5 Haziran 2025

always 1312 all states are killer

always 1312 all states are killer

polis 1: kadın bir trafik polisi beni az önce kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçirdi "gel beraber geçelim" deyip arabaları durdurarak. ki ben zaten yürüyüp geçiyordum beklemeden (buca heykel tarafı, işlek bir cadde - hastane dönüşü bunalmışım zaten ki genelde ben arabaları sallamam, arkadaşlarımın azarından da fenalık geldi bu konuda) 

polis 2: "Caddenin karşısında yürüyordum. 17. Cadde ve Broadway. Polis memurları beni kaldırımda durdurdu ve kimliğimi sordu. İsmim konusunda beni terlettiler. Memurlar 'Yerini öğrenmelisin' dediler. Beni kırmızı ışıkta geçmekle suçluyorlardı.

Beni neden böyle küçük bir suçla suçladıkları konusunda söyleniyor ve tartışıyordum. Ben de bağırmaya devam ettim, bana cezamı vermelerini ve işime devam etmeme izin vermelerini istedim. Sonra bir de baktım ki yüzüm betona gömülmüş, elim kelepçeli, yüzüm kan içinde ve tutuklanmaya direnmekten hapse giriyorum." 1991-tupac amaru shakur

dediğim gibi ben bugün zaten karşıya geçiyordum ve kendi kurallarını çiğneyen trafik polisinin kendisi idi, olabilir de.. bana iyilik mi yaptı? bu da olabilir.. ki ben zaten araba maraba sallamam geçerim. geçiyordum da.. benim başımda ilgilim olan bir mercii yok, kırk bin kere dediğim gibi, fanzinlerimde çok daha sert metinler kolajlar var, rahatsız olan kendisinin ilgilisi olarak kabullendiği merciisine şikayet edebilir.. 

bugünkü mevzuya dönersek; hayatım boyu polislerden bekçilerden zabıtalardan güvenliklerden kısaca "üniFORMALİTE'lilerden kişisel olarak üstelik defalarca gördüğüm muameleri düşününce, bugün başıma gelen telafi etmez yaşadıklarımı, yaşadıklarımızı, yaşattıklarını. sadece bu ülkede değil, dünya çapında, o kurum bağlayasıca kurumların.. ki istifa etmeleri dışında hiçbir şey telafi etmez açıkçası.. istifa etmeleri de hemen telafi etmez.. bi sorgulamak düşünmek izlemek anlamak gerekir sonraki süreçlerini yaşantılarını vs.. 


bugüne kadar düştüğüm karakollarda yaşadıklarım, iki farklı eski sevgilimi karakola çektinlerindeki yaşattıkları.. (birinde ben sonradan haberdar olup ağzımda sigara ile sorgusuz sualsız dalmıştım içeri kapıdaki zarbolara danışmadan, diğerinde sevgilimi alırlarken kavga edip kendimi de onla beraber aldırmıştım, başka alınmalar da var zaten, çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın geçtiği kuruçayda çingene mahallesinde yunusların çingene arkadaşlarıma yaptıkları.. say say bitmez gerçi) 

ha bak afyonda esat abime yaptıkları geldi aklıma da şimdi. daha düşünsem çok çıkar.. 

ülkede ve bütün dünyada yaptıkları..öldürdükleri, sakat bıraktıkları insanlar.. bir kurum kötü ise, içindeki bazılarını kahramanlaştırıp "ama" diye aklayamazsınız.. behzat diye bir kahraman yaratıp dramatikleştirip, romantikleştiremezsiniz.. 

bu konuda geçmişte uzun upuzun yazdım. tekrar etmicem. pac'ın ve benim kırmızı ışık maceramı anlatayım derken laf uzadı. üniforma fantezisi güvenliklerde de zabıtalarda da askerlerde de var.. suni bir güç elde edip kendini üstün görme kompleksinin ötesinde, sakatlanmış bir zihniyete yol açıyor bu fantezi. 

kısaca, şiddeti tekelinde bulundurma hakkı olan devletin meşru şiddet güçlerinden birinin içinde masum kalamazsınız. iyi bir anne baba kardeş arkadaş dost olabilirsiniz ama o üniforma içinde emir kulusunuzdur, müslümansanız da şirk koşuyorsunuzdur. ve tekrar söylemem gerekirse, defalarca ve defalarca, "kul" kelimesi "köle" anlamına gelir ve "osmanlı torunuyuz" diyen şahısların, kendi dedelerini dedelerinin dedelerinin dedelerini osmanlı hanedanı ve padişahlar, kulu olarak kabul ediyordu, osmanlı tebaası, osmanlı hanedanı ve dolayısıyla padişahın kulu yani kölesidir.. kendilerini de allah'ın yer yüzündeki gölgesi olarak görürlerdi. topkapı sarayında bu arap alfabesi ile hala yazar.

 e tabii böyle bir gelenekten gelince, yeni padişamızın her emrini, kulu olarak uygulayanlardan birine "sen allahın kulu değil emir kulusun" diye bağırınca kışın izban alsancak girişinde, devreleri kısa süre yanmış, bi yasağı çiğnemişti..

oluyo öyle şeyler, çok da şaapmamak, çizgiyi bozup, romantik hezeyanlara gebe kalmamak lazım.

net tavır. fuck ortayol! 
ACAB!! all states are killer

ama elbet bir gün onların içlerinden de bir kısmı rüzgar dönüp, terse akan dip akıntı yüzeyi ele geçirip suyun akış yönünü değiştirince, taraf değiştirecek.. o ayrı mesela, bu yazının konusu değil. 

peace love révolte rabia

girdo zackEVA undatoe
5 6 25 11 39
 

4 Haziran 2025

o fazla maaş alıyor almasın

 ..


izmir belediye işçilerinin alacağı maaş belirlendikten sonraki yorumlar ekte. yuh! daha ucuza çalışacak insan varmış, hepsi işten çıkarılmalıymış vs vs. elbet de var. ben de mecburen (nedeni özelden yakınlarıma yazarım, bilen biliyor) asgari ücret taşeronum, ama çalıştığım bin kişilik fabrikada benim 4 katım alanlara, mesaileri benimki gibi 1,5 katı değil 2-3 katı olup gece primi yan hakları vs vs olanlara laf etmiyorum, biz niye düşük alıyoruz diye örgütlenme itiraz etme ise hak getire zaten. 


   hangi partiye ait olursa olsun tüm belediyelerde torpille işe alımaya, şişirilmiş kadrolara şuna buna itirazım edelim önce, ama birileri senden fazla alıyor demektense, iktidarı mı eleştirseniz acaba? 


   enflasyonun nedeni marketler bakkallar pazarcılar çiftçiler vs vs değil, enflasyonun gerçek nedeni, asgari ücrete 6 ayda bir zam yapmayı veya yılda bir sağlam zam yapmayı red etme sebebi olarak "enflasyona sebep olur" gibi saçma ve gerizekalı bir gerekçe gösterip bizi aptal yerine koyanlar; elektriğe, suya benzine deli gibi zam yapıp yüksek bir vergi alan hökümet, çılgınlar gibi para basan KALPAZAN merkez bankası ve bankaların zorunlu likitilerinin 6-10 katı ellerinde olmayan parayı altını gümüşü ellerinde varmış gibi göstererek sanal değer üretmeleridir. (su benzin, doğrudan ürünlerin fiyatını belirleyen etmenlerin başında, sermayedarların kar hırsı da var ayrı)


   iktidarı da belediyeleri de eleştirirken veya savunurken biraz bilgi sahibi olsanız ekonomik sistem hakkında da ne güzel olur.

..




2 Haziran 2025

grev veya isyan

grev ve isyan

ülkedeki tüm sendikaların iki yüzlülüğünü görecek kadar fabrikalarda işçi olarak deneyimi olmayan, hiçbir sendika ile "pratikte" temas kurmamış kişilerin çoğu, izmir belediyesi ile sendika arasındaki mevzuyu problemli bir anlayış ile yorumluyor.. isterse 200bin lira alsınlar, grev yapmak istiyorlarsa yaparlar. konu o değil, çalıştığım yerde çalışanların talepleri karşılanmadan kafalarına göre sözleşme imzalayan bir sendika var mesela. asgari ücret konusunda daima önceden dediği ile sonradan dediği tutmayan, genel grev'in kıyısından geçemeyen, korkak, ortayolcu sendikalar, sendika başkanları, sendika temsilcileri ile dolu ülke. izmir belediye çalışanları isterse 10 yıl grev yapsın, şikayet etmem. ama bu tavrı sendikalar toplumun genelinde göstermedikçe, iktidarla her alandanda her iş kolunda (taşeronlar dahil!!!) çatışmadığı sürece, samimi bulmayacağım.


 he bu arada grevler şunlar bunlar hak arayışları, sendikalar vs vs ile ilgili yığınla metin, öyküler şunlar bunlar yazdım zaten, çalıştığım fabrikalarda bi ton mücadele ettim hala ediyorum. ama kimse bana sendikaların bu ülkede kendi cukkası dışında bir şeyi düşündüğünü kanıtlayamaz. bireysel deneyimlerim, fantastik söylemlere de, istina durumlara da (onlar da işçilerin baskısı ile olmuştur) ağır basar.. 


içerisinden şu alıntıyı yapıp, metinlerden birini paslayıp susayım. işteyim hala, sendikasız, taşeron olarak, asgari ücretle, gece 23'de paydos edeceğim fabrikada. 

çav belladonna


" /../ karşılığında yıllık izin gibi bir mükafat da var hem, şanslıysanız cennetin yedinci katı sandıkları tazminatı da verirler, ama parayı ya da daha mantıklısı olan fabrikaları ve makineleri ortadan kaldırma isteği yerine zam talebinde bulunmanız işlerine gelir. kimse masum değil yani.


alsancaktayız. arkadaşım tansaştan alalım biraları diyor, daha ucuza gelir, migrostan ya da diye de ekliyor. kabul etmiyorum. bakkalıma gidiyorum 25 kuruş fazla vereceğimi bildiğim halde. o bakkal bize gezide yardım etti çünkü.. ve o bakkala ihtiyacım var çünkü. her gidişimde iki üç cümle sohbet ediyoruz çünkü. içten bir şekilde gülümsüyor da çünkü. mahalle bakkalımda öyle. onlara ihtiyacımız var. ne zaman kafanız alıcak bilmiyorum ama, devrim küçük parçalardan oluşur, büyük ve tonla şubeleri olan marketlere gitmeyi red etmekten mesela, ben gitmiyorum, seyyar satıcılardan ve pazar malından devam ediyorum. işçilerin daha iyi şartlar ve zam için grev yapacağına, patronu saf dışı bırakmak için örgütlemesine dayanır devrim. daha iyi şartlara sahip bir kapitalizm yok çünkü, kişisel olarak daha iyi şartlarda ama yine aynı kötü kapitalizmde mücadele etmek var.


aynı anlama sahip cümleleri, sizin ohoo deyip duracağınız şekilde de ipe serebilirim, yani üst entelektüel bir ağız kullanarak, tarihsel örnekler ve alıntılarla şekillendirerek, ama kitlem onlar değil. onlar bana, basit ve derinliksiz demeye devam etsin istiyorum. çünkü onlar sadece yazarlar, dergi çıkartırlar hatta, büyük umutlara sahip edebiyat dergileri, büyük umutlara sahip kitaplar, ama normal yaşantılarında pahalı yerlerde yiyip içer, pahalı şeyler giyerler. solcudurlar, ama sağ kanattan gelen ortalara güzel voleler vurarak yaşarlar hayatlarını. gezide var oldukları halde öncesinde de sonrasında da avm’ye de giderler, burger king’e de. bir kez bile gitmedim. kapısından içeri adımımı atmadım herhangi bir avm’nin. politik olarak o kadar da tutarlı değilim gerçi. çok uluslu bir şirketin daha çok kazanması için sattığıma göre kendimi. yine de deniyorum sokaktan kazanmayı, geçimimi. henüz başaramadım. ama deniyorum. sokak tezgahları. fanzinler.. denemeye devam edicem. ama bu şuna benzeyecek. hiç konserine gitmedikleri underground bir grubun dağıldığında veya bol sponsorlu bir festivale çıktığında burun kıvırmalarına.


kalın kafalıyım.. biliyorum. eskiciyim. ama ne kadar geçmişe dönersek o kadar iyi bence. bu yüzden bana aptalca geliyor, komünizmin makineleri işçilere verme fikri, yerine fabrikaları yıkıp tarla yapmak daha mantıklı. sonra tarlaları kendi haline bırakıp avcı toplayıcı oluruz. ne kadar geçmişe dönersek o kadar iyi derken bundan bahsediyordum. o zaman toplumsal barışa ihtiyacımız kalmayacak çünkü.. doğadaki savaş hepimizin karnını doyuracak. günde 1250 pompa üretmektense, 12 elma toplamak daha mantıklı çünkü. ya da 2 geyik avlamak

.

sahi siz naptınız bu bir sene de.. çok suskunsun okuyucu. bir yorumu bile çok görüyorsun yıllardır. ama beleş fanzin istemekte üstüne yok. aa tabii şimdi çeliştim tüm söylediklerimle. ama ayda 745bin lira kazanmadığım için, büyük fanzin anayasasına ihanet ediyorum bi lira isteyince. buna rağmen bana giren milyarları hesap etmiyorum ama. "iki üç dört lira, paran yoksa bedava" dediğimde, "olur mu öyle şey" deyip beş lira verene karşılık, yanıma geliyor kendine anarşist diyen adam, "bunlar beleş" demi diyor, he yavrum beleş, ben de leyleklerle yaşayan bir saksağanım zaten, karşılığında işe yarar bir eylem yapsa bare, içmek dışında yani.

her neyse, sıkıldım.. ama hala ringdeyim anlaşılan. "bir yazar boksördür ve senin yumrukların cılız" demişti bir eleştirmenim. ama cılız da olsa bir sürekliliği var değil mi moruk? 20 yıldır nakavt olmadım. yerde kaldım sadece, bazen bir sene yerden kalkmadım. ama ringten inmeye niyetim yok eleştirmenim. senin de ringe girmeye niyetin olmadığı sürece, bu bahsi kapatalım artık. ölmedim" 2015


metnin tamamı şurada tıklamayacak olsanız da:


https://unthatow.blogspot.com/2015/08/the-little-f amous-song.html?m=1




26 Nisan 2025

bi tık bitik tamamen bunalmış veya aşağıda ve geride

işportaya başladıktan sonra geçenlerde... 

ve 15 aylık tamamen ölülükten ve belkide 5 yıldır ortalıkta pek olmadıktan, olamadıktan ve dahası 2018 23 ocak gecesinden sonra, 2 ocak 2024 tarihine kadar bir fabrika içine çalışmak için girmedikten sonra.. 

dahası 2018'deki o fabrikadan tazminat hakkım için atılası imzaları atmaya gittiğim o mart ayı, bir daha fabrikaya girmeyeceğim sözünü kendime verip tam 6 sene bunun için deli gibi hem sokakta hem de net aleminde direnip, bir çok iş kurma denemesi ile, zaten var olan borcuma borç katıp, üzerine tüm motivasyonunu ve dahası dirençini kaybettikten sonra.. 

torbacı bile olabilecek kadar çıkmaza düşüp intiharlardan dönüp, bir fabrikaya giriyorsun.. yıl 2024 ocağın 2'si.. ve zaman içinde ölüş moduna geçiyorsun (uçuş modunun ruhani versiyonu) 

zamanla 2025 yılı başı kendine gelip, sonra havaların düzelmesi ile işportaya da başlıyor, arkidişlere de görüşüyor, 4bin liraya yakın paraya kıyıp geri dönüşü olmayacağını bile bile, zine basıyorsun.. 

eylemler de var ülkede sonucundan pek umutlu olmasan da.. dünyadakilerinden var umudun, hatta eminsin hep emin oldun, gördün, görüyordun, dünya değişecekti sadece zamanı vardı ve bu zaman azaldı. taş çatlasın 10 yıl kalmıştı ve çok büyük acılar da çekilecekti.. 

elinden geleni yapacak ve bu çorbada ne olunabiliyorsa, ne olabiliyorsan o olacaktın, gerekirse bunun için ölmüş biri.. 

gel gelelim şimdi, bir cumartesi akşamı fabrikada, çevreden gelen sesler maç muhabbetleri izlenen maç ile birlikte akarken, ve daha başka pek de hoş olmayan sohbetler, sigarana abanmak için kaçabileceğin başka bir alan yokken, ve izin alsan veya aniden sikerim işini deyip çıksan eve gitmek için; evine olan mesafesi, servisin çıkış saati olan 23:00'da binerek varabileceğin zamanı da aşıcak bir uzaklıkta olan fabrikada... 

benim burada ne işim var diyorsun.. 

dün yeğene sordum evde biran var mı.. varmış içtim.. 

bugün de abime giderim çıkışta alır içerim. ve abimin dükkanda da iki tane yuvarlarım.. 

"üstümde yük olduğundan içmemek bi saçmalık" costo

ve derdimle dertlenecek kimseyi göremiyorum bu karanlıkta.. 

burada anlattığım derdimle değil.. 25 yıldır mücadele ettiğim derdimle.. 

..

zihnimin içi çok karanlık.. biri ışıkları yakabilir mi?

bubi tuzaklarıma takılıp beni sakat bırakmayacak biri? 

eskisi gibi genç enerjik ve neşeli olmasam da

dönülebilir mi o zamanlara?

ve artık siktiminin infoshop'unu siktiminin izmir'inde kurabilir miyiz? siktiminin diğer projeleri tekrar start alabilir mi? siktiminin broşürünü kimse okumuyor mu "peace révolte rabia" aşkına?

restart için hiç heveslenme deniyorsa.. 

teenage zamanlarımdan kalma ve hala üstüme olan The Prodigy sweet'imi giyip

firestarter da olabilirim tek başıma.. 

sadece, kitsch bir sessizlikle karşılaşacağımı bildiğim soruları

bu karanlıkta sorma ihtiyacı hissediyorum..

sorabilirim öyle değil mi?

hepsi bu.. 

dünya değişecek, isteseniz de istemeseniz de değiştireceğiz, uluslarüstü (arası değil) bir alanda her yerde, yerden yabanotu gibi çıkan varlıklar sayesinde.. sürekli olarak hakikatın arkına (farkına değil) varıp dönüşenlerle büyüyerek.. 

gerçek izafidir hakikat tek. 

bunu bir görsel ile açıklamıştım vakti zamanında.. üç boyutlu algı dünyasında sana gerçek gelenle, yani kutunun içi ya da çehresi ya da dışından gördüğünün ile bir ya da bir kaç boyut üzerinden görülebileni arasındaki fark?

do you under starlit me?

sadece ve sadece

yerelde bunu sağlayabilecek bir ivmenin yakalanıp yakalanamayacağı ihtimali benimkisi.. 

yoksa ben zaten 14 yaşımdan beri bunun mücadelesini tek de olsam veriyorum nigga.. 

burası çok karanlık
beyaz bir karanlık bu
birileri karanlığımızı söndürebilir mi?
dünyayı ateşe verme riskini göz ardı ederek. 

26.nisan.2025 - 2037 
zackEVA

23 Nisan 2025

slogan yürüyüş forum ve doğrudan eylem

 izmir'de ve belki de tüm türkiyede tırt ve asıl kötü olan, gerçekten bir şeyler yapmaya çalışan bireylerin özellikle belirtmek isterimki bireylerin, (tek başına ya da bir azınlıkla hiç bir şey yapmaya cesareti olmayan ama çoğunluk olunca slogan atıp evlere dağılan değil) yalnız bırakılması ve üstüne bu bireylerin bir araya gelmeme inadı.. ben izmir'de eylem haberi takip etmiyorum artık.. gece itibari ile kararım bu.. 

sokaktayım. daima olduğu gibi. yapmaya çalıştığım şeyin (en başta tek başıma, sonra bir kaç kişi ile, bir dönem çok iyi organize olan kalabalık bir grupla ve sonra yine bir kaç kişi ile ve şimdi en baştaki gibi tek başıma) yönü hedefi krokisi başı sonu ortası duruşu haritası taslağı belli ve bi yolum var.. bi çok kişi ve grupla bir araya gelme çabalarımdan da yıldım, gezi süreci yılmıştım, son bir ayda pes ettirdiler.. ve yoruldum. ve bıktım.. bu dayanışmayacağım ya da bir araya gelmeyeceğim veya davetlere ya da yapmaya çalıştığım(ımız) şeye destek olmak isteyenlere kapalı olduğum anlamına gelmiyor tabii ama, çoğu zaman görünen köy kılavuz istemediği gibi fareli köyün sahte kavalcılarına da kanmamak gerekiyor (örn: tkp, chp, bar anarşistleri, vs vs) "görünen köyün kavalcıları" ile yürümek lazım.. metaforlarım kapalı bu noktada ama metinlerde açmıştım geçmişte.. 


günaydın bu arada.. 🕊

signal ve telegram grup linkleri

 signal: https://signal.group/#CjQKIJAH1PgkdAJaGZFLV-rSqL5iHCQ_7Jn7dyi1qbcmiv_PEhCKiY_os86xE15v3-s2q3-G


telegram: https://t.me/UnPzCres

14 Nisan 2025

önemli duyuru-işporta hakkında



  ÖNEMLİ DUYURU: yarın işporta.. sadece takas geçerli yarına özel ve illa benimle değil, gelenler de kendi arasında takas yapabilir.. ben de kitap ve zine var. aynı yer alsancak kilise sokağı (zabıta'nın sonradan kendilerine prefabrikö mekan kurduğu ve ösym sokağı diye geçen yer ancak oranın adı mamutlardan önce kilise sokağı idi ki bize göre Korku Parkı İstasyonu adı. alsancak iskelesinden çıkınca tam karşı sokak) 

iletişim için şimdiden pas atabilir gelmek isteyen, gsm de verilebilir ancak whatsapp yok signal var

ve e-posta: girdap@riseup.net /
sosyal medya dm'lerini bazen geç görebiliyorum ama yarına kadar özellikle bakarım bildirimleri açıp, gelmek isteyenler için.

saat: 17:00'da sokakta olur, 17:30'da engeç, tezgahı açmaya başlarım. yer değişikliği ya da hiç olmadı çay çimlerde oturma bir yerde çay içme vs vs dahil, tezgaha dokunulmazsa da tezgah açık kalmak kaydı ile: 
17"00-23"00
arası diyelim.. 

edit 2: ben evden termus getiriyorum bu arada, her tezgah açtığımda.. senelerdir.. siz de böyle yaparsanız herhangi bir yerde de parayı dolaşıma sokmamış olursunuz o gün böylece


not: 
zabıta gene kanca takarsa ki takıcak.. iskele'nin kilise sokağına doğru yürüyüş tarafı ile, sahildeki yürüyüş yolu kesişiminin yakınına, çok az çapraza çimlere açıp denicem.. olmadı bi çay may içerük.. 


peace love révolte rabia*

*ispanyolca öfke demektir, rabia ve bu anlamı ile kullanmaktayım

#sokak #işporta #izmir #alsancak #takas 

11 Nisan 2025

pek yakın çok uzak

üç vakte beş ışık yılına kadar bura kalmak üzere unthatow nokta net adresine geçiyorum.. 

unpzcrew blog ise zemtgala nokta xyz adresine.. bilginiz ola..

gardımı da alam kafa düzenlere: ışık yılı mesafe ölçü birimi evet efenim çakıyoruz biraz uzay zamandan.. ve hatta sadece kuantum paralel verenler vs değil.. ne dedik mamutlardan önce yazdığımız bir metinde: 

"paralel verenlerin adını, simetrik ve asimetrik verenler olarak değişecek ya.üzerine bir kaç galaksi daha vericez kabul edersiniz" ZEMt Galaxyz'Zzz madde ötesine geçiş teknolojileri başkansız birimi.. 

5 Nisan 2025

baş gargamel (#yorumlurepost)

baş gargamel

repost önsezi: receblerine yazdığım şiirlerden biri daha (2008) gerçi yazdıklarıma hep "şiir değil bu" dendiği için evet, "şiir değil bu" türündeki bestem için,  şiir değil bu türündeki, baş gargamel'e attığım tühtühlerimden (çocuk oyunu bu tühtüh) biri için kaydırın gitsin aşağı okurken ekranı da..

 kaydıraklarımızı kurup kayalım parklarda çocukken olduğu gibi.. o da bir eylem biçimi olabilir. 40 yaşına gelmişsin sen çocuk musun diyecekler. çocuğum ulan.. çocukluğumu hiç kaybetmedim ben! siz nerede düşürdüyseniz gidip bulup tutup elinden getirelim, çaldılarsa sizden çocukluğunuzu (ki bu da mümkün benim de 20-30'lu yaşlarımı fabrikalar çaldı, hala çalıyorlar) çocukluğunuzu çaldılarsa gidip alalım ellerinden zorla, döve döve, gerekirse, ağzını burnunu kırıp çalanların, ayaklarını gıdıklayıp saçlarını çekerek, vermiyorlarsa çocukluğunuzu.. şiddete karşıysanız eylem biçiminde, benden uzaksınız, kusurakalma..

Baş Gargamel

odada volta atıyorum şimdi

bir ileri bir geri

bir geri bir ileri

ne yapacağını bilmez bir şekilde

ve hiç bir şey yapamayacağının bilincinde

senin için uygun görülen asgari ücretle

sorun;

çalışmak zorunda olmak

ve yine de paranın yetmemesi


günde ortalama on iki saat

hafta da beş gün

bazen altı

ve bazen gündüz bazen gece giderek işe

ve her geçen gün biraz daha bıkarak

ve bırakamayacağını bildiğin halde

istifayı düşünmek servisi beklerken

sabahın dördünde

beş iş başı için

kimse yokken dışarıda

herkes uyurken

sinek kaydı yanaklar

yarı uykulu gözler

aç karnına üçüncü sigarayı içerken

ve on beş saat sonra evdeyim derken

beş iş başı

on sekiz paydos

on dokuz ev

bedenen bitik

ruhen bitik

tahammül sınırın çoktan patlamışken

yama dolu ruhunla

soğuktan titreyerek

maaşı hesap ederek

faturaları ve kirayı

ve biriken bakkalı

ve hiçbir şeye ilaç olmayan zamanı

nereye kadar derken

hiçbir yere gitmediğini biliyorken

yerinde bile sayamayıp

aynı odada

aynı tempoda

dakikalarca attığın volta

bir ileri bir geri

bir geri bir ileri


odamdayım şimdi

duvarlarımla baş başa

kesilmeyi bekleyen yüzlerce gazete sayfası

ve yapıştırılmayı bekleyen kolajlar ile

bir sigara sarıp

bir boklar yazıyorum

siz ne derseniz deyin adına

şiir ya da değil

ya da ölümün son hecesi

umurumda bile değil hiçbir şey diyorum

umurumda oysa

uçup giden günler

kayıp giden zaman

ve her geçen gün biraz daha

ayak uydurmakta zorlanan ruhum

hayatta kalma mücadelesi

bir şekilde kalırsın hayatta

iyi veya kötü

günleri yaşarsın

çalışarak ya da dilenerek

direnmekten vazgeçerek patronlara

sorun yaşam şartların değildir oysa

sorun

seninle birlikte yaşamaya çalışan insanların

çalışmana muhtaç olmasıdır

ve öyle ya da böyle

bir vefa borcun vardır onlara

yetmişindeki babana mesela

ve karışıp gitmeden o toprağa


balkondayım şimdi moruk

gecenin bir yarısı

elimde yazmayan bir kalemle

harflerin izini bırakıyorum kâğıtta

bir sigara daha yakıyorum

ve biliyorum yaşamanın

yazmaktan daha zor olduğunu

bir cümle için iki saat düşünerek

best-seller olan adamlara

yazmanın daha zor geldiğini de biliyorum

ve odada volta atıyorum işte

bir ileri bir geri

bir geri bir ileri

sonra duvarlara bakıyorum

sanki bir şey delip içeri girecekmiş gibi

kahrolası atlar

her geçen gün daha kötü koşarken

kuponlar peş peşe yatarken

ve tat almazken artık aşka dair cümlelerden

ağzına yapışan sigara kokusunu umursamazken

duvarlara bakıyorum

ve bir duvar daha görüyorum arkasında

sonra bir duvar daha

sonra bir duvar daha


ve başımızdaki gargamel

 “kriz bizi etkilemez” derken

27 yıldır kriz geçirip

şirinleri göremiyorum

4.aralık.2008


ve bunun yazıldığı günden bugüne bir şey değişmedi, hala geçinemiyor fabrikada çalışıyor zabahın köründe ctesi pazar fark etmez alarma kalkıyor vardiyalı çalışıyor ve dünyanın değişeceğine dair arzumu kaybetmiyor bu çorbaya ne lazımsa o olmaya çabalıyorum. fuck peace i want justice. no peace o justice.

4 Nisan 2025

# vergilendirilmemiş kazanç kutsaldır #

en son bakkaldan ne zaman sigara aldığımı hatırlamıyorum, epey epey uzun yıllar önceydi. bugünse tütüncüden iki arap kağıdı aldım, biri arkadaşıma, yan tezgah. parasını da istemedim, o da vermeye yeltenmedi zaten, bi liranın hesabı mı olur?

oysa bir dal sigaranın hesabı dönmeye başlamış gene twitlerde, her zamda aynı geyik; "bırakıyorum" "sağlığa zararlı" "tütün iççem" tripleri..

alkol almazsam temizinden iki paket, alırsam miktara göre 3-4 paket içiyordum eskiden.. şimdi her şey dahil 40 liraya bir ay çıkıyor, sigara içme miktarım hiç azalmadı, nerdeyse 20 yıldır bi gram azalmadı. üstelik iki yıl önce gece öksürüğü dalgasından röntgen çekildim, ciğerler tertemiz, geniz kaynaklı öksürük dedi doktor.. geçti üç güne. onu da, o günlerdeki sevgilimin ısrarına çekildik... 74 yaşıma kadar anlaşmam var halbuki, ölmem. her neyse.
sahte içki, yok pardon içkinin sahtesi olmaz, hatta devlet onaylı vergili ve destekli olmayan her şey en gerçektir, ev/el yapımı diyelim, içkiden de ölmedim çok şükür 20 yıldır (ölenler kör olanlar var evet ama biraz dikkat biraz güvenilir kanallar lütfen)

sonuç olarak, bugün de her tekel zammı sonrası tezgah önü kulak misafiri olduğum muhabbetlerde gündem, "bırakçam", "tütüne döncem" "azaltçam" idi. 

hala mı dönmediniz? gerçekten mi? isyanda mı etmediniz hiç bu duruma? hala mı? herhangi bir olumsuzluğa isyan etmeyi hiç mi içinizden bile geçirmediniz yoksa? kadere isyan dışında?

bazıları da tütüne güvenmiyor, bana gelip tekel sigarasının daha sağlıklı olduğunu söyleyen denyoya beş yıl önce üşenmedim şu cam filtrelerden aldım, beş tütünün bıraktığı izi bir tekel sigarası bırakıyordu, eğer korkunuz buysa. üç hafta öksürük balgam, sonrası temiz.. hatta eskisinden daha temiz..

daha az vergi vermek için elimden geleni yaptım hayatım boyunca, çünkü üç kuruşa minimal ihtiyaçlar bile karşılanmıyor yavru. yirmi yıldır işporta açarak vergisiz kazanç elde edip, bu esnada ara boşluklarda uzun/kısa vadeli (kış) 30 fabrika gezdim..

bu şekilde hiçbir şey değişmeyecek, çünkü bu şekilde yaşayan ve düşünen insanlar olarak azınlığız, bunu biliyorum, ama en azından o sokakta saatlerce oturup, görünür olmak ve dokunmak, temas etmek (fiziksel temastan bahsetmiyorum) ve en azından günde bir kişinin aklını çelerek, ama uzattığım boş beleş fotokopiksel zilzuratlarla ama konuşarak, kendime artı bir ekliyorum... görünmek/dokunmak/temas etmek.

bu esnada günde 10 kişiye fanzinin ne olduğunu anlatıp (son beş yıldır fanzin algısını da siktiler ülkede o ayrı) yirmi kişiye adres tarif edip en az üç kişiye sigara sarıp, 100 kadar insanın göz bebeklerinin içini görmeye çalışıyorum, hemen kaçırırlar gözlerini, ayrı..
ve inatla, ve ısrarla, izmir'de kendine "anarşist" sıfatını yakıştıranlardan uzak duruyorum (bir kaç istisna hariç)

çünkü kendi aranda kuram tartışmak, kendin gibi insanların takıldığı mekanlarda çene çalmak, ve barlara sıkışıp kalıp, içip sızıp sonra ertesi gün aynı döngüye hapsolmak, sizin de muhalif olduğunuz kesimden bir farkınız olmadığını gösteriyor bana..

not: kendimi dillendirmek değildi maksatım.. bana son iki yıldır bok gibi giden çoğu zaman siftahsız eve döndüğüm tezgahı niye hala açık tuttuğum ya da takıya vs dönmediğim soruldu dün, yakın bir arkadaşımın yakın bir arkadaşı tarafından... "inat mı hobi mi heves mi vs vs", ya da bir diğer her gün sinyal ile kimyasal peşinde koşan elemanın çarşamba sorduğu soru gibi "zengin piçi misin?"

 değilim, fakirem ben sizin kıstaslarınıza göre. benimse parayla hayatım boyu işim olmadı. param da hayatım boyunca pek olmadı.. ama hayatım zengin geçti hiç olmazsa.. 
el cevap budur. uzun oldu. mazur görün..

takı da yaptım bu arada 2001-2003 arası biliyorum yani işi. karşı da değilim, yan tezgahta gördüğüm en iyi hand made takıcı dostum varken bana düşmez o. he bu arada artık adres sorandan bir lira, "bunlar ne" diyene fanzinin ne olduğunu anlatmak 50 kuruş, adres sorup anlamayıp üç kere tekrar ettirenden 3 lira, gelip akıl verenden de 180 km hız alıcam - kaçmak için.. : ))
--
"on changera le monde que vous le vouliez ou non"
"istesiniz de istemeseniz de dünyayı değiştiricez" Keny Arkana

bugüne güncel not: 4nisan2025
4 ağustos 2019'da yazmışım bunu. bir süredir uzun bir süredir alkolü de bıraktım. yılda maksimum 4-5 güne tekabül eden zamanda, yani iki üç ayda bir, bir bira belki.. son beş yıldır.. en güzeli.. berrak zihin, uyuşmamış beden ve kafa..

bir kutsalım yok bu arada, tehlikeli bir kelime o, sistemin güzel bir oyunu, arapça kökenine bakalım: "Köken: Arapça: ق د س (k-d-s) Anlam Kökü , Dokunulmaz, Temiz, Arınmış, Yücelik, tanrısal olarak yükseltilmiş, dünyevi olmayan. arapça Kuds kökenine osmanlı zamanı sal eki eklenerek oluşturulmuştur, arapça mukaddes kelimesi halk arasında osmanlı zamanlı kutsal kellimesi olarak yaygınlaşmıştır.