24 Eylül 2004

geleceği beklerken bir öykü yazayım dedim

geleceği beklerken bir öykü yazayım dedim 

5 yıldır bu anı bekliyorduk.. uzaktık.. ve artık yakın olucaktık.. 5 yıl önce tanıştım onla.. nasıl olduğunu anlatmayacağım, çünkü uykum var ve başım ağrıyor, kesin sesinizi de okuyun.. 

5 yıl içinde çeşitli aralıklarla görüştük.. benden büyüktü ve bunu bizim dışımızda herkez sorun etmişti.. onun çevresi.. benim çevrem.. ama önemi yoktu.. takmıyorduk.. 5 yıl önce bu işi zamana bırakmıştık ve artık zamanı geldi dedik 5 yıl sonunda.. bu cümleme hasta oldum, tekrar etçem;  5 yıl önce bu işi zamana bırakmıştık ve artık zamanı geldi dedik 5 yıl sonunda..

ben kitaplarımı yazdım, yayınladım, üst kademe beyfendilerinin isteği üzerine, 15 ayımı sikip attım, ve birde ev iş olaylarını çözümledim.. kitap işinden pek kazanamıyordum, bir kaç eleştiri almıştım, türkçeyi bozuyordum, basit yazıyordum, hep aynı şeylerden bahsediyordum ve birde kelime haznem azdı.. ve bende azıp üstlerine patladım; sikerim edebiyatı, beğenmeyen okumasın!

yayıncım ile de sorunlar yaşıyordum.. her yazdığımı basmazlardı, değiştirelim değerlerdi, bende "fanzin ne güne icad edilmişim be bilader" derdim, "basmazsan basma" o zaman gözleri parlardı ibnenin, sanki ondan para kaçırıyormuşum gibi hissetiğini anlardım, gözlerinden.. gözler her bir şeyi eleverir.. gözler birer yalan makinesidir.. bilim adamlarına tavsiye, yalan makinesi yapmakla uğraşçaklarına, iğneden iplik geçirme makinesi icad etsinler, bu fikir bir arkadaşımın, benden size iletmemi rica etti..

her neyse, 5 yıl önce bir salı günü, yada perşembe, yada cuma, bir mail aldım.. "yazdıklarına bayılıyorum". o zamanlar internetten yayınlanıyordum ve ilk kitabımı basmak üzereydim.. "eyvallah" dedim ona.. sonra bir daha mail attı, "ya abi sen süper adamsın". alla alla, bi daha "eyvallah" dedim ve birde telefon verdim.. bazı şeyler özel kalmalı, ve  bir de şu, uçağı bekliyorum.. uçak.. birazdan inicek ve bize gideceğiz..

***

uçak indi.. içinden tavşan çıktı.. gözlerimi ovuşturup tekrar bakınca, bunun tavşan değil, sevgilim olduğunu gördüm.. ben yanlış yazarım, yanlış görürüm, yanlış duyarım.. çünkü bir zamanlar hayatimi siken biri nedeni ile beynimi siktim, hap hap hap.. şimdi hiçbirşeye konsantre olamıyorum.. roman yazamıyorum bu nedenle, ama yazdırmayı tasarlıyorum.. şimdilerde moda oldu bu, buluyosun bi tip, anlatıyosun anılarını, o da yazıyor.. hem iyide satıyor bu, ama önce ünlenip magazinsel bir malzeme haline gelmem şart.. yoksa kimse siklemez beni.. bu işler böyle.. "oyunu kuralına göre oyna, oyunun kuralları sana kazandırıcak" der tanrım..

sarıldık, daha doğrusu o sarıldı, bende onu taklit etmeye çalıştım.. ben sevgimi bu yollarla göstermesini becerebilen biri değilim.. elinden tuttum ama, içimden gelirse tutarım.. otobüse bindik.. evime götürdüm onu..

geçtik içeriye.. evimi gördü.. inceledi..
"çok dağınık" dedi, ilk sözü buydu, "çok dağınık".
"toplarız" dedim, "ben dağıtırım sen toplarsın."
"çok severim herşey yerli yerinde olsun".
"bende severim" dedim, "ama bir türlü beceremedim bunu"
“ben yardım ederim sana"
“bilakis”.

Onun sözlerini çalardım sıklıkla.. orijinal sözleri vardı ve öyküme cuk oturuyordu. birkaç kez ben imza dağıtırken… hey hey, bişi dicem, ben imza dağıtmaktan nefret ediyorum hayranlarım, lütfen bir dahaki imza gününde bana imzalancak kitap getirmeyin.. imza dağıtmakta neyin nesi allahaşkına.. ben size söyleyeyim, şimdi şöyle bir olay var bu işte.. tipin teki, biraz hava yapayım diyor, iki türlü hava.. hem yazara, “ben seni okuyorum” demeye çalışarak dikkat çekmek istiyor, hemde arkadaşlarına imza göstereyim istiyor..  neyse, uzun süredir güzel bir yemek yiyememiştim, ailemden ayrılıp yalnız yaşamaya başladım başlayalı her hafta sonu anneme gidip yemek yerdim, tıkabasa dolar, bir hafta boyu yumurta ve makarnaya boyun eğerdim.. ve şimdi aynı zamanda bir aşçı bulmuştum kendime.. markete gittik öncelikle, ev bira şişeleri, çarşaf ve tütün ile kaplıydı.. ilk işi bunları temizlemek oldu.. daha sonra, ona ayırdığım bölmeye kitap ve cd’lerini dizdi.. ardından ‘yemek yapıcam sana’ dedi..
“yap” dedim, “ama henuz son kitaptan para gelmedi, ve maaşımı da haftaya alıcam.. arkadaşlardan geçiniyordum 2 gündür, şu an kalmadı param”.
“bende de yok” dedi, “biliyorsun yani” şişeleri geri verdik, ve evde biriken şişeler  ile bir ev satın alabileceğimin farkına vardım… ama işi abartmanında anlamı yoktu, neden öyle söyledim bilmem, en fazla köpek kulübesi satın alabilirdik o parayla.. ama yemeklik bişiler aldık biz.. köpek kulubesini yiyecek halimiz yoktu.. insanlar paraları ile ihtiyaçları olan şeyleri almalılar, ama günümüzde insanlar artık sapıttı ve çok çalışıp çok tüketiyorlar.. bu döngünün dışında kalıp, ye iç sıç modunda takılıyorum ben.. ve onun getirdiği cd’leri kurcalarken, aklıma 5 yıl önce bana dedikleri geliyor, arkasından yaklaşıp sarılıyorum ve “seni seviyorum” diyorum.. aynı şekilde karşılık vermiyor, “şurdan tuzu uzatsana” diyor..

“Seni seviyorum” demek eğer bir dişli çark düzenine inerse, o halde o iş çabuk biter.. seni seviyorum denilen her an, buna karşılık vermediği için küsüyorsan karşındakine, sen bir insanı değil, dişli çarkı seviyorsundur ve kendinde bir çarksındır.. bu iş böyle olmaz! Günümüzdeki boşanmaların en büyük nedeni, çiflerin birbirlerini dişli çark olarak görmeleridir..

Uzatıyorum tuzu ve tekrar odaya dönüp cd’leri kurcalıyorum.. buluyorum aradığımı ve cd player’a yerleştiriyorum.. ne dediğini bilmiyorum herifin ama bu bir jest, letdown jesti.. ve daha sonra yemek yiyoruz.. saat 7 gibi.. ve daha sonra konuşuyoruz.. gece yarısına kadar.. şarap içip konuşuyoruz.. sızıyoruz..

Sabah oluyor.. ve uyanıyorum.. eeeh, kesin be, her öykümde aynı şeyi dicem ben, “sabah oluyor.. ve uyanıyorum”. Ne yani, sabah olunca uyanmıyor musun sen?

***


Başım ağrıyor.. akşamdan kalmayım.. kusuyorum.. ve su içiyorum.. kana kana.. akşamdan kalma olduğumun her sabahı başım ağrır, 2 şişe su içerim ve kusarım.. beynim tamamiyle boştur.. anlık, gelgitlerden arınmıştır.. gelgit düşünceler yoktur.. geçerim yazının başına.. ve yazarım..  ve belkide bir gün, böyle bir şeyler yaşayacağım.. şimdilik beklemekteyim.. [ 24.09.2004 – 00:42 ]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder