son bir kaç aydır güne bahis bültenini incelemek ile başlardı sercan. eğer işe sabah gidecekse, kahvesini yapar sigarasını yapar ve evden çıkmadan bültene bakardı şöyle bi. öğlen gidiyorsa da durum değişmezdi. son dakika uyanır kahvesini yapar ve bülteni incelerdi.
yaklaşık 20 yıl önce bırakmıştı halbuki kumarı. o vakitler, yani gençliğinde, çok para basar, parayı vurmak için oynardı bahis. bahis ve at yarışı. gerçi at yarışı baba mesleği idi. daha okuma yazma bilmiyorken başlamıştı at yarışına.. babası eline bir kalem tutuşturur ve bülteni önüne koyardı. kalem nereye hangi ata mürekkebini basarsa artık.. rastgele.. zamanla okuma yazma öğrendi ve babası ismini sevdiğin atı yaz dedi ona. zamanla atları, istatistikleri, jokeyleri, atlar çimde mi kumda mı iyi, hangi jokey orospu çocuğu, hangi at süprize açık öğrenmişti. ilk okul dörtte kendi yapıp babasına verdiği kuponlar, çalışma hayatına atılmadan önce cep harçlığı ile oynamaya döndü. sonraki yıllar bahisler de yaşadığı ülkede yaygınlaşınca, onlara da minnet etti. 2000 yılıydı yanlış hatırlamıyorsa, yaptığı ilk bahis kuponunda ki -o zamanlar şimdiki gibi akıllı telefon ile uygulamadan değil, bayiiden oynanırdı- nasıl oynandığını bilmediği için tüm kuponu doldurmuş ve hayatı boyunca çalışmadan yaşayayabileceği hatta kendi işini kurup, (yayınevi kurmak ve infoshop açmak istiyordu) hayallerini gerçekleştireceği parayı bir maç ile kaçırmıştı.. 15de14 bilmişti. sonradan öğrendi minimum bahis oranı diye bir şey olduğunu ama şimdiki gibi tek maça girilmiyor ve canlı oynanmıyordu. en az 4 maç. ve 2005 yılında iki gün üst üste dört maçta 4 beraberlik bilip, sağlam para kaldırıp (onu kandırıp, hatta hadi açık konuşalım seks içermese de kendi algıladığı anlam ile aldatıp, peşinee de terk edicek) ikinci sevgilisinin yanına istanbula gitmişti. sonrasında hayatına giren çoğu kadında da aynı şeyleri yaşamıştı.
atlar da onu kandırıyordu. atlar değil, jokeyler.. gelmicek atı getirir, gelcek atı bilerek getirmezlerdi. futbolda da şike vardı. yayınevleri kitaplarını basmaz, yazdığı metinleri kimse okumaz ve bastığı yayınları kimse almazdı. 2008 yılında önce atları sonra maçları bıraktı. 2018 yılında kadınları ve çalışmayı.. 2024 yılında hayatını ve hayallerini.. 2025 yılı başında yaşama devam etme gücünü ve enerjisini..
günümüze dönersek.. dediğim gibi, son bir kaç aydır güne bahis bültenini incelemek ile başlar, bazen buna tüm gününü harcardı. gençliğinde çok kitap okumuştu. okumak istemiyordu artık. çok kitap da yazmış yayın da basmıştı. bunları da istemiyordu. Sevgili? olmuştu tabii bir kaç kez, hem de arkadaşlarının kıskandığı, hatta şunu dahi kulaktan kulağa işitmesine sebep olduğu hatunlarla;
“sercan nerden bulmuş lan bu hatunu”
“bu hatun da sercanda ne buluyor ya”
en kötüsünü yakın bir dostından işitmişti ayrıldıktan sonra evlenmek üzere olduğu sevgilisi hakkında: “sen şimdi nihal'i siktin mi?”
evet efendim evlenmenin eşiğine bile gelmiş ama terk edilmişti olmadık bir zamanda olmadık bir günde olmadık bir psikolojide iken..
geçmişi geçip günümüze gelirsek, her gün olmasa bile bahislere dönmüştü yüzünü, bahislere ve pornoya. üstelik para kazanmak için bahis oynamıyor, bankaya olan yüklü borcunu kapatmak için, ya da o ayki açığını tamamlamak için 30 liraya 500bin veya 30 liraya 30 bin veren kuponlar yapıyordu, bazen iki üç beş bin alır, onu her gün sabahın köründe arayıp akşama kadar da arayan bankaya öderdi..
illa boşalmak için de porno izlemiyordu. elini sikine bile atmaz hatta siki bile kalkmazdı çoğu zaman.. uyuşmaya, zihnini uyuşturmaya çalışıyordu ve sadece porno kurgularını dekorlarını veya görüntü ve aksiyonlarını, en iyi sanat filmlerinden de en klas hollywood yapımı dizi ve filmlerinden de daha eğlenceli matrak komik ve zaman öldürücü zihin uyuşturucu buluyordu. bahisleri de öyle..
gençliğine ddönmüşü. hayır efendim gençleşmemişti. gençliğine dönmüştü ama bi farkla.. içi ölmüştü..
her gün bahis bültenini, oynamasa bile incelerdi, ve amacı gençliğindeki gibi para kazanmak değildi artık.. yasal bahis sitesinin izin verdiği en küçük tutarda oynar, bir bilemedin iki maksimum dört maç yazardı bazen gelen küçük parayı büyük paraya koşmak için basmak adına.. küçük oynar küçük kazanırdı ama ne zaman iş bankaya olan tüm borcunu veya açığını kapatmaya gelse, olmazdı o iş. bir keresinde tek golden bankaya olan borcunun yarısını kaçırmış, üstelik tutarı 126 tl olan kupona, bir keresinde de tek basketten iki ay geriden gidip paso yüklü faiz yediği borcunu sadece o ay için açığı kapatıp eşitlicek parayı kaçırmıştı 30 liralık kuponda.. hoş açığı kapatsa nolurdu, aldığı asgari ücret aylık ödemesinden epey az olduğu için gene geriye düşecek gene faiz yiyecek, gene onu bunaltan banka aramalarını canı isteyince açıcaktı..
geçen telefon faturasını yatırdı mesela son ödeme günü geldiğinde çıkışmayan parayı sevmediği mancestir city maçında yine sevmediği real madride girip 4,5 alt 1 girip, gelen 250 tl ile dört maç yazıp 1000 lira çaktı. bazı ödemelerini de telefon faturasına yansıttığı için gelen 750 tl faturayı yatırdı. bir kaç ay önce bir kredisini ödedi bu çocuk.. ama umrunda değil ne kazandığı, ne kaybettiği, zaman ölsün yeter ona.. yoksa kendisi ölücek efendim..
bülteni inceler ve takip ettiği takımların veya liglerin maçları yoksa, ender olarak heyecan olsun diye sadece kurallarını bildiği tenise, ne kurallarını ne takımlarını bildiği hentbola 30 tl bastığı da olur. artık şansını denemediği bilorda ve dövüşe de bahis aldı ama heyecanlı olmadı bu iki branş.. sadece istatistik ve ekran takip etmek sıkıcıydı. takip ettiği bir kaç avrupa ve güney amerika futbol ligi, özellikle büyük uluslarası turnuvalar, nba ve eurolig, yerli voleybol kadınlar ve mili voleybol kadınlar maçları dışında bir şey oymamaz çok uzun zamandır da.. oynar ve izler ama. maksat zaman ölsün zihin uyuşsun..
hatta akşam, gençliğinin takımı liverpool, sermaya takımı paris saint germen'e kaysın diye maç izlicek ama yine de üstvar girip 30 tl’ye 300 tl veren bir kupon yaptı. Uyumazsa gece nba’a basar gelen parayı geçinip gider.. gençliğinde internet kağnı hızından bile yavaş iken korsan cdciden alıp boşalmak için izlediği dönemden isimlerini bildiği ve hala var olan kadim stüdyolar veya son dönem malum sektöre adını yazdırıp dikkani celp eden starlar bir şeyler yayınladıysa, onları izler cinsel bir arzu duymadan.. uyur uyanır işe gider. uyur uyanır eve gelir. uyur uyanır ölemez. uyur uyanır uyanmak istemez. ve ölemediği için bu şekilde yaşamını sürdürür.. siz onu mazur görün.. bakın bunları yazarken iş yerinden arıyorlar.. siktiminin iş yerinden.. vardiyam bitti lan benim.. açanı siksinler.. daha bülteni incelicem göt.. seni bekledik vardiya almadın gittin giyinmeye beni gördüğün halde.. evde rahatsız etme bare..
ne diyordum efendim.. arada müzik dinleyip bir kaç satır bir şey de okur takip ettiği bir iki üç diziyi izler, tek üyeliği olan mubiye takılır falan ama günü genelde anlattığım gibi geçer girdabın.. şey pardon karıştırdım, sercan diyecektim..
ölmeden sağ kalır, şu sikik iş yerinden kurtulur, bankaya olan borcunu ödeyebilirse, kendi hayatına kaldığı yerden devam edicek efenim.. ama bakın biri aradı açmadım öteki arıyor.. vardiya almayınını açmadık, çayçısı arıyor.. mesajda geldi.. sikerler işinizi altınızı üstünüzü nacho vidal siksin... susun beynimin düzülmesi servisten inince bitmeli.. yoksa gerçekten ben kendi işimi bitiricem artık.. bu karanlık blog daha da karanlığa erişmemeli..
nefes al nefes ver..
5 mart 2025 - 1702
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder