28 Eylül 2008

tuvalet şiirden önemlidir

iyi yazdığını söyler durur insanlar
süpersindir
akıcıdır kelimeler
cümleler vurucudur
ve övgü karşılığında
eyvallah demekle yetinirsin
mahcup hissedersin kendini
bulamazsın söyleyecek başka bir kelime
ama daha fazlasını bekler insanlar
teşekkür etmeni belki de
yazılarını beğendikleri için
ya da yeni bir arkadaşlık ilişkisi
tanışma faslı
şu veya bu
ki düşününce
evindeki tuvalet kadar
değeri yoktur hiçbir şiirinin
ve ev kirasını ödeyemezsen
o tuvaletten de olursun ama
lağımda da yaşasan
yazarsın yine de
biri alıp basar hatta
ya da sahiplenir
“bunları ben yazdım” der
başka bir internet sitesinde
ses çıkarmazsın

ve insanlar sorular sormaya devam eder
ama sen sorduğun sorulara cevap alamazsın asla
yazar durursun ve konuşur dururlar
“yerinde olmak isterdim” derler
ama söz konusu takas
yaşadığın hayat
ya da yaptığın işten ziyade
o sikik şiirleri
“ben yazdım” diye gösterme isteğinden ibarettir

aldırmazsın buna da
hiçbir şeye aldırmazsın artık
ama 238 yolculu
amsterdam uçağının ambarına yüklediğin
285 parça bagajın içinde
‘118 taksim 1’ etiketli olanını ararken
bir yolcu uçmaktan vazgeçtiği için
ettiğin küfrün hızı
yazdıklarını sollar
ve tam bagajı bulduğun onda
yeni bir anons gelir telsizden
yolcu tekrar uçmaya karar vermiştir
son bir küfür daha savurur
bulduğun bagajı yerine koyar
ambarı en baştan düzenler
kapağı kapatır ve inersin
sonra eve gelirsin ve
birisi sana
“senin gibi yazmak için ne yapmalıyım?” der
“bilmiyorum” dersin ona
“iki yumurta kırıp karıştır mesela?”

can sıkıntısından doğar şiir
etrafında seni anlayan
bir kedi bile olmamasından doğar
kendini defolu hissedişinden doğar
ki yıllar önce
bir alıcısı vardı bunun ama
artık her sanat ölü doğmakta
ve günü kurtarabileceğin
başka bir işin yoksa
sürdürülmesi olanaksız edebiyatın
o yüzden
dilediğinizi dilediğiniz alabilir
kullanabilir
alan olursa satabilir
ya da yeni baştan yazabilir
ve hatta bok atabilir
yırtıp atabilir
ya da gelip ağzıma sıçabilir ama
üç kuruş için zincirlendiğim
mesai saatleri içinde
ekstradan hortlayan her angarya
bir küfre denk düşer

sikik dizeler
açlıktan ölecek durumda da olsan çıkar nasıl olsa
ama işin yoksa
açlıktan ölecek duruma gelirsin ve
ben tekrardan sefilleri oynamak istemiyorum dostum
ucu ucuna yeten bir yaşam kafi geliyor bana

ama sen
hastalık dolu bir yatakta yatan
interneti ve bilgisayarı olmayan
buna rağmen içen ve yazan biri olarak
gerçek yeraltında yaşamayı sürdürebilirsin Tolgur
 “gerçek yeraltı benim” diyerek
bok içinde yaşadığını da söyleyebilirsin
biraz daha ileri giderek
“ya bu yazıları onayla ya da bu işi bana bırak” da diyebilirsin
ama unutmaman gereken şey;
boktan bir hayatın
ve bu boktan hayat üzerine yazmanın
övünülecek bir yanının olmadığıdır
ve “yeraltında yaşamak” diye tabir ettiğin
o anlamsız benzetmeyi
yeraltında olduğu söylenen
bir çok insan bilmiyor
umurlarında bile değil bu
sadece yaşıyorlar
kendi bildikleri şekilde
kendi bildikleri düzeyde
ve onları yeraltına iten
ya da yeraltı olduklarını dile getirenler
göz önünde yaşayıp
insanların görmesini istemedikleri her şeye
siyah kalın birer örtü örterek
kafalarına göre etiketleyenlerdir
medyadır mesela
yada bestseller yazarlar
akademik literatür

bu arada
bu şiir de beş para etmez evet
ama ben kendimi
çalıştığım yere
saati iki buçuktan satıyorum
ve daha fazla veren bir yer bulsaydım
ben de onları satardım
ama senin gibilerin
bizim gibilere
hiç bir şey satamayacağını
yıllar önce dile getirmişti
savaşı kazanan bir adam
tekrar ettirtme:


“sahtekarların bizi temsil etmemesini yeğleriz”


28.eylül.2008



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder