2 Haziran 2025

grev veya isyan

grev ve isyan

ülkedeki tüm sendikaların iki yüzlülüğünü görecek kadar fabrikalarda işçi olarak deneyimi olmayan, hiçbir sendika ile "pratikte" temas kurmamış kişilerin çoğu, izmir belediyesi ile sendika arasındaki mevzuyu problemli bir anlayış ile yorumluyor.. isterse 200bin lira alsınlar, grev yapmak istiyorlarsa yaparlar. konu o değil, çalıştığım yerde çalışanların talepleri karşılanmadan kafalarına göre sözleşme imzalayan bir sendika var mesela. asgari ücret konusunda daima önceden dediği ile sonradan dediği tutmayan, genel grev'in kıyısından geçemeyen, korkak, ortayolcu sendikalar, sendika başkanları, sendika temsilcileri ile dolu ülke. izmir belediye çalışanları isterse 10 yıl grev yapsın, şikayet etmem. ama bu tavrı sendikalar toplumun genelinde göstermedikçe, iktidarla her alandanda her iş kolunda (taşeronlar dahil!!!) çatışmadığı sürece, samimi bulmayacağım.


 he bu arada grevler şunlar bunlar hak arayışları, sendikalar vs vs ile ilgili yığınla metin, öyküler şunlar bunlar yazdım zaten, çalıştığım fabrikalarda bi ton mücadele ettim hala ediyorum. ama kimse bana sendikaların bu ülkede kendi cukkası dışında bir şeyi düşündüğünü kanıtlayamaz. bireysel deneyimlerim, fantastik söylemlere de, istina durumlara da (onlar da işçilerin baskısı ile olmuştur) ağır basar.. 


içerisinden şu alıntıyı yapıp, metinlerden birini paslayıp susayım. işteyim hala, sendikasız, taşeron olarak, asgari ücretle, gece 23'de paydos edeceğim fabrikada. 

çav belladonna


" /../ karşılığında yıllık izin gibi bir mükafat da var hem, şanslıysanız cennetin yedinci katı sandıkları tazminatı da verirler, ama parayı ya da daha mantıklısı olan fabrikaları ve makineleri ortadan kaldırma isteği yerine zam talebinde bulunmanız işlerine gelir. kimse masum değil yani.


alsancaktayız. arkadaşım tansaştan alalım biraları diyor, daha ucuza gelir, migrostan ya da diye de ekliyor. kabul etmiyorum. bakkalıma gidiyorum 25 kuruş fazla vereceğimi bildiğim halde. o bakkal bize gezide yardım etti çünkü.. ve o bakkala ihtiyacım var çünkü. her gidişimde iki üç cümle sohbet ediyoruz çünkü. içten bir şekilde gülümsüyor da çünkü. mahalle bakkalımda öyle. onlara ihtiyacımız var. ne zaman kafanız alıcak bilmiyorum ama, devrim küçük parçalardan oluşur, büyük ve tonla şubeleri olan marketlere gitmeyi red etmekten mesela, ben gitmiyorum, seyyar satıcılardan ve pazar malından devam ediyorum. işçilerin daha iyi şartlar ve zam için grev yapacağına, patronu saf dışı bırakmak için örgütlemesine dayanır devrim. daha iyi şartlara sahip bir kapitalizm yok çünkü, kişisel olarak daha iyi şartlarda ama yine aynı kötü kapitalizmde mücadele etmek var.


aynı anlama sahip cümleleri, sizin ohoo deyip duracağınız şekilde de ipe serebilirim, yani üst entelektüel bir ağız kullanarak, tarihsel örnekler ve alıntılarla şekillendirerek, ama kitlem onlar değil. onlar bana, basit ve derinliksiz demeye devam etsin istiyorum. çünkü onlar sadece yazarlar, dergi çıkartırlar hatta, büyük umutlara sahip edebiyat dergileri, büyük umutlara sahip kitaplar, ama normal yaşantılarında pahalı yerlerde yiyip içer, pahalı şeyler giyerler. solcudurlar, ama sağ kanattan gelen ortalara güzel voleler vurarak yaşarlar hayatlarını. gezide var oldukları halde öncesinde de sonrasında da avm’ye de giderler, burger king’e de. bir kez bile gitmedim. kapısından içeri adımımı atmadım herhangi bir avm’nin. politik olarak o kadar da tutarlı değilim gerçi. çok uluslu bir şirketin daha çok kazanması için sattığıma göre kendimi. yine de deniyorum sokaktan kazanmayı, geçimimi. henüz başaramadım. ama deniyorum. sokak tezgahları. fanzinler.. denemeye devam edicem. ama bu şuna benzeyecek. hiç konserine gitmedikleri underground bir grubun dağıldığında veya bol sponsorlu bir festivale çıktığında burun kıvırmalarına.


kalın kafalıyım.. biliyorum. eskiciyim. ama ne kadar geçmişe dönersek o kadar iyi bence. bu yüzden bana aptalca geliyor, komünizmin makineleri işçilere verme fikri, yerine fabrikaları yıkıp tarla yapmak daha mantıklı. sonra tarlaları kendi haline bırakıp avcı toplayıcı oluruz. ne kadar geçmişe dönersek o kadar iyi derken bundan bahsediyordum. o zaman toplumsal barışa ihtiyacımız kalmayacak çünkü.. doğadaki savaş hepimizin karnını doyuracak. günde 1250 pompa üretmektense, 12 elma toplamak daha mantıklı çünkü. ya da 2 geyik avlamak

.

sahi siz naptınız bu bir sene de.. çok suskunsun okuyucu. bir yorumu bile çok görüyorsun yıllardır. ama beleş fanzin istemekte üstüne yok. aa tabii şimdi çeliştim tüm söylediklerimle. ama ayda 745bin lira kazanmadığım için, büyük fanzin anayasasına ihanet ediyorum bi lira isteyince. buna rağmen bana giren milyarları hesap etmiyorum ama. "iki üç dört lira, paran yoksa bedava" dediğimde, "olur mu öyle şey" deyip beş lira verene karşılık, yanıma geliyor kendine anarşist diyen adam, "bunlar beleş" demi diyor, he yavrum beleş, ben de leyleklerle yaşayan bir saksağanım zaten, karşılığında işe yarar bir eylem yapsa bare, içmek dışında yani.

her neyse, sıkıldım.. ama hala ringdeyim anlaşılan. "bir yazar boksördür ve senin yumrukların cılız" demişti bir eleştirmenim. ama cılız da olsa bir sürekliliği var değil mi moruk? 20 yıldır nakavt olmadım. yerde kaldım sadece, bazen bir sene yerden kalkmadım. ama ringten inmeye niyetim yok eleştirmenim. senin de ringe girmeye niyetin olmadığı sürece, bu bahsi kapatalım artık. ölmedim" 2015


metnin tamamı şurada tıklamayacak olsanız da:


https://unthatow.blogspot.com/2015/08/the-little-f amous-song.html?m=1




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder