1.
her şey, işi nedensiz ve habersiz ektiği
gün başladı. her şey, işi nedensiz ve habersiz ektiğim gün başladı. karar
veremiyor. karar veremiyorum. üçüncü tekil mi, birinci tekil mi? ben mi, o mu?
işi ektiği günler yazabiliyordu. yıllık izne çıksam, şu romanı bitiririm diye
düşünüyordum. ama olmazdı. izin vermezlerdi ona. işi bıraksam? evdeki dırdırlar
ve oğlum ile başlayan kaygılı ses
tınıları, romanının sonunu getirirdi. hem bitirsem de bir şey olmazdı, diye düşündüm.
mesele paraydı, diye düşündü. hayır! mesele yazmak, diye düzelttim. riske girmesi
gerekiyordu. riske girmeme hayatım boyunca
izin vermediler. ben mi, o mu? aynaya baktım. aynaya baktı
kendime yabancılaştığını düşündü. (bu
ifade, sorunu çözüyor)
2.
ağzımdaki sigarayla aynaya bakıyorum. tıraş
olman gerekli yazıyor, aynaya vuran duman. yarın ne söyleyeceksin, diye
düşünüyor beynim, ellerim istemsiz bir şekilde ağzımdaki sigarayı alıp, klozete
gönderirken, kalbimdeki tik-takların düzensizleşmesi sonucu. ayak tırnaklarım,
üzerine, ‘beni kes’ yazdırtmış. gözlerim, belli belirsiz bir durağanlıkta gözlerime
bakıyor. burnumla çocukken dalga geçerlerdi. her şeyin nedeni bu olabilir.
burnum değil, dalga. benim mi onlar? onlar ben miyim? kendine yabancılaşan
insanın, olan biteni anlayabilmek için, zihniyle ortak bir lisanı olmalı. bizim
evde iki dil konuşulur, ‘bence’ ve ‘onlarca’ adında. aynı harflerle aynı sırada
söylenen kelimelerimizin anlamları farklı. düşünüyorum. sessizlik
3.
halının üzerinden bir roman alıp babasına
verdi. kitaplar ayak altında. aklı başında değil. bunu bir tek o biliyor. insanlar,
aklının nerede olacağını kontrol edemeyebilir. benim hatam değil, dedim onlara,
isteyerek yapmadım. işe gitmediği için, kendisini suçlu hissetmesi isteniyor.
devinimsiz bir ahenk var hayatımda
üzgün. işi ektiği için değil, bir işi
olduğu için. bir işi olduğu için değil, bir işi olması gerektiği için. bu
gerekliliği oluşturan kendisi değil. üzgün olmasının nedenini çözümleyemiyor.
insanlar çalışarak özgürleşir, yazıyor bir kupürde. usulca kesiyorum onu
gazeteden. neşteri kullanıyor, keserken. gazeteyi ameliyat ediyor. basını
ameliyat ediyorum. insanlığı tedavi ediyor. uhu ve makas. epidemik bir mikrop - medya
4.
her şeyin, işi nedensiz ve habersiz ektiği
gün başladığından emin değilim. ilkokulu, nedensiz ve habersiz ektiğim gün
başlamıştır. okulda bomba varmış. öyle söylemişti annesine. “okulu
boşalttılar.” çocukça yalanlar, çocuksu dürüstlüğe terfi etmesine neden oldu
önce “ders boştu”
sonra “derse girmedim”
“okuldan erken çıktım”
“hayır, bugün okula gitmedim”
“okula gidemiyorum”
öğretmen sormuyordu. ama patron sordu.
rapor alırım. rapor alamıyordu. hasta değildim. hasta olmaya çalışmadı. hasta
olduğunun bilincindeydi. kafadan sakat. aklı başında bir çocuk bu, efendi,
sessiz. öyle diyordu komşu kadınları. kızları olsaydı, damadı olmamı
isteyeceklerdi nerdeyse. arada sırada işi ektiğini bilmiyorlar. ölümüne alkol
aldığımı. tek kötü alışkanlığı sigaraymış, gerçekte öyle mi? bırakır onu da canım,
evlenince, çocuk masrafı, alışkanlıklarından fedakarlık ettirir insana
yemek yemek alışkanlık mı diye sormak istiyordum.
soramazdı. sigarayla yemeği kıyaslarsa, aklından şüphe ederlerdi. etseler fena
olmazdı. belki deli raporu verirlerdi ona. maaşa bile bağlarlardı belki. maaş istemiyordum.
çalışmak istemiyordu. hepsi bu
intiharı düşünüyor musun, diye sordu bir
kız. düşünmem, dedi. denedin mi hiç, diye sordu kız. intihar denenmez, dedim.
ölmek basit. ölmeye çalışılmaz, ölünülür. ölmek isteyip de bunu başaramayan
insan, eşeği sağlam kazığa bağlamamıştır. eşeği sağlam kazıya bağlamayan
insana, sigorta bile para vermeyebilir. belki. bilmiyorum. anlamam o işlerden.
para hesabını gerektiren her şeyden yıldım. elektriği kestiricem bir evim olunca.
suyu da. telefon yok. kira sadece. camiden içerim suyu. duş, yağmurda. yemek?
peynir pişirilmez, fırına gerek yok, fırın için elektrik lazım. internet, dedi.
siktirnet, dedim. benimle aynı evde yaşamak istediğinden emindi. vazgeçti sonra
bir evde yaşamak istemiyordu. ama yaşamak
istiyordu. ölümü düşünmüyordum. kendi ölümü üzerine sürüyordu, büyük bir hızla.
ölümü düşünseydi, sigara içmezdi. mantıklıydı. kendince. her ne kadar insanlar
onun aptallık ettiğini düşünüyor olsa da. bir daha böyle bir iş bulamazsın,
dedi babası, neden gitmiyorsun. bilmiyorum, dedim, canım istemedi, yarın giderim.
yarın da gitmek istemeyecekti ama gidecekti. canının istemediği şeylere
zorlanıyor olmasıydı, asıl canını sıkan. kalp spazmı? olası diye düşündü. kalbi
ağrıyordu, kalp ritimleri çift akorlu bir besteyi icra ediyordu, sigara üstüne
sigara koydu bestenin adını. kayda almadı
neden işe gelmedin dün? dün yoktun? haber
verseydin. tutanağı incelemedi. ezberlemişti artık. yalan söylemek istemiyordu.
canım istemedi, diye yazdı. hayır, düşündü sadece. henüz yarın olmamıştı. ama olacaktı.
bugün erken çıkabilir miyim? neden? ankara’dan bir arkadaşım gelecek. hayır
hayır, bugün erken çıkmam gerekiyor çünkü. çünkü her gün erken çıkmam gerekiyor.
her gün işe gelmesem olur mu? işi bırakmak istiyorum. ailemi bırakmak istiyorum.
kendimi bırakmak istiyorum. olur mu?
5.
sigarayı yaktım. cure açtı bir tane. robert’in
sesi odaya ferah bir his kazandırdı. kahve. duvarlar. duman altı. camı açsana
oğlum. kapıyı kapat anne. yarın eve gelecek misin gittiğin yerden? bilmiyorum.
işe nasıl gideceksin oğlum cumartesi. giderim. biri telaşlı, diğeri umursamaz olan,
iki bütünleşik insan. haklı ve haksız. haklanmayı hakkediyorum
kapı kapandı. robert’in sesi odada.
sessizlikle bütünleşip, sigaranın gazına bastı.
*başlık, the cure adlı grubun bir
şarkısının adıdır
11kasım2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder