ilk
kez at yarışı oynadığımda
henüz
dört yaşındaydım ve
okuma
yazma bilmiyordum
babam
her gün önüme bir bülten koyar
her
yarıştan birkaç at işaretlememi isterdi
defalarca
denenip asla işe yaramayan çocuk şansı
ilk
başlarda zorlandığımı itiraf etmeliyim
henüz
yarışları ayırt edecek kadar harfleri seçemiyorken
babam
anlatır, ben de işaretlerdim
kaybederdik
daima
benim
bilinçsiz kuponum da
o’nun
saatlerini vererek hazırladığı kuponu da
zaman
ilerlerdi ve okuma yazma öğrendim
artık
atların isimlerine göre oynuyordum oyunu
hoşuma
giden güzel isimler:
şahbatur,
kasırga, rüzgâr, middle earth
zaman
ilerlerdi
istatistik
bilgilerini kavramıştım artık
son
yarışlar
son
dereceler
kumda
mı iyi, yoksa çimde mi?
antrenör
jokey
mesafe
hava
şartları
handikap
hipodrom
farkı
orijin
kilo
yaş
ama
sonuç değişmiyordu
şansına
güvensen de
zekânı
denesen de
daima
kaybediyordun
ve
babam
bu
şekilde zengin olamayacağımızı biliyordu
ben
de biliyordum bunu
kazanılanlar
ve
kaybedilenler
üzerine
hiç
konuşmuyorduk
ama
o mucizevî
bir
dakika 24 saniye
başbakanlık
kupası koşusu
iyi
hatırlıyorum
94
veya 95 yılı
bire
otuz dört veren bir kısrak
“olmaz”
dedi babam
“olur”
dedim ben de
“olmaz”
“olur”
ve
o gün anladım
babamla
yollarımızın ayrılmadığını
her
ikimiz de farklı atı seçip
her
ikimiz de kazanmıştık
at
başı olmuştu atlar
ikramiyeler
değişse de
sonuç
aynıydı
kazanmıştık
kimi
için değersiz
bizim
için mucizevî bir kazanç
para
değildi söz konusu heyecanın sebebi
atı
bilmiş olmaktı
iki
dakika sürmeyen bir koşuda
nefesini
tutmaktı
ve
şimdi,
aradan
geçen on üç senede
değişen
bir şey olmadığını görüyorum
getirisi
götürüsüne eşit bir oyunda
yedi
saatini harcayabiliyorsun
dün
gece mesela
amerika
santa
anita hipodromu
breeders
cup
ilk
koşu da 25 kâğıt gelir
ikinci
koşuda beş kâğıt gider
üçüncü
koşuda otuz kâğıt gelir
dördüncü
koşuda yirmi kâğıt gider
beşinci
koşuda beş kâğıt gider
altıncı
koşuda 80 kâğıt gelir
yedinci
koşuda yirmi kâğıt gider
ve
gecenin sonunda
artıları
götüren eksileri hesaplar
kazandığını
görürsün
ki
yine de düşününce,
koca
bir entelektüel ile kıyaslanırsan sen
“kaybetmeye
mahkûm bir ahmak olarak” değerlendirilirsin
o
hayatın
gerçek heyecanlarından ve riskten azade
zirveye
doğru koşmaktadır
sen
bulunduğun
yerden hoşnut
devam
edersin
atlara,
maçlara, yazmaya, çalışmaya,
ve
bir kazanıp bir kaybetmeye
25.ekim.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder