27 Ekim 2005

askere gitmeme 13 gün kala

okuldan atılmıştım.. ve askere gitmek istemiyordum, çalışmak istemiyordum, yapmak istediğim hiç bir şey yoktu. bir şey bekliyordum sadece, ama neyi beklediğimi de bilmiyordum. günler hiç olmadığı kadar hızlı akıyordu. duruyordum sadece, yatıyor, kalkıyor ve bahis bültenini inceliyordum. bir sevgilim vardı ama o da benden bir asır uzakta yaşıyordu, ve sürekli ona mektup yazıyordum, delirmiştim, 10 sayfa tutuyordu yazdığım bir mektup, ve nedenini bilmiyordum, sadece yazıyordum, öykü yazmayı bırakmıştım, eylül geçti, ekim geçti, kasım geçti, ve yılbaşı, sonra terkedildim, sonra elektriklerimiz kesildi evde, ve doğum günüme 5 gün vardı ne anlamı varsa, bir hatunun evine gittim, onu arayarak, “ölmeye ihtiyacım var” dedim ona, sarhoştum o an, ve gelip aldı beni, ve o’nun evine gittik, o sızdı o gece, sonra ben başarısız olduğum bir intihar deneyi gerçekleştirdim ve gözlerimi açtığımda her şey hala bıraktığım gibiydi, değişmiyordu, asla değişmeyecekti, ölemiyordum, hareket alanım kısıtlanmış gibi hissettim kendimi, sonra uzaktaki sevgilimle barışıp tekrar terkedildim ve sabahtı, sabahın onu..

ardından, nisanın ortasına kadar süren bir tür deliliğe daha tutuldum. sabah uyanıyor ve müzik açıyordum, sürekli aynı şeyleri dinliyordum, ve bülteni inceliyordum, bahisler.. arada bir kazanıyor, ve kazandığım para ile sarhoş oluyordum. işsizdim, çalışmak istemiyor ama bunun için nereye başvurmam gerektiğini bilmiyordum. sonra bir gün ailem, madem askere gitmiyorsun o halde çalışmalısın dedi, çalışmalıyım dedim, ve gidip bir gazete alıp ilanlara bakmaya başladım yeniden. dönem dönem ilanları inceliyordum son dört senedir, ve bu arada üniversitede bir kaydım vardı, ama arada sırada giderdim oraya da, ve ailem de bunun farkındaydı, “bu okul bitmicek” demiştim onlara,
“biter” demişlerdi, “gitmiyorsun ki sen”
“gidemiyorum” demiştim, “kendimi hasta ve ümitsiz hissediyorum orada, kusasım geliyor”

ve koskoca dört sene böyle geçmişti, arada sırada okula gidiyor, arada sırada iş arıyordum. her ikisinde de başarılı değildim. yaptığım en iyi şey, birinci gelecek atları bilip aldığım para ile bir süre sarhoş kalmaktı, önce alsancak’ta bir evde, tıp okuyan iki herifle yaptım bunu, sarhoş kalma faslı, sonra karşıyaka’da benden en az 20 yaş büyük bir başka dost ile, sonra da beni iki yıl geriden takip eden başka bir dost ile, ve ara ara da alsancak’ta kilise sokağında tek başıma. ama bir türlü başarılı olamıyordum hiçbir şeyde, çuvallamıştım, ve babam hastaydı, akşam işten eve gelir, bir taraftan öksürürken bir taraftan da “naptın bugün bahisleri” diye sorardı, “30 milyar kaybettim” derdim ona, ve benim hiç milyarım olmamıştı, nasıl kaybederdim 30 milyar? ama böyleydi işte, bahisçiler, kupon yatırmak için ceplerinden ödedikleri parayı değil de, kazandıkları takdirde alacakları ikramiyeyi kaybettiklerini düşünüyorlardı, ne anlamı vardı ki oysa? öyle ya da böyle kaybediyorduk işte, para ya da aşk, yok oluyordu bir şekilde, uçuyordu, katlediliyordu, ve o kahrolası üç ay, evden iş görüşmeleri dışında hiç çıkmadım sanıyorum. ve bilgisayarım da bozulmuştu, elle yazamıyordum, ellerimle hiçbir halt yiyemiyordum, yemek yemeyi bile unutur ve annemin telkinleri sonucu sofraya otururdum. ve bir gün, cumartesiydi, bir yeri aradım, dergimizin çeşitli departmanlarında yetiştirilmek üzere eleman aranıyor yazıyordu, belki yazar olurdum, istiyordum bunu, kolay gibi görünüyordu gözüme yazar olmak, şarabımı yudumlarken üç beş cümle kuracak ve bunun karşılığında bir çok hatun düzebilecektim, amacımın hatunlar olduğunu sanan birkaç uzaylıya hitaben böyle söylüyorum. oysa onu da başaramıyordum, hiçbir halta yaramadığımı düşünmeye başlamıştım, neden yaşıyordum ki? her neyse, derginin adresini aldım ve bana ertesi gün saat birde gelmemi söylediler, gittim ertesi gün saat birde, tam zamanında ordaydım. bir odaya girdim, içeride benimle yaşıt en az yirmi tip vardı, kızlı erkekli, “merhaba ben ilan için gelmiştim” dedim, oradaki hatun bana form uzattı, o odadaki herkeste bir form vardı, elinde, ve bekliyorlardı, formu doldurmuşlardı, bekliyorlardı, forma elimi uzattım ve karşıdaki bir tip adımı sordu, söyledim, sonra bana “tüm departmanlarımız doldu” dedi, “üzgünüm”

 formu bıraktım oraya, birileri gülüyordu o odada, yaşıtım olan birkaç insan, nedenini bilmiyorum, kabus gibiydi, herife dalmak istedim, yapmadım ama, korktuğumdan değildi, değmeyeceğini düşündüm, ya da değişmeyeceğini, böyleydi işte. ve şimdi, geçip giden zamana aldırış etmeksizin yumuluyorum şişeye, nasıl geçti koskoca 6 yıl acaba, hiçbişi yapmadan, yine de bir şeyler kazanarak, birilerinin sevgisini ve birilerinin katışıksız nefretini kazanarak, ama yine de, bugün, sabah uyandığımda, keyifliydim, nedensiz, ansızın gelen kendini iyi hissetme hali, ve yazı, sadece kendini iyi hissettiğinde akan yazı, kimileri kötüyken yazıyor ve ben “hiç bir şey yazamıyorum son zamanlarda” dediğimde, bir arkadaşım, “hayatındaki her şey iyi mi gidiyor?” demişti, tam tersiydi, peki ya şu an? evet, galiba, kısa bir süre düzlükteyiz.. hafta sonu bahislerden gelen para, biraz alkol, ucuz tütünle karıştıracağım birkaç gram ruh, ve her şeye rağmen sihrim devam ediyor sanırım.. umarım bugünkü kuponum ters gelmez.. tek beklentim bu hayattan, şimdilik.. ufak ama tatmin edici.. yarını kim takar? ya da 13 gün sonrasını? askerliği? hâlâ buradayız işte, alkol, müzik, ve delilik. devam etmekte.. 


27.ekim.2005

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder