"artık hep bir arada olucaz" dedi seçil. "seni asla bırakmıcaz."
çok yalnız hissettiğimi söyledim ona. ağlıyordum. kapalı kapalı. duman altı odamda bir başıma. telefon kapalı. ışık kapalı. her şey kapalı. zihnim uçuş modunda iken.
"tamam" dedi seçil, "geçti."
"zırlamayı kes lan" dedi tuncay, "çek şundan bir nefes" cigarayı uzattı.
kendi odamda, dünyadan bir haber olarak yaşama kararı aldığımda beş yaşındaydım. hiç çıkmıyordum sokağa. çıkmak istemiyordum çünkü orada canavarlar, bukalemunlar, ad sinekleri ve yılanlar vardı. zehirsiz olup zehirli taklidi yapan.
"arılar güzel ama" demişti o zamanlar zack, ilk arkaşım, zihnimin içinde bir ses olarak var olan. "arılar güzel" demiştim karşılık olarak "beni hiç sokmadılar."
sonra zorla gönderildim okula. sonra zorla çıkarıldım evden. sonra zorla gitmek zorunda kaldım oraya ve buraya, okullarına ya da fabrikalarına. bir de askere. ama hep bir sığınak buldum kendime. bulmuştum. bulmuştum ya da var etmiştim bir şekilde. ama artık çıkmak istemiyordum kendime inşa ettiğim, duvarları impermeabl ile kaplı olan odamdan. hiç yalnız hissetmiyordum orada kendimi ben. tekrar geri dönmem gerekiyordu. tekrar saklanmam. tekrar hayaletlerimle başbaşa kalmam. ama gelmiyorlardı pezevenk çocukları.
"tamam" dedi özlem "sakin ol adamım, burdayız işte, geçti gitti"
"gitmemeliydin" dedim ona. "gitmemen gerekiyordu."
çakmağı gösterdi, elindeki. sallayarak, gülümseyerek,
"bunu senden çalmam gerekiyordu bebeğim, o yüzden gittim, anlattım ya. unutmuş olamazsın"
gülümsüyordu bunu söylerken ama ağlamam kesilmiyordu. hız kazanmıştı. titriyordum. bir nefes daha çektim hastalıklı ciğerlerime. 3. pnömotoraks operasyonunu da geçirebilirdim. hiç dert değildi. öledebilirdim. bu sikimde olmazdı. sadece, annemden önce ölmek istemiyordum. sonra da yeğenimi bahane ederdim belki. belki sonra da devleti, devletleri, alayının yıkıldığını, tüm üst düzey düzenbazların idam sehpalarında, altları asit dolu bir havuza düşmek üzere, boyunlarındaki iplerinin bağlı olduğu sandalın batışını görmeden ölmemek mesela. bahane çoktu hayatta kalmak için ve hiçbiri feyk değildi benim için. feyk olan insanlardı. kaçmıştım hepsinden. yıllarca.
"tamam girdo" dedi refik, rüya gelcek birazdan, eleman gecikmiş varış noktasına
eleman derken torbacıyı kast ediyordu.
idil iyi mi dedim
iyi iyi dedi annnesine bakıyor evinde
tamam
pencere çaldı
esçümento, arka bahçede nöbet tutuyordu pezevenk her türlü tehlikeye ve yılanlara karşı
açtı panjuru refik, kalanı uzattı cuvarının ve kapattı tekrar
seçil "müzik?" dedi gülümseyerek.
"kaset çalarım bozuldu" dedim
"sikerim kasetini de çalarını da" dedi tuncay "hala 2000 yılında mı yaşıyon lan puşt. internetimiz var ya lan"
"keşke hiç yeni yıla geçmeseydik çocuklar" dedi özlem "hiçbir zaman hiçbir yıl başında yeni yıla geçmeseydik"
"hatta" dedi seçil, "her yıl yeni değil de eski yıla girseydik"
"doğru lan" dedim, ağlarken bir anda kahkaha atarak "hakket ya, 2000 yılından başlayarak yapsaydık bunu züber olurdu"
"hala şansınız var" dedi arky, tartışmanın başından beri, kapının girişinde oturmuş, kulaklığı kulağında, yeni albümü için çalışıyordu, elinde kağıt kalem. sihirleri olduğunu biliyorduk, "yılı falan geçin, her gün bir gün önceki tarihe uyanabileceğimizi biliyorsunuz"
"nası" dedim aşklarımdan birine
"sence bunu yapmamız doğru mu?" dedi arky
"bilmem arky" dedim "zemt'e kaçamıyoruz o malum, giriş çıkışlara kalın bir set örmüş sikik merkez gezegen, onu aşamıyor muyuz hakket ya?"
"yakalanırız" dedi refik, "sonra da ağzımıza sıçarlar"
"sence bunu yapmamız doğru mu" dedi tekrar arky, öfke ile bakıyordu gözlerime, "dünya bu haldeyken, zemte de gidemiyoruz diye, geçmişemi kaçmamız gerekiyor sence?"
"bilmiyorum" dedim, "ben çok yoruldum"
panjur tekrar çaldı. açtı refik. rüya idi gelen. yüklü miktarda toz amfetamin, etil alkol ve anason ile. bir de biraz şarap, on litre kadar, tütün çarşaf arap kağıdı filan getirmişti. yüklü miktarda.
"parayı nerden buldunuz siz ya" dedim tuncaya dönerek, onun başının altından çıktığı kesindi.
"kırsaldaki yazlığında karantinaya giren bir kodomanın şehirdeki lüks dubleksine daldık"
"bardak alayım" dedim verdiği cevabı umarsamaz bir şekilde
"sen otur" dedi özlem "ben alırım"
şarapları doldurdu rüya
no pain no gain'i açtı seçil, döngüye alarak, mp3 arşiviminden.
sigara üstüne sigara
kapalı kapalılar
camlar örtük
sonra uyanmadım
hayır uyanmadım çünkü
bir rüya değildi gördüğüm
"o hayranıma işime karışma demeliydin" dedi arky
"senin hayranın o kızım" dedim "banane senin kibirli fransız hayranlarından. dilini bildikleri halde, anlamıyorsa seni, suç benim mi? uğraşamam valla"
"boşverin" dedi seçil, "napıcaz onun düşünelim"
"bir süre daha çıkmayacağız" dedi tuncay "zamanı var ağızlarına sıçmamız için. önce zemte koydukları dış kalkanı delmemiz lazım"
"doğru" dedi seçil şarkıya eşlik etmeye ara vererek "onu delmeden bu dünyada bir bok yiyemeyiz"
"zamanı var" dedi arky, "hayatta kalın yeter. telaşa mahal yok. çok içmeyin bir de, ayık kalmanız lazım"
26.03.2020 - 10:35
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder