bazen
uçağın körüğünde
ama
yolcuların görmeyeceği bir yerde durur
ve
x-ray'den geçmediği için
kapıdan
verilecek olan
bebek
arabalarını beklerim
kontuardan
geçen 155'dir mesela
bizim
yüklediğimiz 154
bir
tane kapıdan gelince
mutabık
olursun şutaltı ile
ve
o bir parçayı beklersin
bazen
iki ya da üç
dört
beş altı
uçaktaki
bebek sayısına göre
yolcular
seni görmez
sen
yolcuları arkalarından görürsün
kapının
arkasında
elleri
eldivenli ve
nefes
nefese kalmış biri
bazıları
geri dönüp
bir
bakış atarlar
bazıları
gülümser
bazıları
kavrayamaz orada ne işim olduğunu
ve
bende kavrayamam
onların
yurtdışına gitmek için
ne
tür bir işleri olduğunu
amsterdam
lyon
manchester
berlin
bir
bebek arabası gelir nihayet
ve
onu alıp aşağıya iner
ön
ambara sallayıp
kapıyı
kapatırım
pusback
bağlanır
uçak
piste doğru gider
yakında
iniş yapacak
başka
bir uçak yoksa
gider
bir sigara içersin yasak alanda
sonra
döner gelirsin
uçak
iner
ve
pencerelere bakarsın
yolculara
onlarda
sana bakar
ve
sen
önemli
bir iş yapıyormuşçasına
eldivenlerini
takar ve havaya girersin
ama
daha sonra
altmış
santim yüksekliği olan
üç
dört metre derinliğinde bir ambara girer
diz
çöker
ve
iki büklüm şekilde
boşaltır
ve yüklersin
sonra
tekrar körük
bebek
arabası
yolcular
şefler
kaptanlar
hostesler
hava
boşlukları
düşünce
boşlukları
kelime
boşlukları…
önünden
geçen 162 yolcuyu izlerken
hayatı
çözersin
parmak
izleri gibi
giysileri
de farklıdır
saçları
konuşma
tarzları
yürüyüşleri
ve bekleyişleri
her
gün binlerce insan görüp
binlerce
öykü yazarsın kafanda
ve
sonra deri ceketli
deri
sakallı
henüz
üniversite öğrencisi olan bir yolcu
yanındaki
hatuna
yazar
olmanın
bu
ülkede çok zor olduğunu söyler
yurtdışına
özellikle bu yüzden gidiyorum der
çok
heyecanlıyım der
pekala
git dersin içinden
bir
daha geri dönme de
tekrar
bagajınla uğraşmayalım dersin
yazar
olmak isteseydim
ben
de yurt dışına giderdim herhalde dersin
gidenleri
uğurlamakla yetiniyorum dersin
ve
göz göze geldiğin bir bebek
düşünce
balonunu patlatır bu karede
arabayı
alır
ambara
atar
kapağı
kapatır
gidip
bir sigara içerken
“türk
asılı izlandalı yazar girdo” dersin kendine
gülmen
kahkaha halini alır
tutamazsın
kendini
ani
bir sinir boşalması meydana gelir
ve
yanındaki tip
“noldu
lan” der
hiç"
dersin
"bizim
uçak frekansa girdi mi?"
"inişe
bile geçti oğlum, kalk hadi"
telsizden
geçen anonsu duyup
“inişi
de geçmiş” dersin
koşmaya
başlarsınız…
onur-dublin
taşta
pozisyon
34 numara
29
eylül2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder