fondip
hayat..
paketimden bir sigara çıkarıyor, ve
ateşliyorum, ve hiç ağzımdan çıkarmadan, yani dumanını hiç dışarı vermeden,
içime ne kadar çekebilirim diye deniyorum, sigaranın yarısına kadar gelmişken
bi öksürük ile beraber dumanlar özgür kalıyor, öksürüyor ve tükürüyorum,
gülüyorum bir de. diyorum ki: “bi gün sigaraya fondip yapıcam, ciğerlerimi
sikmek hoşuma gidiyor”
“kes şu saçmalığı” diyor doktor
“hala hayattayız” diyorum ona “bu güzel mi?”
“neden burada olduğunu biliyor musun?”
diyor
“bi deneme daha yapmama izin ver” diyorum
ve bir sigara daha çıkartıyorum paketten, ateşliyorum onu
“şu saçmalığa bir son vermelisin” diyor
doktor
“yazabilir miyim” diyorum “size bütün
olanları yazayım, bana bi kalem ve kâğıt verin, bi kâğıt değil, hayır, bir
defter”
“tamam olur” diyor doktorum, ve bende
yazmaya başlıyorum.. paketimden bir sigara çıkarıyor, ve ateşliyorum onu..
pekala.. bu saçmalığa bir son verip,
doktoruma ve size neler olduğunu anlatıcam.. şu an bir akıl hastanesindeyim,
lanet olası birkaç “normal” insan, beni buraya kapattı, evet, pekâlâ, tam
olarak zamanını hatırlamıyorum, ama bir gün, evden çıktım ve otobüs durağına
doğru yürümeye başladım, bi sigara yaktım, yol üzerinden bir bakkala uğradım ve
şarap sordum, bi kaç şey gösterdi, tanımadığım markalar, “şirince veya horoz
karası var mı?” dedim, “yok” dedi, “tamam o halde” dedim “kalsın”. ve çıktım
bakkaldan, durağa geldim, durdum, bekliyordum, bi sigara yaktım, önceki biter
bitmez bi tane daha.. sonra başım dönmeye başladı, 2 gündür uyumuyordum, uyuyamıyordum,
ve başım dönüyordu ve sigara bitince bi tane daha yakmayı tasarladım kafamda,
ama gücüm yoktu, başım dönüyordu, etrafım karardı, karardı, karardı, ve sonra
kendimi yerde buldum, bi anda, pat diye düştüm, nasıl oldu bilmiyorum, arada
bir yerde film koptu, bi an ayaktaydım, bi an yerde, arada noldu veya ne kadar
zaman geçti bilmiyorum, hayatımın kesintiye uğradığı ve kendimi ansızın nasıl
geldiğimi bilmediğim zamanlarda ve mekanlarda bulabiliyorum, ve arada ne kadar
zaman geçtiğini veya o esnada neler olduğunu hatırlamıyorum, buna benziyordu,
ama sadece düşmüştüm. çenem yarılmış, bi adam gelip kolumdan tuttu ve kaldırıma
oturmama yardımcı oldu. etrafıma bi çok kişi toplandı, “noldu”, “nasılsın”,
“iyi misin”, “daha önce hiç oldu mu bu” gibi bi ton şey soruyorlardı,
kalabalıktan nefret ederim, bunu biliyorsunuz zaten, ama meraklı kalabalıktan
iki kat nefret ederim, “kesin be şunu” diye bağırdım o şokla, ve sustular, beni
yerden kaldıran adam bi pet şişe verdi, su, o su nasıl geldi hatırlamıyorum,
arkamda bakkal vardı, kim ne zaman nasıl aldı, görmedim, bilmiyorum, çenem
kanıyordu, elime kan bulaşmıştı, “hey”, dedim, “bir şeyim yok, evim yakında,
gidebilirim”
“eczaneye gidelim bi abim” dedi adam
“ne eczanesi” dedim “ciddi bir şey yok”
hala başım dönüyordu, dönen şey başım
değildi aslında, dünya gözlerimin etrafında bir ileri bir geri gidiyordu. bakın
aklıma ne geldi, siz hiç zamanda slalom yaptınız mı, kayak gibi, slalom,
zamanda, bir ileri bir geri, bi geçmiş bi gelecek, ama asla şimdiki zaman
değil, şimdiki zamanda yaşayamadığınız bi hayat biçimi, hayaller hayaller
hayaller, benim öyle bi dönemim oldu, sürekli kokain amfetamin esrar ve alkol
alıyordum, ve sigara sigara sigara, ve müzik ve müzik ve müzik, ve keder, bol
acılı keder, heey, bi ketçap reklamı yapıcam, hatun garsona “bol acılı keder”
diyecek, “ne” diyecek garson, “bol acılı keder de koyun sosise”, sonra başını
iki yana hızla sallayacak birkaç kez, ve o hüzünlü gözlerini hızla birkaç kez
açıp kapadıktan sonra, “bol acılı ketçap” diyecek, ne kadar harikuladeyim
bugün, öyle değil mi? ama işe yaramıyor harikulade olmak, herkes harikulade bi
herifsin diyor ama bu işe yaramıyor, bana işe yarar bir şeyler söyleyin, öl
deyin mesela, belki bu işe yarar.. iyice dağıttım konuyu öyle değil mi? biraz
kurgu yazalım derken içine ettik.. ama siz de, benim geleceğimle ilgili
kurguladığım şeylerin içine ediyorsunuz, herşey karşılıklı, ödeşiyoruz bu
şekilde, ne diyordum, yerdeydim, kan vardı, çenemde ve elimde, ve herif, ve
eczaneye götürdü, buraları hızlı geçmek istiyorum, sonra hastaneye götürüldüm,
sigortam yoktu, askerden yeni gelmiştim, falan filan falan filan, eczanedeki
herif yarılmış çenemi ve kanı gördüğü halde ilk sorduğu şey, “sigortan var mı”
oldu, ve hastanede sigortam olmadığı için 2 saat abimin iş yerinden izin alıp
para getirmesini bekledim ben, dikiş atmadılar, sigortam yoktu, ve param da
öyle, “hepinizin amına koyayım” diye bağırmak istedim ama annem vardı yanımda,
tek başıma olsaydım o hastanenin amına koyacaktım, daha önce bir üniversitede
öğrenci işlerinin amına koydum birkaç kez, bi kaç kez barlarda, bi kaç kez
hastanelerde, bi kaç kez orda bi kaç kez burda, deliyim çünkü, aniden sinir
krizi geçirip sağa sola bağırabiliyorum, ve insanların tek söylediği şey,
“sarhoş” oluyor, hey hey, bunun sarhoşlukla falan alakası yok, bu doğrudan
sizinle ilgili, sizin siktiri boktan hayat tarzınızdan dolayı sinir krizi
geçiriyorum, çünkü o çembere dahil olmak işime gelmiyor, ama çekiyorsunuz,
kısır döngü, çalış çabala, çalış çabala, sabah yedide kalk, işe git, çalış,
çabala, hubala hübele.. o da mı ne? çeneme dönelim, eve geldim, dört dikiş 25
milyon artı kadeve..
10 gün sonra dikişleri aldırmam
söylenmişti, ama bi gün dikiş yeri kanadı ve kabuk bağladı ve sakallarım iyice
uzadı, dikiş görünmüyordu, annemle birlikte sağlık ocağına gittim, bu arada
annemle birlikte demişken, annem olmasa ölürdüm, bakkola… bakkola ne lan?
“balkonlu bakkal dükkanı” böyle bişi olabilir ya da yanlış yazdım, evet doğru,
yanlış yazdım, balkona diyicektim, balkona! balkona çıkınca annem peşimden
gelip terlik getiriyor, “betona yalınayak basma” der, ve terlikleri giyerim,
geceleri içip içip sızıp kaldığımda üstümü örter, yemek yemeyi unuttuğum
zamanlarda bana hatırlatır, yaşamaya ara verdiğimde benim yerime telefona çıkıp
evde olmadığımı veya kimseyle görüşmek istemediğimi söyler, falan filan falan
filan, annem benim en büyük yardımcımdır, birde sağlık ocağına gittik onunla,
bi hemşire vardı, 27-30 yaşlarında, evlidir belki diye düşündüm, kızıl saçlı,
harika bir şeydi, harikulade, ona aşık oldum galiba, ki sonrasında akıl
hastanesine kapatılmama kadar giden o sürece girdim. şöyle ki;
hatun çeneme dokundu, oturuyordum, “ya bu
böyle olmucak” dedi, “boynun tutulucak, uzan istersen”
“peki” dedim, sedyeye uzandım, gözlerine
baktım, gözlerini kaçırdı, bi kez denk geldik, bir daha bakmadı o gün
gözlerime, sonrasında çeneme dokundu, ve dudaklarıma, dikişlerimi alıyordu
“canın yanabilir” dedi
“önemli değil” dedim
“sakallardan görünmüyor, bir de kabuk
bağlamış, kabuğu soyucam, canını acıtmamaya ve iz bırakmamaya çalışıyorum, ama
canın acırsa söyle”
“rahat ol” dedim, “fiziksel acıyı
önemsemiyorum”. epey bi uğraştı.. dört dikiş vardı, dört küçük dikiş, ve sakal,
ve kabuk bağlamıştı ve kanadı
“hay aksi, çok özür dilerim” dedi
“kanattım”
konuşamıyordum, çünkü o esnada hala
operasyona devam ediyordu, “hı hı” diyebildim sadece, ardından çenemi sildi,
dikişlerin hepsini aldı, temizledi, ve “tamam bitti” dedi, ayağa kalktım, ve
“sağolun” dedim “borcum ne? ne kadar”
“önemli değil” dedi
“karşı odada buraya ödeyeceğimiz söylendi”
dedim
“önemli değil” dedi tekrar.. “bi kaç gün
sonra yine gel, sakallarını kesip, bi kontrol edelim, kalmış mı bişi diye, şu
an sakaldan belli olmuyor”
“tamam gelirim” dedim, “çok teşekkür
ederim”
“adını ve soyadını kaydetmeliyim” dedi,
adımı ve soyadımı söyledim ona..
“kaç yaşındasın?”
“25”
“tamam gidebilirsin”
“tekrar çok teşekkür ederim”
“görevim bu”
birkaç gün sonra tekrar gittim, kontrole,
sakallarımı kesmiş ve yenilenmiştim, içeride hasta vardı, bi müddet bekledim,
daha sonra içerisi boşalınca kapıyı çaldım ve açtım ve girdim içeri
“meraba ben, ımmm, geçen gün”
“tamam tamam, hatırladım, geç otur şöyle”..
gülümsüyordu bunu söylerken, tatlı bir gülümseyişti. fazlasıyla ürkek ve
çekingendim o an. bir şeylerle oyalandı biraz, sonra beni yeniden kayıt etti,
isim soyad yaş. sonra “annen gelmedi mi bu kez” dedi
“tek geldim” dedim, pek konuşmadık, çeneme
baktı, dokundu yine, sonra,
“tamam geçmiş, iplik de kalmamış, bi daha
gelmene gerek kalmadı”
“keşke kalsaydı”
“anlamadım”
“yok bi şey, teşekkürler, kolay gelsin”
“sağol”
çıktım, ve yol boyunca bi daha gitmeme
neden olabilecek bir şey düşündüm, bi yerimi kesmeliydim, dikiş atmalıydı bana,
saplantı haline gelmişti bu konu bende, bi hafta sonra gündüz evde oturmuş
iddaa programını incelerken, aniden kalktım, banyoya gittim, bi jilet aldım, ve
kolumu kestim, sonrada acı acı bağırdım, masuscuktan, beni fiziksel acı öyle
feryat ettirmez aslında, genelde ruhumu acıtan şeylere karşı çığlık atmak
geliyor içimden, onu da ben beceremiyorum, sessizce kabullenip kendi köşeme
çekiliyor ve içiyor, içiyor, içiyorum, her neyse, annem beni aynı yere götürdü,
aynı hatun vardı, acilen içeri aldılar beni, anneme “sen dışarıda kal bunu
görmeni istemem” dedim, aynen filmlerdeki gibi. o da laf dinledi ki çoğu zaman
dinlemez, zorlar beni, “üstüne bir şey giy üşüyeceksin”, “az iç şunu”, “yemek
ye”, sakallarını kes”, “uyumalısın artık” vs vs vs, ama o gün söz dinledi ve
hatunla baş başa kaldık
“nasıl oldu bu” dedi, bi eliyle elimi
havada tutuyor, diğer eliyle kanayan yeri siliyordu “intihara benzemiyor”
“intihar için daha güzel yöntemler
biliyorum, canım istedi kestim”
“neden canın istedi”
“bunu henüz söylemek istemiyorum”
“pekâlâ, dikiş atmamız gerekiyor”
“at o zaman”
gözlerine bakıyordum daima, yüzüne,
dudaklarına, ama o hiç bakmıyordu bana, çekiniyordu, utanıyordu, bense çok
rahattım, “kesin yay burcusun” dedim sessizce
“ney” dedi
“kendi kendime konuşuyordum, boş ver” dedim
“biraz uyuşturacağım” dedi, bi iğne vurdu
kesiğin yakınına bi yere
“biraz bekleyelim, uyuşsun” dedi
“kumanda sende, nasıl istersen”
“çok garip konuşuyorsun”
“hiç konuşmamaktan iyidir”
“yok, hayır, kötü anlamda söylemedim,
hoşuma gidiyor sözcüklerin”
“herkes benimle konuşmaya can atar, demek ki
bu yüzdenmiş, ben kendimden nefret ediyorum gerçi”
“neyse, uyuşmuş olmalı, başlıyorum”
“hı hı başla”. dikişe başladı, 3 dikiş,
ufak
“iz bırakmamaya çalışıyorum” dedi, “ama
derin kesmişsin, canın çok yanmış olmalı”
“fiziksel acı, ruhani acımı dindirmeye
yarıyor” dedim
“bu yüzden mi kestin?”
“hayır” dedim “bu kez başka bi nedenle
kestim”. kesin hızlı net bir hayır!
dikiş bitti, borcumu sordum, önemli değil,
dedi, tamam, dedim..
her neyse, bi hafta sonra gelip dikişlerimi
aldırmamı söyledi, bu arada her gün pansumana gitmeliymişim, bunu sevdim, her gün
görebilecektim onu, her gün saat’in iki olmasını bekliyordum, randevu bu, her gün
saat ikide, saat iki olmuyordu bir türlü, o’nu istiyordum, o’nun hikâyesini
merak ediyordum, ama konuşmuyordu hiç, hep havadan sudan konuşuyor, sorularımı
geçiştiriyordu, pansumanın üçüncü gününde ona, “bende seni kaydedicem” deyip
cebimden ufak bi not defteri ile kalem çıkardım.
“isim soyad yaş”
“ne” dedi şaşırarak
“isim soyad yaş”
“sen kim olduğunu sanıyorsun, hemen çık
buradan” dedi
“heey” dedim, “sakin ol, adını merak
ediyorum ve sormaya çekiniyorum, güleceğini sanıyordum bu hareketime” sonra
gülmeye başladı
“sinirden mi gülüyorsun” dedim
“hayır” dedi “delisin sen, ismimi ve yaşımı
söylemeyeceğim sana, merak et, delir, kudur, söylemeyeceğim”
“yay’sın” dedim ona, “de mi?”
“bildiğin şeyleri niye soruyorsun ve nerden
biliyorsun”
“tahmin ediyorum ve sormamın nedeni doğru
tahmin edip etmediğimi anlamak”
“öyleyim”
“biliyordum”
“bunun ne önemi var”
“hiç” dedim “koleksiyoncuyum”
“ne koleksiyonu”
“adını söylemezsen, bende bunu söylemem” o
esnada pansuman bitti ve “çıkabilirsin” dedi, bende kolay gelsin dedim teşekkür
ettim ve çıktım..
2 gün sonra pansuman için gittiğimde,
gözlük vardı gözünde, siyah güneş gözlüğü, kapalı bir alanda
“gözlük neden” dedim
“boş ver” dedi
“tamam” dedim, “kocan var mı?”
“bunu neden sordun”
“kocanın şu gözlükle alakası olabilir de o
yüzden”
“sana ne bundan”
“seni dövüyor öyle değil mi, şu an o
gözlükle bir morluğu gizliyorsun, ama ruhundaki morluğu ilk andan itibaren
görebiliyordum ben”
“kapa çeneni, tamam dikişleri aldım, bi
daha gelmene gerek yok”
“sen öyle san” deyip çıktım, eve gittim, 2
saat sonra yeniden dispanserdeydim, bi yerimi daha kesmiştim.
“delisin” dedi “kendine zarar vermek hoşuna
gidiyor galiba?”
“hoşuma giden sensin, bu da seni görmek
istememe yol açıyor, bu yüzden kendimi gene kestim”
“evliyim ve 4 yaşında bir çocuğum var, 27
yaşındayım, senden büyüğüm, üstelik evliyim ben”
“kocanı artık sevmiyorsun ama”
“sana ne bundan”
“senin evli olmandan bana ne, sen niye
söylüyorsun”
“benden hoşlandığını söyledin”
“olabilir, bunun evli olmanla ne gibi bi
bağlantısı var da evli olduğunu vurgulamana yol açıyor bu bağlantı?”
“çok zekisin öyle değil mi, kelime
oyunlarıyla köşeye sıkıştırıyorsun insanları, insanlara seni cevaplayacak bir
alan bırakmıyor galip çıkıyorsun”
“bu onların suçu, ben hep öyleydim”
“seninle uğraşamayacağım, kolunu uzat”
“boş ver” dedim “kan kaybından ölmek
istiyorum, ben ölene kadar konuşalım senle, hadi, hangi okulda okudun, nasıl doktor
oldun, çocuğun erkek mi kız mı, anlatsana”
“sus ve kolunu uzat yoksa çenende öyle bi
kesip açacağım ki elimdeki jiletle, bi daha dikiş tutmayacak, sen de
konuşamayacaksın”
“hayatta da dikiş tutturamadım ben, sorun
olmaz çene”
“elini uzat” gülüyordu, deli bi gülüş,
zorla elimi aldı avucuna, bu kez diğer elim, sildi güzelce, kanı sildi ve bi
iğne yaptı, uyuşturdu, bekledi, hiç konuşmuyorduk, sonra da dikmeye başladı
“benimle evlenir miydin” dedim ona
“beni tanımıyorsun bile” dedi
“sen öyle san” dedim “asıl sen beni
tanımıyorsun”
“aksini iddia etmedim, ben seni
tanımıyorum, ama sen beni nasıl tanıdığını iddia ediyorsun”
“ön sezilerim var, bir de gizli güçlerim”
“şimdi de metafiziğe mi merak sardın,
altıncı his ha?”
“ya da on bin yedi yüz doksan beşinci his
olsun, ne önemi var, his histir, hisli bi adamım ben”
“aptalın tekisin bence”
“dik hadi, senin karşında ölmek
istemiyorum”
dikti.. ve bu olay bir süre devam etti.. bi
yerlerimi kestim sürekli, bacak, el, göğüs, yüzüme dokunmadım bi tek, beni
beğenmeyebilirdi, bi gün pansuman için gittiğimde, aradan 1,5 ay geçmişti, ilk
dikişlerimi aldığı günün üzerinden 1,5 ay demek istiyorum, bi gün pansuman için
gittiğimde bi psikolog vardı, ailemle görüşmüş dikişlerimi alan hatun, ailem de
psikologa görünmemi söylüyordu zaten daima, ve psikologla biraz konuştuk, bana
bi tanı koymaya çalıştı ama işe yaramadı.. bende sürekli bi yerlerimi kesmeye
devam ettim, onunla dışarıda buluşamazdım, yani o hatunla, evliydi ve kocası
sürekli izliyordu onu, hareketlerini kontrol ediyordu, kıskanıyordu, ve çocuğu
vardı üstelik, bende sürekli dispansere gidiyordum, sonra da kendimi burada
buldum, akıl hastanesi. benim delirdiğime kim karar veriyor? o hatun istemedi
gitmemi, ama kendimi kesmemi de istemiyordu, bi gün yanlış bi damara denk
gelicek ve öleceksin, diyordu, “ben ölümsüzüm” deyip gülüyordum, sonra bir gün,
ona boşanmasını ve benimle evlenmesini teklif ettim, olmaz dedi..
işte hikâye bu. sonra da buraya kapatılmayı
kabul ettim, ondan uzak durmamı istedi diye, ondan uzak durabilmek için, sırf
bu nedenle buradayım. 2 aydır bir yerlerimi kesmiyorum, çünkü buna gerek
duymuyorum. Evet, doktor, sonunda hikâyemi öğrendin, iki aydır buna
çabalıyorsun, ben deli değilim, başından beri deli değildim, şimdi bana
iyileşmişsin deme o yüzden, ama buradan çıkmak istemiyorum, dışarısı ürkütücü
geliyor, burada benim gibi tuhaf insanlarla birlikteyim.. burası iyi.. dışarıda
normal olduklarını düşünen bi sürü çıldırmış insan var, sabahtan akşama kadar
çalışıyor, asla ihtiyacı olmayan eşyalar satın alıyor, oy veriyor, oy vererek
yönetimde söz hakkı olduklarına inanıyor, vatanlarını seviyor, askere gidiyor,
ve savaş istiyorlar, normal olan onlarınkisi ise, ben deli olarak tımarhanede
kalıcam.. hayır, uzun süredir bi yerimi kesesim gelmiyor.. ama şu, sigarada
fondip olayına kafam takıldı.. bi deneme daha yapıcam..
“ciğerlerini patlatmaya mı çalışıyorsun
şimdi de, ne zaman vazgeçeceksin bu intihar takıntından” demiştin bana, bu
takıntı değil doktor, bu doğal süreç, istemediğim bi yere fırlatılmışım,
dünyaya, çıkmak istiyorum.. beni buradan çıkarın.. bu hayattan.. herşey çok
saçma ve depresyonda falan değilim.. sikmişim depresyonu.. tüm psikolojik
tanımlamalarınızı kendinize saklayın, tamam mı? deli falan değilim, bütün dünya
delirmiş zaten, ama çoğunluğun yaptığı normal karşılandığı için bizim gibilerin
deli olduğu söyleniyor, hayır hayır hayır, deli olan sizsiniz, izninle, bi
sigara içmeliyim, ve bu şey bitti, şimdi evinize gidip bi yerlerinizi
kestiğinizi hayal edin.. bana özenin.. beni sevin ve koruyun. neslimiz
tükeniyor! eyvallah..
13.mart.2007 – 06:14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder