17 Eylül 2004

araba ve palavra

"yaşam gittikçe zorlaşıyor yavrum" dedim, "hayatta kalma şansımız giderek azalıyor.. her an ölebiliriz.. fırsatları kaçırmamalı"
"her an ölebiliriz.. çok orijinal bir saptama" çok sakindi bunu derken, dalga geçiyor gibi bir hali yoktu.. bir yudum daha..
"hayır, ben törer denen şeyden bahsediyorum"
"terör"
"hıh hı.. silahlar.. bombalar.. uçaklar.. işsizlik.. işsizlik de bir terördür değil mi?" oralı değildi, ama duyuyordu beni, bundan emindim, devam ettim.. "şu an havaya uçabiliriz..  belki de delinin biri şu an burayı havaya uçurmak istiyordur"
"kimseye güven yok"
"tabi ki de" dedim, kıvama geliyordu, "anlamaya başlıyorsun"
"senin cümleni devam ettirdim sadece.. abartılacak bir şey değil bu"
"birini anlamaya başlamak abartı mıdır?"
"kimse kimseyi anlayamaz" dedi, keskin bir bakış attı, göz bebeklerine oyuncak lazerlerden yerleştirmiş olabilirdi
"belki de ironi yapıyorsundur.. ama bana güvenebilirsin"
"ne istiyorsun?"
"senin de istemeni"
"neyi?"
"bak ben bu oyunları sevmem.."
"oynamak zorunda değilsin"

bir süre sustuk.. barmen, ikimizin de ortak arkadaşıydı, birkaç dakika sonra yanımıza gelip, neler olduğunu sordu
"hiç" dedim, "senin fıstık ağırdan alıyor"
"kabuklarımı yemek istiyorsan soyunabilirim ama hepsi bu.. çorap sever misin?"
"başlangıç için ideal" cevabını verdim, "tatlı olarak ne var?"
"gel benimle" dedi, barmene göz kırptığını gördüm ve - ya bir alay vardı ortada ya da bu gecenin seçileni bendim.. bardan çıktık.. arabama bindik ve yolu tarif etti.. bir apartmanın önünde durdurttu beni, içeri geçtik, "burası benim evim" dedi. "nasıl bu kadar rahatsın ya" dedi bir okuyucu, "palavra sıkıyorsun sen." evet evet, o öykü daha ilgi çekici, onu anlatayım ben

bi gün sahilde çimlerin üzerindeyiz, 4 tip ve ben.. içiyoruz.. tiplerden biri, 'bir şiir dergisinde şair', her sayıda attırır bi tane.. ama hiç bi bok anlamam ben, çok derin yazıyormuş o dergidekiler, marjinalmiş.. neyse, ben buna bir ara, okumak istediğini söylediğini için, bir öykümü gönderiyorum ama siklemiyor beni, ben paçoz yazarlardanım yani..
ve sonra, o gün, ortada hiçbir bok yokken, "bukowski iki yüzlüdür" dedi
"evet" diyorum, "öyledir, bi tek o ikiyüzlüdür. onun da moru bu”
“hayır hayır, gerçekten öyledir ama”
“gerçekten evet, ben ne dedim, frekanslar mı karıştı acaba, bak bir daha diyicem iyi dinle, ‘bukowski ikiyüzlüdür’, ne duydun?"
"kes şunu be abi, bilmiyoruz sanki seni"
"ama değiştim ben.. küçük iskender’e aşık oldum"
"biliyor musun o muhabbeti?"
"hangi muhabbet?"
"picus dergisindeki"
"öyle bir dergi mi varmış, bilmem"
"ne biçim edebiyatçısın sen"
"öyle miymişim gerçekten?" bu arada yeni biralar geldi ve biz de kestik muhabbeti bir süre için.. ikinci şişemden bir yudum aldım, ve "neyse şair, bugünlerde kafam sikik, nolmuş o dergide" dedim..
"önemli değil ya, anlıyorum seni, küçük iskender demiş ki, bukowski iki yüzlünün tekidir vs.."
"desin.. napalım yani?"
"belki bilmek istersin diye söyledim"
"o ibnenin ne sik düşündüğünü bilmek isteseydim öğrenirdim merak etme.."
"picus diye bir dergi çıkmaya başladı"
"hı hı.. çıkar.. para bol edebiyatta.. üç cümle kurup iki röportaj yapınca best seller yapıyor seni okuyucu.."

neyse işte, eve çıktık, hatun öncelikle banyoya girdi.. bilindik modlar.. bekliyordum ben de.. aklım çimlere gitti tekrar, şair tip ile tartıştığım günü düşündüm;

"ya ama bukowski burjuvadır be abi.. hem de çok palavracıdır"
"nerden anlıyoruz bunu ve buradan nereye varıyoruz"
"onun anılarını anlattığı bir kitabı var"
"bilmem, vardır herhâlde, ee?"
"işte orda, evden çıktım arabama atladım tarzı şeyler diyor, bir adamın arabası varsa burjuvadır"
"hı hı öyledir, bi de palavracıdır arabası varsa"
"ya o da şey, şimdi bak, bu adam her öyküsünde bi hatunla düzüşüyor demi"
"öyküde hatunla düzüşüyor evet"
"anılarını yazdığı kitapta aynı tarzda, bu adam o kadar çok kadını düzmemiştir bence"
"kıskandın mı len yoksa"
"yok lan, ne kıskancam.."
"anılarını yazdığı bir kitap var mıdır bilemem, çokta yakından incelediğim biri değildir, okumadım bile, boş ver bunları, içelim"

neyse, banyodan çıktı hatun, girdi odaya.. bi güzel düzdüm onu.. sonrada arabama atlayıp evime gittim..

17.eylül.2004



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder