15 Aralık 2019

taşınma işlemleri ve mevcudiyetimizin

bir ay kadar önce buralara eklediğim ama iki üç gün sonrasında, öncesinde olamayacak gibi görünen aksiliklerin yolsuzlukların ve olumsuzlıkların gerçekleşme olasılıkları birden bire kesinlik kazanınca uçurduğum duyurumuzu bir takım naneleri de editleyerek tekrar edek,

buralardan taşınıyorum. muhtemelen bu, bu blog için son post.

ucuza kapattığım, bir hayli fonksiyonel bir mini server sayesinde, kafamdaki e-zine'i şekillendirebileceğim nihayet...

bilen bilir, 2000 yılından beri ama online mecrada ama basılı neşriyatçılık aleminde, bir takım düzenbazlıklar ya da düzenbozanlılıklar peşindeyim.

online mecra kısmı ise, varlığı benim dışımda kimsenin sikinde olmadığı için 2014 yılı sonlarına doğru çulsuzluktan kapanmıştı.. gerçi o günlerden beri bir şeyler sürekli tepe taklak bir şekilde yokuş aşağı gidiyor ya, neyse. ardından, distroma'a ait e-zine durumu, kişisel bir blog ve distro'ya ait bir blog olarak iki haneli bir odaya dönüşmüştü. domain ve hosting masrafını ödeyemediğimden yani..

basılı neşteriyatçılık kısmını ise, son beş yıldır giderek azalan baskı sayılarımdan sonra, son günlerine geldiğimiz 2019 yılı içerisinde, sadece 5 kopya bastığım yeni işlerim bile elimde patladığı için (işportada bile) bırakmaya karar verdim.

işportalcılık ya da portakalı soydumculuk durumu da aynı hezeyanlara gebe bir sürece kavuştuğu için, onu da sonlandırmak, doğru olacak.. ki elimde kalan son kitapları da toplu olarak, kardeşim ezman'a, yolda sahaf'a nakletmiştim. sadece fanzinlerden oluşan bir işportanın elbet de anlamı büyük benim için ama, kendi ürettiğim işler elimde patlarken, şehir dışından ya da geçmişten (şapkamdan) çıkan işleri (tavşanları) de tekrar tekrar basıp bir nevi dağıtılmasına aracılık etmek, üstelik o işleri üreten isimler, sizin işlerinizi basmak ya da sadece paylaşmak gibi bir zahmete katlanmıyorken, hamallık gibi görünmeye başladı gözüme.. üstelik sokak da sik gibi oldu artık biliyonuz mu? he siz o yüzden artık takılmaya gelmiyor idiydiniz sanırım. ben yeni aydım işte..

konserlerde stand açma işlevimimiz de son bulmuştur efenim. çünkü, tek başıma standa durduğum için o konserlerin yüzde sekseninde, konser izleyemiyorum, onu geç tuvalete bile gidemiyor insan, gerçi ben tezgahtan kim ne çalarsa çalsın deyip gidiyom o ayrı da, bazen grupların işleri (plağı filan mesela) sana emanet olunca onu yapamıyorsun.he eskiden durumlar böyle değildi tabii, her konuda, epey kalabalık takılırdık... meselenin ekonomik durum ile ilgili olduğunu öne süren arkidişlerin yalanlarını işitmek istemiyenko artık.

online mecra kısmına dönersek, evet eskisi gibi çoğul bir mecra olmayacak. şahsıma münhasır mini serverımda, (hosting değil bu kez) kendim çalım kendim söylücem. bu blogda da açıldığı günden beri kendim çalıp kendim söylüyorum gerçi o ayrı. he format bu kez, yine parasızlıktan infilak eden 2009'da ki sitemiz gibi müzikli filmli kitaplı fanzinli manzinli, belki ileride radyolu madyolu olabilir ama, katılıma açık olmaması, ruh ve sinir sistemime iyi gelicek gibi düşünüyorum. hatta tümden illetişim panelini kaldırıp yeni e-zine'mizden, huzura erdirebilirimiz, psikozotik ve paranoyotik hafızamızı.. halüsinasyondan arkidişlerim, yetiyor bana.

evden çıkmaya da niyetim yok. bazı halledilesi (hastane gibi) işlerim dışında. telefonumu uçuş modundan çıkarasım da yok. böyle iyi. he bak o şarkı da güzeldir aslında, du bi açıp geleyim: https://www.youtube.com/watch?v=_HKE-OwhjDE

ne diyodum jessika?

yazdığım çizdiğim zibilyon tane zırvanının da, zannediyorum yüzde otuzu burada yer alıyor. yayınladığım 100'den fazla fanzinin de bir kısmısı issuu hesabımda. e-zine aktif olursa, pdf'lerini de çakarız tamamının kendi serverımıza.. son iki yıldır daha az yazı yayınlamamın nedeni, birinin yarısı birinin çoğu biten iki romanla kavga etmiş olmam. onları sona erdirince, bir kapak döşeyip yeni e-zine'imize gömeriz abi. basmanın anlamı yok, çünkü fotokopiciye ayıp en azından, o kadar uğraşıyor. beleş verirsem alacağınız şeyi, okumayacağınız ve siklemediğiniz için, talep etmiyor olduğunuz için gerçeğini göz ardı edesim de yok artık. fiziksel baskısı dışında (cd yani) yayınlamadığı demosunda ki isimli şarkı da milis kardeşim o beleş dağıtma ruh halimi iyi açıklıyordu ama neyse, onu da gezdirdik işporta stand bir süre yanımızda..

2043 yılında hazır olur e-zine, linki buraya atar kaçarız abi.

önceki duyurumuzda naklettiğimiz kısmı yenileyelim:

--

bir çok kereler sinyali verilen, çekip gitme isteği, arzusu, başka diyarlara, semalara, -hem sanal dünya anlamında hem de gerçek hayatta- zannediyorum 1 kasım'ın ilk saatlerinde, yani şu an, aldığım, nihayet alabildiğim demek daha doğru olacak aslında, belirsizlikler ve kararsızlıklarla geçen iki senenin ardından, bir sonuca bağlanan yaşamsal ivlelenmemem, kendi adıma ve kendim için, en doğru olmasa bile en faideli şeyin, buraya dün gece eklediğim son öykümde de sözünü ettiğim gibi, sessizlik hakkımı kullanarak, ve ses oluşturabilecek dış etkenlerin de ekranıma, telefonuma ya da hayatıma düşmesini de ekarte ederek, uzamak olucak, kendi iç sessizliğime...


para bulursam eğer, yani bulabilir isem -şu aralar tüm kitaplarımı gönderdiğim yolda sahaf'tan bir miktar gelmesi söz konusu- blog yerine, unthatow.com .org .net nokta bilmembişi uzantısı, artık de denk gelirse, bir domain alıp, çok daha kapsamlı olan ancak yorum, e-posta, iletişim, sosyal medya gibi aktiviteleri olmayan bir e-zine ile, kendi içimde yayıncılıkçık hayatıma devam ederim.

baskı? gerek görmüyorum ve bu anlamda da ciddi ve kendinden emin gerekçelerim var.

geriye dönüş yapılmasını, yorum atılmasını ya da iletişim kurulmasını kapatma nedenlerim de apaçık ortada.

sayılardan ibaret olan, kaç takipçi, kaç beğeni bağımlılığından öteye geçmeyen sosyal medya curcunasına da, bu kez, sonsuza dek ve kalıcı olarak veda ediyorum. haber beklediğim üç beş bir şey var, onlarla da meramımı halledip, uçuş moduna geçebilirim zannediyorum...

sonrasına, sonra karar veririz...

e-zine olan sitenin adresi de unthatow nokta bilmem bişi olur işte... olursa. olmazsa da, parasızlıktan olmamıştır. wordpress temali bir şeye, o platform üzerinden kaykılırım. bu blog, kafamda ki e-zine sistemini karşılayamıyor zaten. fanzin olan şeyler de, baskı parasının cebimi emmesinden başka bir sike yaramıyor... gerçekten.


e-zine olan dalgayı açar isem, oradan, daha geniş kapsamlı bir şekilde, dijital yayıncılıkçılığıma devam ederim. basılı neşteriyat anlamında yayıncılıkçılığıma veda etmem şart idi zaten, çok çok çok öncelerinden...

bundan sonra da, umarım, bakkal için bile sokağa çıkmak zorunda kalmayacağım bir hayat ile selamlaşırım..

o yüzden, şimdilik, ve sonsuza dek, eyvallah...











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder