1 Eylül 2004

asimetrik kişilik bozukluğu 2: bir aşk hikâyesi

telefon çaldı.. arayan henry'ydi..
"alo, bab, naber, nasıl gidiyor hayatın"
henry herkese bab derdi, kadınlara bile.. nedeni bu olabilirdi belki de, kadınlar bu yüzden ona vermiyor olabilirdi, bir kadın değildim, bilemezdim bunu, ama kendimle kıyaslayınca anlayabiliyordum onu, yakışıklı biriydi henry, temiz giyinir ve her gün tıraş ederdi kendini, bir kadın olsaydı eğer, bana nasıl hitap ettiğine aldırmaz, sorgusuz sualsiz düzerdim onu.. ama kadınları anlamak zordu gerçekten, anlamak da gerekmiyordu zaten, 'hı hı' der geçiştirirdiniz ve bir gün aniden patlardı gerçek, eğer devletin onayladığı bir aşk ise sizinkisi, zokayı yutardınız, bu yüzden kötüydü devlet, sizin kiminle iş tuttuğunuzu bile zapturapt altına almaya çalışırdı.. neyse, telefonda çok beklettik henry'yi..
"bir değişiklik yok henry" dedim.. "ya sende?"
"bende de yok bab" diye karşılık verdi henry.. ikimizin de hayatında değişiklik yoktu ama farklı bir durağanlıkta ilerliyordu hayatımız; ben kayıyordum, o ise izliyordu.. ikisi de aynıydı, hemen hemen.. sonuçta boşalabiliyordunuz, yarıklı da yarıksız da değişmiyordu sonuç; iki şak şak ve bir pat..

"artık dayanamayacağım" dedi henry bana, "şimdi sapıkları daha iyi anlıyorum"
"saçmalama" dedim ona
"sen nasıl yapıyorsun peki"
"ben yapmıyorum" dedim "bir erkek asla yapmaz, yapan kadındır, iplerimiz onların elinde.."
"bana da öğretir misin?" dedi henry, öğretilecek bir şey yoktu, seçilmeyi beklemeyi bilmeliydi henry, bir piyangoydu seks, şans işiydi - genel evleri saymazsak.. devlet her şeyi berbat ettiği gibi, üstüne bir de sekse el atmıştı.. genelevler yasal olarak tecavüz etme yerleriydi.. kimse anlamıyordu bunu.. para yolu ile ya da fiziksel yolla, sonuç aynıydı, zor kullanıyordunuz..
"akşam bir bara gitmeye ne dersin henry? senin için bir sürprizim var, şimdi aklıma geldi"
"tamam, akşam sekizde seni alırım"

telefonu kapattı henry ve beklemeyi sürdürdü.. bu aralar bir televizyon kanalının saat başı haberlerinin fanatiği olmuştum, her saat başı boşaltabiliyordu beni sunucu, "son aldığımız bir habere göre, meclis zinayla ilgili yasa tasarısını…" pat.. sonra uyurdum, bir saat sonra uyanır ve televizyonu açardım, "…347 evet ile onayladı, artık zina suç kapsamına…" pat.. uyur uyanır ve haberleri izlerdim.. telefon çaldı, arayan henry'ydi..
"alo"
"alo bab"
"henry?"
"olacak mı?"
"ne olacak mı?"
"bu akşam"
"çok sabırsızsın henry, beklemeyi bilmelisin.."

saat 7 oldu.. her gün saat yedide markete giderdim ve 2 paket altılık bira alır, oradan çıkar, parkın oradaki korsan sidiciden bir film kiralardım.. filmin hangisi olduğuna bakmazdım bile, herifin göz zevkine güveniyordum, sonra eve gelir ve filmi izlerken bir altılığın yarısını tüketirdim.. saat sekiz buçuk olunca biterdi film, tüm pornolar 1 saat sürüyordu ya da kazıklanıyordum.. film bitince yazmaya başlardım, ta ki güneş doğana kadar.. güneş doğmadan uyuyamazdım, kendimi güvende hissettiriyordu tanrının güneşi, tanrıdan ise korkardım, korkağın tekiydim zaten.. herkes korkağın tekiydi, sadece rol kesiyorduk, hepsi bu - hemen hemen.. film izliyor ve bira içiyordum, sigara kullanmazdım, sigara aptalcaydı, nefes almak bile aptalcaydı, sarhoş etmiyorlardı adamı.. ekrana kenetlendim, iyi bir sahneydi, belladonna kendini düzdürürken telefon çaldı, arayan henry’ydi muhtemelen..

“alo”
“alo bab”
“henry?”
“buluşuyor muyuz bab?”
“evet evet, unutmuşum, hemen giyiniyorum”
“seni almaya gelmemi ister misin?”
“arabamı aldın kendine?”
“peder erken sızdı bugün, araba bende..”
“tamam peki gel al”. anlaşılan çok heyecanlıydı henry, ve çok fazla film izlemişti, oysa gerçek hayatta olmuyordu bu iş, en azından ben yapamamıştım, çok defalar denemek zorunda kalmıştım.. bunun için araba kiralamak gerekmiyordu hem, arabası olan bir hatunla düzüşmek yeterliydi, ama dedim ya, olmuyordu arabada, rahat bir pozisyona denk gelene kadar saatler geçiyordu.. kapı çaldı..

“kim o”
“benim bab, henry”
“gel henry, kapı açık”
kapıyı açamadı henry, güçsüz biriydi, ondan korkmuyordum, korktuğum şey, kapımı açabilecek kadar güçlü olan hırsızlardı, güneş güven veriyordu adama.. çalınabilecek bir şeyim yoktu, öykülerim dışında, ve öykülerimi satarak kazanıyordum bazı şeyleri, hatunlar hediye olarak geliyordu tabi.. yayınevinin değildi hediye, yayınevine para ödeyerek alırlardı kitaplarımı ve daha sonra kayınevini ziyaret ederlerdi..
“naber henry, heyecanlımınsın?”
“evet bab, ilk kez olacak, sen ilk defasında heyecanlı değil miydin yani?
“hayır henry, değildim”
“eminsin değil mi, olacak bu iş”
“telaş etme henry, kamışını sıkı tut, gidiyoruz”

henüz yayınlanmamış olan öykülerimi aldım yanıma, ve evden çıktık, arabaya gerek yoktu aslında, evimi her zaman barlara yakın yerlerde kiralıyordum, yol parası ile daha fazla içebiliyor ve eve kadarda taşıttırabiliyordum kendimi, gene de arabaya bindik ama..
“nasıl olacak, anlatsana bi”
“görünce şaşıracaksın” dedim ona, “çok hoşuna gidecek, ancak sonrasına karışmayacağım”
onu, en az gittiğim bara götürdüm, bu bara, uzun bir süre boş delik bulamazsam giderdim, bir fıstık takılıyordu bu barda, bana müptelaydı ama ona öğretmiştim beni sıkmaması gerektiğini, çok fazla birlikte olursak senden bıkarım, nedeni bu bebeğim, sık sık değil ama ömür boyu, yetmişine de gelsem seninle vuruşacağım..

bara girdik, lita hemen karşıladı beni, onu henry ile tanıştırdım ve masamıza oturduk, bir adam geldi yanımıza,
“lita, aşkım, beni unuttun sanırım” dedi..
“gider misin başımdan, seni hatırlamak istemiyorum” dedi lita, öpücüğünü de yanağıma kondurdu, bunu adam için değil benim için yapmıştı, adamı defetmek benim için zor iş değildi, ama lita benim gönlümü almaya çalışıyordu, adamın yanında beni öpmesi bir lütuftu sadece.. adam aşkım kelimesinin harflerini tek tek yerden toplayıp bardan çıktı.. biraz içtik ve biraz sohbet ettik..

lita’ya, ‘lita, bak bu henry, çocukluk arkadaşım, hâlâ bakire, yap bi kıyak, ölmeden önce sikişmek onunda hakkı” diyemezdim herhâlde, ama henry bunu söylememi bekliyordu, bir ara lita tuvalete gitmişken bana, “hadi bab, ne zaman açacaksın konuyu” dedi, ona sabretmesi gerektiğini yoksa lita yerine onun düzüleceğini söyledim.. lita geldi ve kulağıma eğilerek, “arkadaşın ne zaman gidecek” dedi bende onun kulağına eğildim ve ısırdım.. bu hoşuna gitti ve bir daha benim yanımda üstüne vazife olmayan işlere burnunu sokmadı

“ee, napıyoruz” dedi henry.. ne lita, ne de ben bir cevap vermedik.. lita çok güzel bir hatun değildi, ama işi biliyordu, aptal değildi ve çok tehlikeliydi, ona ‘henry seninle sevişmek istiyor ne dersin’ diye sorsam, henry’yi bıçaklardı, bundan emindim, ama bana zarar vermezdi, ona âşık olduğuma inanmıştı bir kere, âşıktım da gerçekten, ama bu benim başka kutucukları ve onun başka aletleri yalamasına engel değildi.. “zina yasa tasarısı da neyin nesiydi allah aşkına? siktirin be oradan..” diye bağırdım, sohbetin bu noktaya nasıl sarktığını hatırlamıyorum, politika konuşmuyorduk, ama henry bir kurnazlık yapıp konuyu açmış olabilirdi, buradan sekse doğru bir yol almak istemiş olabilirdi.. “içkilerinizi bitirin” dedim, “henry bizi eve bırakacak lita”, henry yüzüme haince bir bakış attı, ne düşündüğümü anlamaya çalışıyor gibiydi, lita ise memnundu halinden, bir öpücük daha kondurdu yanağıma.. dudaklarını daha iyi hissetmek için, bundan sonra her gün tıraş olmaya karar verdim..  lita ve henry biralarını içerken yarış yapıyor gibiydiler, benim biramı bitirmemi beklediler daha sonra, acele etmiyordum, nasıl olsa gecenin kazananı henry olacaktı.. bu gecelik hakkımı ona vermiştim.. arkadaş arasında olur böyle şeyler.. sorun lita’nın ona ne yapacağıydı, henry’ye zarar gelsin istemiyordum, ama içinde bulunduğu durum üzüyordu beni.. beş parasızdı henry, ailesi ile kalıyor ve iş arıyordu, babası alkolik bir herifti ve annesinden arta kalan zamanlarda onu dövüyordu, henry 21 yaşındaydı ve askere gidip ölmekten korkuyordu, bari bir kez diyordu bana, en azından bir kez.. o iş olmadan ölmek istemiyorum bab.. henry çok kez âşık olmuştu ama bir türlü söyleyememişti bunu, bense birçok hatuna ‘sana aşığım’ demiştim ama çok az âşık olmuştum.. belki bir defa, belki de hiç.. aşk bittikten sonra inkâr ediyordunuz çünkü o günleri.. unutmanın bir yoluydu bu, ve daha sonra, uzun süren abazalık dönemlerinde, o günlerin seks ile alakalı olan anılarını hatırlayıp otuzbir çekiyordunuz.. işte aşk böyle bir şeydi..

sarhoş değildik, az içmiştik.. masadan kalktık ve benim eve doğru yol aldık.. henry yarı yolda babasının arabasını çaldığını hatırladı ve geri döndürdü bizi, 10 dakikadır yürüyorduk, aynı yolu geri tepmesi 5 dakika sürdü, insan sinirliyken daha hızlı yürür, arabaya bindik ve 5 dakika içinde evimin önüne geldik, matematik meraklısı bir okur öyküyü yarıda bırakıp, bardan eve gelişimizin kaç dakika sürdüğünü hesaplamaya çalıştı.. lita’ya anahtarı verdim ve eve çıkıp hazırlanmasını söyledim, ben beş dakika sonra gelicem dedim ona, henry ile özel bir görüşme yapmam gerekiyor, söz dinledi ve eve çıktı lita..

“bak henry, yanlış anlama ama şu an ereksiyon halindeyim ben, bana izin ver, önce onu bi güzel düzeyim”
“ama bab, sen demiştin ki…”
“dinle beni henry, daha bitirmedim, sen içeriye ben ışığı iki kez söndürüp yakınca geleceksin, tamam mı, al şu anahtarı”

cebimden yedek anahtarı çıkardım, henry’ye güveniyordum, öykülerimi çalmazdı o, yazar olduğumu bile bilmiyordu, ona söyleyemezdim, onun iyiliği için, sonra tılsımın bu olduğunu zannederek öykü yazmaya başlayabilirdi, sorun bana rakip olması değildi, yanlış yolda ilerleyecekti o zaman, tılsım olan öykü değildi çünkü ve ne olduğunu asla bilemezdiniz.. ama tanrı bazılarına 5 bazılarına da 255 hatun yazıyordu.. eve çıkıp kapıyı çaldım, lita açtı kapıyı, ve elbiselerini değiştirmiş olduğunu anladım, bir deri giymişti lita, ayakucundan saç teline kadar deri
“çıkar şunları” dedim ona, “nefret ettiğimi biliyorsun..” daha sonra hâlâ kapının önünde dikiliyor olduğumun farkına vardım, otu bırakmıştım ama halüsinasyonlar beni bırakmamıştı.. kapıyı çaldım, bu kez emindim, ve kapı açıldı.. öncelikle dokundum ona, sarıldım, “gerçeksin değil mi?” 4 yıldır beraberdim onunla ve gülüyordu karşımda..
“halüsinasyonlar da yalan söyler ama ben gerçeğim” dedi.
“benim halüsinasyonlarım dilsizdir” dedim. ve soydum onu.. yatağa attım.. kendisine sert davranılmasından zevk alırdı.. onu memnun ettikten sonra benim tarzımda sevişmeye başlardık, ben de sert davranılmasından zevk aldığım için değişen bir şey olmuyordu roller dışında; saç çekmek ve ısırmaktan fazlası yoktu ama, bir sadist ya da mazoşist değildim ben, sadece hedonisttim.. ve iki devre olarak sevişirdik onunla, birinci ve ikinci bölüm olarak.. birinci bölümde yönetmen o olurdu, ikinci bölümde de ben.. bazen 3 devre yapardık.. eğer altın gol olmazsa dördüncü devreye bile kalabilirdik.. bir keresinde sırf nereye kadar gidebileceğimizi denemek için penaltılara kaldık, önce o üzerime çıkıyor ve zıplıyordu, boşalınca bu kez ben altıma alıyordum onu.. böylece sonsuza kadar devam edebilirdik, ta ki tanrı bizi izlemekten sıkılana kadar, tanrı sıkılınca kopacaktı kıyamet, ki sıkılmazdı tanrı, kendini tanrının yerine koy ve birazda amelia ekle sahneye.. şu an dünyada kaç kişi orgazm yaşıyor? ve tanrı hepsini görüyor.. lita’ya bugün yeni bir şey denemek istediğimi söyledim, ve arkasına geçerek gözlerini bağladım, “sakin ol tatlım” dedim, “şimdi ben dilsizim, sen de kör.. rol yapıcaz”

bazen böyle rol yapıyorduk onunla, bana, “bunun için gözümü bağlaman gerekmez, ben kaparım gözümü ya da sende ağzını bağlarsın” dedi, “eşitlik istiyorum!”
“tamam” dedim ağzımı bağlıcam.. daha sonra onu tekrardan giydirdim ve “tuvaletim geldi” dedim, “üzgünüm, hemen gelicem”
bana, tanrımdan başlayarak doğacak olan kız çocuklarıma kadar küfür etti.. doğacak olan kız çocuklarıma tanrıdan daha çok değer vereceğimi biliyordu.. neyse, tuvalet yerine kapıya gittim ve öncelikle ışığı iki kez yakıp söndürdüm, daha sonra henry geldi, ona durumu anlattım ve işi berbat ederse lita’nın ikimizi de öldürebileceğini söyledim, “sakın gözlerini açmasına izin verme” dedim, “ve işin bitince defol git..” onun da ağzını sıkıca bağladım, bağlamadan önce bana “ne yani hiç yalamayacak mıyım, hiç öpmeyecek miyim onu, meme uçlarını emmeyecek miyim?” dedi, “başka şansımız yok” dedim ona, “hadi hadi çabuk, koş” kıçına bir şaplak attım..

lita sırt üstü yatıyordu ve henry üzerine çıktı, çok nazikçe soydu onu, lita ben olmadığımı anlayacaktı kesinlikle, bir hayvan gibi gidip gelmeye başladı onun içinde henry, lita kesinlikle anlayacaktı.. benim tam zıttı mı oluşturuyordu henry yatakta.. neyse, henry boşaldı ve tam bu esnada olan oldu, gözlerini açtı lita..

“lanet olsun” dedi henry, “ellerini de bağlamalıydın bab, ellerini bağlamalıydın onun”
“kez sesini henry” dedim, “onu daha fazla kızdırma”
“seni orospu çocuğu” dedi lita bana, bunu her zaman söylüyordu zaten, “seni adi üçkâğıtçı pezevenk”
bana hiç pezevenk dememişti, ölümümün yakın olduğunu hissedebiliyordum, lita daha önce ona sarkıntılık eden 3 kişiyi bıçaklamıştı, sabıkalıydı ve en nefret ettiği şey sevmediği birinin onunla birlikte olmak için onu zorlamasıydı, oysa şimdi sevmediği biri tamamlamıştı işi..

“hey, bak adamın şu haline, ilk kez yapıyor bunu, ona borçluydum lita, manevi borç, anlıyorsun ya?”
“anlamıyorum” dedi lita, “defolup git, seni öldürmeden defolup git ve beni bu pezevenk ile baş başa bırak”
hiç itirazsız çıktım evden, öykülerimi de alarak tabii ki, daha sonra gelir ve henry’nin cesedini kaldırması için polisi arar, lita’yı da ele verirdim.. sorun yoktu, lita bana âşıktı, tek güvencemde buydu, öldürmezdi beni.. aşk böyle bir şeydi..

evden çıktım ve en yakın bara gidip 2 bira istedim.. adam birini bekleyip beklemediğimi sordu, sana ne dedim ona, 2 bira ver ve defol git.. 10 dakika sonra lita geldi, rahatlamıştı, özür diledi benden, sorun değil dedim, “hakladım o pezevengi” dedi.. pezevenk kelimesi onun için bir hakaret sayılıyordu, orospu çocuğu deyince de iltifat etmiş sayılıyordu.. çünkü annesi bir orospuydu onun, ve pezevenklerden nefret ederlerdi her ikisi de.. lita ise hiç bir şey değildi, sadece âşıktı, belki de bu her şey olmaktı ya da her şey olmanızı sağlıyordu.. bardan çıktık ve eve geldik, henry yoktu,
“ölmemiş” dedi lita
“yeni bir halı almalıyım” dedim ona
“bana taşınmanı istiyorum” dedi
“peki ya sen nerde yaşayacaksın” dedim
“birlikte yaşamamızı istiyorum” dedi, “domuz gibi anlıyorsun bundan bahsettiğimi”
“peki” dedim.. “ama bu evde 20 gün daha oturmalıyım, kirasını ödedim, parayı çarçur etmeyi sevmem, biliyorsun, çok zor kazanıyorum ben”

öykü yazmak zordu gerçekten hiç yazmamış olana, bir kez yazınca alışıyordunuz oysa, sonra her gece oturur ve bir şey sallayabilirdiniz.. herkesin uyduracak bir hikâyesi vardı.. benimki biraz fazlaydı.. iyi bir yalancıydım ve  ertesi gün henry’yi ziyarete gittim, ciddi bir yara almamıştı henry, evinde yatıyor ve babasının işten gelip onu pataklamasını bekliyordu.. bana teşekkür etti.. “bir şey değil” dedim, televizyonun saat başı haber spikerini değiştirmişlerdi ve saat başı otuzbirim için lita’ya taşındım..

***

evde oturmuş, cacık içiyordum.. lita çok güzel cacık yapardı.. telefon çaldı.. arayan henry'ydi - muhtemelen..

"alo?"
"alo bab?", lita ahizeden yüzünü ayırmadan
"orospun arıyor" dedi bana,
"bu karının dedikleri için özür dile" dedi henry, telefona alo der demez ben, kendini daha erkekleşmiş hissettiği kesindi, oysa beni rahatsız etmişti onun bu yeni tavrı..
"kimse kimsenin adına özür dileyemez henry" dedim, "neden aradın?"
"acaba biz tekrardan bir plan yapsak, lita için"
"olmaz henry" dedim, "senin ölmeni ve benin cacıksız kalmamı sağlayacak bir işe yardım edemem ben"
"ama bab, çok zor durumdayım, anlamalısın"
"seni bir süre idare edecek bir yöntem biliyorum" dedim ona,
"nasıl bir şey bab?"
"bak şimdi, tuvalet kâğıdını üzerine sardıkları o karton silindir var ya?"
"evet bab, yazdım devam et"
"kes henry" dedim, "yemek tarif etmiyorum sana, dikkatlice dinle, o şeye aletini yerleştirebilirsin, bir süre idare eder seni, sonra başka yöntemlerde öğretirim, şimdi beni rahat bırak, bugün beşinci kez arıyorsun farkındasın değil mi?"
"ama bab, ben gerçek bir şeyler arıyorum".

telefonun kablosunu kesti lita.. hayatta kaldığım için kendimi şanslı hissediyordum..

01.eylül.2004

asimetrik kişilik bozukluğu part1: http://unthatow.blogspot.com/2004/08/asimetrik-kisilik-bozuklugu-1-bir-seks.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder