat dibindesiniz” diyorsunuz
“evet öyleyiz” diyoruz
öyleyse bu neyin savaşı?

ispat edilmek istenen
yadsınan ya da
ortaya konanı
ben hâlâ anlayamıyorum
sadece sıkılıyorum
hepsi bu
sıkılıyorum
öyleyse konuyu değiştirelim artık
aklımda olana geri dönelim

tek başına 138 yolcunun bagajını indirmek
yolcular yukarda beklerken
zor olmamalı aslında bu
“çelik çomak oynamıyoruz, çalışıyoruz” denilebilir size
azcık bekletirseniz gelen yolcuları
turisttirler
rusyadan geliyorlardır
onbir saattir çalışıyorsundur ve
mesain bitmişken, bir uçak iner
tek yakalanmışsındır
yedi konteynıra karşı;
yolcular yukarda
senin aşağıdan kayan banda atacağın
ve x-ray cihazından geçecek olan
bavullarını beklerken

çok bekletirsen de
cevap veremeyeceğin birinden laf yersin
evet evet
haklısınız
onların intikamını
sizden alıyorum

cevap veremeyeceğin birinden laf yersin
cevap veremeyeceğin birinden laf yersin

ve hiçbir şekilde kaçış şansın yoktur
ve daha önemlisi
bunu yazmak isterken
yazmak üzerine yazmak
epey kötü
kelimeler akıyor
bir satır aşağı
bir satır daha
ne zaman son bulucak?

pekala
pekala
bitiriyorum şimdi
sadece
yazmak bir meslek değildir
o yüzden yazar olmaya çalışmaktansa
sadece yazı yazıp
saçma sapan işlerde çalışmak
daha gerçektir
ve aslında
yazmak ve yaşamak
hayatın iki ayrı boyutudur
yazmak için yaşanmaz
yaşamak için de yazılmaz
yazarak yaşanılmaz
yaşanılmadan yazılmaz
anlatabiliyor muyum joe ve andre?
baştan almamı ister misiniz?
çekinmeyin


26 haziran 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder