amerika ve kanada’da basılı olarak yayınlanan broken pencil isimli dergiye verdiğimiz röportajın türkçesi aşağıda..
röportajın ingilizce olan orjinal linki ise şudur: Printing Without Permission: Global Zines from Turkey https://brokenpencil.com/news/printing-without-permission-global-zines-from-turkey/
Sizin kelimelerinizle. İzmiryer6 distro nedir? Göreviniz nedir ve ne yaparsınız?
merhaba. öncelikle röportaj teklifiniz ve böyle köklü ve 25 yıldır
yayın hayatına devam eden bir yayının varlığından haberdar olmak bizi
sevindirdi. izmiryer6 distro, içerisinde bir çok farklı alanda (etkinlik
/ yayıncılık / dağıtım ağı / aktivizim vs) alt label bulunduran bir
bağımsız sanat kolektifidir. ilk olarak 2000 yılında kendi ürettiğimiz
işleri, kendi kendimize fanzin olarak basmak ve dağıtmak amacı ile
ortaya çıkmıştır. öncelikli misyonumuz, kendi işlerimizi kendi
kendimize, herhangi bir sansür/redaksiyon vs uğramadan ve başka bir
aracı yayımcı/dağıtımcıya ihtiyaç olmadan kendi imkanlarımızla
dağıtmaktadır. bunun yanı sıra, benzer dünya görüşüne sahip olduğumuz
veya ortak paydalarımız olan yayıncı/sanatçı/kolektif oluşumların
işlerini de (fanzin / kaset/poster/afiş/cd/video vs) hem arşivimizde
yıllar sonra bile tekrar basılabilir, dağıtabilir olarak bulundurmak hem
de güncel yayınlanan işleri uzun süre dolaşımda tutmayı hedefliyoruz.
bunun yanı sıra, bugüne kadar bir çok fanzin sergisi, fanzin festivali,
söyleşiler, eylemler, radyo yayınları düzenledik. yayıncılık anlamında
en büyük idealimiz; bizim gibi, ürettikleri işlere devletin veya yayıncı
kuruluşların müdahale etmesini istemeyen insanlara hem yayıncılık hem
de dağıtımcılık anlamında, herhangi bir maddi çıkar gözetmeden kolaylık
sağlamak ve bunun yanı sıra, sokakta bir varolma ve eylemlilik
mücadelesi sürdürmektir.
Bu proje nasıl başladı ve büyüdü?
ilk olarak 1996 yılından beri, elime geçen her türlü mataryeli
(fanzin / kaset / cd / vcd / vs) arşivlemeye başlamıştım. o sıralarda da
amacım yayıncılık ve dağıtımcılık yapmak idi. ardından 2000 yılı
haziran ayında, kendi ürettiğim işleri digital olarak yayınlamak için,
“street punk” kelimesinden türeterek “sokak edebiyatı” adında bir
kişisel site açtım. bununla beraber kağıt üzerinde ilk fanzin
denemelerine başladım. ardından 2002 yılı ile beraber, graffiti, street
art ve underground/alternatif müzik içerikli ilk fanzinimiz ile,
işlerimizi basılı olarak da başka insanlarla paylaşmaya başladık. zaman
içinde, internetin de, özellikle sosyal medyanın, bu kadar baskın
olmadığı ve yüz yüze temasın, sokakta etkileşim kurmanın daha öncelikli
olduğu zamanlarda, bizim gibi düşünen bir çok insan ile düzenlediğimiz
etkinliklerde tanıştık ve bu sırada da, gerek güncel olan gerekse,
türkiye’de yaşlarımızın yetmediği dönemlerde yayınlanan fanzinlere
ulaşmaya ve tekrar basıp dağıtmaya başladık. etkileşimler ve özellikle
internetten ziyade, sokakta açtığımız işporta tezgahımız sayesinde,
gerçek hayatın içindeki temaslar neticesinde, büyüyüp, bugünlere
gelinildi. hala devam ediyor oluşumuz da, bizler kadar eski zamanlardan
beri yayıncılık yapan ve özellikle bandrolsüz ve ISSN almadan, tamamen
underground olarak kitaplar da basan solucan fanzin (istanbul kadıköy
merkezli) ekibi ile dayanışmalarımız ve birlikte düzenlediğimiz
eylemlerin ve etkinliklerin katkısı, büyük pay sahibi. sizin de kabul
edebileceğiniz gibi dayanışmalar ve ortak işler olmadan bir projeyi
sürdürmek, zaman zaman tıkanıklara yol açabiliyor.
İzmir ve Türkiye’deki zine kültüründen biraz daha geniş olarak bahsedebilir misiniz? Kimler zine yapar ve zine okur, ve nerede?
türkiye’de ilk olarak, aynı yıl ve ayda, yani 1991-mayıs ayında
laneth ve mondo trasho ile, birbirinden habersiz olarak iki arkadaşımız
-çağlan tekil(r.i.p), esat cavit başak- türkiye’nin ilk fotokopi ile
üretilen yayınlarını çıkarmıştır. söz konusu iki yayına, o dönem bir çok
insan eşlik etmiş, içerik göndermiştir. o yayınların peşinden, 90’lı
yıllarda, ağırlıklı olarak underground müzik üzerine, bir miktar da
edebiyat/felsefe/lgbtt/grafik/çizgi roman/fotoğraf üzerine zine’ler
yayınlandı. 2000’li yıllara gelinildiğinde, digital yayıncılığın biraz
daha cazipleşmesi sonucu, söz konusu yayınların bir çoğu e-zine olarak
dönüşüm geçirdi veya bu yayınlarda işlerini üreten insanlar kendi
açtıkları alanlardan (blog-web site vs) işlerini yayınlamaya başladılar
ve fanzinler basılı yayıncılık olarak bir süre sayıca azalsa da e-zine
olarak çoğaldı. zannediyorum, 2013 yılındaki “gezi isyanı” sonrası
zine’ler türkiyede geniş bir şekilde tekrar yayıncılık alanında
çoğalmaya başladı. burada, türkiye’de giderek otoritesini ve gerek
gazetecilere gerekse sanatsal işler üreten insanlara ciddi bir
baskı/sansür uygulayan totoliter bir algıya sahip iktidarın etkisinin
olduğunu es geçmemek gerekiyor.
türkiye’de 90’lı yıllarda daha çok punk ve metal müzik kültürünü
benimseyen paylaşan insanların ağırlıkta olduğu, daha çok altkütürel
müzik öğeleri ile harmanlanan bir fanzin kültürü vardı ve konserlerde
açılan stantlar da mevcut idi.
günümüzde ise, özellikle son üç dört yıldır, zine’ler daha çok
edebiyat içeriği ile ilerliyor ve şairler, öykü/roman yazarları
çevresinde ilgi görüyorlar. okuyucular da genel olarak bu kesimden
çıkıyor. ancak bunun yanında, hala alternatif ve orjinal işler üreten
-örneğin mitoloji üzerine bir yayın olan cosmic zion zine gibi-
yayıncılar, sanatçılar ve yazarlar mevcut. bunun en iyi örneklerini ise
son yıllarda ekibimizden etrafi, tek sayılık tamamen kişisel ve her
sayfası ile el yapımı işler üreterek vermiş idi. ayrıca bu soruları
birlikte cevapladığımız efe tuşder’in de yine mors alfabesi ile ürettiği
ve sayfaların backgroundunu da kendi görsel kolajları ile ürettiği bir
zine anılabilir.
daha çok, zine’leri mekanlarında bulunduran barlar cafeler aracılığı
ile yayınlar dağıtılıyor. bir kaç arkadaşımız hala konserlerde stand
açmaya devam etmekte.
izmir’de ise ben, 2000 yılından beri çeşitli yerlerde ve son altı
yıldır da düzenli olarak izmir/alsancak bölgesinde sokakta tezgah
açarak, gerek kendi işlerimizin, gerek 90’larda yayınlanan gerekse
güncel olan veya başka ülkelerden yayınları kendi imkanlarım ile
basarak, insanlara ulaştırmaya ve bu sırada yüz yüze temas kurarak,
başka projelere ve eylemliliğe dair yoldaşlık ve fikirdaşlık edebilecek
insanlarla temas kurmaya/tanışmaya devam ediyorum.
Distronuzda punk / karşı kültür zinlerinin bir karışımı var,
aynı zamanda politik ya da anarşist zinler de var. Bu ikisi arasındaki
ilişki nedir? Türkiye’deki diğer zine altkültürleri nelerdir (çizgi
romanlar, sanat yayınları, kişisel zinler vb.)? Nasıl bağlantı
kuruyorlar?
punk/karşı kültür zine’leri ile politik ya da anarşist zine’leri
üreten kişiler zaten, dünya görüşü olarak birbirine uzak
kişilerden/sanatçılardan/yazarlardan çıkan işler olmuyor. o yüzden
aralarında zaman zaman etkileşimler de doğuyor. türkiye’de son yıllarda
açıkçası edebiyat içeriği dışında çok fazla ve farklı alt kültürler
açısından zine’ler üretildiğini söylemek zor olur. ancak özellikle punk
veya metal alt kültürlerini benimseyen zine’ler ve zine üreten isimler,
daha çok konserlerde bir araya geliyorlar. ayrıca sosyal medya
üzerinden, zaten küçük bir grup olduğumuz için neredeyse herkes herkesi
en azından ismen tanıyor ve çeşitli şehirlerdeki arkadaşlar kentimize
geldiklerinde, gerek konser kapsamında gerekse gezmek olarak, bir araya
gelmemiz, buluşmamız kolay oluyor. aynısı bizim için de geçerli. yıllık
olarak, 2009’dan beri, o yıl üretilen veya elimize ulaşan işlerin azami
miktarda baskısını alarak, ankara ve istanbul’da bir zine toplantısı
düzenliyorum ve bugüne kadar bu toplantılardan güzel etkinlikler,
eylemler, sonrasına dair neler yapabileceğimiz üzerine projeler ile,
hala süren dostluklar/dayanışmalar doğdu. bizim kişisel rahatsızlığımız
sadece, her şeyin internet ve sosyal medya/digital yayıncılığa
evrilmesi, söylemlerin de yayıncılığın da eylemlerin de giderek digital
ve dolayısıyla sanal bir şekle evrilmesi (sadece güncel olan karantina
kapması ile olan dönüşümden değil, yıllardır süre gelen evrilmeden
bahsediyorum) örneğin street art/graffiti/stencil sanatı da, zine’lerden
uzak bir eylem değil. görsel bir çalışmanı sokaktaki bir duvara işlemek
o yüzden benim algıma göre daha doğru bir yöntem. o yüzden bu
bağlantıların daha çok sanaldan çıkıp, gerçek hayatın içinde ve
özellikle kendi açtığımız bar/cafelerden, mekanlardan çıkıp sokakta yüz
yüze temas ve etkileşimlere, dayanışmaya eskiden olduğu gibi dönmesi
üzerine bir çabamız var. bu noktada olumlu dayanışmalar da son iki
yıldır daha fazla oluyor.
Siyasi durumlar göz önüne alındığında, baskı ve sansür
gerçekten karmaşık konular olmalı… Projeniz hangi zorluklarla karşı
karşıya?
herhangi bir resmi kurumun izni/haberi olmadan yayınlarımızı kendi
kendimize bastığımız için ve büyük bir kitleye de hitap etmediğimiz
için, şimdilik siyasal anlamda ciddi bir sorun ile karşılaşmadık. ancak
işlerimizi basılı olarak sokakta dağıtmaya çalıştığımız için, zaman
zaman, zabıta ile ciddi problemler hatta işlerimizi elimizden alıp ceza
kesmeleri gibi problemler yaşadık. son dönem daha da sık olmak üzere,
bekçiler ve polisler ile, yayınlarımızı sokakta görünür olarak
dağıttığımız için, ve bu sırada özgürce kendi müziğimizi açıp kendi
içkimizi içerken, zaman geçirdiğimiz için problemler yaşıyoruz.
türkiye’de ise bu konuda bizden çok daha geniş kitlelere hitap eden
muhalif yazarlar/sanatçılar/gazeteciler veya bağımsız yayınevleri ve
medyalar sonu davalara/hapsetmeye kadar giden çok ciddi sansür ve baskı
ile karşı karşıyalar.
bizim en büyük sorunumuz, maddi olarak işlerimizi sürdürebilmek
noktasında yaşadığımız sıkıntılar ve aktivizm noktasında sokakta var
olma çabamızda bir takım problemlerden oluşmakta. işlerimizi basılı
olarak yayınlamak, maalesef zaman zaman zorlayıcı bir süreç olabiliyor
ancak, kendi kendilerine basma imkanı olan insanlara da veya online
olarak okumak isteyenlere, pdf versiyonu olarak işlerimizi gönderdiğimiz
için, bu sorunu bu şekilde aşabiliyoruz.
İnsanlar çalışmalarınızı nasıl destekleyebilirler, sizinle
nasıl iletişim kurabilir ve daha fazlasını nasıl öğrenebilirler? Tabii
ki okuyucularımız çoğunlukla İngilizce konuşanlar ama onlarda benim gibi
onlarda daha fazlasını görmek heyecanlı olabilirler.
şu an, aktif olarak işleyen bir websitemiz malesef yok ancak yakın
bir süreçte, 2014 yılında kapanan e-zine’mizi tekrar devreye sokacağız,
içerisinde sadece türkçe metinler değil. türkiye’de üretilen görsel
çalışmalar, street art, graffiti, stencil işleri ve türkiye’deki
underground/altkültürel müzik çalışmaları hakkında bilgiler ve linkler
ile, çok eski zamanlarda üretilen müzikal çalışmalardan örnekler de
olucak.
bir süredir, digital mecralarda sosyal medya üzerinden, ürettiğimiz
işlerin kapaklarını veya içeriklerini yayınlıyoruz. ayrıca yurt dışında
üretilen işleri, türkçe’ye çevirerek zaman zaman yayınladık ve buna hala
talibiz.
okuyucularınız, çalışmalarımıza en büyük desteği, şimdilik ingilizce
ve fransızca’ya çevirebildiğimiz kısa tanıtım metnimizi çevrelerindeki
insanlara ulaştırarak yapabilirler. ayrıca e-posta üzerinden iletişim
kurarak, işlerimizin digital versiyonlarını veya elimizde bulunan başka
yazarların/görsel sanatçıların/kolaj çalışmalarının vs vs işlerini talep
ederlerse, kendilerine gönderebiliriz. yayınlarımızı kendi bölgelerinde
basıp dağıtmak isterlerse de, bizlerden herhangi bir izin almalarına
gerek yok, “do it yourself” felsefesi temelinde hareket ettiğimiz için,
işlerimizde copyright gibi bir unsur barınmıyor.
2013 yılından
beri aperiyodik olarak düzenlediğimiz uluslarası fanzin festivali’ni
2021 yılı yaz ayında izmir’de düzenlemek istiyoruz. corona ve karantina
yasakları neticesinde bu yılki planımızı bir yıl erteledik. katılmak
isteyenlerle, izmir dikili’deki bir alanda çadırlı kamplı müzikli bir
kaç gün geçirmekten mutluluk duyarız.
işlerimizi takip etmek isteyenler detaylı bilgileri @izmiryer6distro
eki ile sosyal medya platformlarından edinebilirler. ayrıca amerikalı
zine’leri de türkiye’de basıp dağıtmaya (gerek güncel gerek eski)
talibiz, dünyanın bir çok bölgesinden bir çok türkçe olmayan yayınları
da, türkiye’de basıp dağıttık bugüne kadar. dayanışmayla.
peace, love, révolte
2020 mayıs ayında gerçekleşen röportaj, derginin 2020 kış sayısında basılı olarak yayınlanmıştır.