sigara üstüne sigara dedi zack. aynen figaro figaro
figaro gibi. sigara sigara sigara.. oysa bırakmaya karar vermişti daha sabah.
bırakıcaktı bir gün. umursuyordu artık bir şeyleri.. geçmiş geçmişte kalmıştı.
gelecek güzel olmayabilirdi. her şey ters gitse bile dedi, ben ters
gitmeyeceğim.. bir yolu vardı inandığı, üçüncü yol diyordu adına. henüz
geçmemişti o yola. zamanını bekliyordu ve kahin gibiydi kendi hayatı söz
konusuysa. her şeyi önceden biliyordu. bekliyordu. beklemesinin boşuna
olmadığını bilerek bekliyordu. gelicekti o tren. çıkıcaktı içinden aradığı
boşluk.. trenden inicek ve boşluğuna karışacaktı. kim olduğunu bilmiyordu
sadece. aramıyordu da. başka başka kadınlarla, acaba diyerek şansını
denemiyordu. şansını denemezdi hiç herşeyden emindi. gelicekti o tren. boşluk
boşlukla bütünleşecek ve bir hacme sahip olacaktı. acelesi yoktu. acelesi yoktu
ve hayatta kalacaktı. her ne olursa olsun.
her şey ters gidebilirdi dediğim gibi.. umrumda değildi
terslikler. sorunları çözmeye çalışmayı bırakalı yıllar olmuştu. arkama
yaslanmıyor ileriye adım atmıyordum. bekliyordum sadece. herşey bir anda, pat
diye, aniden olucaktı. mutlu olmayacaktı. zaten kendi içinde mutluydu. kendi
içindeydi herşey. tüm politikliği ile kaygısız ve tek başınaydı. bir şey
yapılacaksa yapardı. tek başına veya beraber. tek başınalığın kararlı
senfonisi. sıkılmamıştı. sıkılmıştı. iki arada bir derede yaşıyordu. dün gece
nolmuştu. düşünmüyordu dün geceyi. güzeldi hepsi bu. hepsi bu değil.. fazlası
var. ilk defa gerçekten inandı sigarayı bırakacağına. bırakamadı ama inandı.
inancını kaybetmişti oysa herşeye karşı. ilk kez kendini umursadı. ilk kez güne
farklı bir şarkı ile başladı. sabiteleri değişmişti. iyi uyanmıştı. dipde
değil, iyi sadece.
sarıldı yalnızlığına. kendine değil, yalnızlığına.
yalnızlığım diyecekti onla. bir bütün olmuştu. tek başına da bir bütünken,
onunla fazlalık hissetmeden birleşmişti.
emindi kendinden. kendinden ve içinde yaşadığı
açmazdan. kaybedip kazanmaya inanmazdı. yaşar geçerdi birşeyleri fazlasıyla
umursayarak. herkesin canını sıkan onu etkilemez ve sıkılırdı insanların
sorunlarından. sorun çözücü değildi. ama geçiştirmiyordu da.. bekliyordu
sadece. hayatta kalmaya çalışara. emindi. gelicekti o boşluğunu taşıyan tren.
yanılmayacaktı. onunla beraber olmak isteyen herkesi elinin tersi ile itiyordu.
dış kapısı dışardan iç kapısı içerden kitliydi. iç kapısını açmazdı asla.
sadece bazen kilidi açar ve kapıyı çalmadan girilmesini beklerdi. dostları
yapmıştı bunu. bir yere kadar girmişlerdi hole. holün ardında renksiz bir oda
vardı. görünmezdi oda. oyuncakları görünmezdi. gizliyordu kendini ve herkese
gülüyordu. kendi gibi olmayan, tek başına varolabilen biri gelip görücekti
oyuncakları. taştan oyuncaklar. deniz taşından. şekilsiz hayaletler.
varlığını kimsenin varlığına armağan etmezdi. kimseyle
bir olmazdı. ama bir olmak istiyordu. boşluk yutacak boşluğu. ruhları kesişim
kümesi. umursamak birşeyleri. sigarayı bırakmayı düşlemek. düşmemek daha fazla.
ama tırmanmaya da çalışmamak daha fazla. kendi halinde. olduğu gibi. olduğu
yerden memnun.. kendi gibi birini beklemiyordu. kendi boşluğunda kaybolup bunu
sorun etmeyecek birini bekliyordu. gelmişti. durmuştu tren. içinden inmesini
bekliyordum. gel dedi, gidelim.. nereye diye sormadım. adım attım içeri. ve
tren hareket etti. camdan dışarı baktık sadece, hiç konuşmadan camdaki
yansımamıza baktık. kapılar kapandı. ve herkes inmişti trenden, o hariç, ben
binerken..
11 mart 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder