hiç
kimsenin okumadığı
aptal
bir yazar olarak
ya da
kendimi yazar sanarak
onca
yılı geçirmiş olsam da
şimdi
daha
iyi anlıyorum
okunması
gereken hiçbir şey yazamamama karşılık
aslında
yazılması
gereken çoğu şeyi
okumadığımı
da
bu
durum
aynen
urfada
oxfordun
olmayışına
benzememekte
olsaydı
da gitmezlerdi yani
ya da
gidemezlerdi
veya
akıllarına
gelse de
yazmazlardı
okunulması
gerekli olan
asıl
meseleyi
yayınlatamazlardı
da
yazmış
olanları
çünkü
okuyabilecek
kimsenin
olmadığını
söyleyecekti
yayınevleri
basamayacaklardı
satılamazdı
ve
satılamayacak şeyler
basılamazdı
ve
işin doğrusu
ufak
dergileri
silik
harfli
siyah
beyaz ürünleri
hiç
kimse
gerçek
anlamda
dikkate
değer
bulmazdı
ve o
dergilerdeki
çoğu
harf
aynı
sırayla
daha
alımlı ve
güzel
kapaklı
bir
kitapta
isim
yapmış bir yazarın
adı
altında
çok
satanların ikamet ettiği
bir
rafta
vizyona
girmiş olsaydı
emin
olun herkes
hakkında
hiçbir şey bilmeden
ve
kütüphanelerine girdikten sonra da
öğrenmeden
ilk
baskısını
harcardı
22.kasım.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder