28 Nisan 2024

la vérité fait mal

// la vérité fait mal


ölüyorum amına koyayım diye bağırdı

en açık ve en yalın bir şekilde

bağırdı sadece

avazı çıktığı kadar

umursayan olmadı


duymasını istemediklerine ise

çok iyi oynadı


28.04.2024 - 0138


bak bu kış çetin, uyarmadın deme!

27 Nisan 2024

missed

 esat abiyi çok özledim.. 



geçerken

// geçerken


bir gün “ölmüş” diyecekler

ses hızını aşıcak bu haber

telefonda kulaktan kulağa oynarken

onu tanıyanlar


kimse bilmeyecek gerçek ölüm nedenini

“neden ölmüş” 

“i̇ntihar etmiş”


üzülüp orada

bırakacaklar üzüntülerini

yaşamlarının geri kalanına 

dört nala sürmek için umutlarını

sekiz elle sarılarak tatlı canlarına


“o ölmüş”

gömün de güne devam edelim

telefonu kayıtlı değilmiş ben de

sileyim diye bakınca fark ettim


27.04.24 00:03

24 Nisan 2024

ters kenar gen

// ters kenar gen

istisnasız hergün

en arkaya otururdu serviste

ve istisnasız her gün

bir tarafı uçurum olan

bir yoldan geçerdi güzergah


şöför de basardı gaza hani


bir gün aniden koşarak öne doğru

o uçurumun kenarından geçerken araba

uzattı elini şöför koltuğuna

başardı da direksiyonu kırmayı

uçuruma doğru

yuvarlandı araba


diğerlerinin suçu mu ne?

ödüllendirmişti onları da

kendi gibi

azad ederek

bu hapishaneden


24.04.2024 15:37 (fabrika servisinde) 

göçten önce

// göçten önce


tıka basa dolu bir trübünün

taraf gütmeksizin hep bir ağızdan


"intihar

sen bizim

her şeyimizsin" 


diye bağırdığını hayal ediyorum

avazları çıktığı kadar

hayal sadece


gerçek olamayacak kadar yakınındayken

uçurumumun kenarındaki

salıncağıma


bi çeyrek adım daha

adım atmaya bile gerek yok hatta

dengeni kaybetmen yeterli


hadi be oğlum

becerebilirsin

evet yapabilirsin

sen nelerin üstesinden gelmedinki

ölmeyi mi başaramıyacaksın


sonrası yok

sonrası var

sonrası belirsiz

sonrasına sonra karar verebiliriz


"lütfen üzülmeyin"

yazılı tabela

düşerken boynunda


ve ailesine bıraktığı

borçlarını redd-i miras yapmasını

istediği not yazan kağıt

boş cüzdanında



24.04.2024 15:22 (fabrika servisinde) 


10 Nisan 2024

drops

drops
#repost

ilmeği boğazına geçirdi zack. taburenin üstüne çıktı. aynı anda elinde de bir silah vardı. az önce yüklü miktarda hap içmişti. işi şansa bırakmak istemiyordu. silahı ateşlediği anda taburede devrildi. sesi duyan tuncay girdi odaya, öteki dünyadan koşup gelmişti.

intiharı bir pes ediş değildi, pek çok şeye direnmemişti çünkü bugüne kadar. bir savaş vermiyordu ki pes etmiş olsun. açlık grevlerini de anlayamamıştı zaten bugüne kadar. ister politik ister başka nedenlerle olsun, anlamsız gelmişti ona, kötü bir tavır gibi gelmişti. örneğin sevgilisinden ayrılan birinin açlık grevine girdiğini düşünelim diye düşünmüştü bir keresinde, bu sevgilimiz devlet ya da patron yerine koyduğumuz imgemiz. ee durum değişiyor mu? beni affet. beni işe al. beni geri kazan. beni serbest bırak. dileğimi yerine getir. taleplerimi karşıla. bana geri dön. aşkım bana geri dönene kadar açlık grevindeyim. seni kaale alıyorum, beni kaale al. kötü görünüyordu gözüne bu fikir. bir direniş gibi de gelmiyordu ona. ki direnişten ziyade saldırı olması gerekiyordu herhangi bir politik mücadelenin adı ona göre. çünkü baskı altındaysan, savunmaya geçemezsin, o yüzden sevmiyordu direniş kelimesini. zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyoruz, hayır direniyoruz. hayır bence, bir sendika kurup işçileri intihara teşvik etmeli. tüm işçilerin aynı anda topluca intihar etmesi kadar güzel hiçbir şey olamaz diye düşünüyordu. artık ipliğinizi kendiniz üretin. çünkü çalışmaktan vazgeçmek de intihar sayılacaktı. yaşam alanı bırakmayacaklardı çünkü. bırakmamışlardı. ya kurallarına uyarsın ya da açlıktan ölürsün. tabii bir yan gelirin ya da yaşayabileceğin bir kırsalın yoksa. olanları epey şanslı görünüyor gözüme. diye söylendi tuncay’a gözlerini açınca hastanede zack. uzun süre yoğun bakımda kalmıştı. tuncay’ın yanında refik, onun  yanında seçil oturuyordu. özlem ortada yoktu hala. gözünü açar açmaz söylenmeye başladım.

insanlar seni hayatta tutmaya çalışır. “aynı gemideyiz.” evet ama gemi delik, onarmanın anlamı yok. batalım. çünkü asla kara görünmeyecek.

biri de tutup triple oğlak olmama yorar bu karamsarlığımı, normali, ay burcususu, yükselenininini.. espri mi yapıyor anlayamam. zamanın birinde. espridir diye düşünüp gülerim, ama bir hayli ciddidir.

hayır intihar iyidir. zack etmez sadece. üzerine saatlerce düşünü kurabilir. o ayrı. rahatlatır bir çıkış kapısının bulunması ve kapıyı asla hiç kimsenin kitleyemeyecek olması. bi gün çalıcaktır kapıyı. açanın özlem olduğunu umuyordur. seçil bi siktirip gitsindir kendi cehennemine. bunu duyunca öfkeli gözlerle belirir karşısında. ama hiç konuşmaz. bir süredir hiç konuşmuyordur. mimikleri kalmıştır sadece. bir de her bir anlamı çok net özetleyebilen gözleri.

bu sessizlikte, sessizliğimde, kafayı yiyorum. sürekli içimden konuşuyorum tüm hafta boyunca. ama artık haftasonları da çenem düşmeyecek, biliyorum. çünkü seçil sustu. onun susması, benim suskunluğum. özlem’in intiharı, benim intiharım. tuncay’la refik’in çekip gitmesi, benim çekip gitmem. zamanı var. bekliyorum. bir kişi bile, umuttan ve güzel bir gelecekten bahsederse, yüzüne karşı annemden öğrendiğim tüm küfürleri ederim, biline. seçil bunu biliyor, o yüzden konuşmuyor artık. siz de bilseniz, fena olmaz sevgili dostlarım. hatta aptal saptal konuşmasanız kafi. çünkü bu konuşmalar bana iyi gelmiyor. işe yarar cümlelere ihtiyacım var oysa. bu sessizlikte kaybolucam yoksa. seçil kalkıp gitti. ben yazarken yanı başımda bağdaş kurmuş halıda oturuyordu. onun da bir çözümü kalmadı bu duruma. daha kötü ne olabilir ki? . jori’le konuşçam ben. o beni anlıyor. hep o konuşuyor gerçi ama anlıyor yani. yıllar önce anlamış. önceden almış tedbirini, anlatmış bildiğim tüm gerçekleri bana. yalan gerçekleri ipe diziyorum sanın siz ama kurgularımda, e mi? hafife alın. her şeyi hafife alın siz.

“imdat diye bağırmayacağımı biliyor olmalısınız de” dedi tuncay. az önce girdi odaya.
“sen bağırmadın hiç” dedim.
“beni siktir et dedi, sen bağır” sonra çıkıp gitti. ne dediği belli değil pezevenkin.

odadan çıkıp, bir paket sigara aldım. diğer odadan. dört saatte biter. dört saat sonra uyumuş olurum zaten. sonra iş. neyseki yarın bir mola vericez. iki günlük mola. allah demokrasi şehitlerimizden razı olsun, ekstra bir gün tatil kazandırdılar bana. üstelik pazarla birleşiyor. ne mutlu bana. ne mutlu.


 *başlık this empty flow’un bir şarkısının adıdır. 

17temmuz2017
#geriyedönüşler2 #kendimdenferagat isimli kitaplarımda yayınlanacak.. 

6 Nisan 2024

la ilahe

// la ilahe

mustafa kemali öldür

muhammedi öldür

marxı öldür

kalbinde ilahlaşan ya da

başkaları için ilah olan

herkesi öldür


hele ki benim gibi 

inançlı biriysen

kendi nefsini ve

nefsini ilahlaştıran herkesi öldür


ancak böyle varabilirsin

özgür bir zihne ve

birlikte ancak böyle varılabilir

özgür bir evrene


tayyip erdoğanı öldür 


06 04 24 17 14 

*la ilahe: ilah yoktur


.. 2056, 8 ağustos'ta çıkacek olen "polidize" isimli kitabemden..

ters korelasyon

// ters korelasyon

efendi çocuk değildi o
efendi olmak istemiyordu
herhangi birinin ya ya da bir yerin

efendi kelimesi
çift anlamı ile
ters korelasyon yapıyordu
kendi içinde

hiçbir efendi
efendi değildi
bu yüzden olmuşlardı
efendi 
birilerine
ya da birileri bu yüzden
görmüştü onları efendileri

efendi çocuk değildi o
hiç olmadı

ama komşu kadınlar
sandı öyle
kızları olsa verilecek tip hani
vardı da bazılarının kızları
kızları da istemezdi
efendi çocuk
başlarına bir efendi isterledi daha çok

ve asla başkasının gözünde
görüldüğü gibi biri olamadı o
içinden konuştuğu günler boyu
zihninin duvarları
yüksel desibelden
parçalandı
ama çıt çıkmadı 
gözlerinden

26.04.2024 - 17:00

yarı ölü

 // yarı ölü

aradan geçen uzun yıllardan ve
bir şeyleri yoluna koymak için
verilen mücadeleden sonra
pes ettiğimi itiraf etmek istiyorum
sizin dünyanız sizin kararınız

ama neyse ki bayram haftaya
haftaya bayram
iş yok yani
tatilmiş

ve geçenlerde bir arkadaşı
muhtemel bir halı saha maçı için
davet ettiklerinde
"gelirim ama ben anlamam maçtan" dedi
"birinin ayağını kırabilirim"

"harbi mi" dedim onu ciddiye alıp
kimse benim ciddi olduğumu 
sezinlemese de o an
"iyiymiş
benim ayağımı kıracaksan gel
bi altı ay rapor alırım sanırım
öyle değil mi?"
espri değildi
üzerinde gülünülmüş olsa bile
ve parmağıma bakıyorum bazen
parmaklarıma
hangisini kessem diye düşlüyorum
ve yapabilirim bunu
her an her saniye
biraz daha yukarı çıkıp hatta
elimi de kesebilirim
sağ mı sol mu bilemiyorum
biraz daha yukarı?
dirsekten mi ayırsak bir parçayı
ya da omuz
boyna ne dersiniz?