ě-җΐľ-ə
bugüne kadar, çıkardığım hemen
hemen her fanzine, bir giriş yazısı yazdım. şimdi de, ilk kez, bir çıkış yazısı
yazıyorum, nerden çıktıysa bu da.
kitabı, karışık olarak değil de,
ilk sayfadan başlayarak sırayla okuduysanız, (ki tavsiye ederim- e şimdi mi
söylenir bu- çoğu insan sona bi bakar ilk diye burda söylüyorum- ya da kitabın
adına yakışsın diye bir geriye dönüş yapın istiyorum-) ne diyordum?
eğer sırayla okuduysanız, her
şeyin birbiri ile ilintili olduğunu anlamışsınızdır. ve aslında, çıkardığım tüm
fanzinleri, 10 yılı aşkın süredir, sırasıyla takıp ediyorsanız, yine herşeyin
birbiri ile ilintili olduğunu anlıyorsunuzdur. hatta daha da genişletecek
olursak, dünyayı, ilk var olduğu günden bugüne, sırasıyla takip etme imkanımız
olsaydı, elbette yine her şeyin birbiri ile ilintili olduğunu farkedicektik .
sözü şuraya getireceğim aslında:
evet pdf karşıtıyım, adobe ile bir sorunum yok, aslında sadece pdf değil,
"gelişim ve ilerleme" adlı safsataya da karşıyım. üzerime eskimedikçe
yeni bir pantolon sweet ot bok almayan, kullanılamaz hale gelmedikçe asla
teknolojik hiçbir şeyini yeni modeli ile değiştirmeyen, (telefonum on yıllık
falan), televizyonla arasında iki odalık bir mesefesi olan, ve o televizyonun
bulunduğu odada, nerdeyse hiç oturmayan, çünkü sesinden bile rahatsız olan, ve
popüler kültürün veya medyanın, veya hükümetin, önümüze sunduğu, gündem,
kültür, söylem, moda, vb. hiçbir şeyden haberi olmayan, kısacası, genel
manasıyla; ot gibi yaşayıp giden biriyim.
bu hiçbir şeyin farkında olmadığım
anlamına gelmiyor elbette. ama eminim, örneğin şu an gündem o olduğu için
söylüyorum; mesela kürtaj konusunda, bu kadar çok, internette sokakta orda burda,
karşıt çığırtkanlık yapan insanların büyük bir çoğunluğu, laf kalabalığından
başka hiçbir şey yapmıyorlar. ve ben, örneğin twitter de, "her kadın en az
üç çocuk öldürsün" diye bir şey yazmış olsaydım, ki yazıcaktım, vazgeçtim,
vazgeçtim çünkü, bunu söylediğimde, kü rtajı cinayet olarak nitelediğim
yönündeki bir anlamaya açık olan kısmından anlaşılacaktı. fanzinlerin pdf
olmamasını isteyişim de benzer yanlış anlayışlara kurban gidiyor, ya da işte,
20 tl'ye 16 fanzin paketi yapışım, "aa fanzin parayla satılır mı"
düşüncesine gebe bırakılıyor.
bu yorumu yapan kaplanlar acaba
fotokopi parası için, otobüse binmek yerine yürümüşler mi sormak isterdim ama,
onu sorunca da, sorun çıkıyor anasını satayım. sonra siteye iki tane kafenin reklamını alıyorsun, -aa siteye
reklam almış- oluyor, evet beleşe yiyip içiyom o mekanlarda bu sayede!
söylemeye çalıştığım şey şu
aslında, dört sene üniversitede sınıfta kaldım, ve her sene, yeni gelen
tiplerle daha zor iletişim kurmaya başladım. yani daha zor anlaşabilmeye. aynı
fikirde olmaktan bahsetmiyorum anlaşmak derken, konuşurken ne söylediğini anlamak,
dinlemek, dinlenilmek. bu durum, aslında üniversitellede sınırlı değilmiş. burada
kuşak farkından da bahsetmiyorum. dünya hızla dönüyor, değişiyor. farklılaşıyor
mu bunu bilmiyorum ama, giderek daha da kötüye gittiğinden eminim. ve hiçbir şey
iyi yönde değişmicek. bu yüzden en azından bazı şeylerin kendi içinde stabil
kalmasına çalışıyorum ben sadece. ve bu bakış açım, evet aynen khaine'in dediği
gibi: "buradaki 'pdf karşıtı' tutumumuz. mısırlıların papirüsü bulmasıyla
sümerlilerin 'yazı dediğin taşa yazılır' demesine benzememekte."
primitivistim. ama gidelim
ormanda yaşayalım, avcı-toplayıcı olalım demiyorum, diyemem de zaten, bu saatten
sonra zor, çok geç oldu. ama en azından, endüstrileşmeye karşı bir tavır olarak
doğan d.i.y felsefesine sonuna kadar bağlı kalmaya çalşıyorum ki; d.i.y sadece
hiçbir destek kuvveti olmadan kendi albümünü şuyunu buyunu yapmak demek
değildir. aynı zamanda kendi tsortunu, çantanı, belki kendi fasulyeni… hatta
bozulan şeyleri çöpe atmaktansa tamir etmek ya da başka bir şekilde kullanmak
demektir. bozuk sobayı odada masa yaptım mesela. uzun uzun yıllar, masam ve kütüphanem
de yoktu mesela. almadım, koliler ihtiyacımı karşılıyordu. koliden masa,
koliden kitaplık.
demek istediğim, sorunu hep
tüketim çılgınlığı olarak algılıyoruz belki ama, üretim çılgınlığı da bununla
eşlenik düzeyde akıyor. sürekli gelişen bir şeyler ve o gelişim ve hıza ayak
uydurma çabası. peki bunun gereği var mı?
çok uzattığımın farkındayım.
kapatıyorum. bir sonraki, kitabım ne zaman çıkar bilinmez, sırada ‘?!’min 6.
sayısı, onun hemen ardından "u.a.e.w 2:see nothing" gelicek. tayfayla
beraber çıkardığımız diğer fanzinler, ya da tayfanın elemanlarının kendi
kendilerine çıkardıkları diğer fanzinler de, zamanı gelince doğar. bu arada,
başka başka fanzinler de çıkıyor, memleketin topraklarında, takip edelim.
meyve veren ağacı taşlarlarmış.
ama ağaç veren meyvenin çekirdeğini de çöpe atarlar.
girdap zack unthatow
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder