11 Mart 2016

zackeva

sigara üstüne sigara dedi zack. aynen figaro figaro figaro gibi. sigara sigara sigara.. oysa bırakmaya karar vermişti daha sabah. bırakıcaktı bir gün. umursuyordu artık bir şeyleri.. geçmiş geçmişte kalmıştı. gelecek güzel olmayabilirdi. her şey ters gitse bile dedi, ben ters gitmeyeceğim.. bir yolu vardı inandığı, üçüncü yol diyordu adına. henüz geçmemişti o yola. zamanını bekliyordu ve kahin gibiydi kendi hayatı söz konusuysa. her şeyi önceden biliyordu. bekliyordu. beklemesinin boşuna olmadığını bilerek bekliyordu. gelicekti o tren. çıkıcaktı içinden aradığı boşluk.. trenden inicek ve boşluğuna karışacaktı. kim olduğunu bilmiyordu sadece. aramıyordu da. başka başka kadınlarla, acaba diyerek şansını denemiyordu. şansını denemezdi hiç herşeyden emindi. gelicekti o tren. boşluk boşlukla bütünleşecek ve bir hacme sahip olacaktı. acelesi yoktu. acelesi yoktu ve hayatta kalacaktı. her ne olursa olsun.

her şey ters gidebilirdi dediğim gibi.. umrumda değildi terslikler. sorunları çözmeye çalışmayı bırakalı yıllar olmuştu. arkama yaslanmıyor ileriye adım atmıyordum. bekliyordum sadece. herşey bir anda, pat diye, aniden olucaktı. mutlu olmayacaktı. zaten kendi içinde mutluydu. kendi içindeydi herşey. tüm politikliği ile kaygısız ve tek başınaydı. bir şey yapılacaksa yapardı. tek başına veya beraber. tek başınalığın kararlı senfonisi. sıkılmamıştı. sıkılmıştı. iki arada bir derede yaşıyordu. dün gece nolmuştu. düşünmüyordu dün geceyi. güzeldi hepsi bu. hepsi bu değil.. fazlası var. ilk defa gerçekten inandı sigarayı bırakacağına. bırakamadı ama inandı. inancını kaybetmişti oysa herşeye karşı. ilk kez kendini umursadı. ilk kez güne farklı bir şarkı ile başladı. sabiteleri değişmişti. iyi uyanmıştı. dipde değil, iyi sadece.

sarıldı yalnızlığına. kendine değil, yalnızlığına. yalnızlığım diyecekti onla. bir bütün olmuştu. tek başına da bir bütünken, onunla fazlalık hissetmeden birleşmişti.

emindi kendinden. kendinden ve içinde yaşadığı açmazdan. kaybedip kazanmaya inanmazdı. yaşar geçerdi birşeyleri fazlasıyla umursayarak. herkesin canını sıkan onu etkilemez ve sıkılırdı insanların sorunlarından. sorun çözücü değildi. ama geçiştirmiyordu da.. bekliyordu sadece. hayatta kalmaya çalışara. emindi. gelicekti o boşluğunu taşıyan tren. yanılmayacaktı. onunla beraber olmak isteyen herkesi elinin tersi ile itiyordu. dış kapısı dışardan iç kapısı içerden kitliydi. iç kapısını açmazdı asla. sadece bazen kilidi açar ve kapıyı çalmadan girilmesini beklerdi. dostları yapmıştı bunu. bir yere kadar girmişlerdi hole. holün ardında renksiz bir oda vardı. görünmezdi oda. oyuncakları görünmezdi. gizliyordu kendini ve herkese gülüyordu. kendi gibi olmayan, tek başına varolabilen biri gelip görücekti oyuncakları. taştan oyuncaklar. deniz taşından. şekilsiz hayaletler.
varlığını kimsenin varlığına armağan etmezdi. kimseyle bir olmazdı. ama bir olmak istiyordu. boşluk yutacak boşluğu. ruhları kesişim kümesi. umursamak birşeyleri. sigarayı bırakmayı düşlemek. düşmemek daha fazla. ama tırmanmaya da çalışmamak daha fazla. kendi halinde. olduğu gibi. olduğu yerden memnun.. kendi gibi birini beklemiyordu. kendi boşluğunda kaybolup bunu sorun etmeyecek birini bekliyordu. gelmişti. durmuştu tren. içinden inmesini bekliyordum. gel dedi, gidelim.. nereye diye sormadım. adım attım içeri. ve tren hareket etti. camdan dışarı baktık sadece, hiç konuşmadan camdaki yansımamıza baktık. kapılar kapandı. ve herkes inmişti trenden, o hariç, ben binerken..

11 mart 2016


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder