birileri geldi
birileri gitti. işportaya. saat sekize geliyordu. meto “bi saatin kaldı” dedi.
dokuzda kapatacağımı söylemiştim ona. dokuzdan sonra kalmanın anlamı yoktu. iyi
biliyordum bu sokağı, ezberlemiştim artık, hayatım bu sokakta geçmişti ve adını
“korku parkı istasyonu” koymuştum. çünkü her ne yaşarsam kötü, soluğu bu
sokakta alıyordum tam 20 yıldır. çok değişti sokak. logos kapandı. yaşıtım olan
ve zamanında o sokakta içen, yani gençken, kimse kalmadı. yeni ve abuk subuk ve
sokağın eski ruhu ile alakasız mekanlar açıldı. kilise aynı hiç olmazsa,
papazla aramız iyi. arada şarap istersem onu da verir de, ben ona bira vermem,
içmez çünkü, şaraptan başkası isa’nın kanından sayılmıyor çünkü, renginden dolayı
olabilir, ama isa’ya, 2018 yıldır çarmıktan bir türlü indirmediğimiz isa’ya
artık bi sigara uzatmamız ve sol yanağını çevirmesinden vazgeçmesini iletmemiz
gerekiyor. onun yerine sol elini yumruk yapıp havaya kaldırmalı bence. ve
dahası dostlar, dediğim gibi, saat sekize geliyordu ve herkes gitmişti,
yanımdan, ben de köşeme çekilip bekledim gelmekte olanı, portalın kapıları
açılmıştı..
esçümento geldi, şu
çatlak, zemt galaksisinden, gelirken de yanında zemt yapımı votka getirmişti,
ben içmezdim, söyledim ona, içmeyeceğimi, “keşke aynı nezaketi sigaraya da
göstersen piç” dedi, “gösteririm” dedim, “nefes alamayacak kadar kötüleşmeyi
bekliyorum, gece öksürüklerimin ölümüme neden olacak bir kalp krizine yol açana
denk bekleyeceğim” dedim, “alkolden de bu şekilde sıyrılıp azalttım ve durmayı
bildim biliyorsun”
“nah biliyorsun” dedi
“biliyorsun dedim”
dedim “biliyorum demedim”
“ben de biliyorsun
dedim” dedi “ne dediğini biliyorum göt sağır değilim.” esçümento’dan yeni
küfürler öğrenmesini rica ettim, “kendini tekrar ediyorsun amigo” dedim ona,
“amigonu sikerim”
dedi, “sen de kendini tekrar ediyorsun yazarken”
“en azından aynı
sırada tekrar etmiyorum” dedim, “parçaların yerlerini değiştiriyorum sürekli”
“ama aynı muhabbet”
dedi, “işporta, alkol, uyuşturucu, fanzin, kadınlar, ne kadar dipte gezdiğin”
“bir dakika bir dakika”
diyerek kestim sözünü, “dipte falan değilim ben, yeraltı bir uydurmadan ibaret,
biliyorsun bunu konuştuk”
“evet biliyorum, büyük
palavra, biri sana şu an otuz bin verse tüm telifini verirsin alın ne bok
yerseniz yiyin diyerek”
“o kadar da değil”
dedim
“ne o kadar da değil
puşt” dedi
“otuzbin az” dedim, “yüzbine
fitim”
“kendine çok
güveniyorsun” dedi, “bu özgüven iyi değil sana söyliim sürünerek ölüceksin en
sonunda”
“aynen pinero gibi”
dedim “sigara sigara sigara aynen figaro figaro Figaro” gibi, çıkarıp yaktım
bir tane, ona vermedim çünkü esçümento boş içmez, hayatında boş sigara içtiğini
görmedim adamın. hatta su bile içmez, suyu sadece rakı da kullanır, çay bile
içmez, alkolsüz olan tek gram sıvı sürmez ağzına, dahası yemek konusunda da
tutumludur, dolu dolu bir sabah kahvaltısı dışında yemek yemez ve o kadar küfür
etmesine karşın aseksüeldir, sakın kendisini cinsiyetçi falan sanmayın,
cinsiyetlere de inanmaz çünkü, onun küfrü ağız alışkanlığı, annesinden geçme,
genlerinde var,
“genlerini sikerim”
dedi ben ondan yanımıza gelen bir hayalete bahsederken ve hayaleti de “siktirgit
lan özel konuşuyoruz” diyerek kovdu.
“seçil napıyor?”
dedim, “yolu düşmüyor mu bu taraflara”
“sana kızgın biliyorsun,
hepsi sana kızgın, onları terk ettiğin için”
“onlar beni terk etti.
zemt’te işler nasıl gidiyor, ben hala bu zemt’in ve sizin uydurduğum bir şey
olduğunu düşünüyorum ama siz inatçısınız bana gerçek olduğunuzu ikna etme
çabanızda”
“gerçeğiz lan” dedi, “yan
boyuttan geliyoruz, portallardan geçerek, işte bunun sayesinde” elini cebine
atıp poşet içinde toz bir madde gösterdi, “ve bunun” iç cebini açtı, size tarif
etmemin yasak olduğu parıldayan bir cisim gösterdi. tam bu sırada geldi zabıta,
tabii ki ne meto ne zabıta esçümento’yu görmüyordu, göremezlerdi, görünmezlerdi
kahramanlarım, hayaletten oluşma embriyolarım, meto’ya “fanzine de mi başladın
artık” dedi zabıta, “yok arkadaşın tezgahı” dedi meto, müdürmüş adam, inceledi
inceledi inceledi, “bana okuncak bir şey ver” dedi, broşürü verdim, okuyormuş
fanzin, okuyabilir, herkes her şeyi okuyabilir, söz konusu problem okuduğun
şeyler üzerinden alıntılarla ve isimlerle konuşmaya başlayınca ve yeni bir
fikir, sizin dünyanızda tez diyorlar galiba, oluşturmayınca başlıyor, şu şunu
demiş bu bunu demiş tarzı bir muhabbete hayatım boyunca iştirak etmedim
etmeyeceğim, ancak hayaletlerim söz konusu ise, tuncay şunu demişti özlem böyle
kesti kendini şunu derken diye hikaye sandığınız vizyonlarımı anlatabilirim, bu
arada nasıl gidiyor hayat, haliniz vaktiniz yerinde mi? dedikodu ile müsemma
dünyanızda bir yenilik var mı? tarikatınız party kafasından çıkıp iş yapma
kafasına erebildi mi bare, yoksa hala bizim gibi kara cahillere vaaz verme
derdinde misiniz? ne diyordum seçil?
“kes girdo, al şunu
ateşle, siktirtme belanı” dedi esçümento, “seçil meçil yok, gelmeyecek, anladın
mı beni, büyük konuştu hatun, bi daha yüzümü nah görür dedi, son kavganızı
hatırlıyorsun”
“ben özür dilemiştim”
dedim
“sen de hep özür
diliyorsun ha, adını girdo yerine affet koysaymışız keşke”
“adımı koyduğunuzu da
nerden çıkardın” dedim
“öz be öz ben koydum”
dedi, “dolambaçlı yollarından dolayı çocukluğunda, bi de içine düşüp dışına
çıkamadığımız için”
“İçim dışım birdir”
benim
“he he aynen öyle, bu
yüzden çuvallıyorsun, bu yüzden insanlar sana selam vermeyi kesiyor, bu yüzden
konuşurken gülümsemiyorlar ateşle şunu sikmiim belanı”
“içmicem” dedim “komple
bıraktım ben artık”
“votka?”
“onu da içmicem”
“bi yudum al bare”
“ağzımı sürmem”
“sigara ver o zaman”
napacan sigarayı diye
sormadım pezevenge, sarıcak tütünü kalmamıştı çünkü, biliyordum bunu, son
cuvarısını içiyordu ve mutlaka yedekte bir tane bulundurmalıydı, tam bu sırada “gidiyorum
ben” dedi, kalktı ve taksi durağının olduğu tarafa doğru yürüyüp seçil’le
selamlaştı ve gözden kayboldu. seçil selam vermeden yanıma oturup bağdaş kurdu,
sigara uzattı, diğer elinde yarım ekmeği vardı, benim için hazırladığı
“yemeyeceğimi
biliyorsun” dedim
“iyi mesefa kat ettin”
dedi alkollü gözlerle bakıyordu, “esçümento’yu seni test etmesi için ben
gönderdim, sağlıklı yaşamaya karar verirsen barışırız”
“sağlıklı yaşamak
yemek yemek anlamına mı geliyor seçil” dedim, “özellikle ruhen ve maddi anlamda
iflasın eşiğindeyken”
“bedenen de iflasın
eşiğinde olmanı istemem” dedi, “biliyorsun seviyorum seni, kan kardeşimin
sevgilisisin bir kere”
“o öldü” dedim
“ölmediğini sen de
biliyorsun cicim” dedi “sadece sana kızgın”
“bütün dünya bana
kızgın tanrısını satayım” dedim, “kötü giden her şeyin sorumlusu benim, evet bi
boklar yedim, evet bencilim, evet gerizekalıyım, ama bir şeyleri yoluna koymaya
çalışıyorum hayatımda, bunun farkında mısınız seçil hanım? ve bu yoluna koyma
işlemi yemek yemeye başlayarak sigarayı bırakarak olmucak, işlerime odaklanarak
ve bazı insanlarla arama mesafe koyarak olucak, bazıları ile bozuşarak hatta,
gerçek benliğimi ortaya koyarak, biliyorsun bunu, başka şansım yok, bu son
şansım”
“her zaman bir şansın
vardı” dedi, “ama bu defa haklısın galiba, bu son”
“her zaman haklıydım”
dedim, “başından beri ben haklıydım, hislerimde bi gram yanılsaydım adına
paranoya diyebilirdik belki ama haklı çıktığım için ben altıncı his diyicem ya
da sekizbinyüzonikinci teferruat” diyelim.
“suyu uzatsana” dedi “kafamı
sikiyorsun şu an, sigara mı ekmek mi?”
“kokoreçe hayır
diyemem” diyerek yarım ekmeğe elimi uzattım. kahvaltı yapmamıştım henüz ve saat
akşamın sekiz buçuğuydu, öğlen uyanmış sadece sıvı tüketmiştim.
“hadi kalk” dedi ben
ekmeği bitirince, tiryaki kediye gidiyoruz, etkinlik var, insanlar vardır, bi
bira iç, ama sadece bir tane, başka yok. ve kafanı dağıt biraz, sohbet
muhabbet, sonra eve dönüş yolunda sana eşlik ederim..
dediğini yaptım. yine
bir çıkmazımda, derin kuyulara taş atmışken zihnim, taşımı aldı ordan, kafama
atabilirdi, yapmadı, saçları mı okşadı, “düzelecek” diyerek, izbana girerken, “başarıcaksın
moruk, hep beraber olucaz yine.. sadece kurallara dikkat et, hepsi bu..”
kurallar dediği, bizim
koyduğumuz kurallardı, on sekiz sene önce, hayat içinde kendimize koyduğumuz
kurallar, her seferinde benim bozduğum, içinden çıkılmaz bir hale soktuğum her
şeyi, sonra geri dönmek için tırmaladığım ruhen ve bedenen, “bu kez izin
vermicez” dedi, özlem, gaipten bir serzenişle, “bu kez olmaz çocuk, yanındayım,
yakında gelicem, sen zihnine mukayyet ol yeter, yoldayım, çakmağın hâlâ ben de,
biliyorsun, unutma verdiğimiz sözleri..“
* başlık psycho realm
adlı grubun bir şarkısının adıdır..
10 mart 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder