girdo ve halüsinasyonetik arkadaşları:
2000 yılı sonbaharındayız. hava
oldukça soğuk ve hafiften yağmur çiseliyor. yer, alsancak izmir. çimlerde
bağdaş kurmuş, bir daire oluşturmuş, içiyor ve tartışıyoruz. beş kişiyiz. tuncay,
refik, seçil, özlem ve ben. her şeye karşı yabancıyız. kendimizi yalnız ve
yabancı hissediyoruz. ve çaresiz.. tuncay’ın üç adet kitabı var. hazır. bitmiş.
kimse basmıyor ama. birçok yayınevi ile görüşmüş, reddedilmiş. kötü bulunmuş.
şu. bu.
“olmayacak bu iş” diyor bize,
“artık yazmıcam”,
“hayır” diyorum, “okuduğum en iyi
şeyleri yazıyorsun moruk, fikirlerin harika, sadece alışkın değil insanlar bu
kadar çıplak bırakılmaya, hepsi bu. tüm safsatalarını, gerzek yaşam biçimlerini
yüzlerine vuruyorsun, ve korkuyorlar” diyorum.
“hayır” diyor, “kötü yazıyorum.
beş para etmeyen bir hiçim ben.”
hepimiz bir şekilde, bir şeyler
yazan, bir şeyler üretebilen insanlarız.. dünyayı havaya uçurabilicek kadar
tehlikeli fikirleri var tuncay ve refik’in. ve beş yıldır beraber yaşayan iki
sıkı dostlar, her ikisi de uyuşturucu bağımlısı. her ikisi de güç belâ yaşama
devam ediyor. seçil, aile kavramını ve burdan yola çıkarak tüm toplumsal
değerleri yerle bir edebilicek bir deneyime ve birikime sahip.. özlem, sadece
bireysel dışavurumlar ile içindeki acıyı kağıda döküyor.. ben bi bok parçası
olarak yanlarında değer görmüşüm. hiç bi sikim yazabildiğim söylenemez, kayda
değer
.
“tamam” diyor seçil.. “sikmişim
yayınevlerini, kendi kendimizi basıcaz.” [kendimiz, kendi 'kendi'mizi
basıcaz-lilith noir] gülüyor tuncay, ama alaycı bir gülüş değil bu, çaresizlik
ve umutsuzluk dolu bir gülüş.
“tüm paramızı sarhoş kalmamızı
sağlamak için harcarken, nasıl yapıcaz bunu canım?” diyor özlem.
“bilmiyorum” diyor seçil, “ama
başka şansımız var mı?”
“zor” diyor, refik, “çok zor,
resmi kurumlar, devlet daireleri, biraz resmiyet, ıvır zıvır”
tartışmanın başından beri susan
ben, “abi denemek lâzım” diyorum, “olur belki ha?” ben onlardan epey küçüğüm, eğitiliyorum o sıralar, yanlarında
pek konuşmuyor, sürekli onları dinliyorum, ve bana çok büyük bir saygı
duyuyorlar, hak etmediğim kadar çok, ben anlam veremiyorum buna, ben kimim ki
diyorum, ne yapabilirim, onlara inanıyorum, onlara tutunuyorum, hepsi bu..
27 ocak 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder