10 Şubat 2016

kutsal çöp tenekesi

kutsal çöp tenekesi


uyandı. sabahın altısında. sabah ezanı okunurken. ve herkes uyurken.


ve ile cümle başlamaz” dendi ona. azarlar işitti. edebiyatla ilgili edepsizce azarlar. haksızdı herkes. kendi bile. tao dışında haklı olan yoktu. herkesi haklamalıydı bu dünyada, tao. ama yapmazdı.


uyandı demiştim. uyandıktan beş dakika sonra bir sigara sardı. oysa öksürükler içinde, ev halkını komple bir şekilde uyandıracak şekilde öğürtüler eşliğinde uyanmıştı. ve uyandıktan birkaç dakika sonra bir sigara sardı, annesinden yediği azarlar eşliğinde. herkesten azar işitiyordu. haksızdı herkes. kendi bile. herkes haklanmalıydı. melekler buna dahildi. tao hariç dedi içinden. o iyi. en iyimiz o. bizden biri tanrı. içimizden çıktı. onu biz yücelttik. herkesin tanrısı kendisine mahsustur. herkesin tanrısı kendine meşhurdur.


uyandı demiştim. uyanan bendim. öksürük ve öğürtü karışımı acı bir tiksinti ile başlamıştım güne. her sabah olduğu gibi. annesi namazı da kılmıştı uyanmışken. sevap kazanmış olabilir miydim, annemi öksürüğümle namaza kaldırdığım için. olabilirdim. olabilirdi. her şey olasılık dahilinde iken yaşamak zordu. olasılıkları teke indirmek imkansızdı. olasılığı tek olan tek şey tao’nun varlığıydı ve çoğu arkadaşları hiçbir yüce güce inanmazdı. oysa tao çok güzeldi, keşke görebilselerdi. tanısalardı çok severlerdi.


uyandım ve öğürdüm ve öksürdüm. kusmadım bu kez. herkes benim harikulade olduğumu düşünüyordu. umutlu ve mutlu. değildim oysa. değildi. çok iyi rol kesiyordu. doktora hiç depresyona girmediğimi ve karamsar olmadığımı söylerken, herkesten gizlediğim bir gerçeği ele vermeme gayreti içindeydim: psikoz zamanlarım haricinde, depresyonda ve karamsarlıkta yüzdüğümü. tamamen karanlıklar içinde..


tao’ya dua edilmezdi. dua, kendin için, kendi ‘kendine’, kendi ‘içine’ yazılan bir dilekçeydi. kendini iteklemek için umut ışığı yakan bir dilekçe. tao’nun insanlığa yazdığı dilekçe, “iyi insanlar olun” şeklinde olsa idi, kimse kulak asmazdı. yin ve yang arasında ki çatışma kıyaktı. bu ikisi arasına giren her şeyi alnından mıhlamaya söz vermiştim oysa.


uyandı. cehennemin sol köşesinde. sol kroşe yemişçesine gırtlağına, öğürdü ve öksürdü. dün kusmuştu. bugün değil. arada bir kusardı ve buna rağmen arkadaşları ona iyi göründüğünü söyler dururdu. kilo almışsın derlerdi. ilaçlardı aldıran kilo. hala az yemek yer, çok su içer, ve sigaraya abanırdı, en kısa zamanda nefes almasına izin vermesin diye.


ve’den önce virgül konmazdı. bir küfür patlattı içinden, tüm edebi olduğunu iddia edip, o’na ahlaksızca hakaretler yağdıran eleştirmenlerine. allah’a küfürler yağdırdığı zamanlar geldi aklına. af dilenmedi. üzüldü sadece. artık allah ile arkadaştı ve o’nun adı 20 yıldır tao idi.


uyandı. gerçekten. zihinsel anlamda 20 yıl önce, 14 yaşındayken, uyanmış ve dünyayı farklı görmeye başlamıştı. bunun adı, psikiyatristlere göre, deliliğe kapı açan bir perdeydi. delirmemişti. asıl delilik, normallik algısına çekilme peşinde koşup, bu uğurda çeşitli doktorlarla veya uzak doğu kimyasıyla yelpazelenmekti. tao da doğudan çıkmıştı. bir çin belası idi. konfüçyüs belası ile, ama gerçek anlamda belası ile, beraber yaşayan bir evliyaya aitti tanımı ve kitabı. belki de “yol ve erdem” kitabı da gökten zeplinle inmişti. bilemezdik. eskiydi çok zaman, o zamanlar. ama tao güzeldi, kusmak kötü. üstelik nerdeyse, hemen hemen her sabah.


ardından bir sigara yaktı. önce özenle sardı onu. özenle içti. ve tekrar uyumak için uzanıp, öğlene doğru kalktı. arkadaşı ile buluştu, izban durağında. izban, izmirdeki hızlı şehir içi trenin ismi idi. alsancak’ta indiler. kulaklığını taktı. yürümeye başladı arkadaşı ve arkadaşının sevgilisi ile. kulaklığında ise kendi sevgililerinden biri vardı. yıllardır kadın vokalistlerle platonik aşklar yaşıyordu. bilmiyorlardı onlarla arasında olan özel çekim kuvvetini. başkaca boyutlarda, simetrik evrenlerde yaşadıkları, çok özel aşkları. sadece sesten ibaret evrenlerin paradigması..


arkasından polis geliyor imiş onun. onun kulaklığında sevgilisi. korna çalmış polis. bilerek duymazdan gelmiş. motoru sürterek geçerken iki polis amca, ters ters bakmışlar buna. o da ters ters bakmış ama. yiyosa alsınlar içeri. öyle diyormuş. öyle diyormuşum herkeslere. alamazlar. baş edemezler. ilk aldıklarında anladılar baş edemeyeceklerini, artık dokunmuyorlar. hani o, eski sevgilisini -bu kez platonik bir vokalist olmayanı- göz altına aldıkları gün, ağzında sigara ile artis artis girmiş ya, girmişim ya, kantar polis karakoluna, o günden beri özgüveni de yerine gelmiş, yerime gelmiş, arkadaşın, benim.


dünya zihninize, sigara kalbime. duman’dır sevgiden öte içime işleyen ahenk. tüm öksürüklerin ve kusmaların ağzına edeyim. yaşamak güzel moruk. güzel olmayan, kapitalizm. nokta!


10.şubat.2016 – 06:55



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder