11 Mart 2018

punk is not that

punk is not that

sanırım 34 yaşındaydı cenk. müzisyendi. baterist. elinden başka bir iş de gelmezdi. gelsin istemiyordu da aynı zamanda. 34 yaşına kadar her türlü boka batmış ama elinden geldiğince müzikten geçimini sürdürmeye çalışmıştı. tek sorunu bir duruşu olmasıydı. yavşaklık yapmıyordu. daha çok para için müziğini satmıyor, bazı mekanlara inadı yüzünden çıkmayı red ediyor, sevmediği müzisyenlerin cover’ını çalmıyordu. bir derdi vardı çünkü, anlatmak istediği bir şey, bir his sadece, ve bir hisse aramıyordu kendinde, anlamdan öte, sanatsal bir takım işlerle açığa çıkan o hissi ve bunu aksettirmeyi seviyordu. hissi, hissettiğini, karşı tarafa verebilirse kendini iyi hissediyordu. sahnede, dinleyicilerle kurduğu göz temasına bayılıyordu mesela. kazandığı paradan daha çok mutlu ediyordu bu onu. çeşitli yollara saptı çoğumuz gibi, uyuşturucu, uyarıcılar, sedatifler, genel adı ile ve tıp jargonu ile söylersek psikotropların her yoluna bulaşmıştı gençlik yıllarında. her şeyden kendini müzik yapmak için soyutlamış, sadece para bulunca alkol almaya başlamıştı otuzundan sonra. çeşitli gruplar da çalışmış genellikle gruptan kovulmuş ya da kafalar uyuşmayınca “sikerim böyle aşkın ızdırabını” tavrı ile gruptan ayrılmıştı. dostça ayrıldığı da pek söylenemez. ikiyüzlülüklere, dolambaçlılığa ağzına geleni söylerdi, hayatı boyunca da bunu yapmıştı. kimsenin arkasından konuşmaz kimsenin arkasından konuşulmasına da izin vermez arkasından konuşulanları da iplemezdi. ne dedikodulara kulak kabartır ne dedikodu yapardı. böyle bir adamdı işte, düz, sabit, çoğunluğun deyimi ile kalın kafalı, yani çakal değil. ne kurnazlıklar bilirdi oysa, hayatta kalmak için yemediği nane kalmamıştı, torbacılığa kadar, bu yüzden hapse bile girmiş salınıverilmişti.

dediğim gibi, bir duruşu ve derdi olan ender müzisyenlerden biriydi işte. 27 yaşına kadar verdi mücadelesini. ya intihar edicek ya başı sokakta belaya giricekti sivri dili nedeni ile, vurulacaktı biri tarafından, ya da yok yere hapse girecekti. en kötü ihtimalle pes edecekti ki o da öyle yaptı. bıraktı müziği. iş aramaya başladı. sokak müziğinden de kazanamıyordu çünkü, sevgilisi ile çıktıkları zaman, ki sevgilisinin de, çiğdem adı, iyi bir vokali vardı, pek para kazanmazlardı. herkes hayranlıkla izler, pek az kişi üç beş lira atardı. onu da zabıtaya kaptırdıkları çok oldu. ki gelen para ya ota ya alkole giderdi. yol parasını ayıramaz eve kadar yürürlerdi. karataştaydı evleri, düşük kiralı basık rutubetli. hatun mutluydu ama. o da takı yapıyor ve işportaya çıkıyordu. onun da başı zabıtalarla beladaydı. cenk kaç kez karakoldan toplamıştı çiğdem’i. zabıtalara ağzını geleni söylerdi çiğdem. kavga büyür devreye polis girer, polisi de iplemezlerdi. dediğim gibi 27 yaşına kadar verdi mücadelesini. çiğdemin ki daha uzun sürdü. bir iş aramaya koyuldu cenk. her türlü işe başvurdu. müziği tamamen sildi hafızasından. hatta evindeki baterisini satıp kirayı ödedi. o kadar dibe batmıştı ekonomik olarak. kimseye borcu yoktu ama. ne bankaya ne de şahısa. ölücek olsa borç para almazdı.

iş aradı. her türlü iş. üniversite terk. makine mühendisliği. fabrikalara başvurdu. tecrübesi yoktu. sakalını saçını kesmediği için ya da, işlerden hep red yedi. en son hamallık buldu. eşya taşıma işi. evden eve nakliyat. beceremiyordu. daha doğrusu hızlı olamıyor, hızlılık derken aynı anda üç dört koliyi sırtlanıp yüklenmekten bahsediyorum, hızlı olamıyor ve çuvallıyordu. kırdığı eşyalar sonrası bir ay içinde işten atıldı. maaşı da alamadı üstelik. orda da karakolluk oldu. amirlerle kanka olmuştu artık. birilerinin şikayeti üzerine karakola düşer, amir biraz tutar salardı. onlarda yılmıştı cenk ve çiğdemden.

sonra evden yapabileceği, bir internet sitesine burç yazma işine girdi. freelance. günlük burç yorumu, iyi pazarladı kendini iş görüşmesinde, ve işi sevmişti, ve sevgilisi de anlardı burçlardan, geceleri burç yorumu yazmaya başladılar, çok didaktik ve bazen çok karanlık yazdıklarını söyledi patron, ve uzun. aslan burcuna günlük otuz cümle yorum yapıyorlardı mesela, eğleniyordu bunu yaparlarken de, cigarayı ve alkolü bırakıp, burç uydurmaya işine dalmışlardı. işten atıldılar. sonra bir fabrika. montaj hattı. yine hızlı olamadığı ve üstelik işçilerin kafasını karıştırdığı için işten atıldı. bi çok işe girdi çıktı, sorun genellikle hızlı olamayışıydı. “hız çağınınızı ve seri seri seri üretimlerinizi çoğaltarak sikiim” dedi çoğu insan kaynakları müdürüne ve çıktı işlerden. parasını aldı alamadı.

üç yıldır görmüyordum kendisini. geçen karşılaştık. ne telefonu vardı ben de ne de evini biliyordum. en son istanbula gitme kararı almışlar diye duymuştum. lafladık biraz. köye yerleşmişler. hatun köylülere ve civar insanlara takı yapıp karşılğında yumurta süt peynir almaya başlamış, bir de az biraz para tabii, kemik bulmak sorun değil ama, tarçın incik boncuk için çalmıyorsanız para gerekir. iyi bilirim, ben de yaptım çünkü daha önce.. her neyse, cenk ise müzik yapıyor bir de bahçeye bakıyor. köyde terk edilmiş bir eve yerleşmişler. sahipleri ölmüş evin. arayıp soran çıkmamış. onlar da gezerlerken, otostopla, bir ara denk gelmişler işte. köylülerle sohbet muhabbet derken kalmışlar orada. “daha iyi aga” dedi bana, “sikmişim şehri, sikmişim mücadeleyi, mal bu insanlar, uğraşmaya değmez. pes etmedim, hala müzik yapıyorum, internetim yok ama, onu çözeyim bir de kayıt cihazları, vericem internete aga, genç dimağları zehirlemek lazım.. gerçi bizimkisi zehir değil şeker ama, iktidara göre zehir zıkkım insanlarız biz, ölmemiz için elinden geleni yapıyor sistem, sikeyim sistemi, sorun sistem değil insanlar abi, en küçük çarkından en büyüğüne, iki yüzlü bencil ve asalaklar. olsun ama. iz bırakmak lazım. ses yayılmalı. his dolaşıma girmeli”

aynen bunları dedi bana. sonra kendi yaptıkları şaraptan içip müzik dinledik benim alıp taksite bağlanıp beş gün sonrasında  atıldığım fabrikadan kalma iphone’dumdan. iş için aldım. iş için. anlıyor musunuz? beyaz yaka olup haftasonları partilerde dans etmek yerine işçi olmuştum ben ve telefona basıcaktım parayı. iş için kullanıcaktım onu. anlıyor musun umut? iş için. başka iş için. zehri yayma işi. karanlığımızı ve öfkemizi yayma işi. ve sonunda, üç kişi de zehirlenirse, tepekilerin algısına göre zehirlenmek, üç kişi üç kişidir. savaşa devam. cenk mi? cenk iyi, size selamı var.. ziyaretine gitmeyin ama olur mu, o sizi çağırmadan. davet etmezse geleyim diye atlamayın hemen.. cenk ve çiğdem’i rahat bırakın artık. ve onun gibi nice canı sıkılan ve canı sıkıldığı için müzik yapan, canını sıkan nesneyi eylemi olayı durumu; ritme, hisse, yazıya, resime, heykele, takıya, tsörte, çantaya aktaran insanları rahat bırakın. aptal saptal röportaj soruları sormayın mesela. olur mu canikom? ben kaçtım. sigara almam lazım.. tütüncü kapatmadan. dengesiz bir tütüncüm var, keyfe keder açar dükkanı, canı sıkılınca kapar. tütünü sağlam ama. görüş açısı da.. bakış açısından ziyade görüş açısı önemlidir çünkü bu hayatta. ve anlamdan önce his. ve bilgiden önce fikir. bye bye baby.


11 mart 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder