10 Mart 2018

moving through streets

birileri geldi birileri gitti. işportaya. saat sekize geliyordu. meto “bi saatin kaldı” dedi. dokuzda kapatacağımı söylemiştim ona. dokuzdan sonra kalmanın anlamı yoktu. iyi biliyordum bu sokağı, ezberlemiştim artık, hayatım bu sokakta geçmişti ve adını “korku parkı istasyonu” koymuştum. çünkü her ne yaşarsam kötü, soluğu bu sokakta alıyordum tam 20 yıldır. çok değişti sokak. logos kapandı. yaşıtım olan ve zamanında o sokakta içen, yani gençken, kimse kalmadı. yeni ve abuk subuk ve sokağın eski ruhu ile alakasız mekanlar açıldı. kilise aynı hiç olmazsa, papazla aramız iyi. arada şarap istersem onu da verir de, ben ona bira vermem, içmez çünkü, şaraptan başkası isa’nın kanından sayılmıyor çünkü, renginden dolayı olabilir, ama isa’ya, 2018 yıldır çarmıktan bir türlü indirmediğimiz isa’ya artık bi sigara uzatmamız ve sol yanağını çevirmesinden vazgeçmesini iletmemiz gerekiyor. onun yerine sol elini yumruk yapıp havaya kaldırmalı bence. ve dahası dostlar, dediğim gibi, saat sekize geliyordu ve herkes gitmişti, yanımdan, ben de köşeme çekilip bekledim gelmekte olanı, portalın kapıları açılmıştı..

esçümento geldi, şu çatlak, zemt galaksisinden, gelirken de yanında zemt yapımı votka getirmişti, ben içmezdim, söyledim ona, içmeyeceğimi, “keşke aynı nezaketi sigaraya da göstersen piç” dedi, “gösteririm” dedim, “nefes alamayacak kadar kötüleşmeyi bekliyorum, gece öksürüklerimin ölümüme neden olacak bir kalp krizine yol açana denk bekleyeceğim” dedim, “alkolden de bu şekilde sıyrılıp azalttım ve durmayı bildim biliyorsun”
“nah biliyorsun” dedi
“biliyorsun dedim” dedim “biliyorum demedim”
“ben de biliyorsun dedim” dedi “ne dediğini biliyorum göt sağır değilim.” esçümento’dan yeni küfürler öğrenmesini rica ettim, “kendini tekrar ediyorsun amigo” dedim ona,
“amigonu sikerim” dedi, “sen de kendini tekrar ediyorsun yazarken”
“en azından aynı sırada tekrar etmiyorum” dedim, “parçaların yerlerini değiştiriyorum sürekli”
“ama aynı muhabbet” dedi, “işporta, alkol, uyuşturucu, fanzin, kadınlar, ne kadar dipte gezdiğin”
“bir dakika bir dakika” diyerek kestim sözünü, “dipte falan değilim ben, yeraltı bir uydurmadan ibaret, biliyorsun bunu konuştuk”
“evet biliyorum, büyük palavra, biri sana şu an otuz bin verse tüm telifini verirsin alın ne bok yerseniz yiyin diyerek”
“o kadar da değil” dedim
“ne o kadar da değil puşt” dedi
“otuzbin az” dedim, “yüzbine fitim”
“kendine çok güveniyorsun” dedi, “bu özgüven iyi değil sana söyliim sürünerek ölüceksin en sonunda”
“aynen pinero gibi” dedim “sigara sigara sigara aynen figaro figaro Figaro” gibi, çıkarıp yaktım bir tane, ona vermedim çünkü esçümento boş içmez, hayatında boş sigara içtiğini görmedim adamın. hatta su bile içmez, suyu sadece rakı da kullanır, çay bile içmez, alkolsüz olan tek gram sıvı sürmez ağzına, dahası yemek konusunda da tutumludur, dolu dolu bir sabah kahvaltısı dışında yemek yemez ve o kadar küfür etmesine karşın aseksüeldir, sakın kendisini cinsiyetçi falan sanmayın, cinsiyetlere de inanmaz çünkü, onun küfrü ağız alışkanlığı, annesinden geçme, genlerinde var,
“genlerini sikerim” dedi ben ondan yanımıza gelen bir hayalete bahsederken ve hayaleti de “siktirgit lan özel konuşuyoruz” diyerek kovdu.

“seçil napıyor?” dedim, “yolu düşmüyor mu bu taraflara”
“sana kızgın biliyorsun, hepsi sana kızgın, onları terk ettiğin için”
“onlar beni terk etti. zemt’te işler nasıl gidiyor, ben hala bu zemt’in ve sizin uydurduğum bir şey olduğunu düşünüyorum ama siz inatçısınız bana gerçek olduğunuzu ikna etme çabanızda”
“gerçeğiz lan” dedi, “yan boyuttan geliyoruz, portallardan geçerek, işte bunun sayesinde” elini cebine atıp poşet içinde toz bir madde gösterdi, “ve bunun” iç cebini açtı, size tarif etmemin yasak olduğu parıldayan bir cisim gösterdi. tam bu sırada geldi zabıta, tabii ki ne meto ne zabıta esçümento’yu görmüyordu, göremezlerdi, görünmezlerdi kahramanlarım, hayaletten oluşma embriyolarım, meto’ya “fanzine de mi başladın artık” dedi zabıta, “yok arkadaşın tezgahı” dedi meto, müdürmüş adam, inceledi inceledi inceledi, “bana okuncak bir şey ver” dedi, broşürü verdim, okuyormuş fanzin, okuyabilir, herkes her şeyi okuyabilir, söz konusu problem okuduğun şeyler üzerinden alıntılarla ve isimlerle konuşmaya başlayınca ve yeni bir fikir, sizin dünyanızda tez diyorlar galiba, oluşturmayınca başlıyor, şu şunu demiş bu bunu demiş tarzı bir muhabbete hayatım boyunca iştirak etmedim etmeyeceğim, ancak hayaletlerim söz konusu ise, tuncay şunu demişti özlem böyle kesti kendini şunu derken diye hikaye sandığınız vizyonlarımı anlatabilirim, bu arada nasıl gidiyor hayat, haliniz vaktiniz yerinde mi? dedikodu ile müsemma dünyanızda bir yenilik var mı? tarikatınız party kafasından çıkıp iş yapma kafasına erebildi mi bare, yoksa hala bizim gibi kara cahillere vaaz verme derdinde misiniz? ne diyordum seçil?

“kes girdo, al şunu ateşle, siktirtme belanı” dedi esçümento, “seçil meçil yok, gelmeyecek, anladın mı beni, büyük konuştu hatun, bi daha yüzümü nah görür dedi, son kavganızı hatırlıyorsun”
“ben özür dilemiştim” dedim
“sen de hep özür diliyorsun ha, adını girdo yerine affet koysaymışız keşke”
“adımı koyduğunuzu da nerden çıkardın” dedim
“öz be öz ben koydum” dedi, “dolambaçlı yollarından dolayı çocukluğunda, bi de içine düşüp dışına çıkamadığımız için”
“İçim dışım birdir” benim
“he he aynen öyle, bu yüzden çuvallıyorsun, bu yüzden insanlar sana selam vermeyi kesiyor, bu yüzden konuşurken gülümsemiyorlar ateşle şunu sikmiim belanı”
“içmicem” dedim “komple bıraktım ben artık”
“votka?”
“onu da içmicem”
“bi yudum al bare”
“ağzımı sürmem”
“sigara ver o zaman”

napacan sigarayı diye sormadım pezevenge, sarıcak tütünü kalmamıştı çünkü, biliyordum bunu, son cuvarısını içiyordu ve mutlaka yedekte bir tane bulundurmalıydı, tam bu sırada “gidiyorum ben” dedi, kalktı ve taksi durağının olduğu tarafa doğru yürüyüp seçil’le selamlaştı ve gözden kayboldu. seçil selam vermeden yanıma oturup bağdaş kurdu, sigara uzattı, diğer elinde yarım ekmeği vardı, benim için hazırladığı
“yemeyeceğimi biliyorsun” dedim
“iyi mesefa kat ettin” dedi alkollü gözlerle bakıyordu, “esçümento’yu seni test etmesi için ben gönderdim, sağlıklı yaşamaya karar verirsen barışırız”
“sağlıklı yaşamak yemek yemek anlamına mı geliyor seçil” dedim, “özellikle ruhen ve maddi anlamda iflasın eşiğindeyken”
“bedenen de iflasın eşiğinde olmanı istemem” dedi, “biliyorsun seviyorum seni, kan kardeşimin sevgilisisin bir kere”
“o öldü” dedim
“ölmediğini sen de biliyorsun cicim” dedi “sadece sana kızgın”
“bütün dünya bana kızgın tanrısını satayım” dedim, “kötü giden her şeyin sorumlusu benim, evet bi boklar yedim, evet bencilim, evet gerizekalıyım, ama bir şeyleri yoluna koymaya çalışıyorum hayatımda, bunun farkında mısınız seçil hanım? ve bu yoluna koyma işlemi yemek yemeye başlayarak sigarayı bırakarak olmucak, işlerime odaklanarak ve bazı insanlarla arama mesafe koyarak olucak, bazıları ile bozuşarak hatta, gerçek benliğimi ortaya koyarak, biliyorsun bunu, başka şansım yok, bu son şansım”
“her zaman bir şansın vardı” dedi, “ama bu defa haklısın galiba, bu son”
“her zaman haklıydım” dedim, “başından beri ben haklıydım, hislerimde bi gram yanılsaydım adına paranoya diyebilirdik belki ama haklı çıktığım için ben altıncı his diyicem ya da sekizbinyüzonikinci teferruat” diyelim.
“suyu uzatsana” dedi “kafamı sikiyorsun şu an, sigara mı ekmek mi?”
“kokoreçe hayır diyemem” diyerek yarım ekmeğe elimi uzattım. kahvaltı yapmamıştım henüz ve saat akşamın sekiz buçuğuydu, öğlen uyanmış sadece sıvı tüketmiştim.

“hadi kalk” dedi ben ekmeği bitirince, tiryaki kediye gidiyoruz, etkinlik var, insanlar vardır, bi bira iç, ama sadece bir tane, başka yok. ve kafanı dağıt biraz, sohbet muhabbet, sonra eve dönüş yolunda sana eşlik ederim..

dediğini yaptım. yine bir çıkmazımda, derin kuyulara taş atmışken zihnim, taşımı aldı ordan, kafama atabilirdi, yapmadı, saçları mı okşadı, “düzelecek” diyerek, izbana girerken, “başarıcaksın moruk, hep beraber olucaz yine.. sadece kurallara dikkat et, hepsi bu..”

kurallar dediği, bizim koyduğumuz kurallardı, on sekiz sene önce, hayat içinde kendimize koyduğumuz kurallar, her seferinde benim bozduğum, içinden çıkılmaz bir hale soktuğum her şeyi, sonra geri dönmek için tırmaladığım ruhen ve bedenen, “bu kez izin vermicez” dedi, özlem, gaipten bir serzenişle, “bu kez olmaz çocuk, yanındayım, yakında gelicem, sen zihnine mukayyet ol yeter, yoldayım, çakmağın hâlâ ben de, biliyorsun, unutma verdiğimiz sözleri..“

* başlık psycho realm adlı grubun bir şarkısının adıdır..


10 mart 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder