12 Kasım 2012

six different ways

1.
her şey, işi nedensiz ve habersiz ektiği gün başladı. her şey, işi nedensiz ve habersiz ektiğim gün başladı. karar veremiyor. karar veremiyorum. üçüncü tekil mi, birinci tekil mi? ben mi, o mu? işi ektiği günler yazabiliyordu. yıllık izne çıksam, şu romanı bitiririm diye düşünüyordum. ama olmazdı. izin vermezlerdi ona. işi bıraksam? evdeki dırdırlar ve oğlum ile başlayan kaygılı ses tınıları, romanının sonunu getirirdi. hem bitirsem de bir şey olmazdı, diye düşündüm. mesele paraydı, diye düşündü. hayır! mesele yazmak, diye düzelttim. riske girmesi gerekiyordu.  riske girmeme hayatım boyunca izin vermediler. ben mi, o mu? aynaya baktım. aynaya baktı

kendime yabancılaştığını düşündü. (bu ifade, sorunu çözüyor)

2.
ağzımdaki sigarayla aynaya bakıyorum. tıraş olman gerekli yazıyor, aynaya vuran duman. yarın ne söyleyeceksin, diye düşünüyor beynim, ellerim istemsiz bir şekilde ağzımdaki sigarayı alıp, klozete gönderirken, kalbimdeki tik-takların düzensizleşmesi sonucu. ayak tırnaklarım, üzerine, ‘beni kes’ yazdırtmış. gözlerim, belli belirsiz bir durağanlıkta gözlerime bakıyor. burnumla çocukken dalga geçerlerdi. her şeyin nedeni bu olabilir. burnum değil, dalga. benim mi onlar? onlar ben miyim? kendine yabancılaşan insanın, olan biteni anlayabilmek için, zihniyle ortak bir lisanı olmalı. bizim evde iki dil konuşulur, ‘bence’ ve ‘onlarca’ adında. aynı harflerle aynı sırada söylenen kelimelerimizin anlamları farklı. düşünüyorum. sessizlik

3.
halının üzerinden bir roman alıp babasına verdi. kitaplar ayak altında. aklı başında değil. bunu bir tek o biliyor. insanlar, aklının nerede olacağını kontrol edemeyebilir. benim hatam değil, dedim onlara, isteyerek yapmadım. işe gitmediği için, kendisini suçlu hissetmesi isteniyor. devinimsiz bir ahenk var hayatımda

üzgün. işi ektiği için değil, bir işi olduğu için. bir işi olduğu için değil, bir işi olması gerektiği için. bu gerekliliği oluşturan kendisi değil. üzgün olmasının nedenini çözümleyemiyor. insanlar çalışarak özgürleşir, yazıyor bir kupürde. usulca kesiyorum onu gazeteden. neşteri kullanıyor, keserken. gazeteyi ameliyat ediyor. basını ameliyat ediyorum. insanlığı tedavi ediyor. uhu ve makas. epidemik bir mikrop - medya

4.
her şeyin, işi nedensiz ve habersiz ektiği gün başladığından emin değilim. ilkokulu, nedensiz ve habersiz ektiğim gün başlamıştır. okulda bomba varmış. öyle söylemişti annesine. “okulu boşalttılar.” çocukça yalanlar, çocuksu dürüstlüğe terfi etmesine neden oldu
önce “ders boştu”
sonra “derse girmedim”
“okuldan erken çıktım”
“hayır, bugün okula gitmedim”
“okula gidemiyorum”

öğretmen sormuyordu. ama patron sordu. rapor alırım. rapor alamıyordu. hasta değildim. hasta olmaya çalışmadı. hasta olduğunun bilincindeydi. kafadan sakat. aklı başında bir çocuk bu, efendi, sessiz. öyle diyordu komşu kadınları. kızları olsaydı, damadı olmamı isteyeceklerdi nerdeyse. arada sırada işi ektiğini bilmiyorlar. ölümüne alkol aldığımı. tek kötü alışkanlığı sigaraymış, gerçekte öyle mi? bırakır onu da canım, evlenince, çocuk masrafı, alışkanlıklarından fedakarlık ettirir insana

yemek yemek alışkanlık mı diye sormak istiyordum. soramazdı. sigarayla yemeği kıyaslarsa, aklından şüphe ederlerdi. etseler fena olmazdı. belki deli raporu verirlerdi ona. maaşa bile bağlarlardı belki. maaş istemiyordum. çalışmak istemiyordu. hepsi bu

intiharı düşünüyor musun, diye sordu bir kız. düşünmem, dedi. denedin mi hiç, diye sordu kız. intihar denenmez, dedim. ölmek basit. ölmeye çalışılmaz, ölünülür. ölmek isteyip de bunu başaramayan insan, eşeği sağlam kazığa bağlamamıştır. eşeği sağlam kazıya bağlamayan insana, sigorta bile para vermeyebilir. belki. bilmiyorum. anlamam o işlerden. para hesabını gerektiren her şeyden yıldım. elektriği kestiricem bir evim olunca. suyu da. telefon yok. kira sadece. camiden içerim suyu. duş, yağmurda. yemek? peynir pişirilmez, fırına gerek yok, fırın için elektrik lazım. internet, dedi. siktirnet, dedim. benimle aynı evde yaşamak istediğinden emindi. vazgeçti sonra

bir evde yaşamak istemiyordu. ama yaşamak istiyordu. ölümü düşünmüyordum. kendi ölümü üzerine sürüyordu, büyük bir hızla. ölümü düşünseydi, sigara içmezdi. mantıklıydı. kendince. her ne kadar insanlar onun aptallık ettiğini düşünüyor olsa da. bir daha böyle bir iş bulamazsın, dedi babası, neden gitmiyorsun. bilmiyorum, dedim, canım istemedi, yarın giderim. yarın da gitmek istemeyecekti ama gidecekti. canının istemediği şeylere zorlanıyor olmasıydı, asıl canını sıkan. kalp spazmı? olası diye düşündü. kalbi ağrıyordu, kalp ritimleri çift akorlu bir besteyi icra ediyordu, sigara üstüne sigara koydu bestenin adını. kayda almadı

neden işe gelmedin dün? dün yoktun? haber verseydin. tutanağı incelemedi. ezberlemişti artık. yalan söylemek istemiyordu. canım istemedi, diye yazdı. hayır, düşündü sadece. henüz yarın olmamıştı. ama olacaktı. bugün erken çıkabilir miyim? neden? ankara’dan bir arkadaşım gelecek. hayır hayır, bugün erken çıkmam gerekiyor çünkü. çünkü her gün erken çıkmam gerekiyor. her gün işe gelmesem olur mu? işi bırakmak istiyorum. ailemi bırakmak istiyorum. kendimi bırakmak istiyorum. olur mu?

5.
 sigarayı yaktım. cure açtı bir tane. robert’in sesi odaya ferah bir his kazandırdı. kahve. duvarlar. duman altı. camı açsana oğlum. kapıyı kapat anne. yarın eve gelecek misin gittiğin yerden? bilmiyorum. işe nasıl gideceksin oğlum cumartesi. giderim. biri telaşlı, diğeri umursamaz olan, iki bütünleşik insan. haklı ve haksız. haklanmayı hakkediyorum

kapı kapandı. robert’in sesi odada. sessizlikle bütünleşip, sigaranın gazına bastı.


*başlık, the cure adlı grubun bir şarkısının adıdır

11kasım2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder