3 Haziran 2012

ě-җΐľ-ə (geriye dönüşler, çıkış yazısı)

ě-җΐľ-ə

bugüne kadar, çıkardığım hemen hemen her fanzine, bir giriş yazısı yazdım. şimdi de, ilk kez, bir çıkış yazısı yazıyorum, nerden çıktıysa bu da.

kitabı, karışık olarak değil de, ilk sayfadan başlayarak sırayla okuduysanız, (ki tavsiye ederim- e şimdi mi söylenir bu- çoğu insan sona bi bakar ilk diye burda söylüyorum- ya da kitabın adına yakışsın diye bir geriye dönüş yapın istiyorum-) ne diyordum?

eğer sırayla okuduysanız, her şeyin birbiri ile ilintili olduğunu anlamışsınızdır. ve aslında, çıkardığım tüm fanzinleri, 10 yılı aşkın süredir, sırasıyla takıp ediyorsanız, yine herşeyin birbiri ile ilintili olduğunu anlıyorsunuzdur. hatta daha da genişletecek olursak, dünyayı, ilk var olduğu günden bugüne, sırasıyla takip etme imkanımız olsaydı, elbette yine her şeyin birbiri ile ilintili olduğunu farkedicektik .

sözü şuraya getireceğim aslında: evet pdf karşıtıyım, adobe ile bir sorunum yok, aslında sadece pdf değil, "gelişim ve ilerleme" adlı safsataya da karşıyım. üzerime eskimedikçe yeni bir pantolon sweet ot bok almayan, kullanılamaz hale gelmedikçe asla teknolojik hiçbir şeyini yeni modeli ile değiştirmeyen, (telefonum on yıllık falan), televizyonla arasında iki odalık bir mesefesi olan, ve o televizyonun bulunduğu odada, nerdeyse hiç oturmayan, çünkü sesinden bile rahatsız olan, ve popüler kültürün veya medyanın, veya hükümetin, önümüze sunduğu, gündem, kültür, söylem, moda, vb. hiçbir şeyden haberi olmayan, kısacası, genel manasıyla; ot gibi yaşayıp giden biriyim.

bu hiçbir şeyin farkında olmadığım anlamına gelmiyor elbette. ama eminim, örneğin şu an gündem o olduğu için söylüyorum; mesela kürtaj konusunda, bu kadar çok, internette sokakta orda burda, karşıt çığırtkanlık yapan insanların büyük bir çoğunluğu, laf kalabalığından başka hiçbir şey yapmıyorlar. ve ben, örneğin twitter de, "her kadın en az üç çocuk öldürsün" diye bir şey yazmış olsaydım, ki yazıcaktım, vazgeçtim, vazgeçtim çünkü, bunu söylediğimde, kü rtajı cinayet olarak nitelediğim yönündeki bir anlamaya açık olan kısmından anlaşılacaktı. fanzinlerin pdf olmamasını isteyişim de benzer yanlış anlayışlara kurban gidiyor, ya da işte, 20 tl'ye 16 fanzin paketi yapışım, "aa fanzin parayla satılır mı" düşüncesine gebe bırakılıyor.

bu yorumu yapan kaplanlar acaba fotokopi parası için, otobüse binmek yerine yürümüşler mi sormak isterdim ama, onu sorunca da, sorun çıkıyor anasını satayım. sonra siteye iki  tane kafenin reklamını alıyorsun, -aa siteye reklam almış- oluyor, evet beleşe yiyip içiyom o mekanlarda bu sayede!

söylemeye çalıştığım şey şu aslında, dört sene üniversitede sınıfta kaldım, ve her sene, yeni gelen tiplerle daha zor iletişim kurmaya başladım. yani daha zor anlaşabilmeye. aynı fikirde olmaktan bahsetmiyorum anlaşmak derken, konuşurken ne söylediğini anlamak, dinlemek, dinlenilmek. bu durum, aslında üniversitellede sınırlı değilmiş. burada kuşak farkından da bahsetmiyorum. dünya hızla dönüyor, değişiyor. farklılaşıyor mu bunu bilmiyorum ama, giderek daha da kötüye gittiğinden eminim. ve hiçbir şey iyi yönde değişmicek. bu yüzden en azından bazı şeylerin kendi içinde stabil kalmasına çalışıyorum ben sadece. ve bu bakış açım, evet aynen khaine'in dediği gibi: "buradaki 'pdf karşıtı' tutumumuz. mısırlıların papirüsü bulmasıyla sümerlilerin 'yazı dediğin taşa yazılır' demesine benzememekte."

primitivistim. ama gidelim ormanda yaşayalım, avcı-toplayıcı olalım demiyorum, diyemem de zaten, bu saatten sonra zor, çok geç oldu. ama en azından, endüstrileşmeye karşı bir tavır olarak doğan d.i.y felsefesine sonuna kadar bağlı kalmaya çalşıyorum ki; d.i.y sadece hiçbir destek kuvveti olmadan kendi albümünü şuyunu buyunu yapmak demek değildir. aynı zamanda kendi tsortunu, çantanı, belki kendi fasulyeni… hatta bozulan şeyleri çöpe atmaktansa tamir etmek ya da başka bir şekilde kullanmak demektir. bozuk sobayı odada masa yaptım mesela. uzun uzun yıllar, masam ve kütüphanem de yoktu mesela. almadım, koliler ihtiyacımı karşılıyordu. koliden masa, koliden kitaplık.

demek istediğim, sorunu hep tüketim çılgınlığı olarak algılıyoruz belki ama, üretim çılgınlığı da bununla eşlenik düzeyde akıyor. sürekli gelişen bir şeyler ve o gelişim ve hıza ayak uydurma çabası. peki bunun gereği var mı?

çok uzattığımın farkındayım. kapatıyorum. bir sonraki, kitabım ne zaman çıkar bilinmez, sırada ‘?!’min 6. sayısı, onun hemen ardından "u.a.e.w 2:see nothing" gelicek. tayfayla beraber çıkardığımız diğer fanzinler, ya da tayfanın elemanlarının kendi kendilerine çıkardıkları diğer fanzinler de, zamanı gelince doğar. bu arada, başka başka fanzinler de çıkıyor, memleketin topraklarında, takip edelim.
meyve veren ağacı taşlarlarmış. ama ağaç veren meyvenin çekirdeğini de çöpe atarlar.

 3 haziran 2012
girdap zack unthatow


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder