iyi
yazdığını söyler durur insanlar
süpersindir
akıcıdır
kelimeler
cümleler
vurucudur
ve
övgü karşılığında
eyvallah
demekle yetinirsin
mahcup
hissedersin kendini
bulamazsın
söyleyecek başka bir kelime
ama
daha fazlasını bekler insanlar
teşekkür
etmeni belki de
yazılarını
beğendikleri için
ya
da yeni bir arkadaşlık ilişkisi
tanışma
faslı
şu
veya bu
ki
düşününce
evindeki
tuvalet kadar
değeri
yoktur hiçbir şiirinin
ve
ev kirasını ödeyemezsen
o
tuvaletten de olursun ama
lağımda
da yaşasan
yazarsın
yine de
biri
alıp basar hatta
ya
da sahiplenir
“bunları
ben yazdım” der
başka
bir internet sitesinde
ses
çıkarmazsın
ve
insanlar sorular sormaya devam eder
ama
sen sorduğun sorulara cevap alamazsın asla
yazar
durursun ve konuşur dururlar
“yerinde
olmak isterdim” derler
ama
söz konusu takas
yaşadığın
hayat
ya
da yaptığın işten ziyade
o
sikik şiirleri
“ben
yazdım” diye gösterme isteğinden ibarettir
aldırmazsın
buna da
hiçbir
şeye aldırmazsın artık
ama
238 yolculu
amsterdam
uçağının ambarına yüklediğin
285
parça bagajın içinde
‘118
taksim 1’ etiketli olanını ararken
bir
yolcu uçmaktan vazgeçtiği için
ettiğin
küfrün hızı
yazdıklarını
sollar
ve
tam bagajı bulduğun onda
yeni
bir anons gelir telsizden
yolcu
tekrar uçmaya karar vermiştir
son
bir küfür daha savurur
bulduğun
bagajı yerine koyar
ambarı
en baştan düzenler
kapağı
kapatır ve inersin
sonra
eve gelirsin ve
birisi
sana
“senin
gibi yazmak için ne yapmalıyım?” der
“bilmiyorum”
dersin ona
“iki
yumurta kırıp karıştır mesela?”
can
sıkıntısından doğar şiir
etrafında
seni anlayan
bir
kedi bile olmamasından doğar
kendini
defolu hissedişinden doğar
ki
yıllar önce
bir
alıcısı vardı bunun ama
artık
her sanat ölü doğmakta
ve
günü kurtarabileceğin
başka
bir işin yoksa
sürdürülmesi
olanaksız edebiyatın
o
yüzden
dilediğinizi
dilediğiniz alabilir
kullanabilir
alan
olursa satabilir
ya
da yeni baştan yazabilir
ve
hatta bok atabilir
yırtıp
atabilir
ya
da gelip ağzıma sıçabilir ama
üç
kuruş için zincirlendiğim
mesai
saatleri içinde
ekstradan
hortlayan her angarya
bir
küfre denk düşer
sikik
dizeler
açlıktan
ölecek durumda da olsan çıkar nasıl olsa
ama
işin yoksa
açlıktan
ölecek duruma gelirsin ve
ben
tekrardan sefilleri oynamak istemiyorum dostum
ucu
ucuna yeten bir yaşam kafi geliyor bana
ama
sen
hastalık
dolu bir yatakta yatan
interneti
ve bilgisayarı olmayan
buna
rağmen içen ve yazan biri olarak
gerçek
yeraltında yaşamayı sürdürebilirsin Tolgur
“gerçek yeraltı benim” diyerek
bok
içinde yaşadığını da söyleyebilirsin
biraz
daha ileri giderek
“ya
bu yazıları onayla ya da bu işi bana bırak” da diyebilirsin
ama
unutmaman gereken şey;
boktan
bir hayatın
ve
bu boktan hayat üzerine yazmanın
övünülecek
bir yanının olmadığıdır
ve
“yeraltında yaşamak” diye tabir ettiğin
o
anlamsız benzetmeyi
yeraltında
olduğu söylenen
bir
çok insan bilmiyor
umurlarında
bile değil bu
sadece
yaşıyorlar
kendi
bildikleri şekilde
kendi
bildikleri düzeyde
ve
onları yeraltına iten
ya
da yeraltı olduklarını dile getirenler
göz
önünde yaşayıp
insanların
görmesini istemedikleri her şeye
siyah
kalın birer örtü örterek
kafalarına
göre etiketleyenlerdir
medyadır
mesela
yada
bestseller yazarlar
akademik
literatür
bu
arada
bu
şiir de beş para etmez evet
ama
ben kendimi
çalıştığım
yere
saati
iki buçuktan satıyorum
ve
daha fazla veren bir yer bulsaydım
ben
de onları satardım
ama
senin gibilerin
bizim
gibilere
hiç
bir şey satamayacağını
yıllar
önce dile getirmişti
savaşı
kazanan bir adam
tekrar
ettirtme:
“sahtekarların bizi temsil etmemesini
yeğleriz”
28.eylül.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder