azar
azar da olsa, kaybettiğinin bilincinde olarak, devam edersin
oynamaya. riske girersin, az birazını saklayarak güneşinin,
kalanını sahaya sürersin, karanlığın içine. ter içinde ve
nefes nefese kalmışken bir sigara daha yakarsın mesela, öksürük
krizlerinin ardı arkası kesilmez ve sen yine de, bir inatla,
bağırırsın avazın çıktığı kadar, “ölmeyeceğim ulan”
diye.. çoktan öldüğünü söylerken birileri, kimseyi ruhen veya
bedenen öldürmeden verirsin mücadeleni.
mücadele
mi dedim? hiç sanmıyorum.. isteyerek verdiğin bir savaş değildir
bu. içine sokulmuşsundur, çıkamıyorsundur, yapman gerekenlerin
ne olduğunu bile bilmeden, önüne düşen toplara, amaçsızca ve
rastgele vurursun, ve yine de, saha kenarında ki teknik adam,
oyundan almaz seni.
biraz
dinlenmeye ihtiyacın vardır oysa. biraz nefes almaya. bi sigara
daha içmeye. biraz daha sevişmeye belki, bir kediyi kucağına alıp
okşamaya, bir köpeğin peşinden koşmaya. çöpten beslenmeye bile
razıyken sen, çalışman gerektiğini söyler durur insanlar sana.
avcı-toplayıcılığın ilk kelimesini çıkarıp, sadece ağaçtan
beslenebileceğini söyleyebilirsin ama, kahkahalar denk düşer,
kurduğun her cümlenin sonuna.
ciddiye
alınmazsın, hayatın boyunca ciddiye alınmamışsındır, birkaç
kişi dışında yanında durabilecek kimse yoktur ama herkes arkanda
olduğunu söyler durur, güvenip geriye bir adım atacak olsan ileri
doğru itekleneceğini biliyorsundur oysa.
“bir
adım daha atarsam düşücem, uçurumdayım” dersin, “uçmayı
öğrenmenin zamanı geldi” derler, alaycı bir sırıtışla. ve
ardından, geldiğin noktada, hayatında ki üç beş kişi dışında
kimseyi siklemediğin için, bencil ve vurdumduymaz olarak
yaftalanırsın..
ve
bir an gelir, sadece bir an, sağır ve kör taklidi yapmaya
başladığın hayatınının bundan sonra ki döneminde, mottonun,
“hiçbir şey duyma, hiç birşey görme” olacağı, o saf an,
gelir.. konuş ve yaz. hareket halinde ol. tek kişilik bir tiyatro,
reji de üç dört güvenilir adam.
tek
bir seyirci bile yoktur oysa, yıllardır. ve bir anda, belirir, o.
sana, yıllardır aranan kanı taşımak için gelmiştir, farkında
olmadan.. bitti, dediğin noktada reset tuşuna basman için,
oradadır. ikinci perdeye çıkman için, sana birkaç numara
gösterecektir.
dediğim
gibi, azar azar da olsa, kaybettiğinin bilincindesindir. ama riske
girersin yine de, hayatın boyunca, kendin olarak kalabilmek için
verdiğin mücadele, devleti bile geçip, var olduğuna bütünüyle
-aksi ispatlanamayacak şekilde- ve tüm kalbinle ve ruhunla ve içten
bir his ile inandığın tanrıya bile kafa tutmana yol açar.
uzaylılar
gelse, herkes kaçarken, sen orada elini uzatabilirsin, diğer elin
olmayan bıçağını çekmek için belinde..
feyk
tehditlere aldanan insanoğlu, ölmek veya acı çekme olasılığından
ödü kopan insanoğlu. hileli yaşamlar, hileli ruhlar, hileli
karakterler, dolambaçlı cümlelerle örülü kendini anlatma
çabaları, netsizlik ve belirsizliklerle örülü yüzler.
anteninin
ayarları ile oynama çocuk, sorun alıcılarından kaynaklanmıyor,
görmezden gelmeye başlamalısın.. nokta.
kötü
gelen kağıtlar, elinde kalan fişlerinin bir miktarını daha
ortaya koymana engel olmaz. hileli zarlar, iyi karılmamış
iskambil, satın alınmış hakem, kazanmaya odaklı bencil
türbülans.. beraberliği linç eden hırs.
“gidelim
buralardan” dediğinde sen, “tamam” deyip tek başına yürümene
neden olan karınca kostümlü ağustos böcekleri..
ihtimaller
tükenirken, ölümü es geçersin. bir sigara, ardından bir sigara
daha. riske attığın şey, sadece hayatındır oysa, varlığını
asla heba edemezsin, zihnini, benliğini, bilincini ya da.
kaybolmamak
için verdiğin mücadele ile toprağın altına girmek arasında ki
keskin ayrımı görmezden gelenler, sadece bedensel sağlığın
için endişe ederler, zihninin içindeki solucanları es geçerek..
ikinci
perdeye çıkarsın ardından. reji sağlam çalışıyordur ve artık
aralarına aynı anda birkaç işi birden yapabilen bir
multifonksiyonel kadın katılmıştır. rejin sağlamdır, ve kadro
tamamlanmıştır, ışık-gölge-ses-mimik-motive- daha bir çok
alanda, kadrajını ortalayacaklardır sana. doğaçlamaya hazır
hissedersin kendini. cebindeki 1 kuruşu, daima orada tutarak, kağıt
üzerinde yazılı borç adlı birimlerle, yasal tefeciler boğazına
binmişken, istifanı verirsin. içindeki öfkene sadık kalmak
dışında hiçbir planın yoktur. plan geliştirmezsin. kalan son
fişlerini sürmüşsündür masaya. “ya hep ya hiçten” öte bir
durumdur bu. “ya hiç, ya ben” dersin, içinden. kağıtlar
karılır, dağıtılır, ve eline gelen kağıtlara bile bakmadan,
rölans demeden, kavın çok çok çok altında bir miktarla dahil
edildiğin masada, ganyota göz koyup, rest dersin.
yoldasındır
artık. yeniden. mola vermişken yoldan çıktığın bir noktada,
ikinci bir yola girmişsindir, ve çift dokulu sarmal yapı,
tamamlanmıştır artık. üçüncü yol yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder