9 Haziran 2004

Farklı Kaydet



farklı kaydet




olanları anlatıyorum.. nerden başlamak gerek bilmiyorum oysa. beynimde dönüp dolaşan bir bütünü kağıt üstüne nasıl kusmalıyım. ilk ilmek. bu örgünün ilk ilmeği neydi acaba ki gerisi geldi. şu an hücremdeyim. işte.. karanlık, kapı, yatak, masa falan. bir pencere var. biraz yüksekte. geceleri bi kaç yıldız görüyorum. hepsi de bu.




arada bi, bi gazeteci geliyor ziyarete. o da “bişiler anlatırsa gazetemde yayınlarım” hesabına. başka da gelen giden yok zate. bölesi daha iyi aslında. ilk zamanlar gelen giden bi kac eş dost vardı. gözlerimin içine baktıklarında, bi kitap dolusu küfrü yemiş gibi oluyordum. bunu hissediyor olmalılar. gene de umursamıyormuş gibi, “naber’ diyorlardı ‘iyi misin burda. yemekleri nasıl? alıştın mı?”




bu soru size de tuhaf gelmiyor mu? alıştın mı? alışmak. sizce önemli olan alışmak mıdır? geçmişi özlemiyor değilim. ama bu başka bişi. yani alışmak. bazı zamanlarda artık özlemeye de alışıyor insan. ve artık hissetmiyorsun da özlediğini. sanki bıçak saplıyorlar bi tarafına. ve ilk anda acıtıyor canını. ama çıkartmıyorlar bıçağı. ve zaman geçiyo. artık o acıya alışıyorsun. bıçak saplı. acıyor da olabilir belki. ama alışmışsın ya. hissetmiyorsun bile… hah… alıştım diyorum evet. siz de gelmeyin bi kaç ay bak nasıl alışıcaksınız benim olmayışıma.




geçmişe dönüp baktığımda, sanki hayatım boyu burdaymışım gibi hissediyorum kendimi. hep burda. sanki dışardayken geçen o zaman, başka bi hayattaymış gibi. sanki ölmüşüm o hayatta da, ikinci kez burda, bu hücrede doğmuşum gibi. tuhaf.




bi de neden yaptığımı sorup durdular. sustum. mahkeme sırasında da susmuştum zaten. ne diyebi-lirsiniz ki? birisini öldürmüşsünüz sonuçta. her şey ortada. asıl serbest kalsaydım daha kötü olurdu benim için. o kadar gazete, tv, manşet falan filan. ve dışardasınız. nasıl yaşayacaksınız ki? şimdi en azından hissettiğimi hisseden insanların yanındayım. dışarsı cehennem gibi geliyor artık. “şartlı tahliye 12 yıl sonra.”




yok canım, şartlı bişi yok zaten. izlediğim bi dizi geldi de aklıma. adam birini gebertmiş. hapse girerken böle söleniyodu; “şartlı tahliye 12 yıl sonra.” oysa her şey normalmiş adam katil olmadan 2 dakika öncesine kadar. markete girmiş. alışveriş. kasa. ödemiş parayı. tam çıkarken de biri buna çarpmış. aldığı şeyler yere dökülmüş. çarpan kişi hiçbişi olmamış gibi yoluna devam edince de; boom!




bir anlık işte. görüyorsunuz. herkesin başına gelebilir yani. benimki bir anlık değildi ve öncesinde her şey normal de değildi. şimdi anlatmaya çalışıyorum işte, belki de anlamaya. gazeteci bir kağıt kalem, geceleri de yazayım diye küçük bi lamba ve bi kaç özel istek ayarladı. kabul görüldü müdür tarafından da…. hoş ben istesem ‘hadi ordan’ tarzı bi siktir çekme girişimi olurdu ya... bakış açısı işte. gazeteci ilgileniyo benle… seviyo gibi görünüyo. eğer her şeyi yazarsam bana para vericeklermiş. ben de işin ucunda para olunca, ‘yazarım’ dedim ‘ama para yerine uyuşturucu ayarla bana…’




her yerde var pislik. herkes de farkında aslında. herkes de bir noktada bulaşmış durumda. ama sadece, en son kimin üstüne bulaşmışsa çamur, o çekiyor cezasını.




geceleri yatınca uyuyamıyorum dört beş saat kadar… sabah da sayım oluyor… erkenden kaldırıyorlar. bok varmış gibi. sanki biz uyurken sayılamayız. diziyorlar sıraya. 1 mehmet akın. 2 hüseyin avni. vesaire… sonra da uyunmaz zate.




şimdi her şey, sanki eskiden seyrettiğim yüzlerce filmden biriymiş gibi geliyor bana. ‘kötuluk iyidir.’ bunu bir pc dergisinde görmüştüm. bir oyunu böle yorumlamışlardı. ‘kötülük iyidir.” oysa ilk başlarda güzel gidiyodu her şey. ama öylesine battım ki, tekrar su yüzüne çıktığımda bir balığa dönüştüğümü ve artık karada yaşayamayacağımı fark ettim… tersine evrim geçirmek gibi bişi.




hala örgüye başlayamadım sanırım. kafamın içindekini nasıl boşalmalıyım? hmm. onu ben öldürdüm. baştan bunu söyleyeyim… çok kez neden sorusunu sordum kendime. hiç bi zaman da verdiğim cevabın doğruluğundan emin olamadım.




bazı geceler onun, beyaz ve vücudunu tamamen gösteren incelikte bir elbiseyle, bir şekilde bana yaklaştığını görüyorum. koşmaya başlıyorum. ama kaçamıyorum ondan. yetişiyor. ve beni yakaladığında “seninle deliler gibi sevişmek istiyorum” diyor. işte o an uyanıyorum her nedense. karanlık. gördüğüm tek şey karanlık oluyor.




// 09.06.2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder