"yaşam gittikçe
zorlaşıyor yavrum" dedim, "hayatta kalma şansımız giderek azalıyor..
her an ölebiliriz.. fırsatları kaçırmamalı"
"her an
ölebiliriz.. çok orijinal bir saptama" çok sakindi bunu derken, dalga
geçiyor gibi bir hali yoktu.. bir yudum daha..
"hayır, ben
törer denen şeyden bahsediyorum"
"terör"
"hıh hı..
silahlar.. bombalar.. uçaklar.. işsizlik.. işsizlik de bir terördür değil mi?"
oralı değildi, ama duyuyordu beni, bundan emindim, devam ettim.. "şu an
havaya uçabiliriz.. belki de delinin
biri şu an burayı havaya uçurmak istiyordur"
"kimseye güven
yok"
"tabi ki
de" dedim, kıvama geliyordu, "anlamaya başlıyorsun"
"senin cümleni
devam ettirdim sadece.. abartılacak bir şey değil bu"
"birini
anlamaya başlamak abartı mıdır?"
"kimse kimseyi
anlayamaz" dedi, keskin bir bakış attı, göz bebeklerine oyuncak
lazerlerden yerleştirmiş olabilirdi
"belki de
ironi yapıyorsundur.. ama bana güvenebilirsin"
"ne istiyorsun?"
"senin de
istemeni"
"neyi?"
"bak ben bu
oyunları sevmem.."
"oynamak
zorunda değilsin"
bir süre sustuk..
barmen, ikimizin de ortak arkadaşıydı, birkaç dakika sonra yanımıza gelip, neler
olduğunu sordu
"hiç"
dedim, "senin fıstık ağırdan alıyor"
"kabuklarımı
yemek istiyorsan soyunabilirim ama hepsi bu.. çorap sever misin?"
"başlangıç
için ideal" cevabını verdim, "tatlı olarak ne var?"
"gel
benimle" dedi, barmene göz kırptığını gördüm ve - ya bir alay vardı ortada
ya da bu gecenin seçileni bendim.. bardan çıktık.. arabama bindik ve yolu tarif
etti.. bir apartmanın önünde durdurttu beni, içeri geçtik, "burası benim
evim" dedi. "nasıl bu kadar rahatsın ya" dedi bir okuyucu,
"palavra sıkıyorsun sen." evet evet, o öykü daha ilgi çekici, onu
anlatayım ben
bi gün sahilde
çimlerin üzerindeyiz, 4 tip ve ben.. içiyoruz.. tiplerden biri, 'bir şiir dergisinde şair', her sayıda
attırır bi tane.. ama hiç bi bok anlamam ben, çok derin yazıyormuş o
dergidekiler, marjinalmiş.. neyse, ben buna bir ara, okumak istediğini
söylediğini için, bir öykümü gönderiyorum ama siklemiyor beni, ben paçoz yazarlardanım
yani..
ve sonra, o gün, ortada
hiçbir bok yokken, "bukowski iki yüzlüdür" dedi
"evet"
diyorum, "öyledir, bi tek o ikiyüzlüdür. onun da moru bu”
“hayır hayır,
gerçekten öyledir ama”
“gerçekten evet,
ben ne dedim, frekanslar mı karıştı acaba, bak bir daha diyicem iyi dinle, ‘bukowski
ikiyüzlüdür’, ne duydun?"
"kes şunu be
abi, bilmiyoruz sanki seni"
"ama değiştim
ben.. küçük iskender’e aşık oldum"
"biliyor musun
o muhabbeti?"
"hangi
muhabbet?"
"picus
dergisindeki"
"öyle bir dergi
mi varmış, bilmem"
"ne biçim
edebiyatçısın sen"
"öyle miymişim
gerçekten?" bu arada yeni biralar geldi ve biz de kestik muhabbeti bir
süre için.. ikinci şişemden bir yudum aldım, ve "neyse şair, bugünlerde
kafam sikik, nolmuş o dergide" dedim..
"önemli değil
ya, anlıyorum seni, küçük iskender demiş ki, bukowski iki yüzlünün tekidir
vs.."
"desin..
napalım yani?"
"belki bilmek
istersin diye söyledim"
"o ibnenin ne
sik düşündüğünü bilmek isteseydim öğrenirdim merak etme.."
"picus diye
bir dergi çıkmaya başladı"
"hı hı..
çıkar.. para bol edebiyatta.. üç cümle kurup iki röportaj yapınca best seller
yapıyor seni okuyucu.."
neyse işte, eve
çıktık, hatun öncelikle banyoya girdi.. bilindik modlar.. bekliyordum ben de..
aklım çimlere gitti tekrar, şair tip ile tartıştığım günü düşündüm;
"ya ama
bukowski burjuvadır be abi.. hem de çok palavracıdır"
"nerden
anlıyoruz bunu ve buradan nereye varıyoruz"
"onun
anılarını anlattığı bir kitabı var"
"bilmem,
vardır herhâlde, ee?"
"işte orda,
evden çıktım arabama atladım tarzı şeyler diyor, bir adamın arabası varsa
burjuvadır"
"hı hı
öyledir, bi de palavracıdır arabası varsa"
"ya o da şey,
şimdi bak, bu adam her öyküsünde bi hatunla düzüşüyor demi"
"öyküde hatunla düzüşüyor evet"
"anılarını
yazdığı kitapta aynı tarzda, bu adam o kadar çok kadını düzmemiştir bence"
"kıskandın mı len
yoksa"
"yok lan, ne
kıskancam.."
"anılarını
yazdığı bir kitap var mıdır bilemem, çokta yakından incelediğim biri değildir, okumadım
bile, boş ver bunları, içelim"
neyse, banyodan
çıktı hatun, girdi odaya.. bi güzel düzdüm onu.. sonrada arabama atlayıp evime
gittim..
17.eylül.2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder