18 Haziran 2012

see nothing

see nothing                      
onu aradım. evet yaptım bunu. yıllar önce de aramıştım. yıllar boyu. hayat boyu. arayış değildi, kelime, aramak da değildi abi aslında, sadece, tam olarak, beklemek, bu noktada, daha doğru bir tanımlama olurdu abi, aslına bakarsan. aslında aslına bakarsan.. güzel oldu lan.. aslında aslına bakarsan.. ha abi? neden olmasın ki? kötü bir kopyasına baktığını anlayana kadar, neden güzel olmasın?

bilmem dedim, sustum ben, dinliyorum, devam et oğlum, beni sen çağırdın, sen anlat

onu bekledim abi. evet yaptım bunu. yıllar boyu. öylece. sesimi çıkarmadan. kafamı bile kaldırmadan. belki görürüm diye bakınmadan sağa sola. yoldan geçenlere ya da yoluma dönmeye çabalayanlara aldırış etmeden. öylece durdum. çekimser bir dilenci gibi belki. neresinin sakat olduğunu haykırmayan, acıyan tarafını açık etmeyen, arkanızdan bir dua sözü vermeyen, ve hiçbirşey de istemeyen bir dilenci gibi.. tanır dedim. dilenci olmadığımı anlar. orada o şekilde, duruyor olmamın, aslında sadece bir duruş olmadığını anlar. ya da herşeye karşı gözümü kapatabiliyor oluşumun, göz yummak değil, görmezden gelmek değil, gözünü kapamak sadece, bir kaçış olmadığını, anlar. herhangi bir noktada, herhangi birşey için, her hangi bir flama bile açmamam gerektiğini, bilir. tanır o beni. hepsi bu abi.

sonra dedim, geldi mi? buldu mu seni? tanıdı mı?

sonra abi. gerçek anlamda, telefonun tuşlarına dokunarak, ezbere bir şekilde, pat pat pat, tuşlayarak onları, sanki 112'yi tuşlarcasına, basarak o tuşlara, aradım. her sarhoş halimde, evimin yönünü veya anahtar deliğini, veya anahtarlarımı çantanın neresine gömdüğümü, ezbere buluşum gibi.. çaldı. ve sadece çalmış oldu. arkadaşım geldi sonra, bira almaya gitmişti, geldi, "neler karıştırıyorsun gene" diyerek, geldi ve oturdu ve saatten haberim yoktu. içiyordum sadece. hiçbirşeyden haberim yoktu abi.. sigara ve bira ve... sigara ve şarap ve.. sigara ve oksijen.. ve sigara ve sigara.. yanında birşeyler olsun veya olmasın, yanımda birşeyler olsun veya olmasın. o ve ben, bütünleşmiş gibiydik, sigaradan bahsediyorum abi, ondan değil. bütünleşmiştik, onun için bırakmıştım abi biliyor musun?

aptalmısın oğlum sen, sigara bırakılır mı dedim, ee ardından?  telefonunu açmadı mı yani?

açmadı abi. duymadığını dile getirdiği ve nasılsın diye sorduğu bir mesaj attı bir gün sonra.. sonra. hmm. sonra eve geldim. oturdum. bi şarap daha açıp o-damda gizlice, uyuyacağım demişken valideye kapatıp tüm kapıları ve ışıkları ve dünyanın kepengini indirip varolan herşeyin üzerine oturdum abi. odamda bir başıma. sokakta bir başıma. orda veya burda. oturdum sadece. beklemeden de herhangi birşeyin geçip gitmesini veya dönmesini birşeyin etrafında, bekledim

geçip gitti mi?

kim abi?

kimden bahsediyordun ki oğlum? ıyice kafam karıştı..

hatırlamıyorum, çok karışık.. uyandım sonra. ve bi sevgilisi olduğunu gördüm. bu kadar çabuk? bi ayda abi, bi ayda, hepsi bi ayda buluyor..

ne hissettin dedim, gözlerinin içine bakarak, fena içiyorduk, o ve ben, tek başımıza, iki başımıza, iki başlı canavarcasına, şarabı, yudumyudum, şakır şakır

ne mi hissettim? ne mi? hiç. şaşırdım abi. hepsi bu.

şaşkınlığını gizleyebildin mi diye sordum, sonrasını önceden anlatmasını istercesine, olayın nasıl sonuçlandığını, tekrar arayıp aramadığını veya başka birşey işte..

bilmem diye karşılık verdi. ne mi hissettim? bak anlatayım, herife acıdım tamam mı? sevgilisine yani. gerçekten acıdım. kendimi düşündüm ve acıdım.

neden acıdın? bir kıskançlık ya da öfke nöbeti ya da onun gibi birşey geçmedi mi içinden..

içimden geçmiyor hiçbirşey benim abi dedi, takılıp kalıyor, geçemiyor, filtreli bi ruhum var, zehri kalıyor..

siktiret şimdi edebiyat yapma dedim, herife neden acıdın?

acıdım işte. ve haklı çıktım sonra..

sonra derken?

çünkü üç gün geçti aradan abi, anlıyor musun? sadece üç gün, başka bir sevgilisi oldu.

nası yani oğlum, ben sen, o, biz siz kim onlar gibi bir şey mi?

o ne ki abi dedi, sigara aldın mı sen?

yani anlamadım oğlum dedim, hangi zamandan bahsediyordun ki

üç gün sonra başka bir sevgilisi daha oldu abi işte

ona da acıdın mı diye sordum

hayır dedi, ben kendime de acımam

ama ilkine acımıştın

üçüncüsünü görünce, ona da acımaktan vazgeçtim. güldüm sadece, abi, kendime, ona, diğerine, alayına güldüm. bu kadar salak olamazdık, yani, anlıyorsun değil mi? bu kadar salak olunmaz amına koyiim

kendini aptal gibi hissediyor olmalısın dedim

kendimi salak gibi hissediyorum dedi

aynı şey

aynı şey değil abi, aynı şey değil, hiçbirşey tamamen birbirinin aynısı değildir, benzer öğeler bizi birbirimize yakınlaştırır, tamam mı? benzer öğeler, aynı tarz müzik belki, sevdiğin bir filmi senden önce sevmiş olabilmesi anlıyor musun? bunlar bizi yakınlaştırır, ama sen o siktiğiminin kitabını okuduğunda, siktiğiminin adamı, siktiğiminin romanında, açlıktan bahsediyorsa, sabah ne yiyeceğini bilemediğinden ve ertesi gün napacağını kara kara düşünüyor olduğundan bahsediyorsa ve sen onu okurken eğer, annene sorduğun çay var mı sorusuna var ama şeker kalmamış paramız yok yanıtını alıyorsan ve dolabı açtığında görebildiğin tek şey, soğuması için buzluğa konmuş içi su dolu kola şişeleri ise, kolayı geçtim bir sineği odandan içeri girmeye ikna edebilecek kadar bile imkanlara sahip değilsen, anlıyorsun değil mi abi ne demek istediğimi , eve nasıl dönücez abi ya, son otobüs kaçtı, para yok

siktiret evi, yürürüz, yatarız, şu bu, ee o romanı okurken sen..

ya işte abi, ben o romanı okurken eğer, son akşam yemeğimi dün sabah  yediysem, peynir değil, peynir değil bak abi, lor ekmek yiyorsam, daha ucuz diye, arabesk yapmıyorum bak, yanlış taraflara gidicekse keselim,

yoo arabesk de güzeldir oğlum, neden takılıyorsun, konuş sen, dinlerim

güzel filan değil abi, güzel olan hiçbirşey yok

sarhoşuz oğlum

alakası yok abi, sarhoşum ama onla ilgili değil mesele bak, anlatayım, sen eğer, o kitabı almak için, çalmaktan bile korktuğundan ama, anlıyor musun? korkak itin tekisin çalamıyorsun değil ama, annen üzülür diye abi, yakalanırsan, annen üzülür diye, çalamadığından, para biriktirmek için okula yayan gidiyorsan, ki o herifler annelerini hiçe sayarlar, uyumsuz bir genç olma adına harcarlar bazı iyi şeyleri de yaşamlarında, ki her anne iyi olmayadabilir, ama sikik burjuva yaşantısının bunalımından sıkıldıkları için değiştirmeye çalıştıkları dünyalarından bile vıcık gibi konfor akar anlıyor musun abi?

anlıyorum dedim, neden anlamayayım, sen romana dön bi bakayım, orası yarım kaldı, hangi roman bu?

ne önemi var ki abi dedi, roman işte, knut hamsun açlık diyelim mesela, ne önemi var, roman olmasın da kuram olsun, ne önemi var, kuran olsun isterse, hiç önemi yok bence, olay şu abi, sen o herifin anlattığı hali yaşıyorsan zaten, ve o herifler sırf hiçbirşeyler yanlışlıkla siklerine takılmasın diye, öyle bir algı oluşturmasınlar diye, dışarda ve evde dinledikleri müzikler bile farklıyken, yani anlıyor musun bilmiyorum da abi, para kaldı mı ya eve nasıl gidicez biz

gitmeyi veririz dedim, siktiret

sabahlar mısın burda benle yani?

kendimle çok sabahlıyorum ben dedim, akşamlıyorum da, hep kendi kendimeyim, kendi kendimden başkasıyla konuşmayı beceremem ben

anlatayım abi ben o zaman, anlatayım da, ne anlatıyordum amına koyayım

roman diyorduk, çayım vardı ama şekerim yoktu

he abi tamam dedi, montumun yakasını düzelti, montunun yakasını düzeltti, montumuzun yakasını düzelttik, bak dedi, sigara kaldı mı ya?

bulurum ben şimdi dedim, kalktım, birkaç ağaç ilerdeki çiften bi sigara dilendim, döndüm, oturdum, yaktık iki sigarayı, bi sigarayı, ve devam etti sonra, akıl almaz bir hızda konuşarak, kendi kendimle:

bak abi dedi, olay ne biliyor musun? sen o siktiğiminin herifinin yazdığı şeyi okumadan önce önsözü okursun, lan herif hep öyle yaşamıştır bir de anlıyor musun? hayatı boyu. güneşinin gücünü biraz daha zayıflatır bunu biliyor olmak, kendinle kıyaslarsın herşeyi amına koyayım, birşeyden kurtulmaya çalışmıyor-sundur, o herifler kendilerinden kurtulma savaşı verirken, ait oldukları yaşantı-dan, benliklerinden, kurtulma savaşı verirken, sen birşeylerden kurtulmaya de-ğil kendini birşeylerden kurtarmaya çalışıyorsundur, anladın mı beni, sonra abi, aynı kitabı düşün, o adam lüks bir kahvaltıdan sonra okur ve tanrım der herife, sürekli anlatırlar okudukları herşeyi herkese, herkes tanrıları oluverir bir anda, tanrıları sürekli değişir, idolleri, dölleri, iyi de abi tanrıyı bi düşünsene, tanrı ate-iste ne diyor abi? o yazdığı kitaplarda, ne diyor.. dinsel metinlerden söz ediyo-rum. bu herif, sonra, aynı şeylerden bahsettiği şeyler yazıyor, okuduğu ya da gördüğü ya da dinlediği şeyleri anlatıyor tamam mı? bi yerden duyuyor, ex ça-kıyor, sırf kulaktan dolma herşey, ve sonra anlatıyor da anlatıyor, empati yapı-yor yani, patik bile öremez oysa, neyin empatisi, havaalanı ile ilgili roman yazı-cam deyip havaalanının bekleme salonunda takılıyor bir ay, gözlem mözlem, lan dal yarak, insene aprona, yukarıdan aşağısı nasıl görünüyor bilmiyorum ama a-şağıdan bakıyormuşçasına yazıyor bu herifler yukarısını anladın mı? ama onlar-da yukarda yaşıyor aslında.. ki önemli de değil aslında, aşağısı yukarısı abi, me-sele o değil yani, mesele parada kitlenmiyor, parada çözülmüyor da, para değil mesele, başka bir şey...

hatuna dönelim mi?

ne dönmesi abi, allah insanı terazi burcunun şerrinden korusun

öyle değil be yavrum, konu dağıldı çok diyorum dedim, sen iyice karıştırdın meseleyi, hani en başta bekliyordun falan, birini
kimseyi beklediğim yok benim be abi, ne lan bu, balıkçı mıyız biz? oltamıza deniz kızımı takılacak? iyice saçmaladım ben orada, en iyiler yalnızken güçlüdür demiyor mu amca

ya iyi de, o amca öyle diyor, sen en iyiyim mi diyorsun şimdi yani?

ha ne abi, nası, orası gelmedi hiç aklıma

e öyle tabi oğlum, yalnızlık filan hikaye, kimse yalnız değildir, en fazla yastığa sarılırsın, en fazla gider çoktan ölmüş şarkıcılarla konuşursun, ölmüş yazarlarla, en fazla tanrıyla konuşursun oğlum, o sana cevap vermese bile yaparsın bunu, dua edersin lan, hem de var ya, ağlayarak edersin böyle, bi arkadaşım anlatmıştı ordan biliyorum

ne duası abi, ben hiç dua etmem, tanrı var mı sence?

var veya yok, ben işin orasını bilmem, herif giriyor bi gece yatağa, ağlamaya başlıyor, allahım bana bir eş yaratmadın mı diyor ağlarken, hem dua hem isyan ediyor anladın mı hem istek hem sitem.. ağlamış ama baya..

sonra abi, kabul olmuş mu duası

yok oğlum, tanrı kandırmış bunu, dalga geçmiş

yapma be abi, sonra, nası kandırmış ya anlamadım

hemen ertesi gün, göndermiş bi hatun buna

oha ertesi gün?

ya da diğer günlerde, gelmiş ama biri, böyle peri kızı gibi birşeymiş, prenses  gibi, ama kraliçesi kayıp, kralı kötü bir prenses, kraliçe olmak istemiyormuş anlayacağın

e bizim hikaye işte abi, zengin aile bunalmış delikanlı modu

yok yok, öyle değil, harbiden istemiyormuş

abi kim kraliçe olmak istemezki, tanrı neden kandırmışki herifi, o kadar da ağlamış

oğlum, tanrı işte, ne diyebilirsinki, iplerimiz onda sonuçta, karşı çıksan kodese, boyun eğsen kafese sokuyor..

yok be abi, o kadar da kötü değildir bence tanrı, ama üzüldüm herife, umutlanmıştır
hem de nasıl oğlum, bana anlatırken bile ağlıyordu herif, o gün hem sitem etmiş hem dua, yastığa sarılmış, uyumuş filan, sonra gelmiş hatun işte, çocuk bile düşlemişler iyi mi, o derece yani..

neden ayrılmışlar abi, nası anlamış tanrının onu kandırdığını

he şeyimi diyorsun, bana eş yaratmadın mı modu

evet abi, nerde patlamış teker?

herif arada kızı kırıyormuş ama, gönlünü almak için de bazen günlerce belki bi gram uyumadan mektuplar filan yazıyormuş, herşeyini verebilirmiş ona, hani şey oğlum, bana dedi ki, alaadinin sihirli lambasını bulsam hiç dilek dilemeden direkt ona götürürdüm dedi

o da aptallık be abi, biri için kendini hiçe sayarsan o kişi de kendi için seni hiçe sayabilir

e öyle tabii, biraz, ama kızın bencil tavırları bunaltmış adamı en sonunda, elinde verebileceği bir tek sessizliği kalmış herifin, hatun da çok dayanamamış sessizliğine, hemen başkalarını bulmuş.. parası bitmiş herifin, borcu artmış, o yüzden nefret ettiği işinden bile ayrılamıyor şu an da, hergün bir işkence günü olarak başlıyor, bi küfürle açıyor gözlerini, bi kez ben de kaldı, içtik filan böle, sabah uyanırken, ben hâlâ pinekliyordum, o işe gidicek diye erken yattı falan, abi bi uyandı, işi de ekti o gün ama, öğlene kadar kendine gelemedi, güne başlayamıyor bir türlü, aslında gün bitsin de istemiyormuş artık, öyle sabit kalsın, bi vakitte, mesela imkanı olsa zamanı durduracak, insanları dünyanın dönüşünü, güneşi ayı, herşeyi, tanrıyı bile, kendi dışında herşeyi

nedenki abi, orayı anlamadım

kendi kendine durup, "of ülen çok yalnızım" demekle, sade bir şekilde, ama yine kendi kendine "sensizim" demek arasında dağlar kadar fark var moruk, o hesap bu işler.. kimse yalnız değildir dememle ne demek istediğimi anladın mı şimdi, en fazla tanrıyla konuşursun falan, kendi kendine ya da belki ha?

kendi kendime konuşmaktan sıkıldım abi ben, kendimi dinlemiyorum artık, duymuyorum yani dinlemiyorum derken, ağzımdan çıkanı kulağım duymuyor gibi değil, sustuğumda iç sesim devreye girmiyor artık abi..

uzun zamandır düşünmüyorum oğlum ben de, sürekli bi koşuşturmacadayım  o fanzin senin bu kolaj benim, ordan oraya, dön baba dönelim, sürekli zihnimi meşgul edicek birşeyler bulmam lazım, kitap okumak filan değil ama, okumuyorum kitap, anlamıyorum da artık okuduğumu, yazdığımı bile anlamıyorum ben, sen anlıyor musun?

boşver abi dedi, sigara bulsana gene bana, para kaldı mı, bira noldu bizim, bitane daha vardı, eve nasıl gidicez biz? eve dönüş yolunu hatırlıyor musun?

yolu çoktan kaybettik oğlum dedim, ev çok uzakta kaldı artık, yıkmışlardır belki, içerde kimse oturmuyor diye, siktiret, gel bi sigara bulalım..

18.06.2012 – 03:30

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder