9 Haziran 2004

aylak

aylak


bir öykü yazmaya çalışıyorum.. bir odadayım.. hep aynı odadayım! 3 kişi horluyor. ve kulaklık taktığım halde, seslerini engelleyemiyorum.. müziğin sesini fazla açarsam, kısmamı istiyorlar, ve onlara horlamamaları gerektiğini, lanet bir öykü yazmaya çalıştığımı anlatamıyorum. “yarın okula gitmicen mi? yatsana sen artık, saat sabahın beşi olmuş” diyorlar.

yatıcam bişi yazıyom”


ve yazmaya çalıştığım şeyin içine ediliyor, ardından da duvarda bir yanılsama görülüyor, bir saniye bile durmuyor ama ürkütüyor beni, sonrasındaysa peder kalkıyor tuvalete girmek için.. odaya giriyor..

"yatmıyon mu sen? okul yok mu yarın?"

"yarın öğleden sonra gidicem, işim var, şimdi yatıcam" diyorum.. ve sanırım yalan söylüyorum, çünkü yarın sabahın yedisinde uyanacak ve derse girmek için evden çıkacağım.. bir hatun gelecek yarın, garajdan onu alacam.. ya da, du bi saniye, yoksa bu hatun sınıftan biri mi olsa? barda karşılaşsak? klasik öykü kurguları hepsi… basit.


bir öykü yazmaya çalışıyorum.. bir odadayım.. hep aynı odadayım! ve sanırım bir öykü yazamadım.. olsun.. şimdi de uyuyacağım…


***


uyuyamıyor, kalkıp defterimin arasına sakladığım 10’luk paketten 6 adet dimenhidrinat etkili atraksiyonu alıyorum avucuma.. midem bulanıyor onları her görüşümde! özellikle elimde iken onlar.. bi de suyu alınca diğer elime.. midem bulanıyor.. acı değiller! tatları çok da kötü değil aslında.. ama bazı şeyleri hatırlatıyor bu haplar.. attım ağzıma.. ve su.. kusmak üzereyim ama olmaz.. 15 dakika.. sadece 15.. sonra yoluna girecek her şey.. girecek mi gerçekten? valide uflayıp pufluyor oğlu hâlâ uyumadı diye.. bişi de diyemiyor.. hadi yat anlamında bir 'uff' sesi.. sanki sıcaktan bunalmış da öylesine söyleniyormuş gibi.. ama öyle değil işte..


telefonumu elime alıp bir numarayı tuşluyorum, karşı taraftan bir ses geliyor; "aradığınız numara geçici olarak servis dışı olmuştur, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz."


daha sonra? her gün aynı şeyi duymaktan bıktım.. 2 yıldır aynı şeyi söylüyor bu karı bana; daha sonra dene! 'geçici olarak'mış demek?


telefonumu başucuma koyup gece lambasını söndürüyorum, saat 6 olmuş.. güneş doğmak üzere.. midem hareketleniyor.. unutmuşum.. birden seviniyorum.. işte.. başlıyor.. hemen yatağıma yatıyorum.. 3 dakika sonra şakaklarım uyuşuyor.. sonrada parmaklarım.. gözlerim ağırlaşıyor.. yarım saat sonrasındaysa -ne kadar çabuk geçti bu zaman- çalar saat.. valide kalkıyor, peder de, birileri işe gidiyor işte.. gözlerim kapalı.. ağırım.. ama uyku yok.. bitkisel hayat gibi bişi.. dış dünyada nelerin olduğunu hissedebiliyorsunuz ama aynı zamanda rüya görüyor da olabilirsiniz, halüsinasyonlar da.. ya da rüya gördüğünüzü zannediyorsunuzdur hatta her şeyi zannetmeye başlarsınız bu akış içinde.. her şeyi zannettiğiniz bir zaman dilimi.. hiçbir şeyden emin olamıyorsunuz..


sanrılar görmeye başlamadan önce her cümlenin sonunda ‘sanırım’ dersiniz.. olaylar karşısındaki emin olma duyunuzu yitirdikten sonra sanrılar kendiliğinden belirecektir.. bunları nerden mi biliyorum? hayır bir psikolog değilim ben ama emin olun psikologlar da hastalarına verdikleri hapları kendi üzerlerinde denemiş değiller..

bir yarım saat daha geçiyor, annem kardeşlerimi kaldırıyor bu kez, ve yeğenimi, işe ve okula gitme vakti.. daha sonra ben.. ben? ama.. ama ben..


"hasta mısın oğlum?"

"şeey.. eeaeaa" konuşamıyorum, git başımdan anne, git, bırak beni, böyle iyiyim ben, bırak..

"okula gitmicek misin?"

"gi..de..rim.."

"hadi kalk"

"ta..mam"

"hadi kalk"

"gitmicem bugün"

"olmaz, hadi kalk"


kalkıp, soğuk suyu yüzüme vuruyorum bir kaç kez. kahvaltı yapacak mısın sorusuna sert bir şekilde, hayır diyorum, midem berbat ötesi, başım dehşet, tonlarca demir atmışlar sanki beynime, ağır, çok ağır.. valide yeğenimi okula geçiriyor.. sene başından beri üzerine tek satır yazılmamış bir defteri alıyorum yanıma, ve bir de içine uzun süredir uç koymadığım bir kalemi.. yola çıkıyorum.. kent kart parası cebimde.. kartı doldurmuyorum.. okula yayan gidiyorum.. 2 saat sürüyor.. insanları izliyorum.. napıyor bunca insan? nereye koşuyor? servisleri görüyorum.. içindeki işçilerin hepsi uyuyor.. kaçırılan otobüslerin arkasından küfürler savruluyor.. ne bu telaş? anlam veremiyor ve yoluma devam ediyorum..


okula vardım.. girişteki güvenlik görevlisi gıcık edici bir şekilde bakıyor yüzüme.. dün tartışmıştım onunla, “sana her gün öğrenci kartımı göstericem lan ben” demiştim, kafam çok iyiydi..


seni şikayet edicem” dedi bana.. atılmak için uğraşıyorum.. atmıyorlar.. neden? neden atmıyorlar beni? neden? biliyorum derse girdiler ve geç kaldım ve kafam çok iyi ve bir cümle içinde bu kadar çok ‘ve’ kullanılmaz.. hepsini biliyorum.. c blok 4. kat, 408 numaralı sınıf.. gidiyorum.. merdivenleri çıkıyorum.. öncelikle tuvalete giriyorum.. yüzümü yıkıyorum.. bir kat daha çıkıp koridorun sonuna kadar yürüyorum.. kulağımı kapıya dayadım, hoca sınıfa girmiş mi, ders başlamış mı öğrenmek için, bir gürültü duyuyor ve gerisi geriye dönüp merdivenlerden inmeye başlıyorum..


bir tiple karşılaşıyorum, beni uzun süredir görmediğinden bahsediyor, iyi de bana ne, ben senin arada bir göresi geldiğin için ziyaret edebileceğin bir müze miyim? telefon numaramı soruyor, işte bu yüzden telefon taşımıyorum genelde, arada bir çağrı atarım diyor, veriyorum numaramı ama sanırım son rakamı yanlış söyledim.. görüşelim diyor ve elini uzatıyor..


en aşağıya iniyor ve kütüphaneye giriyorum.. bakalım ne varmış? hiç bişi yok! bugün de japon edebiyatından bir şeyler tırtıklayalım.. bir kaç kitap deniyorum.. sarmıyor.. ayağa kalkıp aşağı iniyorum.. okuldan çıkıyorum güvenlik görevlisine dik dik bakarak.. otobüse binip eve geliyor ve bir yalan uyduruyorum; ders boştu, erken çıktık, vs..


bişiler yazmak için pc'yi açtım.. annem komşuya gideceğini söylüyor, kapı çarpılıp evde yalnız başıma bırakılınca bir porno takıp izliyorum.. boşalıyorum.. sonrasındaysa uyuyorum.. akşam uyandırılıyorum..


"dayı dersim var"

"banane senin dersinden"

"ya lütfen ama ya"

"iyi de banane yapma ödev"

"zayıf alıcam"

"al"


oysa dünya üzerinde benim için en değerli varlık kendisi.. yeğenimin annesi bana bakıyor, kötü şeyler öğretiyorum kızına diye.. ödevine yardım edeyim diye girdiğim odasında, duvarlardaki bir ton poster ile yüz yüze kalıyorum.. ve küçük notlar, şarkı sözleri gibi şeyler, maniler..


telefonum çalıyor,

"alo canım, bugün görmedim seni okulda, derse de girmemişsin, bişi mi var?"

"bişi yok"

"yarın görüşelim mi?"

"her gün görüşmek zorunda mıyız?"

"kırıyorsun beni?"

"neden?"

"sensiz eksik hissediyorum kendimi"

"ama ben kendimi senin yedek parçan gibi hissetmiyorum"

"ya tamam ama keşke başarabilsem."

"başarırsın, iyi geceler"

"kapatıyor musun?"

"bişimi diceksin?"

"yoo oo"

"ee o zaman?"

"hattın diğer tarafında olman bile bana...." sözünü kesiyorum,

"iyi geceler"

"sana da"


sevgilim falan değil kendisi. bir sevgilim var zaten. yurt dışına gidip hayaletini geride bırakan. ve bu yüzden her şeye tersoyum bu aralar. en çok kendime.


gece.. bir öykü yazmaya çalışıyorum.. bir odadayım.. hep aynı odadayım! 3 kişi horluyor! ve kulaklık taktığım halde seslerini engelleyemiyorum.. sanırım ben öykü yazmasını beceremiyorum yaşamayı beceremediğim gibi.. okula da gittiğim yok, yakında atılırım, sanırım bir fabrikada da çalışmayacağım.. genlerimde asırlardır süregelen çalışmışlığın bir yorgunluğu var.. intihar etmem, telaş etmeyin, zaten beceremiyorum.. böylece sürüyor işte.. sürükleniyorum..


// 09.06.2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder